Tetragonal Agora
Caddenin meydan oluşturduğu alanın batı kenarında, ithaf yazıtından Hadrianus Dönemi’nde yaptırıldığını ve Tyndaris isimli Phaselis’li bir bayan tarafından imparatora adandığını öğrendiğimiz Tetragonal Agora yer almaktadır (yazıt için bkz. aşğ. S. *) . Bu yapının antik dönemdeki adı girişteki lento üzerinde korunan bina yazıtı sayesinde kesinleşir. Gerçekten de agoranın yatay kesimi 37×33 metrelik büyüklüğüyle hemen hemen kare biçimlidir (fig. 91). Tetragonal agora olarak adlandırmasında muhtemelen onu kullanım tarzı ve şekil olarak diğer agoralardan ayırtan belirgin tipi yatmaktadır. Agoranın bu tipi özellikle Küçük Asia’da, İ.Ö. 4. yüzyıldan itibaren, kapalı kare tesisler olarak karşımıza çıkar.
Yapının dış duvarları büyük oranda korunmuşlardır. Çevre duvarlarının hemen hepsi cephede düzenli işlenmiş blok taşlardan, iç duvarda ise içinde tuğla ve kil parçaları olan kırık taşlardan örülmüştür. Tetragonal agoranın dış duvarlarının blok işleniş kalitesi ana caddenin çok sayıdaki yapısı çerçevesinde ele alınabilir. Anacadde tarafında, güneydoğu duvarının ortasında 1,87 m genişliğinde bir giriş bulunur. Söz konusu giriş geç dönemde büyük ölçüde değişikliğe uğratılmıştır. Zira agoranın kapı söveleri ve bunların oturdukları eşik meydan yüzeyinden yaklaşık 1.50 m. yükseklikte durmaktadır. Agora’ya girişin eşik taşından yaklaşık 30 cm. aşağıda nihayetlenen ve meydandan başlayan bir rampa veya merdivenle sağlanmış olduğu kuşkusuzdur. Girişin sağında ve solunda Q. Voconius Saxa Fidus ve Opramoas’ın heykel kaideleri yer almaktadır (fig. 92). Yapı bugünkü durumunda agora’nın fonksiyonu hakkında bir bilgi vermez, fakat girişteki bu heykeller dolayısıyla politik ve idari amaçlara hizmet eden bir yapı olduğu düşünülebilir.
Tetragonal Agora içine sonradan farklı bir yapı inşa edilmiştir. Bu yapıya ait duvar kalıntıları, kuzeydoğuda oldukça iyi korunmuş apsis yapısı dolayısıyla bir bazilikaya işaret etmektedir (fig. 93). Agoranın içinde yapılan temizlik sonucu Bizans çağında yapının içinin tamamen kullanılmış olduğu kesin olmakla beraber büyük değişikliğin özellikle kuzey ve doğu kenarlarda yoğunlaştığı tespit edilmektedir. Nitekim agoranın kuzey yönünde yapılan temizlik sonucu agoraya ait dükkanlar veya depoların bazılarının bazilikanın yapılmasından sonra bazı eklenti ve değişikliklerle kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Agoranın doğu ve güney yönlerinde ise Bizans çağı eklentileri mevcut olmakla birlikte orijinal plan büyük ölçüde korunagelmiştir. Ortada büyük bir avlunun meydana gelmesini sağlamak üzere doğu yönde ana girişin hemen karşısında sütunlu bir portika izi görülebilmektedir. Güney duvarına paralel olarak giden ve belirli aralıklarla dükkanların oluşmasına olanak sağlayan duvarlar ve bölmeler ise hem ilk kullanımı, hem de bu mekanların Bizans çağındaki kullanımlarını yansıtmaktadır (fig. 94).
Agora’nın güneybatı duvarında, blok taşlardan biçim verilmiş, dışarıya doğru çıkıntı yapan bir pervaz, bunun üzerinde de hidrolik harcın üstte kalan izleri görülebilir. Bu pervazın üzerine su borusu döşenmiştir, bu boruda aquaductus’tan Agora’nın batı köşesine uzatılmıştır. Agora’nın güneybatı köşesinde bu boru dar bir açıyla bugünkü zemin yüksekliğine kadar inmiştir.
C. Bayburtluoğlu tarafından gerçekleştirilen kazılar sırasında, agora içinde bulunan Arkaik dönem harf karakterleri gösteren yazıt ile Attika’dan ithal edilmiş siyah figür tekniğindeki seramik parçaları, agora çevresinde Arkaik Dönemden itibaren yerleşildiğini göstermesi açısında oldukça önemlidir.