Harita

LOCATION

Günümüzde Kemer İlçesi’nin Tekirova Beldesi idari sınırları içerisinde kalan Phaselis Antik Kentinin teritoryumunun arkeolojik, epigrafik ve tarihi coğrafi veriler ışığında belirlenen sınırları; kuzeyde Gökdere Vadisi’ne ulaşmakta, güneyde Üç Adalar’dan Tahtalı Dağı istikametinde çekilecek bir hat doğrultusunda devam etmekte, batıda ise Çandır Vadisi boyunca uzanmaktadır.

Phaselis’in, yaklaşık 28,8 hektarlık alana yayılan1 yerleşim bölgesi iki tepe üzerinde ve bunlar arasındaki düzlükte uzanmaktadır. Burada birbirinden ayrılan iki alan söz konusudur:

1) Denize doğru çıkıntı yapan burun

2) Kuzeydeki tepenin üzeri ve etekleri

1) İlk alan, üzerinde bulunduğu burnun, hem denizden hem de karadan yapılacak saldırılara karşı kolayca müdafaa edilebilir, avantajlı konumu dolayısıyla, koloni yerleşmesine elverişli bir yerdir. Kara tarafındaki bataklık, yağış zamanlarında göle dönüştüğü için, doğal bir engel oluşturmaktadır.2 Bunun dışında deniz seyahatleri için önemli olan uzak görüş mesafesi de konumunun değerini arttırmaktadır. Bu avantajlar özellikle Hellen ve Pers devletleri arasındaki sınır konumunda ve Attaleia’nın kurulmasından önce öne çıkmaktadır. Güneydoğuya doğru geniş bir kavis çizen yarımada, denizden dik bir şekilde yükselen tepe tarafından kaplanmıştır. Tepenin batıya doğru ilerleyen uzantıları güney limanının emniyetini garanti ederken, kent limanı yarım kavsin dış kenarını oluşturmaktadır. Yarımada üzerindeki kent bölgesi de üç mıntıkaya ayrılmıştır:

  1. a) Akropolis
  2. b) Kent limanı ve güney liman arasındaki alçak alanda bulunan merkez
  3. c) Bataklık ve güney liman arasındaki yükseklik üzerinde yer alan batı kent

a) Phaselis’in en erken yerleşim bölgesi buradaki tepenin üzerindedir. Buradaki yerleşim alanı yaklaşık olarak 8,4 hektarlık bir alanı kaplamaktadır3. Burası kentin akropolis’ Yapılan araştırmalarda akropolis üzerinde İ.Ö. V. ya da IV. yüzyıldan seramik parçaları bulunmuştur4. Plutarkhos’tan, Phaselis’in daha İ.Ö. V. yüzyılda tahkimatlı bir kent olduğu öğrenilmektedir. Surlar muhtemelen kentin kuruluşunun hemen ardından yapılmıştır. Ptolemaios’un kuşatması sırasında zarar gören eski kent suru İ.Ö. 309 yılından sonraki 10 yıllık süre içinde çağın yeni stiline göre yeniden inşa edilmiştir5. Akropolis üzerinde bugün görülen sur kalıntıları bu döneme aittir. Akropolis’in güneyinde yükselen kent suru, güney körfezi kıyısı boyunca güney kent kapısına kadar devam etmektedir. Kuzey körfezin güney sahilinde görülen sur kalıntıları ise kent limanını dışarıdan çevrelemekte ve akropolis’i kuzeyden tırmanarak devam etmektedir. Helenistik surun içerisindeki tüm alan yaklaşık 20 hektarlık bir düzlüğe sahiptir.6 Açıkta olan kalıntılar İmparatorluk Dönemi ve Bizans çağlarına aittir.

Yoğun bitki örtüsü ve sonraki dönemlerde yapılan tahribat yüzünden, kapsamlı bir araştırma ve kazı yapılmaksızın akropolis üzerindeki yapıların durumunu ortaya çıkarmak imkansızdır. Güneybatıya uzanan akropolis platosu yerleşim için oldukça uygundur. Yerleşime elverişli olmayan yerlerde ise arazi terasları yapılarak koruma duvarları ve bina yapımı için uygun zemin elde edilmiştir.

Akropolis’in kuzeybatı etekleri üzerinde, skene ve cavea’sı ile hala ayakta duran, tiyatro yer almaktadır. Skene binasının kuzeydeki dış duvarı geç dönem suru için kullanılmıştır. Tiyatronun kuzey girişini sağlayan yerde, analemma duvarı ile Helenistik Dönem’e ait kule arasında, yani parados’u kuzeyden kapayan duvar üzerinde, farklı dönemlerde iki kapı inşa edilmiştir7.

Planıyla tipik bir Roma tiyatrosu olan yapının yaklaşık 120 metre güneybatısında, içinde Zeus Boulaios’a ait mermer bir altarın bulunduğu kare planlı bir yapı kalıntısı vardır8. Yapı çevresindeki bir çok sütun tamburu ve üst yapı elamanı, burada in antis veya prostylos planlı küçük bir tapınak olduğuna işaret edebileceği gibi9, kentteki bouleuterion yapısına da ait olabilir. Zira “Boule’nin koruyucusu” ve “meclise iyilikler bahşeden” anlamına gelen Βουλαῖος epithetonunu taşıyan yazıtlar genellikle bouleuterion yapıları ile alakalıdır10. Bayburtluoğlu, bu yapının güneydoğusunda görülen, L planlı stoa ile çevrilmiş alanın, çok sayıdaki yivsiz sütun bulunması nedeniyle, yan yana inşa edilmiş, Artemis ve Apollon’a ait iki tapınak olabileceğini düşünmektedir.

Akropolis’in güneybatı ucunda, kuzeybatı istikametinde düzenlenmiş, 17 metre uzunluğunda ve 12,50 metre genişliğinde apsisi olan 3 nefli bir bazilika yer almaktadır. Uzun odanın güneybatısında, dışarıya, hemen hemen kare olan küçük bir ilave yapı eklenmiştir. Fakat bu bazilikanın bir cemaat kilisesi mi yoksa bir piskoposluk kilisesi mi olduğu ve tarihlemesi hakkında bir şey söylenememektedir11.

Bu kalıntılar dışında akropolis üzerinde çok sayıda sarnıç yapısı göze çarpmaktadır. Bu sarnıçlardan, Zeus Boulaios’a ait altarın bulunduğu yapının kuzeybatısında yer alanı, çapı ve 6 metre uzunluğundaki yekpare iki bloğuyla diğerlerinden ayrılmaktadır12.

  1. b) Kent limanı ve güney liman arasında, bu iki limanı birbirine bağlayan ana cadde uzanmaktadır. Bu cadde, iki liman arasındaki arazide en kısa ve en uygun bağlantıyı sağlaması ve kent bölgesi içindeki merkezi konumu dolayısıyla, İmparatorluk Dönemi’nde kentin ana damarını teşkil etmiştir. Caddenin sağında ve solunda birbirleriyle bağlantılı yapılar ve meydan tesisleri uzanmaktadır. Kentin bu kısmı, bir plan çerçevesinde imarlaşmış, kentsel bir düzen göstermektedir13. Kentte kesin olarak tarihlendirilebilen en erken yapı, girişinin üzerindeki ithaf yazıtından dolayı, Domitianus’a adandığı öğrenilen Domitianus Agorası’dır.

Cadde üzerinde, Domitianus Agorası’nın hemen kuzeyinde, yine ithaf yazıtından Hadrianus Dönemi’nde yaptırıldığını ve imparatora adandığını öğrendiğimiz Tetragonal Agora yer almaktadır. Bu iki agora arasında caddeye bağlanan bir sokak vardır. Sokağın caddeye birleştiği yerde, biri sokağın Domitianus Agorası, diğeri Tetragonal Agora tarafında olmak üzere iki nymphaion bulunmaktadır14. Kalıntılar her iki nymphaion’un da yalaklı, tek katlı ve sütunlu bir cepheye sahip olduğuna işaret etmektedir.

Tetragonal Agora içine sonradan farklı bir yapı inşa edilmiştir. Bu yapıya ait duvar kalıntıları, kuzeydoğuda oldukça iyi korunmuş apsis yapısı dolayısıyla bir bazilikaya işaret etmektedir15. Buradaki bazilikada normal bir cemaat kilisesinin mi yoksa piskopos kilisesinin mi mevzubahis olduğu tartışmalıdır16. Tetragonal Agora’nın kuzey kenarı güneydekine paralel bir sokak ile sınırlandırılmaktadır. Bu sokağın kuzeyinde Büyük HamamGymnasion yapısı yer almaktadır. Hypokaost sisteminin kullanıldığı çift mekanlı hamam yapısı, duvar işçiliğine göre İ.S. III. yüzyıl sonrasına tarihlendirilmektedir. Yapı İ.S. IV. yüzyılda tamirat geçirmiştir. Bu dönemde yapıya yeni duvarlar eklenmiş, bazı girişler kapatılmıştır. İ.S. V. yüzyılın 2. yarısı ve VI. yüzyıl içerisinde palestra zemini, üzerinde iki agoronomos tarafından yaptırıldığının kaydedildiği bir yazıt bulunan, mozaikle kaplanmış ve hamamdan ayrılarak peristylos olarak düzenlenmiştir17. Ana caddenin her iki hattının akışına uyan diğer yapılar zamansal olarak tam bir düzene oturtulamazlar18.

225 metre uzunluğunda, 20-25 metre genişliğinde olan ve tümüyle taş plakalarla kaplı ana cadde güney limanından direkt kentin içine devam etmektedir. Yol boyunca uzanan ve caddenin her iki tarafında yükselen 3 basamaklı oluşum oldukça ilginçtir. C. Fellows ana caddeyi ilk gördüğünde, burasının kentin stadionu olduğunu zannetmiştir19. C. Bayburtluoğlu ise 3 basamaklı yürüyüş alanının, üzeri ahşapla kapatılan, stoa benzeri bir yapı olabileceğini düşünmektedir20. Ana cadde üzerinde kentin ileri gelenlerinin heykellerini taşıyan yazıtlı kaideler bulunmaktadır. Cadde boyunca uzanan yazıtlı kaidelerin pek çoğu Bizans Dönemi’nde kent limanının yenilenmesi için kullanılmıştır. 1981-1985 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında pek çok yazıtlı kaide denizden çıkarılmıştır21. Bu durum, söz konusu taşların yenilenen liman inşası dışında, Attaleia surunun yapımında kullanılmak üzere, Phaselis’ten deniz yoluyla Attaleia’ya taşınmak için, denize indirildiklerini göstermektedir.

Cadde, Tetragonal Agora önünde her iki taraftan da iki basamakla yükseltilmiş bir meydan oluşturmaktadır. Meydanın doğu tarafında Küçük Hamam yer almaktadır. Bu yapının hemen kuzeyinde tabanı mozaikle döşeli, üç yönde derin kanallarla çevrilmiş, latrina bulunmaktadır.

Cadde boyunca tespit edilen kanalizasyon yapısı sadece atık sular için değil, aynı zamanda yağmur sularının akıtılması için de kullanılmış gözükmektedir. Güney limanı ve ana cadde, liman girişinde, oldukça görkemli inşa edilmiş bir kapı yapısıyla birbirinden ayrılmıştır. Dört köşesi aslan ayağı profilli elemanlarla süslenmiş, kare şekilli iki ayak üzerinde yükselen, tek kemerli bu anıtsal kapı, İmparator Hadrianus’un doğu seyahati sırasında kente uğramasının şerefine yapılmıştır. Güney limanın doğusunda yer alan bina kalıntıları, kent limanındakiler gibi gümrük sistemi ile alakalı yapılar olarak düşünülebilir22.

  1. c) Bataklık ve güney limanı arasındaki yerleşim, kentsel yapılaşmaya engel teşkil etmeyecek şekilde doğudan batıya doğru uzanan, üç alçak tepe üzerinde konumlanmaktadır. Buradaki yerleşim alanı doğuda aquaductus, kuzeyde göl, batıda ve güneyde kent suru tarafından sınırlanır. Batı kent olarak adlandırılan yerleşim alanı yaklaşık 10,31 hektarlık bir alan üzerine yayılmıştır23. Batıdaki düz kısımda çok sayıda çatı kiremidi parçası olsa da, sadece birkaç bina temeli göze çarpmaktadır. Aquaductus’un hemen batısında, kuzeydoğu – güneybatı istikametinde düzenlenmiş, 15 metre uzunluğunda, dikdörtgen bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Kentin göze çarpan yerinde bulunan bu kalıntılarda İmparatorluk Dönemi’nden merkezi bir tapınağın söz konusu olduğu düşünülmektedir24.

2) Kuzey yerleşimi olarak adlandırılan alan, akropolis’in karşısında güneye doğru öne çıkan, ondan daha yüksek ve λίμνη olarak adlandırılan bugünkü bataklık alanın kuzeyinde yükselen dik plato yakasını kapsamaktadır. Bu plato çıkıntısının kuzeybatıya doğru hafifçe yükselen üç köşeli üst yüzeyi güneyde ve batıda dik şekilde inmektedir. Yaklaşık 8,09 hektarlık bir alanı kapsayan25 yerleşim alanı üzerinde birkaç tahkimat yapısı bulunmaktadır, fakat bunlar akropolis üzerindeki, kenti çevreleyen sur ile bağlantı içinde değildir ve İ.Ö. IV. yüzyıldan erkene gitmemektedir. Bu tahkimat mazgallı ve kuleli büyük bir sur parçası göstermektedir26. Platonun güney kısmını keserek uzanan koruma duvarı, platonun güney kısmına, kuzeye doğru duvar aracılığıyla korunan ve güneyden de sadece zor geçilebilir bir kapı yoluyla geçit veren, bir iç kale karakteri kazandırmaktadır. Plato üzerinde bulunan dağınık haldeki duvar kalıntıları, çatı kiremidi parçaları, birkaç adet büyük blok parçası, çok sayıdaki küçük sarnıç ve çeşme kalıntıları imara işaret etmektedir27. Kapı yolunun hemen doğusundaki teras kuşağı üzerinde, kent için yaşamsal bir öneme sahip olan, kaynak mağarası bulunmaktadır. Plato burnunun güneydoğu köşesinde de bir kaya tapınağının yer aldığı düşünülmektedir28.

Kent surlarının dışında, antik yol boyunca uzanan üç nekropolis alanı bulunmaktadır: kuzeydoğu nekropolis’i, kuzeybatı nekropolis’i ve batı nekropolis’i. Bunların arasında en büyüğü kuzeydoğu nekropolis’idir. Bu nekropolis alanı doğuda İnce Burun’a kadar uzanmaktadır. Kuzeybatı nekropolis’i, kuzey yerleşimin batı eteği boyunca vadinin zeminine kadar devam etmektedir. Kuzey yerleşimin güney hattı ve limne (göl) arasında sadece birkaç tane mezar yapısı tespit edilebilmiştir. Batı nekropolis’i ise bataklığın batısında uzanmaktadır. Phaselis’te çok sayıda mezar bulunmaktadır, fakat bunlar İmparatorluk Dönemi’nden daha erken değildirler. Sadece kuzey yerleşiminin batı eteğindeki dört köşe mezar evi Helenistik Dönem’dendir29.

  1. Krş. Hellenkemper – Hild, TIB VIII, s. 191.
  2. Krş. Blumenthal, Kolonisation, s. 132.
  3. Hellenkemper – Hild, op. cit, s. 191.
  4. Krş. Blackman, History, s. 31, dpn. 2.
  5. Schäfer, Phaselis, s. 166 vd.
  6. Heipp-Tamer, Phaselis, s. 114.
  7. Krş. Bayburtluoğlu, Lykia, s. 84.
  8. Schäfer, Phaselis, s. 123.
  9. Bayburtluoğlu, Lykia, s. 84 vd.
  10. Bouleuterion’un kent içinde tespit edilmesinde böylesi epigrafik belgeler yardımcı olmaktadır. Pergamon (I. v. Pergamon, s. 153 vdd. nr. 246 str. 48 vd.) ve Aigai’daki Zeus Boulaios, Hestia Boulaia ve demos’a adanan yazıtlar (R. Bohn – C. Schuchhard, Altertümer von Aegae, 1889, s. 33 vd. res. 35) ve Epirus’taki Dodona kutsal alanında bir yapı içinde bulunan Zeus Boulaios altarı (S. I. Dakaris, Archaeological Guide to Dodona, 1971, s. 56 vdd.) bu kentlerde bouleuterion’un tespit edilmesini sağlamışlardır. Atina bouleuterion’unda da Hestia Boulaia, Zeus Boulaios ve Athena Boulaia’nın kült heykelleri bulunmaktaydı. Krş. Müller, Rat in den hellenistischen Städten, s. 47.
  11. Bu konuda bkz. Schäfer, Phaselis, s. 122.
  12. Krş. Bayburtluoğlu, op. cit., s. 86.
  13. Krş. Schäfer, op. cit., s. 86.
  14. Krş. Bayburtluoğlu, op. cit., s. 88 vd.
  15. İlave odaları olan bu kilise için düşünülebilecek en erken inşa zamanı 5. yüzyıldır. 6. yüzyıldan sonraki döneme yapılacak bir tarihlendirme yapı formları dolayısıyla pek muhtemel değildir. Bu konuda bkz. Schäfer, Phaselis, s. 93 vd.
  16. Erken piskopos kiliseleri, şehrin merkezi resmi tesislerle dolu olduğundan, kentin kıyısında, sık sık da direkt kent surunun iç tarafında yer alırdı. Phaselis’teki eski piskopos kilisesinin de, bazilika merkezde bulunduğundan ve bir piskoposun atanmasından daha geç döneme ait olduğundan, kent merkezinin dışında bulunması muhtemeldir. Krş. Schäfer, Phaselis, s. 98.
  17. Bayburtluoğlu, KST VI, s. 302 vdd.; a.g.y., KST VII, s. 375 vdd. res. 13; Krş. a.g.y., Lykia, s. 90 vd.
  18. Bu konuda ve ana cadde boyunca uzanan yapıların olası tarihlemeleri için bkz. Schäfer, op. cit., s. 87- 110.
  19. Fellows, Journal, s. 211 vd.
  20. Bayburtluoğlu, Lykia, s. 91.
  21. Bayburtluoğlu, KST V, s. 182; krş. Adak – Tüner – Şahin, Inschriften aus Phaselis, s. 1.
  22. Phaselis Lex portorii Asiae’da, Asia Eyaleti’ne ait gümrük istasyonu olarak geçer. Bu konu hakkında bkz. böl. 2.2.5.
  23. Hellenkemper – Hild, TIB VIII, s. 191.
  24. Krş. Schäfer, Phaselis, s. 124, lev. 57, 4.
  25. Hellenkemper – Hild, loc. cit.
  26. Krş. Schäfer, op. cit., s. 49 vdd.
  27. Krş. Schäfer, op. cit, s. 126.
  28. Krş. Schäfer, op. cit., s. 128: “Giriş yolu, mağara kalıntısı, duvar harcı ve nişler burada bir kaya tapınağının bulunduğuna işaret ederler.”
  29. Kuzey Limanı yakınındaki tapınak mezar için krş. S. Cormack, The Space of Death in Roman Asia Minor, Viyana 2004, s. 272 vd.; Krş. Schäfer, op. cit., s. 23.