2016 Yılı Teritoryal Araştırmalar Güncesi
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 30 Haziran 206 tarihli ve 94949537-161.01-124592 sayılı izni çerçevesinde, Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Uzmanı Onur YILDIRIM ile Kocaeli Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Uzmanı Onur Kamiloğlu’nun bakanlık temsilciliğinde, Phaselis Antik Kenti ve Teritoryumu’nda başkanlığımda 28 Temmuz – 9 Eylül 2016 tarihleri arasında arkeoloji, su altı arkeolojisi, epigrafi, tarihsel coğrafya, mimari, ekoloji, botani, zooloji (flora-fauna) ekiplerinden oluşan disiplinlerarası ekiplerle yüzey araştırması yapılmıştır.
Arazi Çalışması, Yöntem ve Veri Sonuçları
29 Temmuz 2016 (Cuma)
Bu seneki çalışmalarımız büyük ölçüde Kemer, Tekirova ve Çamyuva beldelerinin sınırları içinde gerçekleşeceği için Kemer Jandarma Komutanı Yasin BERÇİN’e gidilerek kendisi araştırma projemiz ve faaliyet alanlarımız hakkında bilgilendirilmiştir. Ayrıca Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Kemal YÜKSEL ile de görüşülerek Phaselis araştırmaları ve faaliyetleri konusunda detaylıca bilgi verilmiştir. Kemer Kaymakamlığı’na da gidilmiş ve gerekli görüşme için 1 Ağustos gününe randevu alınmıştır.
Selçuk Üniversitesi’nden Erdoğan ASLAN başkanlığında yürütülen Sualtı arkeoloji ekibimiz tarafından Phaselis’in limanları üzerine tespit, belgeleme ve haritalama çalışmalarına başlanmıştır. Bu bağlamda limanların uzaktan algılama cihazıyla (drone) fotoğrafları çekilmiş ve kayıtları alındıktan ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra araştırmalara başlanmıştır. Bu bağlamda bu seneki önceliğimiz kentin Güney Liman’daki liman kalıntıları ve mimari donatıları üzerine odaklanılmıştır. Güney Liman’ın kara ve deniz altında görülen/tespit edilen mimari ögeler ve kalıntıların haritalama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Limanla bağlantılı yapılardan daha önce tespit edilmiş ve ölçümleri alınarak belgelenenler yerinde kontrol edilmiş doğrulananlar tekrar çizilmiş, hatalı olanlar düzeltilmiş yeni bulunanlar ise belgelenerek topografik haritamıza eklenmiştir. Sualtındaki ve suyun içindeki bloklar ile mimari buluntular da aynı şekilde cors gps cihazıyla hassas ölçümleri alınarak haritamız üzerine işlenmiştir. Güney Limanı’nın sahil şeridi de dahil olmak üzere kıyı bandındaki kara ve deniz üzerindeki yapıların çizimleri ve ölçümleri yapılmış ve haritamıza eklemlendirilme çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca Güney Liman’ın Hadrianus Kapı önündeki sahilde yer alan ve geç antikçağa tarihlenen yapı kalıntıları ve molozlar deniz içindekiler dahil belgelenmiştir.
30 Temmuz 2015 (Cumartesi)
Phaselis’in Güney Liman’daki çizim, belgeleme ve sualtı araştırmalarına devam edilmiştir. Bugün itibariyle özellikle Güney Liman’ın ucunda denizin doldurularak üzerine kesme taşlarla mendirek inşa edildiği saptanmıştır. Yaklaşık 5 m genişliğe sahip mendireğin duvar örgüsü tetkik edilmiş, oryantasyonu ve uzunluğu belirlenmeye çalışılmıştır. Mendireğin karadan başlayarak bir yay çizerek Güney Liman’da aynı zamanda bir dalgakıran görevi gördüğü ve yüksek tonajlı gemilerin ve savaş gemilerin yanaşmasına elverişli bir dokuya sahip olduğu gözlemlenmiştir. Mendireğin kara üzerinde ve denizde devam eden kısımları belirlenmiş ve hassas ölçümleri alınarak topografik haritamıza işleme çalışmaları başlamıştır. Ayrıca limanın ve mendireğin dolgu örgüsü çalışılmış ve molozların yayılma alanının 18 m derinliğe kadar indiği belgelenmiştir.
Ardından Güney Liman’ın içindeki geç antikçağda devşirme bloklarla inşa edilmiş daha ufak bir mendirek yapısı üzerinde çalışılmıştır. Mendireğin uzunluğu yapıldığı şipolyen malzemeler incelenmiştir. Ayrıca mendireğin çevresindeki bloklar ve molozlar da belgelenmiş, ölçümlendirilerek çizimleri yapılmaya başlanmıştır. Aynı gün içerisinde Güney Liman’daki mendireğin çevresinde araştırmalara devam edilmiş ve burada yak. MS II. yüzyıldan geç antikçağa kadar devam eden periyotlarda 4 adet amphora fragmanı, çatı kiremitleri ve seramik parçaları tespit edilmiştir. Bunlardan bazılarının Mısır orijinli oldukları düşünülmektedir. Konuya ilişkin detaylı inceleme, literatür ve raporlama çalışmalarına başlanmıştır.
Phaselis’in Güney Limanı: Akropolis’in yer aldığı yarım adanın güneybatısındaki körfezin doğu kısmında bulunmaktadır. Limanın batısındaki yüksek tepeler bölgede hakim olan batı rüzgarlarını kesen bir konumdadır ve limanı oldukça korunaklı bir demirleme alanı haline getirmektedir. Güneyden esen rüzgârlara yönelik olarak ise kentin batı bölümünde ana karadan başlayarak denizin doldurulması ile doğu-batı uzantılı ve yaklaşık 200 m uzunluğunda 50 m genişliğinde yapay bir mendirek inşa edilmiştir (yakın zamanda bu alana modern bir liman inşa etmek amacı ile antik mendireğin üzerine dolgu malzemesi yığıldığı ancak bu uygulamanın tamamlanmadan bırakıldığı bilinmektedir ve yeni olan dolgunun mendireğin boyutlarını değiştirip değiştirmediği henüz bilinmemektedir.
Kıyı alanında yaklaşık 50 metre uzunluğundaki bölümü günümüzde su üzerinde görülebilirken diğer bölümünün tamamı 1 metre ile 6 metre derinlikte sualtındadır. Mendireğin inşasında sualtında kalan bölüm değişik boyutlarda moloz ile doldurulmuş, kıyıya yakın olan su üzerindeki bölümde ise bu gövdenin üzerine kesme taş konglomera bloklarla yapılar inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu bloklar tuzlu su ve dalgaların aşındırıcı etkisi ile kimi etrafa dağılmış kimi ise blok görünümünü kaybetmiştir. Güney Limanı mendireğinin denize doğru olan uç kısmında su derinliği yaklaşık 12 metredir ve bu alan doldurularak mendirek gövdesi tamamen yapay olarak inşa edilmiştir. Mendireğin kıyıya yakın bölümlerinde sualtında 0.40 metre derinde doğu batı uzantılı duvar sıraları günümüzde halen görüle-bilmektedir. Bu duvarlar olasılıkla mendireğin antik çağdaki su üzerinde kalan bölümlerine ait olmalıdır.
Büyük bölümü sualtında bulunan mendireğin üzerinde yaklaşık 5 metre derinlikte bir adet Lahit Teknesi bulunmaktadır. Bu lahtin bu alanda batan bir geminin kargosuna mı ait olduğu, yoksa sonraki çağlarda mendireğin tekrar onarımına ilişkin bir mimari eleman olarak mı kullanıldığı bilinmemektedir. Güney Limanı’nın kuzey bölümü günümüzde ince kumlu bir sahil şerididir ve sahil bandında bulunan geç döneme ait temel seviyesinde korunmuş bir duvar dışında bir kalıntı görülmemektedir. Liman havzasının doğu bölümünde kentin ana caddesinin batı ucu ve çok sayıda yapı kalıntısı bulunmaktadır. Aynı alanda günümüz teknelerinin yanaştığı ahşap bir iskele ve kent suruna ilişkin akropolün eteklerini dolaşan duvar kalıntıları görülmektedir. Bu alan akropol tepesinden gelen akıntı toprak nedeniyle yoğun bir dolgu ve sık bitki örtüsü ile kaplanmış olduğundan kıyıda limana ilişkin herhangi bir yapı olup olmadığı yüzeyden gözlemlenememektedir. MS 131 yılında Roma imparatoru Hadrianus’un kenti ziyaret ettiği ve Güney Limanı’ndan kente giriş yaptığı bilinmektedir.
31 Temmuz 2016 (Pazar)
Tatil.
1 Ağustos 2016 (Pazartesi)
Kemer Kaymakamı Mustafa Cihad Feslihan ile görüşülmüş, Phaselis’in tel örgüsü problemi, limanları ve lagününe ilişkin problemler ve çözüm önerileri üzerine konsültasyon yapılmıştır.
Kuzey liman ve çevresinde hidrografik çalışmalar yürütülmüştür. Aquaeductus’un şu an deniz altında kalmış temelleri ve mimari parçaların yerleri saptanmaya çalışılmıştır. Bunu yaparken aquaeductus’un üzerinden geçen su küngüne ait parçalar ile aquaeductus yıkıldıktan sonra hemen hemen düştüğü yerde kalmış bir su küngü parçası tespit edilmiştir. Künk hassas ölçümleri alınıp aquaeductus’un ölçüleriyle kıyaslama yapılıncaya kadar yerinde bırakılmış-tır. Önümüzdeki günlerde tam lokalizasyonu hassas Gps aygıtlarıyla alınıp topografik harita-mıza işlenecektir. Ayrıca küngün çapı, yapıldığı kil ile diğer bulunan parçalarla karşılaştırıl-ması ve çizimi yapılacaktır.
2 Ağustos 2016 (Salı)
Phaselis Tekirova güzergahı geç antikçağda kontrol altına alan sur sistemi üzerinde çalışmalar yürütülmüştür. Önceki sezonlarda belgelediğimiz bu savunma duvarının hassas ve sapma oranı minimuma indirgeyen cors gps aletiyle güzergahı takip edilmiş ve koordinatları alınarak topografik haritamıza eklenmiştir. Bunu yaparken sur sisteminin etrafındaki yerleşim arkeolo-jisine ilişkin mimari ve materyal kültür kalıntıları belgelenmeye çalışılmıştır. Öncelikle sur ile Tekirova’ya doğru açılan lagünün arasında (şimdiki lagündeki su yükseltisinin hemen önünde) planını belirleyemediğimiz kesme taş bloklardan inşa edilmiş çiftlik/yapıya ait kalıntılar saptanmıştır. Yapıya ait blok ve kalıntıların hemen etrafında çatıya ait kiremit parçaları ve günlük kullanıma ait orta düzeyde lokal seramik parçaları gözlemlenmiştir. Ancak yer yer balçık zeminin içinde kalmış blokların yoğun bitki örtüsünün yanı sıra zaman ve insan tahribatına uğramış olmasından ötürü planının saptanması mümkün olmamıştır. Bu bakımdan konutun koordinatları alınmış ve topografik haritamıza işlenmiştir (Tanımsız Çiftlik). Yapıyla sur arasındaki bölümde teraslama duvarı ile yolu destekleyen istinat duvarı olma işlevi taşıması muhtemel bir güzergah olduğunu düşündüren bir sıra şekilsiz kromit kaya parçalarından inşa edilmiş duvar kalıntıları da gözlemlenmiştir.
Ardından surun yaklaşık 150 m batısındaki tepenin kuzey eteğinde 3 odalı bir çiftlik evi tespit edilmiştir. Yapının planı büyük ölçüde okunabilir vaziyettedir. Kuzey güney doğrultulu bu yapının hemen önünde tarım amaçlı doğu batı doğrultulu birbirinden 5 m arayla iki teras duvarı tespit edilmiştir. Konut antikçağda göl olması gereken bereketli bir polyenin hemen karşısındaki tepeciğin eteğinde yer almaktadır. Kuru duvar tekniğiyle inşa edilmiş yak. 70 cm kalınlığındaki duvarlarla çevrilmiş duvarların yüksekliği yer yer 1.5 m’yi aşmaktadır. Özellikle kuzey duvarı oldukça düzgün işlenmiş kesme taş bloklarından (60 x 50 cm) inşa edilmiştir (Nişli Çiftlik).
Söz konusu çiftlik evinin hemen üstündeki tepecik üzerinde yapılan incelemede tek odalı dikdörtgen bir yapı kalıntısı tespit edilmiştir. Yapı yak. 6.30 x 5.10 cm ölçülerinde dikdörtgene yakın plana sahiptir. Küçük ve orta boy lokal şekilsiz kromit kaya parçaları ile kireç taşından sıva kullanılarak inşa edilmiştir. Geç antikçağa tarihlenen bu yapı daha sonradan tamirat görmüş ve kuru duvar tekniğiyle temelin yak. 70 cm üzerin-den yeniden inşa yükseltilmiştir. Bu şekilde yer yer 170 cm yüksekliğe duvar yüksek-liğine sahip olmuştur. Yapı coğrafi konumu itibariyle bir yandan Tekirova ve 3 adaları görürken diğer taraftan Phaselis istikametini gözleyebilir durumdadır. Plan üzerinde oy-nandığında pencere ve kapı yönlerini bulmak mümkün değildir. Yapı etrafında az da olsa geç antikçağa tarihlenebilecek çatı kiremit ve seramik parçaları mevcuttur. Yapının hassas koordinatları alınmış ve belgelenerek topografik haritamıza eklenmiştir.
3 Ağustos 2016 (Çarşamba)
Phaselis-Tekirova arasındaki sur sistemi belgelenmeye devam edilmiştir. Doğu-batı istikametindeki tepeleri izleyerek devam eden surun kuzey güney istikametindeki diğer bir tepeyle de bağlantılı olduğu ve T şeklinde bir plan sergilediği görülmüştür (60-67). Surun bitimindeki boğazda ise geçişi kontrollü kılan ve yeri geldiğinde kapatan bir duvar bulunduğu belgelenmiştir. Söz konusu duvar doğu-batı istikametinde olup yak. 60 cm genişliğe ve 9 m uzunluğa sahiptir. Bir yönüyle Tekirova istikametindeki lagün ile diğer tarafında Sundance-Phaselis kumsalı istikametindeki güzergahı kontrol altında tutuyor olsa gerektir.
Duvarın hemen arkasında yerel kromit şekilsiz kayalardan kuru duvar örgüsüyle inşa edilmiş olup izlenebildiği kadarıyla dikdörtgen plana sahip bir yapı kalıntısı tespit edilmiştir. Yapının söz konusu geçişi denetleyen kontrol ünitesi olabileceği görüşü üzerinde durulmuştur.
Duvar ile kontrol ünitesinin yer aldığı geçidin hemen doğusundaki tepenin üze-rinde tahkimli bir gözetleme amaçlı kullanılmış olması muhtemel bir oda tespit edilmiştir. Kuru duvar tekniğiyle yerel şekilsiz kromit taş parçalarından ve kireç-taşından inşa edilmiş yapının zaman, doğa ve insan tahribatı sonucu planını saptamak mümkün gözükmemektedir. Alanda ayrıca eskiden açılmış 2 m çapında bir kaçak kazı çukuru bulunmuştur. Yapının iç kısmında geç antikçağa tarihleyebileceğimiz ilginç ağız yapısına sahip devetüyü renginde seramik bir kaba ait parçalar bulunmuştur. Yapının hassas koordinatları alınmış ve belgelenerek topografik haritamıza koordinatları işlenmiştir.
Bugün itibariyle Phaselis’in hemen çıkışında Kumluca-Antalya otoyolunun hemen kenarında yer alan çiftlik evinin hassas koordinatları alınmış ve alanı çevreleyen tahkimat duvarının ölçümleri yapılarak topografik haritamıza işlenmiştir. Yapı ve duvar kuru duvar tekniğiyle şekilsiz kromit taş parçalarıyla kireç taşlarından inşa edilmiştir. 3 odalı tahkimli çiftlik evinin tam planını saptamak şu an için mümkün değildir; ancak detaylı kazı çalışmalarından sonra çıkartılabilir.
Eskiden Rixos’a tahsis edilmiş alan içinde yapılan sondaj kazıları sırasında ortaya çıkartılmış kuzey-güney orientasyonlu duvarın hassas ölçümleri alınmıştır. Bazı bölümleri değişik dönemlerde birbiri üzerine inşa edilmiş duvar büyük ölçüde kuru duvar tekniğiyle örülmüş olup genişliği bazın 1 metre civarındadır yüksekliği ise 180 ve daha da derine gidebilecek potansiyele sahip alanları mevcuttur. Şu an için işlevi tam olarak tespit edilememiş olan duvar etrafında seramik parçaları mevcuttur. Büyük bir ihtimalle Phaselis’in bir dış mahallesine ait mevkiide yapı kompleksleriyle ilişkilendirilebilir. Ancak kesin sonuçlar alanda kapsamlı kazı faaliyetleri gerçekleştirildikten sonra ortaya çıkartılabilir.
7 farklı test açmasından alınan ölçümler, tanımlar ve koordinatlar topografik haritamıza işlenmiştir. Yarın itibariyle Phaselis’in bu dış mahallesine ilişkin ölçüm, belgeleme ve haritalama çalışmalarına devam edilecektir. Bu şekilde Phaselis’le bağlantılı bir dış mahallenin alan arkeolojisine dair verilerimiz daha da belirginleşecektir.
4 Ağustos 2016 (Perşembe)
Cumayeri mevkiindeki dere yatağı içinde köylülerin bahçeleri sulamak amacıyla yakın zamana kadar kullandıklarını ifade ettikleri 1.20 cm genişliğinde ve yaklaşık 8 m uzunluğunda bir duvar yer almaktadır. Duvar belki de suyun basıncını kırmak amaçlı yaklaşık 70o’lik bir açıyla inşa edilmiş görünmektedir. Söz konusu tahkimat kompozit yapısı oldukça sağlam kireçle büyük ölçüd eyerel şekilsiz kromit taşlarından inşa edilmiştir. Duvarın kuzey tarafı 2 m’nin üzerinde sağlam olarak kalmıştır. Dere yatağı seviyesi ise yerel halkın ifadesine göre geçen sene kepçeyle ve ağır iş aletini oldukça zorlanarak yıktırılmış ve dere yatağıyla hemen hemen aynı seviyeye getirilmiştir.
Dereyi kesen bu bent duvarının hemen kuzeyinde Cumayeri mevkiinde M. Karakoyunlu’ya ait ağılların batısında, yamaçtan inen güneybatı-kuzeydoğu istikametinde devam eden moloz ve harç kullanılarak inşa edilmiş uzun bir duvar kalıntısı incelenmiştir. Aquaeductus görevi gören bu konstrüksiyon Cumayeri mevkiinden Phaselis istikametine doğru ilerlemektedir. Duvarın yakınlarında dişili erkekli künk parçalarına rastlanılmıştır. Ancak tepenin hemen eteğinden başlayarak Cumayeri’ndeki yüksek gerilim hattına doğru ilerleyen aquaeductus duvarının devamı arazide kesin bir şekilde izlenememektedir. Yaklaşık 70 m boyunca aralıklarla devam eden duvar arazide kaybolmaktadır. Duvarın ölçüleri (yük-seklik ve genişlik) arasında farklılıklar göze çarpmaktadır. Bir bölümü ise şose yol açımı ile insan tahribatı sonucu zarar görmüştür. Su sistemini ileten bu duvarın devamına ve ne çeşit bir konstrüksiyon kullanarak ilerlediği şu an için bir muammadır (Aquaeductus).
Aquaeductus duvarıyla aynı istikamette Cumayeri mevkiindeki keçi ağıllarının hemen üzerindeki tepede (yüksek gerilim hattı direğinin olduğu tepe) bir dizi ev kalıntısına rastlanmıştır. Kireçli harç eşliğinde şekilsiz yerel kromit taşlarından yapılmış konutların planları büyük ölçüde anlaşılamayacak derecede tahrip olmuştur. Şu an itibariyle alanda kapsamlı bir kazı yapılmaksızın ev planlarının sağlıklı bir şekilde çıkarılması mümkün değildir. Tahribat büyük ölçüde doğal, zamansal, insan/hayvan ve alan üzerine konuşlandırılan yüksek gerilim hattı ayağı bazında ifade edilebilir. Bir-üç odalı yapılara ait kalıntılar tepenin üzeri ve etekleri boyunca konuşlandırılmış olup Phaselis’in yakın çevresindeki bir mahalle olarak tanımlanabilir. Konutlar, yapıların mimari özelliklerinden ve alanda bulunan çok sayıdaki seramik parçalarından (orta ve kaba kalite kilden yapılma günlük kullanıma ait yerel üretim olması muhtemel devetüyü renginde yoğun miktarda seramik parçası mevcuttur) geç antikçağa tarihlendirilebilir.
Aquaeductus duvarı eğer bu istikamette ilerliyorsa büyük bir ihtimalle Phaselis’in Rixos mahallesi mevkiindeki konutlarla da bağlantılı olabileceği ihtimal dahilindedir.
Dere yatağı ile aquaeductus duvarı olarak adlandırdığımız mevki arasında yaklaşık 120 m boyunca 180 cm genişliğinde yerden yak. 50 cm yüksekliğinde bir su kanalı kalıntısı tespit edilmiştir. Fazla/atık suyun bu kanal vasıtasıyla deredeki bent duvarının hemen arkasından dere yatağına indiği izlenebilmektedir (Su kanalı).
Cumayeri’ndeki bentle bitişik olmak kaydıyla derenin kuzey batısı boyunca taşkın zamanlarında suların dere banklarını eritmesini ve su baskınını engellemek amacıyla yer yer 2 m’yi aşan tahkimat duvarı inşa edilmiştir. Yerel orta boy taşlardan kireç katmanlı bir harç kullanılarak yaklaşık 100 m boyunca izlenebilen tahkimatın bir iki noktada çökmüş olduğu gözlemlenmiştir (Dere istinat).
Bugün itibariyle ayrıca Cumayeri’nden Tahtalı Dağı eteklerinde ve arkalarındaki yaylalara doğru ilerleyen orman yolu boyunca ilerlenmiş ve topografya belirli ölçülerde taranmıştır. Bu kapsamda Cumayeri’nin yaklaşık 1.5 km güneybatısında iki derenin birleştiği noktadaki tepecik üzerinde yaklaşık yarım düzine konuta rastlanılmıştır. Söz konusu yükseltinin etrafı olası taşkınlara karşı yerel şekilsiz taşlarıyla tahkim edilmiştir. Yükseltinin üzerinde ilk bakışta yarım düzineden fazla konut gözlemlenmiştir. Önümüzdeki günlerde söz konusu mahalleye ilişkin çalışmalara devam edilecektir (İki Dere Arası).
5 Ağustos 2016 (Cuma)
Cumayeri’nin yaklaşın 1.5 km güneybatısındaki İki dere arası mevkiinde birkaç yapı ile yarım düzineye yakın teras duvarı tespit edilmiştir. Teraslar şeklinde kademeli bir şekilde topograf-yaya uygun şekilde yapı kalıntıları ve teraslar konuşlandırılmıştır. Yerleşim organik bir şekilde büyümüş herhangi bir plana tabi olunmamıştır. Yerleşimin her iki kanadı da olası taşkınlara karşı yerel şekilsiz taşlardan kuru duvar tekniğiyle tahkim edilmiştir. Yapılar genellikle tek odalıdır. Yoğun bitki örtüsü ve yıkılmış olmaları nedeniyle bazı yapıların pla-nını çıkarmak mümkün gözükmemektedir. Az sayıda seramik buluntu alana dağılmıştır.
Buradan güneye doğru hafifçe yükselerek devam eden 1-1.5 m genişliğe sahip bir güzergah tespit edilmiştir. Yerleşimin güneydoğusu buyunca akan dereyi izleyerek giden güzergah daha yayalar ve yük hayvanları ve pastoral yaşam süren halk tarafından kullanılmış olsa gerektir. Günümüzde de büyükbaş, küçükbaş (keçilerin) bu yoldan yaylalara göçtüğü tespit edilmiştir. Yolun bir tarafı istinat duvarıyla desteklenmiş ve yer yer güzergah taş döşenmiştir.
Güzergah boyunca çevrede yer yer teraslar, sağlı sollu yarım düzine kadar konut yer almaktadır. Konutların etrafı ve çevresi orta ve kaba seviyede seramik parçaları, çatı kiremit fragmanları ile saklama kaplarına ait parçalar bulunmaktadır. İki dere arası mevkiinden yak. 400-600 m arasında bu konutların yoğunluk gösterdiği ve çevrelerinde doğal orman bitki örtüsünün yanı sıra çok sayıda yabani zeytin ağacının bulunduğu görülmüştür. Bütün yapıların ve güzergahın fotoğrafları çekilmiş, koordinatları alınarak belgelenmiştir.
Ardından derenin hemen karşı yakasında da Cumayeri’nden yaylaya çıkan yeni şose yayla yolu boyunca yak 20 km boyunca tırmanılmış topografya ve çevre incelenmiştir. Yapılan tetkikler ve yürüyüşler ve incelemelerde herhangi bir materyal kültür kalıntısına rastlanılmamıştır. Kentin merkezi limanı ile aquaeductus’u arasındaki mimari yapıların topografik haritaya aktarılma çalışmalarına devam edilmiştir.
Zira Merkezi Liman havzası içinde ve kuzeyde mendireğe uzanan kara parçası dâhil alanda temel seviyesinde korunmuş birçok yapı kalıntısı görülmektedir. Liman ve bunu çevreleyen yapılar son yerleşim dönemine kadar bu alanın yoğun bir şekilde kullanıldığını belgelemektedir. Liman işlevi ile bağlantılı bir kullanımı olduğu düşünülen bu yapıların yakından incelendiğinde birçok dönem, plan değişiklikleri ve onarım izleri taşıdığı görülmektedir. Farklı boyutta kullanılmış yapı taşları, farklı harç karışımları ve devşirme olarak kullanılmış yapı malzemeleri, farklı zamanlarda yapılmış müdahalelere işaret etmektedir. Plan düzleminde yapılmış eklemeler ve değişimler, bölüntülerin çoğalması ve kapı boşluklarının örülmesi yapıların kullanım amaçlarının da değiştiğinin göstergesidir.
Merkezi Liman havzasındaki mimari buluntular kabaca konumlarına göre üç grupta ince-lenebilmektedir. Limanın kuzeyinde mendireğe doğru uzanan ana kaya parçası üzerinde bugün karada ve suda temel seviyesinde korunmuş olan 2M7 ve 2M8 olarak numaralandırılan yapılar birlikteliği bunlardan ilkidir.
2015 yılı Phaselis çalışmalarında da incelenen 2M8 yapı kalıntıları, yakınında bulunan çok sayıdaki deniz kabuğu buluntuları ile ilişkilendirilerek boya üreten bir işlik olarak adlandırılmıştır. Bu tür işliklere yakın örnekler Demre-Myra araştırmalarında da gün yüzüne çıka-rılmıştır. Bu alanda yer alan ve bir daireye tamamlanabilen yapı kalıntısı, yakındaki yapı taşları ve ters çevrilmiş duran büyük bir tekne bu işlikle ilişkilendirile bilinir görünmektedir. Yapı duvar kalıntılarının gelişigüzel dizilimleri ve bağımsız görünen ilişkileri bu duvar elemanlarının farklı dönem kullanımlarına yönelik bir işaret olarak yorumlana bilinir.
Bugün deniz seviyesinin altında kalan tek bir mekâna işaret eden 2M7 yapısının ne tür bir işlevi olduğu, çöken bir kara parçası üzerinde veya denize uzanan bir yapı olarak mı inşaa edildiği belirgin değildir. Yakınında yer alan yapı taşları ve büyük bir kapı lentosu bu mekanı da içeren liman ile bağlantılı ve erken bir döneme işaret eden bir yapıya ait olmalıdır.
Merkezi liman havzasında bir mahalle görünümünü veren ikinci grupta incelenen altı yapı olarak sınıflandırılan kalıntılar, alanın kuzey batısında yer almaktadır. Birbirine yakın konumlanan yapıların bugün birkaç duvar sırası ancak koruna gelebilmiştir.
En kuzeyde yer alan ve kuzey cephesi kent sur duvarına yaslanan 23.40 x 22.40 dış ölçülerindeki 2M1 yapısı a, b, c, d, e mahallerinden oluşmaktadır. Farklı dönemlerde farklı mekan anlayışlarının bir göstergesi olarak B ve C mekânlarını bölen iç duvarın sonradan yapıya eklendiği; bugün kasaları halen kısmen görülebilen mekanları birbirine bağlayan kapıların, bazı kapı boşluklarında son dönemde örülerek kapatıldığı görülmektedir. Olasılıkla 2M1 yapısının kullanım işlevi de zaman içerisinde değişikliklere uğramıştır.
Genel plan düzleminde bazilikal plan şemasını andıran yapıda, dış cephede büyük düzgün konglomera bloklar içte farklı ölçülerde moloz taşlar yapı malzemesi olarak kullanıldığı, dış yüzeyde düşey derzlerin birbiri üstüne gelmemesine yatay derzlerin birbirini takip etmesine dikkat edildiği; iç cephede ise moloz taşların gelişigüzel örüldüğü gözlemlenmiştir. Yapıda ayrıca duvarlarda kireç harcının yer yer tuğla parçaları ile sıkıştırıldığı ve iç mekanların yine kireç harcıyla sıvandığı görülmektedir.
Yapının en iyi koruna gelmiş doğu cephesindeki kiriş boşluklarından yola çıkarak yapının en azından kısmen de olsa ahşaptan bir üst döşemesi olduğu olasılıkla ikinci bir katın varlığını göstermektedir. İç mekan duvar bölüntülerindeki büyük birkaç diş profilli taşlar yapıda devşirme malzemelerin kullanıldığına işaret etmektedir.
Yapının son kullanım evresine ait olduğu düşünülen a mekânındaki sarnıç/kuyu üst taşı ile d mekânındaki ocak kalıntıları, yapının bu dönemde olasılıkla işlik olarak hizmet ettiğini düşündürmektedir.
Alanın kuzey batısında yer alan 2M3 yapısı, 2M4 ve 2M5 yapıları ile ortak duvarlara sahiptir. Oldukça fazla tahrip olmuş olan yapıda sadece bir kısmen iki taş sırası izlene bilinir durumdadır. Büyüklük ve plan açısından 2M1 yapısına benzerlikler gösteren yapı a, b, c d, e, f, g ve h mekanlarından oluşmaktadır. A,b, c, d mekanları birbirine paralel uzanmak batıya bakan g mekanı narteks gibi bu mekanları karşılamaktadır. Yapıya b mekanın doğudan girilerek diğer mekanlara ulaşılmaktadır. Doğu bölümde yer alan e ve f mekanlarının köşe bileşimlerinin zayıflığından işaret ettiği üzere yapıya c ve d mekanları bölünerek daha sonra oluşturulduğu ve bu mekanlara dış cepheden doğrudan ulaşımının sağlanmak üzere kapı açılmış olabileceği düşünülmektedir. Ana yapıya daha sonra eklenen g mekanı iç avlu olarak düşünülen h mekanına açılmaktadır. H mekanını oluşturan gelişi güzel örülmüş olan çevre duvarı aynı zamanda 2M5 yapısını da içine almaktadır. Tüm bu plan şeması, 2M 3 yapısının bütünün işlik ve ticaret yapısı olarak kullanıldığı, e ve f mekânlarının bir dükkan /ticaret birimi gibi dışarıya açıldığı, sonradan eklenen g mekanının depolama ve h mekanlanın bir dış depolama avlusu olarak işlevlendirildiği düşündürmektedir. 2M3 yapısında diğer yapılardaki aynı yapım tekniği ve malzemesi kullanılmış dış cephe duvarlarında dış yüzeyde daha düzgün devşirme kesme taşlar, iç yüzeyde ise devşirme olduğu düşünülen farklı ölçülerde moloz taş ve örgü kullanılmıştır.
2M3 yapısının güneyinde, dış duvarı ortak olan, 13.7 m x 5 m dış ölçülerinde 2M4 yapısı yer almaktadır. 2M4 yapısı girişi doğudan olduğu varsayılan birbiri içine geçilen a ve b mekanlarından oluşmaktadır. A mekanının, b mekanına göre daha okunabilir, b mekanının temel seviyesine kadar tahrip olduğu gözlemlenmekte, yapının girişi ve mekanlar arası geçiş yerinin tespiti yapılamamaktadır. 2M4 yapısı, kuzeyinde yer alan 2M3 yapısı ile bağlantılı bir işleve sahip olmalı; bu gruptaki diğer yapılar için de düşünüldüğü üzere, Liman- işlik veya ticaret yapısı olmalıdır.
2M3, 2M4 yapısının güney batısında, yine bitişik nizamda kısmen ortak dış duvarlara sahip 14.10 m x 19.4 m dış ölçülerindeki 2M5 yapısı yer almaktadır. Yapı yan yana sıralanan yaklaşık 14.8 m x 4.8 m iç ölçülerinde a, b ve c mekanlardan oluşmaktadır. Her üç mekana da girişlerin ayrı ayrı batıdan verildiği gözlemlenmektedir. En kuzeyde yer alan a mekanının kuzeye ve batıya bakan girişlerinin daha sonra örülerek kapatıldığı görülmektedir. Yapıda dış duvarlarda yapı malzemesi ve teknik olarak daha çok devşirme düzgün taş bloklar, iç duvar-larda ise moloz taş ve örgü kullanıldığı tespit edilmiştir. Yapının doğu duvarının çok tahribe uğramasından dolayı sadece yer yer bir taş sırası olarak okunabildiği gözlemlenmektedir. Yapılara daha geç bir dönemde eklendiği düşünülen 31 m x 35 m ölçülerindeki 2M3 h avlusu, 2M3 yapısı le birlikte batı cephelerini çevrelemektedir. Bu alan olasılıkla açık depo alanı olarak her iki yapıya da hizmet etmiş olmalıdır.
Bu alanda yer alan birbirine bitişik 2M3, 2M4 ve 2M5 yapılarından, 2M3 yapısı yapım tekniği ve özene bakarak 2M1 yapısı ile aynı dönemde yapılmış, 2M4 daha sonraki dönemde eklenmiş, 2M5 akabinde bunlara yaslandırılmış ve en son kullanım dönemlerinde bu yapılar birlikte ortak olarak işlevlendirilerek bir ticari depolama üniteleri olarak kullanılmış olmalıdır. Tüm bu üç birbirine yakın konumdaki yapıların özellikle limana bakan doğu cepheleri yoğun tahribata uğramıştır. Farklı seviyelerde dolgu toprakla örtülü olan yapı kalıntıları oldukça niteliksiz kireç harç, yer yer toprak karışmış harç ile inşa edildiği bunun da yapının tahribatını ve çözülmesini hızlandırdığı düşünülmektedir.
2M3, 2M4 yapılarının doğusunda yer alan 2M2 ve 2M6 yapılarının, diğer yapılara göre daha çok tahrip olduğu gözlenmekte, 2M6 yapısının tam planı anlaşılamamaktadır. 11.1 m x 14.1 m dış ölçülerine sahip 2M3 yapısı, günümüze en iyi koruna gelmiş tek taş sırası kalan kuzey cephesine açılan a ve b mekanlarından oluşmaktadır. B mekanının dışa açılan kapısının daha sonraki dönemde örülerek kapatıldığı görülmektedir. Olasılıkla mekanların içten birleştirildiği in situ görülen kapı eşiğinden gözlemlendiği kadarı ile a mekanından bir zamanlar dışarıya ulaşıldığı söylenebilir.
Dört mekanı tanımlanabilen 2M2 yapısının sadece temel seviyesindeki taşları okunabilmektedir. Yapının güney ve doğu bölümünün liman ve denize olan yakınlığından dolayı yoğun tahribata uğrayıp tümüyle çözülerek sahil ile karıştığı gözlemlenmektedir. Yan yana sıralanan a, b ve c mekanlarının önünde kuzeyde d mekanı dışarıya çıkmaktadır. Yapının batı duvarı 2M2 ve 2M1 yapılarının arasında batıya kıvrılarak devam etmektedir. Bu iki yapının zaman içerisinde belki işlev değişikliği ile bağlantılı olarak mekânsal değişikliklere gidildiği olasılıkla son yıkıcı tahribata kadar konumundan dolayı kullanılmaya devam edilmiş izlenimini vermektedir.
Merkezi Limanın güney batısında yer alan üçüncü grup yapı kalıntıları aquaeductus’a paralel bir yapı adasından sonra kuzey güney aksında devam eden ve Liman Caddesi’nin kuzey ucundan batıya doğru yönelen diğer sokağın etrafında yer almaktadırlar. Kuzey-güney aksında yer alan sokak yaklaşık 2.6 m genişliğindedir ve araç yolu olarak kullanıldığı düşünülür. Sokağın batı bölümünde, yaklaşık 0.4 m yüksekte ve yaklaşık 3.3 m genişliğinde olan ve yüksekte tretuvar/yaya yolu olarak kullanıldığı düşünülen bölüm yer almaktadır. Bir dönem kent içinde önemli olan bu sokak/cadde ve bir zamanlar üstünde yer alan yapıların kurumsal veya ticaret nitelikleri taşıdığı düşünüle bilinir. Caddenin güneydoğu bölümünde 2M12, 2M14, 2M16, 2M17 yapıları yer almakta ve her biri nerdeyse bu caddeye açılmaktadır. Caddenin batı bölümü yükseltilmiş yaya bölümünden sonra yoğun dolgu altında kalarak kaybolmuştur.
2M10 ve 2M11 yapılarından sonra bu caddeyi dikine bir şekilde doğu batı yönünden, limandan aquaeductus’a doğru gelen yaklaşık 3.4 m genişliğinde başka bir sokak kesmektedir. Bu sokağın batı bölümünde sadece 2M10 yapısının kısmi planı okunabilmekte, ancak yoğun dolgu göz önüne alındığında bu ve karşısındaki yapı adasında başka yapıların da varlığına işaret etmektedir.
Sokağın doğu bölümünde karşılıklı 2M11, 2M12, 2M13 yapıları yer almaktadır. Bu yapılar sonrası yine dikine kuzey-güney yönünde diğer caddeye paralel, genişliği saptanamayan 2M11, 2M13, 2M15 yapılarının açıldığı bir ara sokağın varlığı gözlemlenir. Liman Cad-desi’nin kuzeybatı ucundan başlayarak batıya devam eden ortalama 1.95 m genişliğindeki sokağın güney bölümünü Erken Roma Dönemi Büyük Hamam, geç dönem Roma Villasının, kuzey cephesi sınırlandırmaktadır. Oldukça nitelikli tuğla tozu ve kırığı karışımlı bir dış sıvası olmasına rağmen yapının bu cephesine daha sonraki bir dönemde ikinci bir dış duvar eklenmiştir. Bu dış kabuk-duvarın bu sokak mimarisi ile bağlantılımı yoksa yapının kendi yalıtım, statik sorunu veya eklenen bir üst yapı ile mi ilişkili olduğunu belirlemek zordur. Sokağın kuzey-doğu bölümünde 2M12, 2M13, 2M14 yapıları yer almaktadır. Sadece 2M12 yapısının f mekanı bu sokağa açılmakta 2M13 yapısı temel seviyesine kadar tahrip olduğu için girişi tespit edilememektedir. Sokağın kuzey batı bölümü yoğun dolgu altında kalmış okunamamaktadır.
Alanın en kuzeyinde yer alan 11.2 m x 8 m dış ölçülerine sahip 2M9 yapısı bu mahallenin en koruna gelmiş yapı kalıntısıdır. 2M9 a ve b mekanlarının dış cephe duvarları 3-4 m yüksekliğe kadar ayakta kalabilmiştir.
Dış cephelerde bulunan küçük pencere açıklıkları, üst yapının tonoz başlangıç seviyeleri halen okunabilmektedir. İlk yapım döneminde sadece a ve b, iki mekandan oluştuğu düşünülen yapıya ana girişin güneybatı cephesinden sağlandığı düşünülmektedir. Doğu cephesindeki sonradan açılan açıklık, a mekânındaki yaklaşık 1.40 m çapındaki dışa taşan niş, c ve d mekanları yapıya sonradan eklenmiş görünmektedir.
C mekanın doğu bölümünde zeminde ve duvar dibinde in-situ yer alan mermer döşeme parçaları burada küçük bir havuzun varlığına işaret etmektedir. Yine c mekanının kuzey duvarı içirişinde nişe doğru devam eden pişmiş topraktan künk parçası yapıda bir dönemin su sisteminin varlığını göstermektedir. Bu bulgular yapının çeşme, hamam gibi su ile ilgili, bir yapıyı çağrıştırmaktadır. Aquaeductus’un doğu kısmında yer alan bu yapının, aquaeductus vasıtası ile gelen su sisteminden faydalanması ve buna bağlanması olası bir kurgudur. Kendi yapı dolgusu içerisinde kalan 2M9 yapısının kullanım niteliğinin, çeşitli dönem eklerini ve yapıyı yakın çevresi ile tam anlamıyla açığa çıkarmadan tanımlanması zordur.
Merkez Liman mahallesinin en geç kullanım dönemine ait olduğu düşünülen bu yapı, yapım teknik ve malzeme seçimleri ile şuana kadar incelenen diğer yapılardan daha az nitelikli gözükmektedir. Yapının bir açı yaparak aquaeductus’a yaslandığı doğu cephesi çift cidarlıdır. Doğu dış cephe düzgün devşirme olduğu düşünülen taş bloklar ile iç yüzey moloz taşlarla örülmüştür. İç cepheler kalın bir sıva tabakası ile sıvanmış olmalıdır.
Yapı duvarlarında kullanılan devşirme düzgün blokların yanında dış cephede de kireç harçlı moloz taş örgü kullanılmış ve yine aynı malzeme ile sıvanmıştır. Yapıda diğer yapılara göre fazla tuğla ve pişmiş topraktan yine devşirme olduğu düşünülen yapı malzemeleri kullanıldığı gözlemlenmektedir.
6 Ağustos 2016 (Cumartesi)
Halil’in kulübesinin yer aldığı Dudu Pınarı’nda apsis’li tek odalı yapı ile topografyaya uygun olarak doğu batı oryantasyonlu yarım düzineden fazla teras yer almaktadır. Yapı büyük ölçüde çift sıra kireçtaşı kesme bloklardan kireç harcı kullanılarak inşa edilmiştir. Duvar kalınlığı yak. 80 cm olup dikdörtgene yakın planlıdır. Odanın içten içe ölçüleri genişliği 460 cm x 785 cm’dir. Yapının içinde ve çevresinde çatı kiremit parçalarıyla seramik fragmanları bulunmaktadır. Odanın güneyinde taş dizme tekniğiyle tahkimli bir apsis inşa edilmiştir. Apsis’in yüksekliği yer yer 3.5 m’yi bulmaktadır. Bu oda geç antikçağda büyük ölçüde pastoral yaşamla ilgili hayvancılık ve zeytin/şarap üreten bir çiftlik işlevi görmüş olmalıdır. Belgelenen yapının hassas ölçümleri alınmış, planı çıkartılmış ve fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir.
Apsis’li yapının 19 m kuzeydoğusunda kare planlı tek odalı bir yapı yer almaktadır. Kuru taş örgüsüyle inşa edilmiş yapının bir bölümü ana kayaya yaslanmaktadır. İki sıra taş örgüsü ile inşa edilen duvarlar yak. 80 cm kalınlığındadır. Dikdörtgene yakın bir plana sahip yapının içten içe ölçüleri 530 cm X 650 cm’dir. Söz konuş dikdörtgen odanın zaman zaman hayvan ağılı işlevi gördüğüne dair izler mevcuttur. Belgelenen yapının hassas ölçümleri alınmış, planı çıkartılmış ve fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir. Topografyaya uygun olarak kuzeydoğu-güneybatı istikametinde 4 taneden fazla teras yer almaktadır. Teraslar kuru duvar tekniğiyle şekilsiz büyük kireç taşlarından yapılmış olup 4-6 m aralıklarla yaklaşık 100 m boyunca uzanmaktadır. Yer yer alandaki kayaları da terasların bir parçalı olduğu görülmektedir. Alanda doğal orman örtüsünün yanı sıra halen birçok kuru tarımı yapılan zeytin ve keçiboynuzu ağacı yer almaktadır.
Halil’in kulübesinin yer aldığı apsis’li yapının güney doğusunda Hasan-Habire hayratı yer almaktadır. Alanda seramik buluntularına da rastlanılmaktadır. Pınarın fotoğrafları çekilmiş ve gps ölçümleri alınmıştır.
Dudu Teyze’nin tahtadan yapılma evinin hemen önü antikçağdan itibaren kullanılan 8 taneden fazla terasa sahiptir. Alanda badem, üzüm, zeytin, nar, keçiboynuzu ağaçları dikkat çekmektedir. Teraslar topografyaya uygun olarak güney-kuzey oryantasyonludur. 80 -100 m uzunlukta olup konkav şeklindedir. Zaman içinde onarım, tamir görmüş ve yer yer yükseltilmiştir. Kuru duvar tekniğiyle inşa edilmişlerdir. Fotoğrafları ve ölçümleri alınmıştır. Alan civarında herhangi bir yapı kalıntısına rastlanılmamıştır. Olası antik yapı kalıntısı Dudu Teyze’nin iki odalı konutunun altında olsa gerektir.
Dudu Teyze tarafından ekibimize günümüzde Yurt Yatağı olarak adlandırılan iskan alanı gösterilmiştir. Dudu Teyze’nin ikametgahından yaklaşık 2,5 km güneybatısında yer alan bu yerleşim son zamanlara kadar Yörüklerin yurtlandığı bir alan olarak da kullanılmıştır. Kayalık pitoresk bir alanın hemen önündeki düzlük ve etrafındaki alanda birçok antik konut Yörükler tarafından ya tekrar kullanılmış ya da bu yapıların taşları kullanılarak basit, tek odalı 3-4 m X 3-4 m’lik kare planlı, tek odalı, taş temel, ağaç direklerle yükseltilmiş, kısa süre kullanılan konutlar inşa edilmiştir. Burada yer alan kayanın dibinden eskiden, yaz kış kurumayan bir pınarın varlığı ifade edilmiştir. Ancak son zamanlarda son derece yoğun bitki örtüsüyle kaplanan alanda söz konusu su kaynağını bulmak mümkün olmamıştır.
Yurt yatağının yak. 100 m güneyinde en az üç odalı tahkimli bir çiftlik yerleşimi konuşlan-dırılmıştır. Pitoresk bir konuma sahip çiftlik kompleksi doğuda Akdeniz, Çamyuva ve Kemer istikametine bakmaktadır. Büyük ölçüde çift sıra kesme taş bloklardan kuru taş tekniğiyle inşa edilen yapı son derece sağlam ve kaliteli bir işçiliğe sahiptir. Duvar kalınlığı 68-70 cm’dir. Odalardan birinin kapı sövesi in situ halinde olup güneye, denize doğru bakmaktadır. Çiftlik kompleksinin batısında hidrolik harçla sıvanmış bir kuyu bulunmaktadır. Kuyunun kuzey-güney çapı 170 cm, doğu-batı çapı 172 cm ve derinliği 132 cm ölçülerindedir. Kuyunun üst örgüsü ve kapağı tahrip edilmiş ve içi doldurulmuştur. Kuyunun batı kenarı yer yer ana kayaya dayanmış olmakla birlikte diğer kenarları düzgün bir taş işçiliği sergilemektedir. Evin içinde ve çevresinde çatı kiremidi parçaları ve seramik buluntular mevcuttur. Lokal seramik parçaları olup çanak çömlekten şu an için tarihleme yapılabilecek bir parçaya rastlanılamamıştır. Ancak mimari yapı tekniği ve taş işçiliğine bakarak Roma Dönemi’ne ya da Hellenistik Dönem’e tarihlendirilebilir.
Çiftlik evinin daha sonradan da kullanılmış olabileceğine dair veriler mevcuttur. Ancak gerek odaların ölçüleri gerekse planı yapı son derece tahrip olduğu için şu an için çıkarılamamaktadır. Çiftlik evinin batı tarafında yapışık bir şekilde 45 cm duvar kalınlığına sahip 140 cm genişlik ve 420 cm boyunda tonozlu bir odacık yer almaktadır. Tonoz örgünün küçük bir bölümü in situ olarak korunabilmiştir, diğer bölümleri yıkılarak odacığın içine dökülmüştür. Su depolama amaçlı kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Dudu Teyze’den aldığımız bilgiye göre yapının hemen yakınında eskiden bir dibek taşı/değirmen taşı (işlik) olduğu bilgisi alınmıştır. Ancak alanda yapılan incelemeler söz konusu buluntunun belgelenmesine imkan tanımamıştır. Alan her ne kadar orman ve maki örtüsü tarafından kaplanmış da olsa etrafında çok sayıda zeytin ve keçiboynuzu ağacı yer almaktadır.
Çiftlik kompleksinin etrafını 51 cm genişliğinde çift sıra kuru taş tekniğiyle inşa edilmiş kaliteli işçiliğe sahip bir duvar yer almaktadır. Bu duvarın çiftlik kompleksinin planına dahil olup olmadığı konusunda şu an için kesin bir yargıya varmak mümkün gözükmemektedir. Çiftlik kompleksinin yer aldığı yükseltinin etrafı polygonal taş tekniğiyle büyük kayalar ve taşlardan düzgün bir şekilde işlenmiş bir tahkimat yer almaktadır. Tahkimat yak. 80 m boyunca yapının güney yakası boyunca izlenebilmektedir. Benzer durum tahkimatın köşe yaparak kuzeye doğru devam ettiği bölüm açısından da geçerlidir. Ancak son derece yoğun bitki örtüsü ve orman surun takibini zorlaştırmaktadır. Ayrıca kuzey taraf yer yer Yörüklerin de kullandığı güzergahın üzerinde kaldığından taşları yerlerinden oynamış ve tahrip olmuş görünmektedir. Yapının hassas ölçüm aletleriyle plan çalışması yapılmış, gerekli fotoğraflama ve belgeleme işlemleri yapılmıştır. Konutun güneybatısında kaçak kazıcılar tarafından 1.5 m çapında yak. 1 m derinliğinde bir kaçak kazı gerçekleştirilmiştir.
Gün içinde izlenilen ve belirli ölçülerde antikçağdan itibaren kullanmış olması muhtemel yürüyüş ve hayvanla yük taşımaya elverişli güzergahın rotası çıkartılmış ve gerek çiftlik kompleksinin yakınındaki gerekse alanda karşımıza çıkan antik teraslar belgelenmiş, gps koordinatları alınmıştır. Bütün verilerin topografik haritamıza işleme çalışmalarına başlanmıştır.
Kentin merkezi limanı ile aquaeductus’u arasındaki mimari yapıların planları çıkartılmış, koordinatları alınmış ve daha önceki yapılan çalışmalarla karşılaştırılarak düzeltilmiş ve topografik haritamıza eklemlendirilmiştir.
7 Ağustos 2016 (Pazar)
Tatil
8 Ağustos 2016 (Pazartesi)
Phaselis Araştırma İstasyonu’nda Ofis Çalışması, şimdiye kadar disiplinlerarası çalışmalarda elde edilen verilerin değerlendirilmesi, koordinatların, planların, yapıların ve materyal kültür kalıntıların topografik haritalaya işlenmesi ile database’e aktarılması üzerine çalışmalar yürütülmüştür.
9 Ağustos 2016 (Salı)
Kentin merkezi limanı ile aquaeductus’u arasındaki mimari yapıların topografik haritaya aktarılma çalışmalarına devam edilmiştir.
10 Ağustos 2016 (Çarşamba)
Araştırma temsilcimiz Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Uzmanı Onur YILDIRIM’ın Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdür Vekili olarak atanmasından ötürü aramızdan ayrılacağından ötürü diğer temsilcimiz gelinceye kadar ofis çalışmaları yürütülmüştür.
11 Ağustos – 12 Ağustos 2016 (Perşembe-Cuma)
Cuma akşamı saat 18.40 sularında Akdeniz Üniversitesi merkez kampüsünün önünde yeni temsilcimiz Kocaeli Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Uzmanı Onur KAMİLOĞLU ile buluşulmuş ve aynı akşam Phaselis Araştırma İstasyonu’muza dönülmüştür. Yeni temsilcimiz gelinceye kadar araştırma istasyonumuzda ofis çalışmaları yürütülmüştür.
13 Ağustos 2016 (Cumartesi)
Cumartesi sabahı itibariyle kentin hinterlandındaki tarihsel coğrafya çalışmalarına devam edilmiştir. Phaselis’in güneyindeki limanlardan biri olan İnciryalısındaki sahile yak. 80 m mesafede 2014 yılında planını çizdiğimiz kilise kompleksinin hassas gps koordinatları alınmıştır. Daha sonra bir kısmı Rixos’a ait birinci derece sit alanı içindeki parselde olan Phaselis’in dış mahallesine doğru ilerlerken yol üzerinde daha önce tespit edilen çiftlik yerleşiminin hassas koordinatları alınmıştır. Ardından söz konusu alan üzerinde yer alan antik güzergahlar tekrar incelenmiş, koordinatları alınmış, orientasyonları incelenmiş ve Phaselis’e ait dış mahalleye kadar bazı bölümleri modern şose yol tarafından tahrip edilmiş olmakla birlikte büyük ölçüde takip edilmiştir.
Bunun akabinde Rixos’a ait birinci derece sit alanı içindeki mansiyo ve 3 tane tanımlanamayan yapı kalıntısıyla parselin hemen dışındaki yapı kompleksleri ile işlik kalıntısı ve yörük mezarlığındaki kabir taşlarının koordinatları alınarak topografik hazitamıza işlenme çalışmalarına başlanmıştır. Daha sonra Phaselis’ten, Mansio istikametine oradan da inciryalısı koyuna doğru ilerleyen yolla birleşen güzergaha ait hassas ölçümler alınmıştır.
Ardından Phaselis’in Doğu Nekropolis’inin hemen bittiği yerden alacasu istikametine doğru ilerleyen güzergaha dair araştırma, tespit, belgeleme ve ölçüm çalışmalarına devam edilmiştir. Bu doğrultuda daha önceden bir bölümünü tespit ettiğimiz yol güzergahı incelenmiştir. Bir bölümü eski ve yeni Kumluca Antalya yolu tarafından tahrip edilmiş güzergah bulunmuş ve Alacasu sahiline kadar takip edilerek hassas ölçümleri alınmıştır. Ardından söz konusu yolun sahilin hemen kuzey doğusundaki tepenin eteklerinden devamı da tetkik edilmiştir. Daha önceki dönemlerdeki çalışmalarda bir bölümünü tespit edil belgelediğimiz güzergahın Alacasu’yun kuzey doğusu boyunca uzanan tepenin üzerinden Çamyuva istikametine kadarki kısmının tekrar üzerinden geçerek güzergaha ilişkin yeni eklemeler ve düzeltmeler yapılmıştır. Çamyuva’daki Robinson Crusoe Oteli’nin çitlerine kadarki kısmının hassas ölçümleri alınmıştır. Söz konusu güzergah Büyük İskender’in Phaselis’ten Perge’ye doğru ilerlerken izleği sahil güzergahının bir parçası olduğu düşünülmektedir.
Daha sonradan aynı tepenin kuzey batısı yakası boyunca gene Çamyuva istikametine doğru ilerleyen ve modern zamanlara kadar kullanılmış olduğu düşünülen yol güzergahı tepe boyunca takip edilmiştir. Modern Kumluca- Antalya yolu tarafından tahrip edildiği kısma kadar tekrar hassas ölçümleri alınan yolun topografik haritamıza işlenme çalışmalarına başlanmıştır.
14 Ağustos 2016 (Pazar)
Tatil
15 Ağustos 2016 (Pazartesi)
Alacasu’dan Phaselis’in Doğu Nekropolis’ine doğru ilerlemeyen güzergah araştırılmıştır. Nekropolis’in sahil kesiminde Cennet Koyu denilen mevkiide daha önce de tetkik ettiğimiz olası güzergah yeniden kontrol edilmiştir. Olası güzergahın İskender’in Phaselis’ten Perge’ye doğru ilerlerken kullanmış olabileceği yolla bağlantılı olabileceği düşünüldüğünden fotoğraflanmış ve olası güzergahın devamı araştırılmıştır.
Ancak Doğu Nekropolis’indeki kentin rezervuar alanını geçinceye kadar herhangi bir yol kalıntısı tespit edilememiştir. Ancak rezervuar alanının yaklaşın 150 m güneyinde yola ait istinat duvarları görülmüş ve yaklaşık 150 m boyunca takip edilmiştir.
Ardından Doğu Nekropolis’i araştırıla-rak değişik bir rotadan Alacasu’ya doğru ilerlenmiştir. Söz konusu alanda düz damlı lahit kümeleri tespit edilmiştir. Ancak yola dair herhangi bir veri bulunamamıştır. Doç. Dr. Mehmet Gökoğlu başkanlığındaki sualtı araştırmaları ekibi merkezi liman ve çevresinde Phaselis sularındaki kabuklu deniz canlıları üzerine araştırmalar yapmışlardır. Bunun yanı sıra liman ve çevresindeki arkeolojik materyal kültür kalıntıları üzerine gözlemlerini araştırma ekibine bildirmişlerdir.
Mimari ekibimiz kentin merkezi limanı ile kuzey limanı arasındaki hattaki yapı kalıntıları üzerin topografik çalışmaları sürdürmüşlerdir. Ayrıca kentin merkezi agora’sı yanındaki latrina yapısına dair çalışmalar gerçekleştirmişlerdir: 2016 yılı kent araştırmaları içerisinde, 1982-1983 yılları arasında Cevdet Bayburtluoğlu yönetiminde yürütülen çalışmalar devam ettirilmiş ve latrina olduğu önerilen yapı tekrardan incelemeye alınmıştır. Çalışmaların amacı, yapının güncel araçların ve modern literatürün kullanılmasıyla birlikte yeniden tanımlanması, kent içindeki konumunun algılanması, kullanım amacının tespit edilmesi, mimari teknikleri, yapım aşamalarının tarihlenmesi ve rekonstrüksiyon çalışmalarının yürütülmesi için gerekli verilere ulaşmaktır. Bu bağlamda çalışmalar, yapı planının kentin topografik haritasına oturtmak, taş planını çıkartmak, cephe ve kesit çizimlerini de ekleyerek rölövesini çıkartmak doğrultusunda sürdülmüştür.
İlk olarak yapının rahat gözlenebilmesi için ot temizliği yapılmıştır. Ardından yapının krokisi çıkartılmış, Corse cihazı vasıtasıyla uydudan noktalar alınarak birleştirilmiş ve kentin mevcut topografik haritasına yerleştirilmiştir.
Yapının kuzey duvarının düşmüş parçaları 1983 yılında yapılan çalışmalarla yerleştirilmiş ve 3,5 metre olan izlenebilir duvar yüksekliği bulunmuştur. Aynı dönem içerisinde yapılan çalışmalardan elde edilen bilgiye göre duvar uzunluklarının 15,42×10,15 metre olduğu kayda geçilmiş ve düzgün dikdörtgen olarak belirtilmiştir. Bu sezon yapılan ölçümlerin sonucunda yapının düzgün dikdörtgen olmadığı, her duvar uzunluğunun ayrı olduğu ortaya çıkmıştır. Ölçümler sonucu elde edilen duvar uzunlukları, kuzey duvar 9,667 m, batı duvar 15,43 m, güney duvar 9,727, doğu duvar ise 15,67 m olarak kayda geçmiştir.
Yapının ana hatları çıkartıldıktan sonra içindeki mozaiklerden işlenerek taş planı çıkartılmıştır. Üç duvarının belirgin taşları planda gösterilirken tam olarak okunamayan doğu duvarının üst hatları toprak altında kaldığı için eklenememiştir. Yapının üç duvarının üzerinde, aynı kotta izlenen ve oturma sıralarının yerleştirilmiş olması beklenen duvar çıkıntılarından hareketle, U oturma planlı olduğu düşünülmektedir. Bayıra yaslı olan doğu duvarın cephesi dış cephesi de tespit edilememektedir. Bundan dolayı çizimleri yapılamazken kuzey duvar, batı duvar ve güney duvarın cepheleri, sahip olduğu taşlar tek tek ölçülerek çizilmiştir. Bundan sonra iç mekanın kesitleri, dört farklı doğrultu baz alınarak çizilmiştir.
Form olarak genel bir simetri özelliğine sahip olmayan bu yapının duvar yapısında da çok nitelikli bir işçilik izlenmez. Yapının çift cidarlı duvarları kuru duvar işçiliğinde, dış ve iç yüzeyleri rustik bosajlı isodomik bloklar kullanılarak opus quadratum tekniğinde inşa edilmiştir. Blokların yapı üzerindeki genişlikleri yapının bazı bölümlerinde benzer ölçülere sahipken, bazı bölümlerde ise bu bloklar birbirinden farklı ölçülere sahiptir. Duvarların bazı bölümlerinde küçük moloz taşların düzeltilerek kullanıldığı onarım izlerine rastlanmaktadır. Daha küçük ve daha niteliksiz olan bu blokların, zaman içerisinde hasar görmüş blokların yerine tadilat sırasında yerleştirilmiş olduğu gözlemlenir. Doğu duvar incelendiğinde ise yapının genelinden farklı harçla küçük moloz taşlar kullanılarak örülmüş olduğu fark edilmektedir. İşçilik, yapı taşları ve teknik olarak diğer kamu yapılarıyla benzerlik gösteren ve Roma imparatorluk dönemi içerisinde yapılmış olduğu düşünülen yapının bu duvarı olasılık Doğu Roma dönemine ait ikinci bir evrenin unsurudur.
Son olarak yapının taşları ve mozaiklerin malzemesi gözlem yoluyla incelenmiştir. Yapıda kullanılan taşların ana maddesi traverten breşidir. Taşların oluşumu ve kaynağı hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Olasılıkla kent etrafındaki breş tabakalarından elde edilmiştir. Mozaikler genel olarak breş ve limra taşlarının kullanıldığı görülmektedir. Doğu kısımda açıkta kalmış küçük bir alanda motiflerin olduğu gözlenmiştir. Dikdörtgen bir çerçevenin içerisinde ne olduğu tam seçilemeyen dairesel motifler bulunmaktadır. Çerçevenin hatları kiremit kırıklarından yapılmıştır. Zemin, volkanik bir kayaç olan diyabazla döşenmiş-tir. Üzerinde bulunan dairesel motiflerde ise limra taşı kullanılmıştır.
Prof. Dr. Tuncer Demir başkanlığında yürütülen jeomorfoloji çalışmaları çerçevesinde kentin topografyası ve zaman içindeki değişim/dönüşüm evreleri üzerine tetkikler gerçekleştirilmiştir.
16 Ağustos 2016 (Salı)
Teleferik gişesinden başlayan yolun güney yakasında yak. 1 km yukarısında, Tahtalı Dağı istikametinde planı tam olarak çıkarılması mümkün olmayan, kuru duvar tekniğiyle inşa edilmiş bir çiftlik evi tespit edilmiştir. Çiftlik kompleksinin içinde ve yakın çevresinde çok sayıda çatı kiremidi ile kaba/orta düzeyde seramik parçaları gözlemlenmektedir. Konutun doğu ve batısında kuzey-güney doğrultulu birçok teras duvarı tespit edilmiştir. Topografyaya uygun olarak 3 ila 7 m intervallerle birbirine paralel bir şekilde inşa edilmişlerdir. Teraslar kuru duvar tekniğiyle, şekilsiz kireç taşlarından inşa edilmiştir. Uzunlukları yer yer yüzlerce metreyi bulmaktadır. Alanda halen yetişen yabani zeytin ağaçlarını ve zeytinyağı işlikleri görülebildiğinden antikitede buranın yoğunlukla bağ, bahçecilik amaçlı kullanıldığına delalet etmektedir. Teraslarla bağlantılı çiftlik yerleşimleri belirli mesafelerde konuşlandırılmıştır. Söz konusu alanların yakınlarında tespit ettiğimiz künk parçaları ayrıca bu konutların yakı-nına kadar içme ve bahçecilikle kullanılmak üzer su sisteminin getirildiğine işaret etmektedir. Topografya vadiler boyunca Tahtalı Dağı’nın eteklerinden Phaselis istikametine doğru yak. 60/900 açıyla inmektedir. Söz konusu vadilerin bazen su rezervuar alanlarıyla kapatıldığı, yağmur suların biriktirildiği, kuyular, sarnıçlar açıldığı, bazen tahkimli duvarlar bazen de kemer sistemiyle geçilerek bir vadiden diğer vadiye su aktarıldığı tespit edilmiştir. Fazla sular ise, Phaselis’in merkezi limanının hemen önündeki lagüne akmakta ve kış, sonbaharda fazla sular lagünden denize akarken yaz ve sonbaharda deniz tarafından beslenmekteydi. Ayrıca Tahtalı Dağı’nın eteklerinden kaynaklanan pınarların suları da sistemli bir şekilde Phaselis’e taşındığı belgelenmiştir.
Çiftlik kompleksinin yaklaşık 50 m kuzeybatısında ana kaya üzerine 2 x 2 m ölçülerinde kare forma yakın bir işlik tespit edilmiştir. İşliğin kenarları 35 ila 20 cm yükseklikte olup 20 ila 25 cm kalınlığındadır. Ana kayanın bazı bölümleri doğal bazı kısımları ise insan eliyle tahrip edilmiştir. Ana kayanın güneyi zeytin yağının / ya da üzüm suyunun akması amacıyla açılmıştır. İşliğin yakın çevresinde çok sayıda zeytin, keçi boynuzu ve mersin ağaçları yer almakta.
Çiftlik kompklesinin yak. 200 m güneyinde ortasında 1 m çapında ana kayaya oyulmuş yuvarlak haznesi bulunan yak. 160 cm derinliğinde sıvı akıtma alanı bulunan bir işlik tespit edilmiştir. Kayaya oyulmuş kısmın ölçüleri içinin yer yer toprak ve akıntı malzeme dolmuş olması vesilesiyle mümkün değildir. Yuvarlak haznenin hemen önünde kaçak kazıcılar tarafından en az 4 parçaya ayrılmış toplamda uzunluğu 1.5 m’nin üzerinde olabilecek yak. 37 cm kalınlığında (genişliğini hesaplamak mümkün gözükmüyor) sıvı akıtma kısmı yer almaktadır.
Çiftlik kompleksinin yak. 1 km doğusuna doğru (teleferik gişesi istikametine), vadi yarığı içinde ilerlendi. Vadinin her iki yarısı doğal bir şekilde kepezlenmiş olup yağmurlu sezonlarda içinden su akıp yazın kuruyan bir yatak olduğu görülmüştür. Söz konusu vadi yarığının Antalya -Kumluca otoyolunu görmeye yakın yüksek bir kepez yaptığı yerde su tutma havuzu yapmak amacıyla bir bent inşa edildiği tespit edildi. Kuru taş duvar tekniğiyle inşa edilmiş bu bent kuzey-güney istikametinde olup 120 cm genişli-ğinde ve yer yer 50 cm yüksekliğindedir. Yak. 12 m uzunluğunda olan bu duvarın ortasına yakın tarafı aşırı yağış sonucu 150 cm’lik bö-lümü zarar görmüş ve bu bölümdeki taşlar aşağı doğru kaymıştır. Duvarın her iki kenarında büyük şekilsiz kireç taşları konuşlandırılmış olup ortası ise ufak taşlarla pekiştirilmiştir. Vadi yatağı ve çevresinde yabani zeytin ağaçlarının yoğunlukta olduğu dikkat çekmektedir. Kepez üzerine çıkıldığında bent duvarının devamının güneye doğru devam ettiği ve burada üç tarafı yüksek tahkimli bir mevkiiyi koruduğu tespit edilmiştir.
Tepenin üç tarafı derin kepezlerle çevrili olup tırmanılması pek de mümkün görülmemektedir. Burası Antalya-Kumluca otoyolundaki Phaselis sapağı tabelasının üzerindeki tepeden bir yandan Phaselis ile Antalya Körfezi’ni diğer yandan ve Gelidonya burnuna kadar Olympos ve hinterlandını kuşbakışı gören bir konumdadır. Tepe üzerinde çok sayıda yabani zeytin/delice (oleaster) ile çalı meşeleri göze çarpmaktadır. Gözetleme amacıyla kullanıldığı düşünülen bu alanda çatı kiremitleri ile kilin kaba tarafından yapılma kalın cidarlı seramik parçaları yer almaktadır.
Geri dönüş yolumuz üzerinde Teleferik yolundan aracımıza doğru ilerlerken geçen sene tamir edilen yolun kenarında büyük bir ihtimalle kepçe tarafından yol kenarında kepçe tarafından sökülen bir çiftlik evinin mimari kalıntılarına rastlanılmıştır. Yapının daha önceden belgelediğimiz çiftlik kompleksleriyle aynı kalitede taşlardan inşa edildiği belgelenmiştir. Son derece düzgün kesme taş bloklardan yapılmış bu yapı teleferik yolu inşası sırasında tahrip edilmiştir. Yapının çatı konstrüksiyonuna dair kiremit parçaları ve seramik fragmanları yığın içinde seçilebilmektedir.
Phaselis’in yerleşim arkeolojisine Merkezi limanın kent planına oturtulmasına dair mimari çalışmalar yürütülmüştür. Kentin latrina’sının planına, yapı konstrüksiyonuna ve şu anki durumuna dair tetkikler yapılmıştır. Akropolis’in arkeolojik, mimari ve geç antikçağ araştırmalarına dair araştırmalar yapılmıştır.
17 Ağustos 2016 (Çarşamba)
Bir gün önce tespit ettiğimiz su biriktirme havuzu ile üzerindeki tahkimli gözetleme ünitesi tekrar incelenmiş ve materyal kültür kalıntıları üzerine çalışmalar yürütülmüştür. Bu bağlamda su rezervuar alanının yak. 50 m kuzeyinde içinde çok sayıda çatı kiremidi ile kaba ve orta düzey seramik fragmanı bulunan bir oda bulunmuştur. Temel seviyesinde korunmuş oda yak. 4 x 5 m ölçülerinde olup kare plana yakın bir form içermektedir. Kuru duvar tekniğiyle şekilsiz kireç taşlarından inşa edilmiştir. Yapı ormanlık alanda yer yer bitki örtüsü ile kaplanmış olduğundan zaman içinde tahrip olmuş görünmektedir. Alanda kazı çalışması yapılmadan kapı girişleri, oryantasyonu ve kaç odalı olduğuna ilişkin herhangi bir fikirde bulunmak sağlıklı değildir. Odanın gerek içinde gerek yakın çevresinde giderek azalan düzeyde seramik parçaları yer almaktadır.
Aynı gün içerisinde teleferik yolunun güneybatısı boyunca tahtalı dağı istikametinde yak 3 km2’lik alan taranmıştır. Burada topografya uygun olarak intervaller bir şekilde birbirini takip eden çift sıra duvar örgülü teraslar yer almaktadır. Kuru duvar tekniğiyle şekilsiz taşlar ve kayalardan inşa edilmiş teras duvarları 120 cm ile 150 cm arası değişmekte ve topografyanın eğimine bağlı olarak genişlikleri 3 m ile 8/9 m arası değişmektedir. Uzunlukları işe, bazıları modern teleferik yolu tarafından tahrip edilmiş olmakla birlikte 100 m’den fazla olanları çoğunluktadır. Aralıksız devam eden bu terasların örgü ve yapım teknikleri karşılaştırıldığında büyük ölçüde aynı zamanda ve düzenli bir plan çerçevesinde inşa edildikleri izlenimi uyandırmaktadır. Şu an çam ormanı ve maki bitki örtüsü tarafından kaplanan teraslar üzerinde halen yoğun bir şekilde yabani zeytin ağaçları dikkat çarpmaktadır.
Phaselis’in yerleşim arkeolojisine Merkezi limanın kent planına oturtulmasına dair mimari çalışmalara devam edilmiştir. Kentin latrina’sının plan çalışmaları sürdürülmüş ve taş planı çizilmeye başlanmıştır. Akropolis’in arkeolojik, mimari ve geç antikçağ araştırmalarına dair araştırmalara devam edilmiştir.
18 Ağustos (Perşembe)
Teleferik yolundan Tahtalı Dağı’na doğru çıkarken yol yapımı sırasında tahrip edilmiş kesme taşlardan inşa edilmiş çiftlik evinin yer aldığı konumda araştırmalara başlanmıştır. Buradan kuzeydoğuya doğru ilerlenmeye başlamıştır. Tahtalı Dağı’na doğru yükselen eğimli arazi topografyaya uygun bir şekilde kuzey-güney doğrultuda çok sayıda terasla kaplanmıştır. Birbirine paralel uzanan bu terasların arasında yer yer 6 m genişliğe sahip kuzeybatı-güney doğu istikametinde ilerleyen bir yol saptanmıştır. Teraslar bu yolun kenarında tahkimli bir duvarla sonlanmakta ve birbirine paralel ilerleyen bu duvarın arasındaki yol yak. 500 m boyunca ilerlemektedir. Söz konusu yolun üzerinde çok sayıda kiremit, kaba kap parçaları ile çanak çömlek fragmanları yer almaktadır. Bunların çoğu kaba cidarlı olup devetüyü rengindedir. Bazılarına astar atılmıştır. İçlerinden bir bölümünün künk parçası olabileceği de düşünülmektedir.
Yolun güneyindeki istinat duvarına bitişik en az üç odalı kesme taştan yapılma en az üç odalı bir çiftlik evi tespit edilmiştir. Konutun kuzeybatı duvarında yer yer ana kaya kullanılmıştır. Ana kaya üzerinde de hatıl deliği olması muhtemel kare biçimli niş yer almaktadır. Çiftlik evi zaman içinde, doğa ve kaçak kazıcılar tarafından büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Yapının içi ve çevresinde çatı kiremidi ile orta ve iyi düzey seramik fragmanları bulunmaktadır. Konutun planını çıkartmak kazı yapılmadan mümkün görülmemektedir. En az 10 x 10 m ölçülerinde kare planlı olabileceği düşünülmüştür.
Çiftlik evininden itibaren Tahtalı Dağı istikametine doğru ilerleyen yolu takibe devam edilmiştir. Takribi olarak 300 m sonra yol kaybedilmiş ve kireçtaşından kayalık bir tepenin önüne gelinmiştir. Tepenin güneyi derin bir vadiyle kesilmektedir. Son derece yoğun bitki örtüsüne sahip tepenin etrafı polygonal kireç taşlarıyla kuru duvar tekniğiyle örülmüştür. Tepenin çevresinde ve üzerinde seramik parçaları ve çatı kiremitleri görülmektedir. Duvar kalınlıkları 120 cm civarındadır ve iyi derecede tahkim edilmiştir. Tepenin üzerinde yapı kalıntıları mevcuttur. Tepenin üzerindeki tahkimatlı yapıdan Antalya körfezi ile Gelidonya Burnu görülebilmektedir. Hem gözlem hem savunma hem de civarındaki bahçe kültürünü koruyucu bir fonksiyon içermiş olabilir.
19 Ağustos (Cuma)
Phaselis teritoryumu içindeki Üç Adalara gidilmiş ve en doğudaki ada üzerinde ve çevresinde araştırmalar yapılmıştır. Bu bağlamda adanın geç antikçağda yerleşim gördüğüne delalet eden seramik parçalar tespit edilmiştir. Adanın çevresinde şnorkelle yapılan incelemelerde ise bazı alanlarda amphora parçaları, kulpları ile seramik fragmanlarının yoğunlaştığı alanlar tespit edilmiştir.
Ardından kentin kuzey limanı ve mendireği çevresinin hidrografik yapısına dair tetkiklere başlanmıştır. Aquaeductus’un kuzey limana yıkılan ayakları ve kemerlerine ait blokların tespitine ve kemerlerin üzerindeki künk parçalarına ait çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Sahilde yürütülen yüzey araştırmalarının yanı sıra Kuzey liman ve çevresinde şnorkelle denizdeki materyal kültür kalıntıları da incelenmiştir. Bu bağlamda aquaeductus yıkıldıktan sonra denizin içinde kalan tamamına yakın künk parçaları yerinde incelenmiş ve söz konusu parçalara ilintili çalışmalar başlatılmıştır.
Öğleden sonraki çalışmalarımıza jeomorfoloji disiplininden ekip üyelerimiz Prof. Dr. Erkan Karaman ve ekibi de katılmıştır. Phaselis limanların antikçağdaki sahil şeridi, deniz seviyesi, kentin depremselliği ve kent sahilinin Afrika plakasının Küçük Asya plakasına yaptığı baskı sonucu ne kadar çöktüğü konusunda incelemelere başlanmıştır.
20 Ağustos (Cumartesi)
Teleferik İstasyonu’na doğru ilerlerken yolun güneydoğusunda Dudu Teyze’nin ikametgahının kuzeybatısı incelenmiştir. Alanın topografyaya uygun olarak çoğunlukla kuzey-güney doğrultulu olmak üzere yoğun oranda teraslanmış olduğu gözlemlenmiştir. Dudu Teyze’nin rehberliğinde eskiden yörüklerin yaylaya göçerlerken izledikleri bir güzergahtan Tamtır Alanı’na doğru ilerlerken Değimentaşı Mevkii’nde patikanın hemen yanında ana kayaya oyulmuş bir işlik bulunmuştur.
Dikdörtgen planlı ezme haznesi 150 cm x 180 cm ölçülerinde olup ana kayanın içine yak. 30 cm derinliğinde insize edilmiştir. İşlik ezmesinin hemen önünde 1 m çapında ana kayaya oyulmuş sıvı biriktirme haznesi yer almaktadır. İçi toprak, taş dolmuş olmakla birlikte görülebildiği kadarıyla 60 cm derinliktedir (Lat. 36.539171; Long. 30.490567). İşliğin çevresinde teras duvarları ve yapı kalıntılarına dair izler mevcuttur. Ancak yoğun orman örtüsü, zaman ve doğa tahribatı yapıların planlarının okunmasına olanak vermemektedir. Rehberimize göre bu civarda bir de büyük bir değirmen taşı olduğu ifade edilmiş, ancak yapılan onca aramaya karşın taş bulunamamıştır.
Ardından değişik bir güzergahtan Dudu Teyze’nin evine doğru ilerlenmiştir. Bu alanda da yoğun teras dokusu ile yer yer çanak çömlek fragmanları bulunmuştur (Lat. 36.540389; Long. 30.494322). Teraslar orta ve küçük boy şekilsiz kireç taşlarından kuru duvar tekniğiyle örülmüş olup yer yer 160 cm genişliklere sahiptirler.
Aynı gün içinde akropolis üzerinde arkeolojik çalışmalara devam edilmiştir. Akropolis’in yerleşim arkeolojisi üzerine yapıların planları, yol ve caddeler belirlenip topografik haritamıza işleme çalışmaları sürdürülmüştür.
Ayrıca akropolis’te yürütülen hidrografik çalışmalar özelinde sarnıçlar tespit edilmeye, numaralandırılmaya ve tipolojileri üzerine incelemelere devam edilmiştir.
Nekropolis çalışmalarına kuzeybatı nekropolis ile kentin doğu nekropolis’i boyunca devam edilmiştir. Ölçüm, plan, sınıflama ve belgeleme çalışmalarıyla birlikte alandaki her bir mezar tipi fotogrametri metoduyla sayısallaştırılmıştır.
Epigrafik araştırmalar özelinde RTI, fotogrametri, ölçüm ve topografik haritamıza işleme çalışmaları sürdürülmüştür.
21 Ağustos (Pazar)
Tatil.
22 Ağustos (Pazartesi)
Phaselis teritoryumundaki polikhnikon’lardan Fırıncık’ta (pseudo Laodikeia) tekikler yürütülmüştür. Phaselis’in yak 8 km güneyinde, Barsak Çayı vadisinin içinde, Yukarı Beycik Köyü istikametine modern bir asfalt yol sapmaktadır. Bu yolda ilerlendiğinde, koyun alt tarafında doğu istikametine bakıldığında, Yukarı Beycik koyunun kuş uçumu yak. 1,5 km kuzeydoğusunda Tahtalı Dağı’nın çıkıntı yaptığı burun gözükmektedir. Bu burnun batı yamaçlarında Hellenistik bir yerleşimin kalıntıları mevcuttur. Mevki yerli halk tarafından Fırıncık ya da Furuncuk veya Gavurpazarı isimleriyle anılmaktadır. Ören yeri, zamanında İtalyan Carlo Anti tarafından ziyaret edilmiş ve tanıtılmıştır. Kent mimarisinin sadece Hellenistik özellikler göstermesi nedeniyle Anti, kentin Hellenistik Dönem’de meydana gelen bir depremden sonra yıkıldığını ve terk edildiğini belirtmektedir. Nihal Tüner Önen ise, kentin terk edilme olayını Zeniketes savaşıyla ilişki içinde görmektedir. Bilindiği üzere, Fırıncık’ın hemen yanı başındaki Phaselis ve biraz batısındaki Olympos/Korykos Zeniketes’in yanında yer aldıkları için P. Servilius Vatia (Isauricus) tarafından cezalandırılmışlardır (MÖ 78/77).
Tamamen Hellenistik özellik gösteren yerleşim, Tahtalı Dağ’ın güney ve güney doğu etekleri üzerindeki tamamen teraslanmış arazi üzerine kurulmuştur. Güneyde dik bir kayalığa ulaşan yapıların büyük bir çoğunluğu oldukça iyi derecede korunmuştur. Yerleşimin kuzeybatı doğrultuda uzanan kayalık tepeler boyunca yer yer aralıklar vererek özellikle Hellenistik Dönem boyunca iskan edilmiş görünmektedir. Yerleşimin kuzeybatısında kule formlu başka bir yapı mimari özelliklerinden dolayı ilgi çekicidir. Yapının ikinci katı kısmen korunmuştur. Kayalık alan üzerinde kentsel agora olabilecek yapı kalıntıları görülebilir. Burada 40 x 40 m boyutlarında bir duvarla çevrelenmiştir. İç alanda kuzeyde ve batıda görülen sütun parçaları bir stoa’ya işaret edebilir. Kuzey tarafta hemen hemen benzer büyüklükte dükkanlar bulunur. Bu yapı C. Anti tarafından tapınak olarak yorumlanmıştır. Agora’nın kuzeyindeki bir yapıda kalkan kabartması tasviri görülür, bu yapı da resmi amaçlarla yapılmış olmalıdır. Dağ yamacı boyunca, bazıları kısmen iyi korunmuş, iki katlı ya da tek katlı, kuzey ya da doğu tarafta girişleri bulunan yapı kalıntıları sıralanmaktadır. Yamaçta yer yer dar yol kalıntıları ve merdivenler görülebilir. Yerleşimin güneyi ve güneybatısı düzinelerce terasla çevrelenmiştir. Kentçiğin ana iskan alanın yak. 500 m güneyinde gene bir tepenin eteklerinde kentçiğe ait bir mahalle tespit edilmiştir. Teraslanarak inşa edilmiş yapı komplekslerinin bazıları 3-4 odalıdır.
Ayrıca alanda işlik ile khamasorion tipinde düz damlı mezar bulunmuştur. Mahallenin etekleri boyunca teraslar Barsak Deresi istikametinde devam etmektedir.
23 Ağustos (Salı)
Ofis çalışması disiplinlerarası ekip üyelerimizin büyük çoğunluğu tarafından arazi çalışmalarından elde ettikleri verileri değerlendirme, plana aktarma, topografik haritaya işleme, veritabanına aktarma ve internet sitesini güncelleme çalışmaları yapılmıştır. Akropolis ekibi arazi çalışmalarına devam etmiştir. Akropolis üzerindeki yapı guruplarının krokisini çizme ve topografik haritaya aktarmak üzere araştırmalar yapılmıştır.
24 Ağustos (Çarşamba)
Akropolis’te arkeolojik araştırmalara ve plan çalışmalarına devam edilmiştir. Bu bağlamda bazı konutların planları inlemeleri ve çizimleri yapılmıştır. Hidrografik araştırmalar ışığında sarnıçlar üzerine belgeleme, tespit, numaralandırma, ölçüm ve tipolojik inceleme araştırmaları sürdürülmüştür.
Nekropolis çalışmaları özelinde doğu nekropolis’inde ölçüm, çizim ve plan çalışmaları yürütülmüştür.
Aynı gün içinde ekibimiz üyesi Prof. Dr. Ahmet Denker hocamızla birlikte Phaselis gezilmiş ve merkezi liman, ana cadde, tiyatro ile Hadrianus Takı üzerine tetkikler ve incelemeler yapılmıştır. Hocamıza gerekli bilgiler verilmiş, ölçüm ve plan çalışmaları baz alınarak kentin önemli yapı ve alanlarının üç boyutlu ayağa kaldırılmasına yönelik çalışmalara başlanmıştır
25 Ağustos (Perşembe)
Akropolis’teki arkeolojik ve mimari çalışmalara devam edilmiştir. Bu bağlamda planları okunamayan yapılarda çalışmalar sürdürülmüş, konutların ölçümleri alınmaya ve yapı kompleksleri çizilmeye başlanmıştır. Akropolis üzerindeki sarnıçlara ilişkin belgeleme, ölçüm ve plan araştırmalarına devam edilmiştir. Kuzeybatı nekropolis incelemeleri özelinde mezarların konumlarının belgelenmesi, ölçümlerinin yapılması ve topografik haritaya işlenmesi üzerine çalışmalara devam edilmiştir. Kentteki yazıtların belgelenmesine yönelik incelemelere devam edilmiştir. Akropolis üzerindeki sarnıçlar ve su sistemleri üzerine tetkik, tespit, belgeleme, çizim ve topografik haritaya ekleme çalışmaları sürdürülmüştür. Phaselis’in güney limanlarında sahile çıkan caretta caretta ile kelonya midas yuvalamaları üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
26 Ağustos (Cuma)
Akropolis üzerindeki mimari yapıların krokilerinin çizimi ve topografik haritaya aktarılması üzerinde çalışmalara devam edilmiştir. Bir yandan da akropolis’in mimari dokusunu anlamak üzere alan üzerindeki materyal kültür katmanları yerinde tetkik edilmiştir. Alan üzerindeki yoğun dikenli bitki örtüsü arkeolojik ve mimari yapı elemanlarının görüşünü ve planının algılanmasını son derece zorlaştırmaktadır.
Bugün itibariyle akropolis’te tiyatro ile 3 numaralı kilise arasındaki yapı kalıntılarının mimari konstrüktürü uyarınca kroki çizimler yapılmaya başlanmıştır. Diğer ekipler ise akropolis’in batı sektörleri boyunca kentin güney limanı istikametinde kendi disiplinlerinde çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Bu bağlantıda yeni sarnıçlar ve yapı kompleksleri tespit edilmiş ve belgelenmiştir. Ayrıca akropolis’in batı ucunda tespit ettiğimiz piskoposluk kilisesinin hemen güneyinde vaftizhane olması muhtemel apsis’li bir yapı daha bulunmuştur. Yapının kroki planını çıkarmak üzere çalışmalarına başlanmıştır.
Yayla Kuzdere yolunda Turan Aslan’ın evinin arkasındaki komşu arazi sahibi Özcan Çeliktaş’ın (0532 497 83 30) terasları içinde yer alan kilise bu kış arazi sahibi tarafından dozer ve kepçeyle tahrip edilerek arazi teraslanmıştır[1] (36 34 37 K 30 25 20 D Rakım 930). Kesme taşlardan yapılmış ve son derece iyi korunmuş kilise yerle bir edilerek mimari elemanlarının bir kısmı yeni yapılan terasta şipolyen malzeme olarak kullanılmış kesme taşları ve sütun blokları ve işlik parçaları bir arazinin kenarına yığılmıştır. Aynı kiliseye ait şipolyen malzemelerden bir derleme ayrıca Turan Aslan’ın evinin önünde sergilenmektedir (36 34 38 K 30 25 25 D).
[1] Bu durum Antalya Bölge Koruma Kurulu’na bilgi ve belgeleriyle iletilecektir.
Yayla Kuzdere, Meskece mevkiinde, Kuyuyanı yol üzerinde sağda 3 tane lahit, tekne ve kapak parçaları mevcut. Lahitlerden birinin kapağı üzerinde yazıt tespit edilmiştir. Ancak yoğun bitki örtüsü ve yanımızda yeterli ekipman getirmediğimizden dolayı yazıtın belgelenmesi ve deşifrasyonu önümüzdeki günlere bırakılmıştır. Lahitlerin yer aldığı alanın çevresinde kuru duvar tekniğiyle örülmüş bir düzineden fazla teras ile en az iki odalı olması muhtemel bir çiftlik evi kalıntısı tespit edilmiştir. Yoğun pırnal ve dikenli bitki örtüsü nedeniyle yapının planını çıkarmak mümkün gözükmemektedir.
Ardından Karyadı mevkii, Yeni Muar’a giden yol üzerindeki kesim alanı tetkik edilmiştir. Burada konut kalıntıları, yoğun seramik fragmanları ile bir işlik tespit edilmiştir. Ardından Karyağdı Tepesi ile Yeni Muar arasındaki yükselti araştırılmıştır. Alanın tepeye kadar kuru duvar tekniğiyle teraslandığı tespit edilmiştir. Sarp bir yamaç olmasına karşın yer yer birkaç metre aralıklarla arazinin topografyaya uygun bir şekilde kuru duvar tekniğiyle şekilsiz kayalar kullanılarak teraslandığı tespit edilmiştir. Bitki örtüsü son derece yoğundur. Bu bakımdan olası ev temellerini tespit etmek mümkün olmamıştır. Ancak terasların arasında ana kayaya oyulmuş bir işlik bulunmuştur. İşlik haznesinin için 180 cm x 160 cm olup derinliği yer yer 35 cm’yi bulmaktadır. İşlik haznesinin önünde 1 m çapındaki bir daire şeklinde sıvı biriktirme haznesi gene ana kayaya oyulmuştur. Derinliği 50 cm’dir.
Karyağdı Tepesi’ne yaklaşık 150 m mesafedeki Kuygalı Mezarlığı’nın 20 m güneyinde 140 cm çapında ana kayaya oyulmuş bir işlik ile dikdörtgen bir bloğun üzerine işlenmiş akıtma taşı bulunmuştur. Mezarlık bir asırdan fazla süredir kullanım görmektedir ve antik terasların üzerine konuşlandırılmıştır. Mezarlığa bitişik konumdaki Ramazan Kaya’nın arazisinin etrafında bir düzineden fazla teras tespit edilmiştir. Çevrede seramik parçaları mevcuttur. Olası bir çiftlik evi beklenebilir, ancak herhangi bir kalıntı tespit edilememiştir. Mezarlığın içinde bir su pınarı yer almaktadır.
Yayla Kuzdere yolu üzerinde, Cin İsmail çeşmesinin yakınlarında, Malakaya mevkiinde Geç Antikçağa tarihlenebilecek bir kale yer almaktadır. Tepenin üzerinde yak 100 x 100 m ölçülerindeki kayalık bir doğal tahkimli bir alan geç antikçağda yer yer 7 m’yi bulan kireç harcı kullanılarak inşa edilen surlarla desteklenerek etrafı çevrelenmiştir. Tepenin etrafı yer yer kepez yer yer de de kireç taşından ana kayalarla çevrelenmiştir. Günümüzde yoğun bitki örtüsü ve doğal, insan eliyle yapılan tahribatla büyük ölçüde hasar görmüş olmakla birlikte yapıların bazı duvarları ayaktadır. Ayrıca kalenin içinde güney/güneydoğuya bakan apsis’li bir kilise kalıntısı mevcuttur. Apsis’de bir pencere açıklığı göze çarpmaktadır. Ayrıca kilisenin içinde kemerli girişlerden biri büyük ölçüde sağlam kalmıştır. Apsis’in önünde Malta haçlı bir kabartma mevcuttur. Kilisenin planı ve çalışmaları önümüzdeki günlerde Geç Antikçağ uzmanlarımız tarafından çalışılacaktır.
Kale tahkimli bir alana inşa edilmiş olup aynı zamanda gözetleme amaçlı kullanılmış olsa gerektir.
Gedelma Yolu’nda Erdiğin, Kenefe yol sapağında Somak Şehrine giden yol üzerinde sose yoldan 30 m mesafede en az iki odalı ve avlulu bir çiftlik kompleksi yer almaktadır. Kuru duvar tekniğiyle 1 m kalınlığındaki şekilsiz taşlardan inşa edilmiş yapı yer yer ana kayaya dayanmaktadır. Duvarların yüksekliği yer yer 2 m’yi bulmaktadır. Etrafında teraslar ve yapı kalıntıları mevcuttur.
28 Ağustos (Pazar)
Tatil
29 Ağustos (Pazartesi)
Gedelma’dan rehberimiz Yeşil’le birlikte Üçoluk mevkiine gidilmiştir. Burada önce Üçoluk suyunun gözünün kuş uçumu 150 m kuzeyindeki kayalığın tepesinde bir Kakasbos rölyefi bulunmuştur. Rölyefin ayaklarının bir kısmı ile kayanın önü kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiştir. Yak. 120 cm uzunluğundaki rölyefin sağ elinde bir sopa sol elinde ise vücuduna bastırdığı kuyruklu bir hayvan yer almaktadır.
Ardından Üçoluğun Mizir adı verilen mevkiinde Hüseyin ve Türkan Yazır’ın toprak evine gidilmiş ve evin duvarında şipolyen malzeme olarak kullanılmış bir adak steli bulunmuştur. Kenarları kırılmış adak yazıtı taşıyıcısın ölçüleri yak. 60 cm x 26 cm’dir. Kalınlığı stel duvara gömüldüğü için tespit edilememiştir. Yazıtta, okunabildiği kadarıyla Phaselisli olma ihtimali yüksek Üçüncü Kolalemis, Meizoares Irmağı’na adadı yazmaktadır. Hüseyin ve Türkan Yazır’ın evi zaten bir su kaynağının kenarında inşa edilmiştir. Söz konusu kaynak evin hemen arkasındaki kayadan kaynaklanmaktadır. Kayanın üzerinde ise günümüzde sadece kare şekilli bir oyuk bulunan bir niş göze çarpmaktadır. Bu niş büyük bir ihtimalle antikçağda bir tarafı ana kayaya dayalı bir yapının kayayla olan tahta kiriş bağlantısı görevi görmekteydi. Ancak olası yapı günümüzde heyelan sonucu çökmüş ve aşağıdaki vadiye doğru yuvarlanmış durumdadır. Aşırı yağışlar ve kar sonrası yumuşayan ve akan toprağın kayması günümüzde de Üçoluk mevkiindeki evlerin temel sorunu olduğu gözlemlenmektedir.
Ardından adına ilk olarak Stadiasmus Patarensis’te rastladığımız Kaplan Dağı’nda Kozarası şeklinde anılan Kosara yerleşimine gidilmiştir. Stadiasmus Patarensis’te verilen güzergahlara göre Kitanaura ile Typallia arasında yer almakta ve Kosara’dan Lykai ile Phaselis kentlerine iki güzergah ulaşmaktadır. Kosara bu konumuyla Kitanaura, Lykai, Phaselis ve Typallia arasındaki ulaşım ağının düğüm ve üç doğrultulu bir kavşak noktasını oluşturmaktadır. Gedelma Köyü’nün kuzeybatısında, Kozarası Mahallesi’nin 400 metre kuzeyinde yükselen 1520 metre yüksekliğindeki Kaplan Dağı, Alakır, Çandır ve Kesme Boğazı vadilerine hakim konumu ile Kosara için uygun bir mevkidir. Attaleia’dan çıkıp güneye doğru Çandır Vadisi, Korydalla’dan çıkıp kuzeye doğru Alakır Vadisi ve Phaselis’ten sonra Idyros Nehir Vadisi boyunca devam eden yollar burada birleşmektedir. Kosara’nın Stadiasmos’ta Mnarike’nin Kosara’sı şeklinde geçmesi (Κόσαρα τῆς Μναρıκῆς), onun bir yerleşim yerinden ziyade sadece bir gözetleme kulesi olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim Kozarası mevkiinde herhangi bir yerleşim yerine rastlanmaması ve de bu mevkiinin gözetleme yeri için çok uygun olması, Kaplan Dağı’nın Kosara olması olasılığını güçlendirmektedir. Bunların yanında Kozarası ile Kosara isimleri arasındaki ses benzerliği de dikkat çekmekte ve bazı yerlerin antikitede kullanılan isimlerini hala yaşattıkları görülmektedir. Kozarası mevkii Stadiasmus Patarensis’te Kosara için verilenlerle uyum içinde bir kavşak noktası niteliğindedir. 19. yüzyıl seyyahlarının gezi raporlarında da 3900 adım yüksekliğinde bir kavşak noktası olarak gösterilen Kaplan Dağı, Finike’den Antalya’ya doğru devam eden yolun kenarında gösterilmiştir. Kozarası’nın kuzeyinde, bütün vadiye hakim bir konumda olan ve çok uzak mesafelerden görülebilen Kaplan Dağı’nın zirvesindeki kalenin, kuzeydoğudan güneybatıya doğru yaklaşık 150 m devam eden ve yer yer 1,70 m genişliğindeki duvar kalıntısı hala ayaktadır. Ortada güneye doğru kuleye benzeyen bir çıkıntı vardır, kalenin bu kısmı kısmen düzgün, dört köşeli kalker bloklardan kısmen de özensiz olarak konmuş kırma taşlardan yapılmıştır. Buranın yak. 8 m x 4 m boyutlarında bir gözetleme odası olma ihtimali yüksektir. Tahkimatın sadece Kaplan Dağı’nın güneyi boyunca, Saraycık’a (Kitanaura) istikametinde konuşlandırılmış olması dikkat çekicidir. Kalenin güney tarafında merdiven başlangıcı olabilecek kalıntılar saptanmıştır.
Akropolis’te arkeoljik ve mimari, hidrografik çalışma grupları incelemelere devam etmiştir. Hidrografik incelemeler sırasında yeni sarnıçlar belgelenerek, numaralandırılmış ve incelemelere başlanmıştır.
Doğu nekropolis’in ölçüm, çizim, belgeleme araştırmaları sürdürülmüş, araştırma istasyonunda dokümentasyon, database ve web sitesi güncellemeleri gerçekleştirilmiştir.
Örnek:
a) Materyal
Envanter No: 3KB-56
Türü: Lahit
Kapak Formu: Düz Damlı
Malzeme: Kireçtaşı
Durumu: Kapak ve Tekne Tüme Yakın
Dönem: Roma Dönemi
Tekne: Boy: 2.41 m. En: 0.85 m. Yük.: 0.77 m.
Kapak: Boy: 2.43 m. En: 0.85 m. Yük: 0.43 m.
Tanım: Modern yolun lagün tarafında yoldan 3 m içerde, kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Söz konusu nekropolis alanında lahit ve kapağın üst üste ve iyi korunmuş durumda olduğu nadir örneklerden biridir. Kuzeye bakan bir dar yüzde tekne ve kapakta tahrip edilerek oluşmuş kırık ve eksik bir bölüm bulunmaktadır. Teknenin içi taş dolgu ile kaplıdır, dış yüzey ise arazinin eğimi nedeniyle kuzey dar yüzde yarısına kadar taş ve toprak tabakası altındadır. Teknenin batı uzun yüzünde yer yer sıva izleri görülmektedir.
b) Lokasyon
Orijinal Lokalizasyonu: in-situ / incertus
Son Kayıt Yeri: Kuzeybatı Nekropolis
Kaydeden: Betül Gürel
Kayıt Tarihi: 13.03.2016
ITRF96: 548927.03 / 4044265.54
WGS84: 36,5279557 /30,5463089
Konumlandırma Hassasiyeti: +/- 2 cm
30 Ağustos (Salı)
Tekirova’dan yerel bir balıkçı rehberliğinde Yarıkpınarın üzerindeki bir kepezin kenarında yer alan Kızılin mağarasına gidilmiştir. Antalya-Kumluca otoyolundan yaklaşık iki buçuk saatlik tırmanış ve keçi patikası izlenerek mağaraya ulaşılabilmiştir. Mağaraya doğru ilerlenirken son derece yoğun orman örtüsünün yanı sıra yer yer teraslara ve yabani/delice zeytin ağaçlarına rastlanılmaktadır. Mağara yakınlarında herhangi bir yerleşime dair iz bulunmaktadır. Mağara’nın ağız kısmında ana kayada yaklaşık 1.5 m çapında açıklık yer almaktadır. Mağaranın ağızının önünde çok sayıda orta ve iyi kalite çoğunluğu sırlı kap parçaları göze çarpmaktadır.
Mağaranın girişinden itibaren taban seviyesine kadar yak. 5 m’lik mesafe vardır. Ağızdan içeri iple ya da son derece tehlikeli olmakla birlikte dikkatli bir şekilde ana kayaya tutunularak inilmektedir. Kireçtaşından ana kayanın su ve mineraller tarafından doğal olarak işlenmesi sonucu oluşmuş mağara giriş kısmında 5.89 cm ortalarına doğru ise 18.90 cm genişliğe, doğu batı yönünde 24.23 cm derinliğe ve 7.20 cm yüksekliğe sahiptir. Mağaranın içi sarkıt ve dikitlerle doludur. Mağaranın taban seviyesi ve içindeki sarkıt dikitler kaçak kazıcılar tarafından kötü bir şekilde tahrip edilmiştir. Mağaranın içi sayısız derecede kap/kacak ve terracotta figürin kırıklarıyla doludur. Mağaranın bir tanrı/tanrıca için sunu amaçlı kullanılmış olma ihtimali oldukça yüksektir. Konuya ilişkin çalışmalar ileride detaylandırılarak sürdürülecektir.
Onlarca yıldır kaçak kazıcılar tarafından define arayışı içinde tahrip edilen mağaranın içinde binlerle ifade edilebilecek seramik fragmanları her yere dağılmıştır. Seramik ve figürin parçaları yoğunlukla Hellenistik ve Roma dönemlerine tarihlendirilebilir. Mağara içinde yer yer seramikten yapılma mezar kapakları olması yüksek ihtimal kalın plaka kırıklarına ve hangi çalıya ait olduğunu kestiremediğimiz az sayıda kemik kalıntısı göze çarpmaktadır. Seramiklerin kalitesi oldukça yüksek ve ince cidarlı oldukları için kolaylıkla tahrip olabilmektedirler. Mağarada yaptığımız tetkikler sonucu elinde top tutan kontraposta pozisyonunda (Eros olması muhtemel) tama yakın terrakotta figürin ele geçmiştir. Eser araştırma istasyonumuza getirilerek, Antalya Müze Müdürlüğü durumdan haberdar edilmiştir. Eserin fotoğraflama, belgeleme tanım ve yayın çalışmaları açısından incelenmesi aşamasına geçilmiştir.
Aynı gün içerisinde akropolis’teki arkeolojik ve mimari ekipler çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Polis’te latrina üzerine çizim, belgeleme, plan ve arkeolojik incelemelere devam edilmiştir. Nekropolis özelinde ise kentin doğu nekropolis’indeki anıtsal mezarların konumları, planları, ölçümleri, çizimleri ve belgeleme araştırmaları yürütülmüştür.
31 Ağustos (Çarşamba)
Akropolis’te arkeolojik malzeme incelemeleri ile ölçüm, çizim ve topografik haritaya ekleme çalışmaları sürdürülmüştür. Polis özelinde latrina’da ölçüm, çizim çalışmalarına devam edilmiş ve yapının taş planının çıkarılmasına başlanmıştır. Doğu nekropolis’te anıtsal mimari özellikleri taşıyan yapıların belgeleme, çizim, topografik haritaya ekleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Hidrografi incelemeleri özelinde araştırma teknesiyle denizden akropolis’in etrafı dolaşılarak kenti çevreleyen falezlerin deprem, tusinami ve dalga hareketleriyle çökmesi sonucu ortaya çıkan 15 tane sanıcın belgelenmesi, fotoğraflanması, ölçümlerinin alınması, çizimlerinin yapılması ve tipolojilerin belirlenmesi üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Her bir sarnıcın ölçümü alınmış ve çizimleri yapılarak topografik haritamıza eklemlenmek üzere çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Günün geri kalınında güney limanı mendireği üzerinde incelemeler yapılmış ve mendireğin kuzey kanadında kırık amphora parçaları tespit edilmiştir. Ayrıca güney limana her gün gelerek demir atan gezi ve turist teknelerinin sualtındaki arkeolojik materyal kültür kalıntılarına, deniz dibinde canlılarına, deniz yosunlarına ve ekolojisine verdikleri zararlar belgelenmiş ve limanda bu tip teknelerin bağlanacağı tonoz alanlarının tespiti ve gps koordinatları üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
1 Eylül (Perşembe)
Latrina’nın fotogrametri, ölçüm, çizim ve belgeleme çalışmalarına devam edilmiştir. Akropolis’teki piskoposluk kilisesinin doğusundaki dini yapının krokisi, planı belirlenmiş, corse’la hassas ölçümleri alınmaya başlanmıştır.
Doğu nekropolis’teki mezar mimarisi ve tipolojisine örnek teşkil edebilecek Hellenistik Dönem’e tarihlendirilebilecek anıtsal mimari özellikleri taşıyan bir mezarın çizim, ölçüm ve belgeleme çalışmalarının yanı sıra kesit çizimleri yapılmaya başlanmıştır.
Vektörel çalışmalar ile arkeolojik mimari kalıntılar üzerindeki mantar, liken çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Floral ve faunal incelemeler gerçekleştirilmiştir.
2 Eylül (Cuma)
Yayla Kuzdere’deki Özcan Çeliktaş’ın arazisindeki tahrip edilen kilise, Doğu Roma uzmanlarımız tarafından yerinde incelenmiş ve belgelenmiştir. Ardından kiliseye ait şipolyen malzemeler teraslarda ve yığıntılar arasında incelenmiş ve bir kısım arkeolojik kalıntıya Turan Aslan’ın evi önünde de rastlanılmıştır (Rakım: 930). Alanla ilgili rapor hazırlık aşamasındadır. Ardından 27 Ağustos Cumartesi günü Malakaya mevkindeki tahkimli alan üzerinde malta hacı bulunan kilisede Geç Antikçağ ekiplerimiz plan, belgeleme ve çizim çalışmaları gerçekleştirmişlerdir.
Daha sonradan rehberimiz Yeşil’le birlikte Ovacık, Mezarlıkdibi mahallesinde Musa Pelit’in bahçesindeki khamasorion ile hemen yanındaki konut tetkik edilmiştir. 165 cm x 54 cm ölçülerindeki mezar 42 cm derinliğindedir (Rakım 630). Define avcıları tarafından 2016 yılı bahar aylarında saldırıya uğramıştır. Musa Pelit’in ölümünden sonra kepçeyle içinde zeytin, üzüm, nar ve ceviz ağaçlarının bulunduğu 11 dönümlük bahçesini önlerine gelen ağaçları ezmek ve köklemek suretiyle üzerlerinden geçerek khamasorion önlerine ulaşmışlardır. Ardından khamasorion’un konuşlandırıldığı ana kayadaki mezarın altına karotla yak. 70 cm derinliğinde ve 20 cm çapında 4 adet delik açılmışlar ve yüksek kalite mermerin içine bakmışlardır. Akabinde taş matkabıyla ana kayaya matkabın çelik uzu taşta sıkışıncaya kadar bir düzineden fazla sayıda delik açılmışlardır. Bütün çabalarına rağmen taş matkabın çelik ucunu kayadan sökemeyen kaçak kazıcılar kızmış ve eşine az rastlanır bir vandalizm sergileyerek önce balyozlarıyla daha sonra da hızlarını alamayıp kepçeyle khamasorion’a ve ana kayaya saldırmış ve mezarı tahrip etmişlerdir. Ardından da mezar sahibinin kesme taşlardan inşa edilmiş görkemli villa rustica tarzındaki çiftlik evine, konutlarına ve işliklerine yönelmişlerdir.
Önce mezarın hemen yanındaki konutu tahrip ederek yak 7 m boyunca kepçeyle kazmışlar ve ana kayaya kadar ulaşmışlardır. Eve ait taşlar ve seramik fragmanları kaçak kazı çukurunda ve etrafında orta düzeyde deve tüyü renginde bol miktarda Roma Dönemi’ne tarihlendirilebilecek seramik fragmanları bulunmuştur.
Musa Pelit’in evinin yak. 50 m doğusunda teraslardan birinin içinde zeytin sıkma silindiri bulunmuştur (Rakım 660). Yarısı toprağa gömülü olan silindir 63 cm olup ortasında dikdörtgen delik yer almaktadır. Bahçede zeytin işliğinin haznesine dair herhangi bir ize rastlanılmamıştır.
Musa Pelit’in evinin kuş uçumu yak. 150 m kuzeydoğusunda ana kayaya oyulmuş üzüm işliği yer almaktadır (Rakım 650 m). Kaçak kazıcılar diğer arkeolojik mimari strüktüre oranla daha az tahrip edilmemiştir. Ana kaya üzerinde kare forma yakın ezme teknesi 188 cm x 177 cm ölçülerinde olup 33 cm derinliğe sahiptir. Hemen yanında bir delikle elips formuna yakın 137 x 77 cm ölçülerinde olup 77 cm derinliğe sahiptir. İşliğin etrafı 4 ila 6 m genişliğinde teraslarla çevrelenmiştir.
Üzüm işliğinin yak 30 m doğusunda kesme taşlardan inşa edilmiş bir Roma villa rustica’sına ait kalıntılar tespit edilmiştir (Rakım 650). En az üç odalı çiftlik yer yer yak. 150 x 70 ile 100 cm x 70 cm ölçülerinde ve yak. 50 cm kalındığında kesme taş bloklardan inşa edilmiştir. Ancak çiftliğin yarısı kaçak kazıcılar tarafından yerle bir edilmiş, konuta ait mimari parçalar ile çatı kiremit ve seramik parçaları yapının içine ve yakın çevresine dağıtılmıştır. İş makinasıyla yapılan bu tahribat çiftliğin planını büyük ölçüde okunmaz duruma getirmiştir. Seramik parçaları, saklama kaplarına ait fragmanlar ve günlük kullanıma ait Roma Dönemi’nde tarihlendirilebilecek çoğunluğu yerel üretim çok sayıda çanak çömlek parçası alanda belgelenmiştir.
Ardından Ovacık, Gölbastı mevkii’ndeki Asar tepesinin altında Nursuz Hasan’ın evinin bahçesinde ana kayaya oyulmuş üçte bir khamasorion tespit edilmiştir. Mezar 145 cm x 124 cm ölçülerinde olup 54 cm derinliğindedir .
Aynı gün içinde Phaselis’in akropolis çalışmaları özelinde yapıların, caddelerin ve sokakların kent planına işleme çalışmaları yürütülmüştür. Doğu nekropolis’teki anıtsal mezarların ölçüm, plan ve çizim çalışmalarına devam edilmiştir. Polis’te latrina’nın plan, kesit, ve taş çizimi sürdürülmüştür.
3 Eylül (Cumartesi)
Somak Seyri, Beşiktaşı mevkindeki kabartmalı lahit ile üzerindeki yazıt epigrafi ekibimiz tarafından çalışılmıştır (Rakım 680). Yazıt, kabartmalar ve lahit üzerinde okunabilirlik ve belgeleme düzeyini artırabilmek amacıyla RTI ve Fotogrametri teknikleri kullanılmıştır. Tarihi coğrafya ekibimiz ise Beşiktaşı mevkii ve çevresinde yüzey araştırmalarına devam etmiştir. Bu bağlamda kabartmalı lahidin yak 150 m yukarısında ormanın açtığı şose yoldan ilerlerken doğu tarafta kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiş yarım düzineye yakın konut kompleksine rastlanılmıştır. Buradaki evlerden 1-2 tanesi kesme taşlardan düzgün bir plan çerçevesinde inşa edilmiş olup işlemeli ve kabartmalar içeren süslemelere sahip olduğu dikkat çekmektedir. Ancak kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiştir. Konutların içlerinde ve çevrelerinde çatı kiremitleriyle seramik fragmanları mevcuttur. Konutların planlarını çıkarmak yoğun bitki örtüsü ve tahribattan ötürü mümkün gözükmemektedir. Söz konusu yapının yak 50 m güneybatısında ana kayaya oyulmuş 100 cm çapında zeytinyağı işliği ile ezme silindiri [işlik 1] bulunmuştur (Rakım 680). Beşiktaşı mevkiine orman tarafından dozerle yangını önlemek kisvesiyle çıkmaz yol açımı sırasında birçok yapı ve terasın yanı sıra bir de lahit tahrip edilmiştir.
Hermas ve Ailesinin Mezar Yazıtı
2015 yılı araştırmaları sırasında Tahtalı Dağ’ın kuzey etekleri üzerinde, Beşiktaş mevkiinde yangın yolunun doğusunda tespit edilen, oldukça zengin kabartmalara sahip –tabula ansata’nın her iki yanında Hurma ağacı kabartmaları; ortalarında mezar sahibi çiftin portrelerini taşıyan kalkan-mızrak kabartmaları ve yanlarda üzüm salkımı ile altta hayvan betimlemeleri; teknenin dar yüzlerinde ortasında birer asker kalkan-mızrak kabartmaları-lahit teknesi üzerinde yer alan, fakat gerek yazıtın korunum durumu gerekse ışık konumundan dolayı 14 satırlık yazıtı tam olarak okunamamıştı. Bu sebeple 2016 yılı araştırmalarında aynı yazıt üzerinde RTI uygulaması yapılmıştır.
Lahit parçasının yak 20 m kuzeyinde bir çiftlik evi tespit edilmiştir. Geniş bir yerleşim planına sahip olduğu yıkıntılarından anlaşılan kompleksin içindeki odalardan biri 109 cm kuru duvar tekniğiyle inşa edilmiş duvar kalınlığına ve yer yer 159 cm duvar yüksekliğine sahip olup 402 cm x 673 cm ölçülerinde dikdörtgen plana sahiptir (Rakım 610). Yapının içinde ve civarında seramik parçaları etrafında ise teraslar ve [doğusunda] zeytinyağı işliği yer almaktadır. Daireye yakın bir forma sahip olan işlik [işlik 2] 137 cm x 131 cm ölçülerinde olup 103 cm çapındaki kırık ezme silindiri ile 130 cm x 80 cm ölçülerinde dikdörtgen bir bloğa oyulmuş sıvı akıtma kanalı [kanal 17 cm genişliğinde olup taşın ortasında 40 cm’lik bir kare yapıyor] aynı alanda bulunmuştur (Rakım 560).
Yamaç boyunca aşağı doğru ilerlemeye devam edildikçe topografyaya uygun bir şekilde 3 ila 7 m arasında değişen teraslamaların devam ettiği tespit edilmiştir. Yer yer konut izlerine de rastlanılmakta olup yoğun orman içinde herhangi bir plan çalışması yapmak mümkün olamamıştır. Ormanın açtığı şose yolun altında, Gökburun mevkiinde, Corcun Ahmet’in evine yak. 100 m mesafede patikanın hemen kenarında kireçtaşından ana kayaya oyulmuş zeytinyağı işliği tespit edilmiştir (Rakım 560). Yak. 136 cm x 134 cm çapında dairesel formda oyulmuş işlik 20 cm derinliğindedir.
İşlik 3’ün yak 60 m batısında Gökburun mevkiinde Corcun Ahmet’in evine 100 m mesafede büyük bir zeytinyağı işliğiyle [İşlik 3] bir şarap işliği parçası tespit edilmiştir. Kare formlu şarap işlik iki parçaya bölünmüş olup yarısı görülebilmektedir. 113 cm x 96 cm ölçülerinde olup 23 cm derinliğindedir. Hemen yanında ana kayaya oyulmuş 128 cm x 105 cm ölçülerinde ve 21 cm derinliğinde elips formlu zeytinyağı işliği [İşlik 4] yer almaktadır. Büyük ölçüde sağlam durumdadır. Söz konusu işliğin yağ akıtma kabı da kireçtaşından yapılma olup 4’te üçü sağlamdır. Kabın ortasında ayrıca bir çukur yer almaktadır (Rakım 530). 128 cm x 98 cm ölçülerinde olup 72 cm derinliğindedir.
Beşiktaş olarak adlandırılan mevkii materyal kültür kalıntıları göz önünde bulundurulduğunda antikçağda özellikle Roma Dönemi’nde MS II yüzyıl ve sonrasında bir teras yerleşimi olarak iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Yerleşim teraslar şeklinde yaklaşık 400 m boyunca devam etmekte olup hemen hemen her yüz metrede ve aynı doğrultuda zeytinyağı işliği ile bir şarap işliğine sahiptir. Bazı çiftlik evi kalıntıları son derece düzgün taşlardan ve iç mimari dekorasyonuna kadar elit bir şekilde dizayn edilmiştir. Alanda yoğun zeytinyağı ve üzün üreticiliğine delalet eden veriler bulunmakta olup sulak bir arazidir. Alana ismini veren lahit ormancıların bölgeyi tahrip etmesine ve kaçak kazıcıların define arayışı içindeki çabalarına karşın halen görülmeye değer plastik kabartmalara sahiptir. Lahdin Antalya Müzesi’nde sergilenmesi önemlidir. Lahdin ön yüzünde av sahneleri kapağında ise aslanın bir ineği alt etme sahnesi betimlenmiştir.
Somak Seyri’nin üzerinde Kocameşe mevkiindeki su kaynağı dibindeki kayalığın başında tahkimatlı tepenin üzerindeki terasta birkaç konut ile teraslar tepenin kuzeydoğusu boyunca uzanıyor. Evlerin çevresinde ve tepedeki teraslarda kaba ve orta düzeyde lokal üretim çanak çömlek parçaları mevcuttur (Rakım 640). Evlerden birkaçının kireç harcı kullanılarak inşa edildiği belgelenmiştir. Teraslar topografyaya uygun olarak Somak Seyri, Gedikbaşı mevkiiden Kocameşe mevkiindeki pınara kadar kesintisiz bir şekilde devam etmektedirler. Çoban Hüseyin Alıcı’nın yak. 250 m kuzeydoğusunda ormanlık alanda dağınık halde şekilsiz kireçtaşlarından kuru duvar tekniğiyle inşa edilmiş birkaç konut ile kireçtaşından zeytin işliği tespit edilmiştir (Rakım 570). Dairesel forma sahip işlik kireçtaşından yapılmış olup içten içe 122 cm çağındadır. 10 cm derinliğe 50 cm kalınlığa sahiptir. Yerleşim ormanlık alanda dağınık bir şekilde günümüzde olduğu üzere birkaç hane birbirine yakın konumda olup bahçecilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir ekonomik düzen sergilemiş olsa gerektir.
Somak Seyri, Gedik başı, Tarla mevkiindeki tepelik alan üzerinde (Çoban Hüseyin Alıcı’nın evinin yak. 200 m güney doğusunda) bir çiftlik kompleksi tespit edilmiştir (460 rakım). Yerleşim üzerinde tek ve birden fazla odalı birkaç konut ile etrafında teraslar mevcuttur. Konutlar ve teraslar kuru duvar tekniğiyle şekilsiz kireç taşlarından inşa edilmişlerdir. Evlerin planı çıkarmak tahribat ve yoğun bitki örtüsü nedeniyle mümkün gözükmemektedir. Ancak ana hatlarıyla bazı odalar görülebilmektedir. Civarda kaba ve orta düzey seramik parçaları göze çarpmaktadır. Kesin olmamakla birlikte Roma Dönemi’ne tarihlendirilebilirler. Ayrıca tepeciğin hemen eteğinde kireçtaşından yapılma semerdamlı bir lahit yer almaktadır. Lahit teknesi ile semerdam büyük ölçüde korunmuştur. Kireçtaşından yapılma sarcophagus’un içten içe ölçüleri 180 cm x 65 cm olup yak. 60 cm derinliğe sahiptir. Lahitin bir kısmı toprakla dolmüş olduğundan derinliğini tam olarak saptamak mümkün olamamıştır. Lahtin kenar kalınlıkları yak. 13 cm’dir. Kapağı ise lahidin yak. 120 cm önünde uzanmaktadır. Semerdamlı olup üstünde mahya kirişli, yanlarında ve ön kısımlarında kaldırma çıkıntıları yer almaktadır (460 rakım).
Aynı gün içinde 27 Ağustos cumartesi günü Yayla Kuzdere, Meskece mevkiinde, Kuyuyanı yol üzerinde sağ koldaki lahitlerden kapağı yazıtlı olanı üzerinde RTI çalışması gerçekleştirilmiştir. Yazıt yıpranmış ve yer yer tahrip olmuş olduğu için transkript ve çevirisi için çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Aynı gün içinde Doğu nekropolis, latrina ve akropolis üzerinde arkeoloji ve mimari ekiplerimiz tarafından belgeleme, çizim ve topografik haritaya ekleme çalışmalarımıza devam edilmiştir.
4 Eylül (Pazar)
Tatil.
5 Eylül (Pazartesi)
Araştırma istasyonunda, elde edilen verilerin değerlendirme, topografik haritaya işleme, internet ve database’e aktarma ve ofis çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Şimdiye kadar bulunan yazıtlar üzerine transliterasyon, çözümleme ve transkripsiyon çalışmaları yapılmış ve okunamayan yazıtların RTI ve fotogrametrisi yapılmıştır. Ayrıca Kızılin Mağarası’nda bulunan terracotta heykelciğin fotoğraflama, RTI ve fotogrametrik belgelenmesi tamamlanmış ve eser aynı gün içinde Antalya müzesine teslim edilmiştir.
6 Eylül (Salı)
Kent merkezinde latrina’nın ölçüm, çizim ve taş plan çalışmalarına devam edilmiştir. Kuzeydoğu ve Doğu nekropolis özelinde tespit, belgeleme ve çizim ve topografik haritaya eklemleme çalışmaları sürdürülmüştür.
7 Eylül (Çarşamba)
Mağara ekolojisi ekip üyemizle birlikte Kızılin Mağarası’na gidilerek kült mağarası tekrar tetkik edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucu mağara içinde cam fragmanları, hayvan ve insana ait olması muhtemel kemik parçaları ile çok sayıda seramik ve figürin fragmanına rastlanılmıştır. Mağara bünyesindeki çekirge, örümcek, akrep, kabuklu yaratıklar belgelenmiş ve gerekli ön incelemeleri yapılmıştır.
Mağarada arkeoloji ekiplerimizin yaptığı araştırmalar sonucu biri oturmakta olan biri aslan olmak üzere birkaç tane terracotta figürin fragmanı bulunmuştur. Parçalar çalışılmak ve müzeye teslim edilmek üzere araştırma istasyonumuza getirilmiştir.
Aynı gün içinde hidrografi ekibimiz tarafından akropolis üzerindeki sarnıç araştırmalarına devam edilmiştir. Kent içinde ise, latrina’nın ölçüm, çizim ve belgeleme çalışmaları sürdürülmüştür.
Limanda gerçekleştirilen kaplumbağa yuvaları ve konumları üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
8 Eylül (Perşembe)
Beşiktaş mevkindeki lahit üzerinde RTI ve fotogrametri çalışmalarına devam edilmiştir. Lahdin 3 boyutlu hale getirilmesi ve daha iyi bir şekilde belgelenebilmesi amacıyla eksiklikler giderilmeye çalışılmış ve yazıt üzerinde deşifrasyonu yapılamayan noktalar üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Ardından Üçoluk mahallesi, Kırtepe sokakta Honomlu Kara Yusuf’un arazisinde semerdamlı ve podyumlu bir lahit teknesi bulunmuştur (Rakım 1000). 225 cm x 123 cm, yüksekliği ise 152 cm olan lahdin üzerindeki 61 cm çapındaki yuvarlak tabula ansata’da 14 satırlık bir yazıt yer almaktadır. Moles, eşi Aurelia Ma…ve aile fertleri için inşa edilmiş oldukça süslü lahit teknesinin ön yüzünde madalyon içinde bir kadın ile erkek büstlerinin yanı sıra kenarlarında floral desenler yer almaktadır. Ayrıca lahidin alt kısmında sol tarafta bir aslan kabartması sağ tarafında ise bir kadın betimlemesi yer almaktadır. Lahit üzerinde transliterasyon, deşifrasyon, fotoğraflama, RTI ve fotogrametri çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Üçoluk –Söğütcuması yolu üzerinde Kırtepe mevkiinde yolun yak 10 m kenarında biri oldukça tahrip olmuş iki podyumlu ve üçgen çatılı lahit tespit edilmiştir (Rakım 990 m). Lahitlerden birinin tabula anzata’sı tahrip edilmiştir. Tabula anzata’nın en alt satırındaki lahidin yazıt taşıdığına dair harf karakterlerine dair izler bulunmakla birlikte bu verilerden sağlıklı bir bilgi elde edilememiştir. Diğer podyumlu lahit antikçağda soyulmuş ve günümüzde de muhtemelen yol yapımı sırasında tahribata uğramış olmakla birlikte büyük ölçüde ayaktadır. Tabula anzata’sı üzerinde ve lahidin her iki tarafında yer alan madalyon içindeki kadın/erkek büstlerinin altında yazıt taşıdığına dair imareler bulunsa da yazıt neredeyse silinmiş durumda olduğundan ıstampajı alınmış olmasına karşın deşifrasyonu gerçekleştirilememiştir. Tabula içindeki yazıt doğal koşullar sebebiyle silinmiş ya da hiçbir zaman kazılmamış sadece boyayla yazılmış olma ihtimali mevcuttur. Lahidin üzerinde floral desenler ve içinde av sahneleri de bulunan kabartmalar yer almaktadır. Lahdin hemen doğusunda yer yer kesme taşlardan yapılma bir çiftlik evi kalıntısı ile antik teraslar belgelenmiştir. Çiftlik evi birden fazla odalı olmasına karşın planını belirlemek mümkün gözükmemektedir.
Ardından Üçoluk mahallesi, Uzuntaş mevkine gidilmiş ve yak. 20 m yüksekliğindeki bri kayalığın terasına merdiven işlenerek güzel bir khamasorion inşa edilmiştir (Rakım 1020 m). Kollalemis adlı bir şahsa ait olduğu saptanan mezarın kapağı kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiştir. 220 cm x 120 cm ile 150 cm yüksekliğe sahip khamasorion’un iç derinliği yak. 70 cm’dir. Mezarın ve yazıtın fotoğrafları çekilmiş, belgelemesi yapılmış ve kağıt ıstampajı alınmıştır. Yazıta dair deşifrasyon, transliterasyon ve çeviri çalışmaları 2017 yılında devam edecektir.
Khamasorion’u hemen 35 m kuzeyinde önünde kaçak kazı çukuru bulunan Uzuntaş’a oyulmuş bir işlik bulunmuştur (Rakım 1020 m). Kare formuna yakın bir plana sahip havuz kısmı yak. 250 cm x 170 cm ölçülerinde olup yak. 30 cm derinliğe sahiptir. Havuzun 50 cm üstünde gene ana kayaya oyulmuş 35 cm x 35 cm ölçülerinde kare planda 20 cm derinliğe sahip bir boşluk yer almaktadır. İşlikle ilişkilendirilen bu oyuğa aynı ölçülerde bir tahta aparatın oturtulduğu anlaşılmakla birlikte şu an için ne şekilde kullanıldığına dair herhangi bir yorumda bulunulamamaktadır.
İşliğin hemen önünde içinde halen oldukça yoğun seramik fragmanları bulunan bir kaçak kazı çukuru yer tespit edilmiştir (36 41 45 K 30 24 18 D Rakım 1020 m). Kazı çukuru 3m x 5 m ölçülerinde olup 2 m derinliğe sahiptir. Kaba ve orta düzeyde, deve tüyü renginde kilden lokal üretim olduğu belli olan seramik fragmanlarını genel olarak lahit ve işlikle bağlantılı olarak Roma Dönemi’ne tarihlendirmek mümkün gözükmektedir. Kazı çukurunun hemen yanında büyük bir olasılıkla tahıl öğütmekte kullanılan 60 cm yarıçapında 30 cm genişliğinde ve 25 cm derinliğinde kulplu tahıl öğütme taşı bulunmuştur.
Uzuntaşın hemen güneyinden bir pınar çağlamakta ve alan antiketeden itibaren kullanılagelmiş teraslarla doludur. Büyük bir ihtimalle Kollalemis’in çiftlik evi de bu yakınlarda yer almaktaydı. Uzuntaşın etrafındaki seramik fragmanlarından alan çevresinde ikamet edildiğine dair salam veriler bulunmakla birlikte, alanda dozerlerle açılmış yol ve modern yerleşimler nedeniyle konut mimarisine dair herhangi bir ize rastlanılamamıştır. Ancak konuya ilişkin çalışmalara önümüzdeki yıllarda devam edilmesi planlanmıştır.
9 Eylül (Cuma)
Araştırmanın son günü, Kızılinde bulunan terracotta figürlerin ve fragmanlarının RTI, fotogrametri, ölçüm, belgeleme ve envanter çalışmalarının yapılarak Antalya Müzesi’ne teslim edilmiş ve bu seneki çalışmalarımız sonlandırılmıştır.

Terracotta figürinlerin fotogrametri metodu ile sayısallaştırılmış 3D modelleri. A. Akçay © Phaselis Araştırmaları

Terracotta figürinlerin fotogrametri metodu ile sayısallaştırılmış 3D modelleri. A. Akçay © Phaselis Araştırmaları
Sonuç olarak, Bakanlığımıza verdiğimiz 2016 yılı çalışmaları ışığında 28 Temmuz – 9 Eylül 2016 tarihleri arasında arkeoloji, su altı arkeolojisi, epigrafi, tarihsel coğrafya, mimari, ekoloji, botani, zooloji (flora-fauna) ekiplerinden oluşan disiplinlerarası ekiplerle yüzey araştırması yapılmıştır.
Prof. Dr. Murat ARSLAN
Phaselis ve Teritoryumu
Yüzey Araştırması Başkanı