2013 Yılı Teritoryal Araştırmalar Güncesi
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 15 Ağustos 2013 tarihli ve 94949537-161.01-159818 sayılı izni çerçevesinde, Antalya Müzesi Uzmanı Aynur TOSUN’un bakanlık temsilciliğinde, Phaselis Antik Kenti ve Teritoryumu’nda başkanlığımda 26 Ağustos – 25 Eylül 2013 tarihleri arasında arkeoloji, su altı arkeolojisi, epigrafi, tarihsel coğrafya, mimari, ekoloji, botani, zooloji (flora-fauna) ekiplerinden oluşan disiplinler arası ekiplerle yüzey araştırması yapılmıştır.
Phaselis Antik Kenti ve Teritoryumu Yüzey Araştırması’nın ilk gününde Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 02 Ocak 2013 tarih ve B.16.0.KVM.0.12.03.00.161.01.-3 sayılı yazısı ve Antalya İl Kültür Müdürlüğü ile Antalya Müze Müdürlüğü’nün uygun gördüğü Phaselis Antik Kenti ve Teritoryumu Yüzey Araştırması Projesi’nde halen antik kente giriş kapısı olarak kullanılan gişelerin güneydoğusunda yer alan taşınmazlardan araştırma ekibinin kullanılmasına izin verilen bölümünün kentte ve bölgede sürdüreceğimiz araştırmaları boyunca ‘Araştırma İstasyonu’ olarak kullanılmasına başlanmıştır.
Not: Söz konusu araştırma istasyonunun ekibimizin kullanımına sunulan bölümünde 20 Ağustos 2013 tarihinden itibaren ekip üyelerinden 10 personelin katılımıyla ufak çapta bakım, onarım çalışmaları yapılmıştır. Bu bağlamda binaların iç ve dış mekanları kireçlenmiş, orijinaliyle aynı renge tekrar boyanmış, ağaç konstrüksiyonlar bakım ve onarımdan geçirilmiştir. Odalar ilaçlanmış, mutfak araçları, buz dolapları, derin dondurucu, bulaşık ve çamaşır makineleri ve yataklar kendi imkanlarımızla kurulmuştur. 1 tondan fazla yiyecek, hububat ve ihtiyaç malzemesi temin edilerek araştırmacıların kullanımına sunulmuştur. Ayrıca önemli miktarda temizlik malzemesi araştırma istasyonunda stoklanmıştır.
Ardından araştırma istasyonunun etüt ve kütüphane mekanı, ofis çalışma grupları ve sandalyeleri takım halinde kurulmuştur. Araştırma’nın teknik donanımı, bilgisayar altyapısı oluşturulmuş ve kullanıcıların hizmetine sunulmuştur. Ardından Araştırma İstasyonu’nun avlusu ve dış bahçesi temizlenmiş, ağaçların etrafı açılmış ve ağaçlar budanarak bakımı sağlanmıştır.
27 Ağustos
Ekip üyelerimizin yaklaşık 16 aylık çalışması sonucu oluşturulmuş; Akdeniz gemileri özelinde çift dilli (Türkçe-İngilizce) ‘Phaselis özelinde Fora Yelken: Akdeniz ve Gemileri’ adlı serginin Phaselis ana caddesinde sergilenmesi amacıyla hazırlanan panolar boyanmış ve yerine taşınmıştır.
28 Ağustos
Phaselis ören yerinde toplumsal katkı sağlamak ve yerli-yabancı turistleri Phaselis ve Teritoryumu ile Akdeniz gemileri özelinde bilgilendirmek üzere ‘Phaselis özelinde Fora Yelken: Akdeniz ve Gemileri’ adlı serginin altyapısı hazırlanmıştır. Sergide jeolojik dönemlerden havzanın ilk sakinlerine, bölgede yerleşen ilk uygarlıklardan günümüze değin Akdeniz’in iktisadi, idari, beşeri, ve kültür tarihine yönelik gelişmeler/ değişmeler Phaselis ve gemiler vizyonunda zamandizinsel bir perspektif içinde ele alınmış; tüccarların nüfus ettiği limanlardan tersanelere, fenerlerden batıklara değin bağlantısallıklar üzerinde durulmuştur.Halkları birbirinde ayırdığı kadar coğrafyayı ve kültürleri gemiler özelinde birbirine bağlayan bir su yolu olan Akdenizi, 34 pano ve değişik ebatlarda Akdeniz ve gemilerinin antik kaynaklar ve modern literatür bilgilerinin ışığında derlenmiş 70 adet siyah kalem çalışmayla anlatmayı amaçlayandan sergi yerli ve yabancı turistlerin beğenisine sunulmak üzere hazırlanmıştır.
Ayrıca bugün itibariyle epigrafi ve arkeoloji ekibimiz Phaselis kent içindeki yazıt araştırmalarına başlamıştır.
Gene aynı gün içinde vektörel çalışmalara başlanmıştır. Kent içindeki böcekler, sivrisinekler, arılar ve keneler gibi böcekler araştırılmıştır.
29 Ağustos
Phaselis’te Fora Yelken: Akdeniz ve Gemileri adlı uluslararası sergimiz caddeye herhangi bir fiziksel müdahalede bulunulmadan açılarak sergilenmiştir. Toplumsal katkı ve farkındalık yaratmak amacıyla araştırma ekibimizin açtığı sergi bir ay boyunca açık kalacak olup ilk günden oldukça ilgi topladı.
Epigrafi ekibinin kentteki yazıt çalışmaları ve araştırmalarına devam edildi. Bu sırada tiyatro ve çevresinde yoğunlaşan arkeolojik araştırmalara esas itibariyle tiyatronun güneyindeki kent girişinde ve akropolis’te devam edildi. Ayrıca tetragonal agora’nın önünde henüz okunamayan yazıtın deşifrasyonu üzerinde çalışıldı. Ardından tetragonal agora dışında ve içinde yazıt arama ve tespit çalışmalarına başlanmıştır. Bu alanda daha önce Blackmann tarafından yayınlanmış olan yazıt parçası (Blackmann, nr. 4) bulunmaya çalışılmış, fakat yeniden bulunamamıştır.
2012 yılında Ana Cadde boyunca yürütülen epigrafi çalışmaları 29 Ağustos Perşembe gününden itibaren devam ettirildi. Bu alanda geçen yıl tespit edilen yazıtlar gözden geçirildi ve yeniden fotoğraflandı. Ana Cadde’nin girişinde bulunan yatık vaziyetteki bir sütun üzerinde yeni bir yazıt tespit edildi. Söz konusu yazıt yüzeyi çok aşınmış olduğundan tam bir okuma yapılamamıştır. Araştırmanın ileriki günlerinde estampajı alınarak ayrıntılı bir çalışma yapılacaktır.
31 Ağustos
Geçen seneki araştırmalarımız sırasında Phaselis ile Tekirova arasında geç antikçağa tarihlediğimiz Alatepe üzerindeki sur duvarlarına ilişkin çalışmalarımız yerinde tekrar incelendi. Söz konusu surun topografyayı izleyerek Phaselis istikametinde doğuya doğru da ilerlediği tespit edildi. Phaselis’in kuzeybatısında Tahtalı (Olympos) Dağı’nın eteklerindeki Akboyun mevkiinde konuşlandırılmış teleferik kulesinin doğusunda gözetleme kulesi olarak adlandırılan yerleşim tetkik edildi. Yerleşimin Phaselis istikametine doğru teraslar yaparak yaklaşık 200-300 metre boyunca ilerlediği ve Hellenistik dönemden Geç Antikçağa değin değişik dönemlere ait arkeolojik kültür materyal kalıntılarına sahip olduğu tespit edildi. Söz konusu yerleşimin sadece gözetleme kulesi ya da bir kale görünümünden ziyade ufak bir yerleşim (polikhnikon-kentçik) olabileceği saptandı. Teraslamalar şeklinde güney doğu istikametine doğru ilerleyen yerleşimde khamosorion tarzı birtakım mezar kalıntılarını tespit edildi.
Söz konusu yerleşim içinde birden fazla yerleşime giden antik yol kalıntıları tespit edildi. Güzergahların bir kısmı kente kadar takip edildi. Bu alandaki bugünkü çalışmalarımız sonlanmak zorunda kaldı ve söz konusu güzergahlar daha detaylı çalışma yapmak üzere araştırmanın ileriki günlerine bırakıldı.
Ardından arkeoloji ve epigrafi ekiplerimizle tiyatro binası içinde tespit ve inceleme çalışmalarına başlanmıştır. Bu alanda Kalinka tarafından cavea’nın doğu basamakları üzerinde bulunduğu kaydedilen TAM1 II 1218 ile tiyatronun sahne binasında ele geçen parçalar arasında bulunduğu yazılan TAM II 1219 no’lu yazıtlar yerinde tespit edilmek üzere aranmış fakat yeniden bulunamamışlardır. Bu alanda yeni bir yazıt bulunamamıştır.
Bugün itibariyle yaklaşık 12 km. yüründü.
1 Eylül
Phaselis’in hemen kuzey doğusunda yer alan Hellenistik yerleşiminin Tahtalı Dağı istikametinde günümüzde teleferiğe çıkan giriş kapısının etrafında araştırmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu gün itibariyle Phaselis’in doğu nekropolis’inin modern Antalya Kumluca otobanının arkasında devam ettiğini saptadık. Bu alanda onlarca büyüklü küçüklü khamosorion ile düz damlı lahit tekneleri saptandı. Ayrıca Phaselis’in antikçağa ait erken su yolu tespit edildi. Söz konusu surun yarım hilal şeklinde Phaselis’in kuzey yerleşiminin karşısında Teleferik gişesi civarında Telefon Gediği mevkiinde ilerlediği tespit edildi. Büyük ölçüde sağlam ve kolaylıkla izlenebilir konumda olan su yolunun bazı bölümleri Antalya-Kumluca Otobanı ile belki teleferik için yapılan yol çalışmaları sırasında tahrip edildiğinden bu bölümlerde herhangi bir kalıntı izi maalesef günümüze ulaşmamıştır. Alanın gps koordinatları, fotoğrafları ve tanımları 5 Eylül itibariyle yapılmış gerekli girdiler topografik haritaya işlenmiştir. Ayrıca bu alanda antik yol kalıntıları tespit edilmiş ve yer yer kayada izi çıkmış antikçağa ait tekerlek izleri saptanmıştır.
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü’nden Saime Başaran ile Antalya Milli Parklardan Şubesi’nden Mehmet Ali Başaran tarafından ekibimiz ziyaret edildi. Yapılan araştırmalar ve projelerimiz kendilerine aktarıldı. Kent ve teritoryumundaki floral çalışmalara dair konsültasyon yapıldı ve bilgi alış verişinde bulunuldu.
Öğleden sonra epigrafi grubumuz, tiyatronun güneybatısından akropolis’e çıkan merdiven alanında çalışmalarını devam ettirdi. Bu alanda yine tiyatronun güneybatısında, akropolis girişinin batısında bulunan dikdörtgen yapının etrafı ayrıntılı olarak tarandı. Öne uzanan söz konusu bu dikdörtgen yapı muhtemelen bir kuledir. Kuzeydeki kapı aralığı akropolis’e doğru devam eder; kapının her iki yanında açık gri mermerden klasik Dor düzeninde serbest bloklardan oluşmuş birer lento bloğu bulunur. Yapının güneybatı duvarı üzerinde Athena Polias’a ithaf edilmiş ve V-IV. yüzyıla tarihlenen yazıt (TAM 1184) bu alanda spolien olarak kullanılmıştır. Kalinka tarafından bu yapının kuzey duvarı yakınında, bir kemer yapısına ait yapı taşı üzerinde Hestia ve Hermes için bir adak yazıtı taşıdığı not edilen TAM II 1185 nolu yazıt; yine bu alanda bulunduğu kaydedilen TAM II 1208 nolu fragman yerinde tespit edilmek üzere aranmış fakat yeniden bulunamamışlardır. Aynı alanda, Blackmann tarafından merdivenlerin en üstünde bulunduğu kaydedilen (Blackmann, s. 144 nr. 2) fragman da aranmış, fakat o da bulunamamıştır. Bu alanda, tiyatro ile merdivenler arasındaki blok yığınları arasında yeni bir yazıt parçası bulunmuştur. Yazıt yüzeyi çok tahrip olduğundan sadece birkaç harfi okunabilmiştir.
Bugün itibariyle yaklaşık 5 km. yüründü.
2 Eylül
1 Eylül itibariyle bulduğumuz antik su yolundan Tahtalı Dağı’na doğru Phaselis’in teritoryum araştırmalarına başlanmıştır. Kentin hemen doğu nekropolis’inin üzerinden başlayarak Tahtalı Dağı’na doğru yaklaşık 1,5 km boyunca kaba-büyük taş/kayalardan yapılmış geniş bir alanı kapsayan ve kesintisiz bir şekilde bir yanda dere yatağı diğer yanda kepezle (traverten taraçalarla) sınırlanmış düzinelerce (büyük bir oranda iyi korunmuş) teraslama tespit edilmiştir. Söz konusu alanda ayrıca bazıları son derece kaliteli 3-4 odalı çiftlik evleri ile daha basit kullanıma ait ikametgahlar belirlenmiştir.
Lokal kullanıma ait seramik parçalarıyla çatı kiremitleri yerinde incelenmiştir. Söz konusu alanda yer yer kaçak kazı çukurları ve 2 tane kepçeyle kazılmış alana rastlanmıştır. Phaselis’in antikçağ tarım ve ekonomisinde son derece öneme sahip olan bu alanın tescil edilmesi ve kentin 1. Derece sit alanına dahil edilmesi konusunda gerekli çalışmalara araştırma sonucunda başlama kararı alınmıştır. Terasların kentin zeytincilik-zeytinyağı ve hububat üretimine son derece katkı sağlamış olduğu açıktır.
Öğleden sonra tiyatronun güneybatısında, akropolis’e girişin batısında yer alan kule yapısının batı duvarı önündeki çalışmaları devam etti. Geçen yıl bulunan Apphia yazıtının 2 metre batısında yer alan, köşeleri fil ayağı şeklinde düzenlenmiş kaidenin altında, Zeus Boulaios Sunağı üzerindekine benzer rozet-bukranion bezeli bir sunağa ait parça tespit edildi. Bu alanın güneyinde, kule yapısı ve devamında ilerleyen surdan düşen blok taşlar etrafındaki çalılar kısmen temizlendi. Bu alandaki blok taşların hepsi gözden geçirildi ve Kalinka tarafından söz konusu kule yapısının batı duvarında tespit edilip yayınlanan Athena Polias’a adanan yazıtı taşıyan duvarın hemen dibinde gene Athena Polias’a adanmış, arkaik dönem harf karakteri gösteren ve Dor diyalektinde yazılmış yeni bir adak yazıtı tespit edilmiştir. Yazıtın içeriğine göre, Euphanes isimli bir vatandaş Athena Polias’a daha önceden söz verdiği 10/1 oranında payı verdiğini beyan eder.
Yeni tespit edilen bu yazıt ve bunun doğusundaki kule yapısı üzerinde daha önceden tespit edilen diğer ithaf yazıtı (TAM II 1184), Athena Polias tapınağının akropolis üzerinde olduğuna işaret etmektedir. Pausanias’tan, Akhilleus’un kargısının bulunduğunu öğrendiğimiz Athena tapına bununla aynı olmalıdır.
Bugün itibariyle yaklaşık 8 km. yüründü.
3 Eylül
Phaselis’in doğu akropolis’inin üzerinden teraslanmış tarım alanları ve çiftlik yerleşimleri antik güzergahlar izlenerek yaklaşık 3 km boyunca tahtalı dağı istikametine doğru devam edilmiştir. Ayrıca Tahtalı Dağı teleferik yolunun her iki yanında antik teraslama duvarları ve çiftlik yerleşimleri tespit edilmiştir.
Epigrafi ekibimiz, Güney limanındaki çalışmalara devam etti. Bu alanda rıhtımın güçlendirilmesi için yapılan geç dönem duvarında devşirme olarak kullanılmış sütun ve bloklar gözden geçirildi. Bu alanda yer alan bir heykel kaidesinde, Eukratidas’ın kente vasiyet ettiği agon’da düzenlenen yarışları kazanan birine ait yeni bir agon yazıtı tespit edildi.
Güney limanında çalışmalara devam edildi. Bu alanda rıhtımın güçlendirilmesi için yapılan geç dönem duvarında devşirme olarak kullanılmış sütun ve bloklar gözden geçirildi. Bu alanda yer alan bir heykel kaidesinde, Eukratidas’ın kente vasiyet ettiği oyunlarda düzenlenen yarışları kazanan bir yarışmacıya ait yeni bir agon yazıtı tespit edildi
Bugün itibariyle yaklaşık 8 km. yüründü.
4 Eylül
Ana Cadde ve Güney Liman’da yürütülen araştırmaların ardından, kent içindeki çalışmalara yoğunluk verilerek akropolis’in tiyatro ile Güney Limanı arasında uzanan güney batı etekleri araştırma alanı olarak seçildi. Çam ağaçları ve yoğun bitki örtüsü altında kalmış olan bu alan, yapı kalıntılarından anlaşıldığı üzere tüm çağlarda uygun yerleşim imkanı sunmuş görünmektedir. Dik bayır koruma duvarı ve büyük yapı gruplarının tesis edilmesine olanak veren teras yapıları tarafından şekillendirilmiştir. Akropolis’in genelinde ve bu alanda kapsamlı bir bitki temizliği ve kazı yapılmadan eski imarın ayrıntılı tasvirini sunmak ve onun kent çekirdeğiyle bağlantısını anlamak pek olanaklı görülmemektedir.
Akropolis’in güneybatı girişindeki kule yapısından itibaren, yaklaşık 25 – 30 metre boyunca takip edilebilen, yaklaşık 7 metre yüksekliğe ulaşan ve savunma amacı yanında teras duvarı olarak da hizmet verdiği düşünülen duvarın desteklediği alanda yürütülen çalışmalarda, nitelikli taşlardan, kemerli bir yapıya ait olabilecek kesme bloklar, büyük boyutlu yapı taşları tespit edildi. Alan çok yoğun bitki örtüsüne sahip olduğundan çalışmalar güçlükle sürdürüldü. Ele geçen bulguların fotoğrafları çekildi, koordinatları alındı, belgelendi ve kent planının işlendiği topografik haritaya eklemlenmeye başlandı.
5 Eylül
Phaselis’in kuzey nekropolis’inden Tahtalı Dağı istikametine doğru ilerleyen yol güzergahı incelendi. Yaklaşık 10 km.’lik alan tarandı. Bu alandaki teraslamalar, çiftlik evleri ve arkeolojik kalıntılar tespit edildi. Söz konusu kalıntıların Tahtalı Dağı istikametine doğru özellikle teraslar şeklinde oldukça yoğun bir şekilde ilerlediği görüldü. Bunu yaparken Antalya-Kumluca yolunun hemen kenarındaki khamosorion’lar ve lahitler incelendi.
Ardından tiyatronun yaklaşık 120-130 metre kadar güneybatısında konumlanan, içerisinde ve yakınında daha önceden yayımlanmış olan Zeus Boulaios, imparatorlar Vespasianus ve Caracalla ile evrenin efendilerine ait yazıtların bulunduğu alanda çalışmalara devam edildi. Ion-kyklopik formlu olan, rozet ve bukranon frizi ile bezenmiş olan sunak M.Ö. III. yüzyıla; yazıtı ise MS. I-II. yüzyıla tarihlendirilir.
Yaklaşık 15×15 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı imar edilmiş olan yapı temelinin büyük bir kısmı hala arazi üzerinde görülebilir. Yapı güneybatı–kuzeydoğu istikametinde düzenlenerek araziye uymuştur. Yapı arazi üzerinde yer yer maksimum 3,5-4 metreye kadar korunmuştur. Yapının büyüklüğü ve içinde görülen gri mermerden sütun parçaları ile Zeus Boulaios altarı burada resmi ya da dini bir yapının söz konusu olabileceğini düşündürür. Alanda detaylı bir temizlik çalışması ile kazı yapılmadan kesin bir şey söylemek mümkün gözükmemektedir. Buradan kentin büyük kısmına, güney körfezine ve Tahtalı Dağ’a doğru serbest bir bakış yapılabilir.
Kalinka tarafından yayınlanan; fakat yanlış olarak tiyatronun güneybatısındaki kulenin kuzey duvarı yakınında bulunduğu kaydedilen TAM II 1208 nolu yazıt, bu yılki araştırmalar sırasında bu alanın kuzeydoğusunda tespit edilmiştir. Yazıt yüzeyi oldukça tahrip olmuştur. 1968/9 yılında kentte epigrafi çalışması sürdüren Blackmann’ın da özellikle vurguladığı gibi Kalinka, TAM II/3’de yayınladığı Phaselis yazıtlarının lokalizasyonları konusunda büyük oranda eksik ve hatta yanlış yönlendirici bilgilendirmelerde bulunmuştur. Bundan dolayı bu yazıt Blackmann tarafından da yeniden bulunamamıştır.
Kent planının topografik haritaya işlenmesi çalışmalarına devam edildi.
Bugün itibariyle yaklaşık 15 km yüründü.
7 Eylül
Phaselis’in kuzey nekropolis’inden Tahtalı Dağı istikametine doğru ilerleyen yol güzergahının hemen karşısındaki teraslar incelenmeye devam edildi. Yaklaşık 2 km.’lik alan tarandı. Bu alandaki teraslamalar, çiftlik evleri ve arkeolojik kalıntılar tespit edildi. Söz konusu kalıntıların Tahtalı Dağı istikametine doğru özellikle teraslar şeklinde oldukça yoğun bir şekilde ilerlediği görüldü. Antik yol kalıntılarının, çiftlik evlerinin fotoğrafları çekilmiş, gps koordinatları alınmış ve topografik haritaya işlenmiştir.
Epigrafi ekibimiz, akropolis’teki Zeus Boulaios yazıtının bulunduğu alanın kuzeyinde ayrıntılı olarak yazıt tespit çalışmalarını sürdürdü. Kent merkezindeki arkeolojik araştırmalara ve kent planının topografik haritaya işlenmesi çalışmalarına devam edildi. Zeus Boulaios sunağının bulunduğu alanın kuzeyinde ayrıntılı olarak arkeolojik-epigrafik ve mimari çalışmalar sürdürüldü. Etrafta düzensiz döşenmiş ve yeniden kullanılmış olan bloklar, kırık taş ve harçla örülmüş pek çok kalıntı tespit edildi. Bu kısımda geç dönemde yapının içine yapılmış, dikdörtgen biçimli basit bir mezar kalıntısı görülmektedir. Gene aynı gün içinde fauna grubu üyelerimiz tarafından kent içindeki vektörel çalışmara devam edilmiştir.
Bugün itibariyle yaklaşık 12 km. yüründü.
8 Eylül
Tahtalı Dağı’na çıkan teleferik istasyonunun hemen doğusundan (Akboyun Alanından) Phaselis istikametine (Harputlu Boyuna) doğru ilerleyen antik yol güzergahı yaklaşık 5 km boyunca izlenmiştir. Antik güzergahın doğu-kuzeydoğu yönü yer yer kireçtaşı bloklarla örülmüştür. Söz konusu güzergahın ve yol kenarında yer alan terasların lokalizasyonları belirlenmiş ve belirli aralıklarla fotoğraflanarak gps koordinatları alınmıştır. Güzergahlar ve terasların gps koordinatları Phaselis ve teritoriyumunun detaylı bir şekilde işleyen coğrafik haritaya işlenmiştir. Terasların korunma durumları iyi derecededir. Teraslamalar 5-10 m aralıklarla kuzeydoğu kuzeybatı istikametinde bazen de doğu-batı istikametinde olup 30 m ile 140 m boyunca uzanmaktadır.
Büyük polygonal kireçtaşlarından yapılma bu terasların boyları yer yer 170 cm’ye kadar yükselmektedir.
Çalışmalar Zeus Boulaios altarının bulunduğu yapının kuzeydoğusunda sürdürüldü. Yapının hemen doğusuna doğru eğim kazanan arazi üzerinde, tiyatronun güneyinde, yaklaşık 30 ve 28 metrelik bir yükseklik hattındaki alanda birbirine paralel olarak tespit edilen iki yoldan, doğudakinin devamı olabilecek bir yol izine rastlandı. Yolun her iki tarafında görülen sütun parçaları ve yol boyu görülen yapı kalıntıları söz konusu yolun sütunlu bir cadde olduğuna işaret eder.
Kent merkezindeki arkeolojik araştırmalara ve buluntuların topografik haritaya işlenmesi çalışmalarına devam edildi.
Bugün itibariyle yaklaşık 15 km. yüründü.
9 Eylül
Tahtalı Dağı’na çıkan teleferik istasyonunun konuşlandırıldığı Akboyun’dan Tamtır Alanı’na doğru ilerleyen antik güzergah takip edilmiştir. Yer yer 2 m. genişliğe varan ve istinat duvarlarıyla desteklenmiş bu yol Tamtır Alanı’na kadar takip edilmiş, gps noktaları alınarak fotoğrafları çekilmiştir. Tamtir Alanı’ndan Akboyun istakametine ilerleyen güzergahın bazen üzerinden bazen de hemen batısındaki kayaya oyulmuş Phaselis aquaductus’una su taşıyan hatta ilişkin verileler toplanmıştır. Bu su hattının künklerle döşenmiş olup bazen antik yolun altından bazen de 120 cm’ye varan istinat duvarlarıyla desteklenerek doğal kayanın ve tepenin eteğinden ilerlediği tespit edilmiştir. Yol üzerinde künklere ait seramik parçalarının resimleri çekilmiş ve koordinatları alınarak haritaya işlenmiştir.
Ardından Harputlu alandan Gökgür Alanı’na gidilerek, Gökgür alanından Phaselis istikametine devam eden güzergah izlenmiştir.
Kent içinde ise çalışmalar, Zeus Boulaios alanının kuzeydoğusunda sürdürüldü. Zeus Boulaios sunağının 15 metre kuzeydoğusunda, 36o 31’20.65” K, 30o 33’08.26” D kordinatlarında, ince grenli, beyaz renkli mermerden yapılmış, olasılıkla bir heykel başına ait, boyundan itibaren yüzün sol yarısı mevcut olan bir baş parçası bulundu. Boyun ve çenesinin bir kısmı, yanağı, başın üst kısmı ve kulağı korunmuştur. Baş yuvarlak olup, aşınma nedeniyle saç ayrıntısı belirsizdir. Alnı üzerinde, dışa doğru hafif bombeli, kalınca ve bezemesiz bir bant bulunmaktadır. Bandın hemen altında yer alan sol kulak korunmuş durumdadır. Kulak kepçesi ve deliği detayları oldukça belirgin bir biçimde mevcuttur. Kulak memesi altında, çenenin boyunla birleşim yeri ile boyun kası belirgindir. Başın ön kısmı ve alnı oluşturan bölüm kırık ayrı bir parça halinde ele geçmiş olup, diğer parçaya oturmaktadır. Gözler, burun, çene ve yüzün ön kısmı kırık ve noksandır. Yüzeyde kalmasından dolayı üzerinde büyük oranda aşınma ve tahribat meydana gelmiştir. İki parça halinde kırıktır. Parçalar üzerinde yaygın şekilde derin çatlaklar, aşınmış damarlı bölümler görülmektedir. Başın arkadaki kırık kısmında da yoğun biçimde aşınma ve tahribat vardır. Baş üzerinde yer yer yosunlaşma görülmektedir.
Akropolis’te yaptığımız arkeolojik yüzey araştırmalarımız sırasında Zeus Boulaios alanının kuzeyinde korinthos başlığına ait bir parça da tespit edildi.
Bugün itibariyle yaklaşık 23 km. yüründü.
10 Eylül
Kentin kuzey yerleşimi eteklerinde konuşlandırılmış tanımlanamayan, büyük oranda korunmuş Hellenistik(?) kulenin tetkik edilmesi ve araştırılması yapılmıştır. Kesme taşlardan yapılma ve yer yer 3 m’yi aşan yükseklikteki duvar örgüsünün yanı sıra iç duvarlardaki seramik ve sıva örnekleri yerinde incelenmiştir. Yapının detaylı tetkiki ve plan çalışması önümüzdeki günlerde yapılacaktır.
Ardından akropolis’teki Zeus Boulaios alanının kuzey, kuzeydoğu istikametinde devam eden ve sütunlu yol olabileceği düşünülen alanda çalışmalara devam edildi. Söz konusu alanın batı kenarında, Zeus Boulaios sunağının 10 metre kuzeydoğusunda, Kalinka tarafından tiyatronun güneybatısında, kule yapısının kuzeyinde bulunduğu söylenen, Hestia-Hermes’e adak yazıtı bulundu. Bu yazıt daha önce Blackman tarafından da kentte yapılan araştırmalarda tekrardan bulunamamıştır. Kalinka’nın yayınında (TAM II 1185) tam olarak tanımlanan bu yazıt, bizim tespitlerimizde ortadan boyuna doğru ikiye ayrılmış durumda bulunmuştur. Yazıt yüzeyi de oldukça aşınmış durumdadır.
11 Eylül
8 Eylül günü Tahtalı Dağı’na çıkan teleferik istasyonunun hemen doğusundan (Akboyun Alanından) Phaselis istikametine (Harputlu Boyuna) doğru ilerleyen antik yol güzergahının Gökgür Alanı’ndan Phaselis doğrultusuna devam eden kısmı araştırıldı. Yörede neredeyse kesintisiz olarak Phaselis istikametine doğru ilerleyen, kaba polygonal kireçtaşlarından yapılma genişlikleri bazı kısımlarda 220 cm’yi aşan düzinelerce teras tespit edildi. Söz konusu terasların bazen doğu-batı bazen ise topografyaya uyarak kuzeydoğu-kuzeybatı istikametinde 5-6 m ila 12 m aralıklarla 30 m ile 120 m’yi aşan uzunluklara sahip oldukları saptanmıştır. Teraslamalar taraçalar şeklinde Akboyun alanından başlayarak Phaselis istikametine doğru modern teleferik yolunun her iki yakasında büyük ölçüde birbirlerine paralel şekilde ilerlemektedir.
Teleferik istasyonunun konuşlandırıldığı Akboyun’un yak. 20 m doğusunda polygonal kireç taşından ana kaya üzerine inşa edilmiş Hellenistik Dönem’e tarihlendirilebilecek bir akropolis yer almaktadır. Her ne kadar daha önceden burası bir tahkimat/kule/kale gibi adlandırmalara isimlendirilmişse de yaptığımız incelemeler sonucu Hellenistik Dönem’e tarihlendirilebilecek bir akropolis olabileceği saptanmıştır. Zira, akropolis’in güneydoğu ve güney istikametleri, yak. 300 m. boyunca geç antikçağa değin iskan alanı olarak kullanılmıştır. Harçlı yapılar kadar Roma Dönemi’nde de kullanılmış ikametgahların mimari planları yoğun bitki örtüsüne rağmen açıkça izlenebilmektedir. Yerleşimin nekropolis alanında ise genellikle khamosorion tarzı gömü gerçekleştirilmiştir. Ana kayaya açılan mezarlar düz damlı olup bazen tek kişilik bazen de aileye aittir. Yerleşimin hemen eteklerinden ise, Phaselis istikametine doğru devam eden taraçalar şeklinde düzinelerce teraslama tespit edilmiştir.
Yörede yaptığımız incelemelerde terasların yoğunlukta olduğu alanların yakınlarında çiftlik evleri ve çiftlik kompleksleri tespit edilmiştir. Çiftlik evlerinin genel itibariyle tahkimli 3 ila 5 odalı kompleksler olup, karakteristik olarak büyük ölçüde iyi işlenmiş kesme taşlardan inşa edildiği ve kaya temeller üzerine oturtulduğu gözlemlenmiştir. Çiftlik evlerinde yoğun seramik buluntulara rastlanılmaktadır. Evlerde çeşitli formlarda seramikler ile genellikle deve tüyü renginde, günlük kullanıma ait (bazen sırlı) seramiklerle daha kaba formlarda depolama amaçlı amphora parçaları ve kulpları yer almaktadır. Bu komplekselerin içinde ve çevresinde ayrıca çatı kiremitleri bulunmaktadır. Ayrıca Gökgür Alanı’nda tespit ettiğimiz üzere kayaya oyulmuş işlikler hemen çiftlik evlerinin yanında (zeytinyağı) işlikleri de büyük ölçüde korunmuş şekilde yer almaktadır. Yaptığımız incelemeler sonucu söz konusu teraslamaların bazılarının antikçağdan itibaren kullanımının devam ettiği ve bazı yerlerde halen antik teraslamalara eklemeler yapılarak kullanılmaya devam edildiği örnekler de mevcuttur.
Gökgür Alanı’ndan Phaselis istikametine doğru yaptığımız incelemeler sırasında düzinelerce teraslama, 1’i son derece tahkimli ve iyi korunmuş olmakla birlikte 2 tane çiftlik kompleksi tespit edilmiştir. Diğer çiftlik evi ise Gökgür Deresi’nin hemen üzerindeki tepenin eteklerinde 3-4 tane yapı kompleksi şeklinde doğu batı istikametinde konuşlandırılmıştır. Ancak son derece yoğun dikenli bitki örtüsü nedeniyle detaylı planını çıkartmak mümkün olmamıştır. Söz konusu çiftlik evinin hemen 50-100 m. üzerindeki tepe üzerinde Hellenistik Kule olarak adlandırılan tahkimli yerleşim tetkik edilmiştir. 3 kattan fazla olması gereken kulenin ilk katı her ne kadar düşen taş bloklar ve toprakla dolmuş olsa da halen yak. 5 m yükseklikte bozajlı çift sıra dikdörtgen bloklardan yapılmış 140 cm genişliğe varan duvar örgüsü büyük ölçüde ayaktadır. Zaman içinde doğal aşınım, kaçak kazılar ve depremler tarafından zarar gören 680 cm’ye x 650 cm (içten içe) ölçülerindeki yapının durumu görülmeye değer bir spekturum içermektedir. Kulenin duvarları üzerinden doğuda, Pamphylia, Pisidia, Kilikia Trakheia, batısınında Lykia’nın büyük bir bölümü, Kuzeyinde ve Kuzey batısında Pisidia’nın içlerine kadar görülebilmektedir. Phaselis ile direk bağlantılı görülen tahkimli yapı aynı zamanda Akboyundaki yerleşimle direkt iletişim halindedir. Son derece hakim konumu ile Akdenizi panoramik olarak çok uzaklara kadar kuşbakışı gözetlemektedir. Yapının çevresinde yaptığımız incelemeler sırasında kuleye ait Hellenistik dönemde kullanılan teraslamalar dış duvarlar ve yerleşimler olduğu tespit edilmiş ve kompleks yapı zinciriyle birbirine bağlandığı gözlenmiştir. Söz konusu alan daha sonra geç antik dönemde de yerleşim görmüş ve kulenin yak. 30 m. güneydoğusunda yak. 5 m. ölçülerinde, 70 cm. kalınlığındaki suvar örgüsüne sahip bir şapel kalıntısı tespit edilmiştir. Doğuya bakan şapelin kuzey batı duvarında iki niş açılmış olup burada harç ve sıva izlerine rastlanmıştır. Aynı şekilde yapının hemen pronaos kısmında da güney batı çıkıntısında at nalı şeklinde iki niş izi tespit edilmiştir. Kaçak kazılar tarafından her ne kadar tahrip edilmiş de olsa nişler açık bir şekilde izlenebilmektedir.
Kule ve çevresinde yaptığımız çalışmalar sırasında da birçok yapı ve düzinelerce teras tespit edilmiştir.
Bugün itibariyle yürüyerek yaklaşık 30 km. kat edildi.
12 Eylül
Akboyun Alanı’ndaki teleferik istasyonuna gidilerek gün doğumundan önce teleferikle Tahtalı Dağı’na çıkılmış, gün doğarken ve gün doğduktan sonra Phaselis ve teritoryumunun detaylı fotoğrafları çekilmiştir.
Teleferik istasyonuna döndükten sonra, istasyonun yanındaki yerleşim tetkik edilmiştir. Günün geri kalan kısmında kentin akropolis’i üzerindeki çalışmalara yoğunluk verilmiştir.
Ardından Ana Cadde’nin girişinde bulunan sütun üzerindeki yazıt ile Tiyatronun güneybatısındaki kulenin batı duvarı önündeki Athena Polias yazıtının estampajları alındı.
14 Eylül
Phaselus adlı araştırma teknesi Phaselis Sualtı Çalışmaları için suya indirilerek hazır hale getirildi.
Uzaktan kumanda Dron adlı hava fotoğraflama cihazıyla Ana Cadde, tiyatro ile Phaselis’in genel görüntüleme çalışmaları yapıldı.
Arkeoloji ve epigrafi ekibi tarafından akropolis’in güneybatı bölümünde, Zeus Boulaios Alanı’nın yaklaşık 130-150 metrelik güney batısına denk düşen alanda mimari ve yazıt tespit çalışmaları yürütüldü. 11 Eylül günü bu alanda bulunan heykel kaidesi parçasının sağ üst köşesine ait profil parçası bulundu ve böylelikle kaidenin ölçüleri tamamlanabildi. Bu alanda doğuya doğru apsis’i olan bir yapı kalıntısı, sütun parçaları ve oldukça küçük parçalara ayrılmış kaplama malzemeleri görüldü.
15 Eylül
Uzaktan kumandalı Dron adlı hava fotoğraflama cihazıyla Phaselis’in Ana Cadde, Tiyatro, Phaselis’in genel görünümleri ve Phaselis çalışmalarının çalışmalarına devam edildi. Ancak Dron’un teknik bir arıza nedeniyle denize düşmesiyle bu seneki havadan fotoğraflama çalışmalarımız düşündüğümüzden daha erken bitti.
Phaselis’in kuzey nekropolis’inin hemen üzerinden tahtalı dağı istikametine doğru ilerleyen teraslar tespit edildi. Söz konusu terasların tanımları yapıldı, gps koordinatları alındı, fotoğrafları çekildi orientasyonları belirlenerek topografik haritaya işlendi. Tahtalı dağına doğru devam eden teraslanmış alanda bir çiftlik evi tespit edildi. 6 odalı çiftlik evinin genel itibariyle planı çıkartıldı, ölçüleri alındı ve krokisi çizildi. Ayrıca söz konusu çiftlik evinde son derece iyi durumda 170 cm çapında bir işlik kompleksi ezme taşı, akıtma taşı ve haznesi (yarısı kırık) bulundu.
Geri dönüş istikametinde tespit edilen teraslar aynı şekilde tanımlanarak gps koordinatları alındı, gerekli tespit, kayıt ve tanımları yapıldıktan sonra topografik haritaya işlendi.
Arkeoloji ve epigrafi ekiplerimiz, akropolis’in güneybatı bölümünde, Zeus Boulaios Alanı’nın yaklaşık 130-150 metrelik güney batısına denk düşen alanda çalışmalar yürütüldü. 11 Eylül günü bu alanda bulunan heykel kaidesi parçasının sağ üst köşesine ait profil parçası bulundu ve böylelikle kaidenin ölçüleri tamamlanabildi. Bu alanda doğuya doğru apsisi olan bir yapı kalıntısı, sütun parçaları ve oldukça küçük parçalara ayrılmış kaplama malzemeleri görüldü.
16 Eylül
Teleferik yolu üzerindeki Kirsecik mevkiinde tepe üzerine kurulmuş küçük bir yerleşim tespit edilmiştir. Phaselis istikametine doğru ilerleyen teraslar şeklinde planlanmış olan yerleşimin Hellenistik ve Roma dönemlerinden Geç Antik Çağa kadar kesintisiz olarak iskan edildiği saptanmıştır. İyi derecede korunmuş kapı, pencere ve duvarlara at kalıntılar büyük ölçüde görülebilmektedir. Teras planlı yerleşim Phaselis istikametine doğru kuzey-güney ile doğu batı istikametinde, topografyaya uygun olarak 5 ya da daha fazla teras yapılarak planlanmıştır. Yerleşimin ekonomisinin büyük ölçüde tarım (belki hayvancılık) üzerinde odaklandığı gözlemlenmiştir. Zira yerleşimin doğu-batısı ile güney bölümleri yoğun bir şekilde tarım amaçlı teraslamalarla düzeltilmiş olup büyük ölçüde zeytin yetiştiriciliğine ayrılmış olsa gerektir. Bu alanda yörede bulduğumuz diğer işliklere benzer ölçüde iyi derecede korunmuş bir zeytinyağı işliği saptanmıştır.
Yer yer kaçak kazı çukurları bulunmasına karşın harç kullanılarak inşa edilmiş geç antik döneme ait iki katlı yapılara rastlanılmaktadır. Yapı terasları teleferik yoluna kadar ilerlemektedir. Bu teraslamalardan bir kısmı modern teleferik yolu tarafından tahrip edilmiştir. Birden fazla odaya sahip olan bu yapılar oldukça kompakt bir plan çerçevesinde inşa edilmiş olsa da yapılar arasında dar yollar, sokaklar izlenebilmektedir.
üzgün dikdörtgen teknesi ana kaya kütlesine oyulmuş, güney cephesi açık olup ana kaya kesilerek temiz bir işçilikle yapılmış bir lahit teknesi tespit edilmiştir. Semerdam kapak ikiye bölünerek yanına devrilmiş durumdadır. Kirsecik yerleşimindeki bu tekne 196x90cm ölçülerinde olup yarı khamosorion yarı lahit tarzında inşa edilmiştir.
Aynı alanda tespit edilen işliğin zeytin ezmesi için kullanılmış kenarlıklı alt taşı 140 cm çapında olup kalınlığı 74 cm’dir ve ortasında yuvarlak bir çıkıntı vardır. Presin hemen yanına devrilmiş ezme taşının kalınlığı 40 cm’dir. Bu alanda kenarlıklı akıtma taşına ait bir parça bulunmaktadır. İşliğin yer aldığı odanın ölçüleri doğu-batı yönünde 4 m, kuzey-güney doğrultusunda ise 4.10 m’dir. Duvarlar kireçtaşından polygonal olarak örülmüş olup 70 cm kalınlığındadır.
Söz konusu yerleşim ile Hellenistik kule ve yerleşimi arasındaki yaklaşık 1-2 km’lik alan tarandı. Bu alanda Hellenistik kuleye doğru doğu-batı ile kuzeydoğu-güneybatı istikametinde ilerleyen 50 m ile 100 m arasında polygonal kireç taşlarından ve kaba taşlardan yapılmış 6-7 m aralıklarla birbirine paralel şekilde devam eden birçok teras tespit edildi. Söz konusu terasların bir kısmının bu alana kurulan şantiye tarafından tahrip edildiği gözlendi. Bu civarda bulduğumuz zeytin işlikleriyle de ilişkilendirdiğimiz bu teraslarda zeytin yetiştiriciliği ve buğday-arpa yetiştiriciliğinin yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Günün geri kalanında Hellenistik kule ve çevresinde arkeolojik ve epigrafik çalışmalara devam edilmiştir. Hellenistik kulenin yıkıntıları arasında daha önceden tespit edilen güneş tanrısına adanmış üzerinde güneş ve ay kabartması olan yazıtlı blok aranmış ancak söz konusu epigrafik belge bulunamamıştır. Ardından yerleşim üzerinde arkeolojik incelemelere devam edilmiş ve Kirsecik alanında tespit ettiğimiz yerleşime doğru ilerlenerek yol üzerindeki arkeolojik mimari kalıntıların ve terasların gps koordinatları alınmış, fotoğrafları çekilmiş tanımları yapılmış ve topografik haritamıza işlenmiştir.
Epigrafi ekibimiz tarafından, 2013 araştırma sezonunda tespit edilen yayımlı-yayımsız tüm yazıtların gps koordinatları alındı. Kent merkezinde yürütülen arkeolojik araştırmalarımız doğrultusunda ise, Güney Liman’dan akropolis’e çıkan patika boyunca araştırma yapıldı. Akropolis kayalığının güneybatısında geç dönemde yapılan ve denizde dik inen surdan itibaren kuzeye doğru devam eden sur boyunca arkeolojik yüzey araştırması yürütüldü. Bu alanda Klasik Dönem’e ait olabilecek kap parçalarına rastlandı. Surun tam köşede 90 derece yaptığı köşeden 35 metre kadar kuzey, kuzeydoğuda TAM II 1195’de sözü edilen epigrafik belge bulundu. Yazıtın gps kordinatları alındı.
Söz konusu alanların taranması amacıyla bugün itibariyle yaklaşık 13 km. yüründü.
Gene aynı gün içinde flora-fauna grubu çalışmalarına devam etmişlerdir. Kent içindeki lagün ve çevresinde yaptıkları çalışmalarda göl içinde konaklayan ve yuva yapan balıkçıl ve ördek türleri ile kuşlar tetkik edilmiştir. Flora-fauna grubumuz ise kent içindeki gerek endemik gerekse doğal bitki türlerinin envanterini çıkartma çalışmalarına devam etmiştir.
Not: Yapılan flora ve fauna çalışmaları örnekleme temelli olmayıp, sadece belgeleme, fotoğraflama ve envanter çıkarma amaçlıdır. Tam anlamıyla bilimsel-akademik orientasyonludur.
17 Eylül
Kente su sisteminin ve aquaductus’a su sağlayan sistemin detaylı araştırılmasına devam edildi. Ayrıca güzergah üzerindeki arkeolojik materyal kültür kalıntıların tespit edilmesi ve belgelenmesi yönünde çalışmalar yapıldı.
Teleferik yolunun girişindeki kontrol noktasının batısında Telefon Gediği mevkiiinde falezin üzerinde yer alan khamosorion’lar tespit edildi. Mezarların gps koordinatları alındı, ölçümleri ve tanımları yapıldı ve belgelenerek topografik haritamıza konumları işlendi.
Ardından Teleferik yolunun girişindeki kontrol noktasının batısında Telefon Gediği mevkiindeki Phaselis su yolunun tespiti ve kapsamlı plan çalışmasına devam edilmiştir. Su yolunun 3-4 m güney doğusunda su yolundan aşağıya taşınmış bir künk parçası bulunmuştur. Söz konusu su yolu yer yer 1 m yükselen ve 1.70 cm genişliğe varan her iki tarafı kaba polygonal kireçtaşından yapılma ortası ufak kireçtaşlarıyla döşenmiştir. Su yolunun çevresinde bir tarafı künklerin kavisiyle uyumlu dış yüzeyi sarı, iç yüzeyi kırmızı sırlanmış kalın seramik parçaları tespit edilmiştir. Künk parçaları su yolu boyunca su yolu yapısının üzerinde ve çevresinde kalın seramik parçalarıyla birlikte yoğun bir şekilde bulunmaktadır.
Phaselis’in kuzey nekropolis’inin kuzeybatısından modern Antalya- Kumluca otobanının kuzeyinden başlayarak bir yay çizdikten sonra Phaselis’in Hellenistik Dönem yerleşiminin doğu-güney doğusu oyunca ilerleyen su yolu hattı Phaselis’in kuzey limanına kadar takip edilmiştir.
Su yolu hattı izlenirken Hellenistik yerleşimin doğusunda kuzey nekropolis’inde kullanılan bir taş ocağı tespit edilmiştir. Gps koordinatları ve fotoğrafları alınan alan belgelenerek topografik haritaya işlenmiştir.
Antalya-Kumluca otoyolu tarafından tahrip edilen güzergah Hellenistik Yerleşimin doğusunda tekrar tespit edilmiştir. Su yolu güzergahı takip edilirken ve yakınlarındaki künk ve seramik parçaları ve bazı mezarların gps koordinatları alınmış, tanımları yapılmış, fotoğraflama çalışmaları yapıldıktan sonra topografik haritamıza işlenmiştir.
Su güzergahının kuzey nekropolis doğrultusunda kuzey ve askeri limana doğru Hellenistik yerleşimin etekleri boyunca su künkleriyle taşındıktan sonra sahil kesiminde aynı aquductus mimarisinde yapılan bir duvar üzerinden aquductus’a taşındığı oradan da kentin hamamına ve nymphaion’una kadar ilerleyerek kentin su dağıtım şebekesine ve sarnıçlarına yönlendirildiği tespit edilmiştir. Ancak kent içindeki su dağıtım ağının daha detaylı bir şekilde çalışılması gerekmektir. Bu da ancak söz konusu güzergahın kazılması sonucu ortaya çıkacaktır.
Günün geri kalanında akropolis üzerindeki arkeolojik, mimari çizim, koordinat alımı ve topografik çalışmalara devam edilmiştir. TAM II 1195 nolu yazıtın bulunduğu alanın yaklaşık 30 metre kadar kuzeydoğusunda, sütun parçalarının olduğu alanda araştırmalara devam edildi. Bu alanda iki adet arşitrav parçası üzerinde, muhtemelen II-III. yüzyıla ait yazıtlar tespit edildi.
Güney Limanı’nından Phaselis Akropolis’ine çıkan patika üzerinde dağınık halde bulunan yüzey seramikleri incelendi, ancak profilli seramiklere rastlanmadığından çizim için alınmayıp, sadece tarihleme açısından önemli olan parçaların fotoğrafları çekilip, hamur ve astar özellikleri not edildi. Phaselis Akropolis’inin güneybatı yamacında yoğunlaşmış, bu alanda yamacın yukarısından eteklerine doğru akıntı ile gelmiş olan seramiklerin toplandığı ağaç diplerinde nitelikli seramik parçalarına rastlandı. Tespit edilen profilli ve tarihlendirilebilen yüzey seramikleri çizildi ve fotoğraflandı. Çizimi yapılan seramikler arasında Roma Dönemi terra sigillata kaplar ve Klasik Dönem günlük kullanım seramikleri en nitelikli parçalardır. Hellenistik Dönem ve Roma Dönemi günlük kullanım seramikleri de çizimi yapılan seramik parçaları arasında yer almaktadır.
Ayrıca, kentin likenlerine ilişkin flora çalışmalarına başlanmıştır. Akropolis’te yapılan incelemeler sırasında kentin liken flora’sı açısından son derece zengin olduğu ve sadece akropolis’in üzerinde tiyatronun doğusunda yapılan incelemelerde 20 tür saptanmıştır. Aynı gün içinde vektörel çalışmalara da devam edilmiş, kent içinde üreyen sivrisinek, arı, böcek, kene incelemeleri yapılmış. Saptanan türlerin fotoğraflama ve envanterleme çalışmalarına devam edilmiştir.
Söz konusu alanların taranması amacıyla bugün itibariyle yaklaşık 11 km. yüründü.
18 Eylül
17 Eylül günü tespit edilen ve arşitrav yazıtları saptanan yapının tanımlanması ve akropolis yerleşim planındaki yeri ve öneminin saptanmasına yönelik arkeolojik, mimari, çizim ve topografik çalışmalar yürütüldü. Alanda çok sayıda bezeli yapı bloğu ve süsleme elemanları ve kaplama plakaları tespit edildi. Bazı yapıların tespiti ve çizimleri ana hatlarıyla kroki halinde çizilmeye başlanmıştır. Ancak akropolis üzerindeki dikenli bitki örtüsü, sarmaşıklar, çalılık ve makilik alanların son derece yoğun olması nedeniyle ekiplerimizin çalışması son derece zor koşullarda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Daha sonra Güney Liman’dan itibaren söz konusu anıtsal yapıya çıkan kent içi ulaşım ağı güzergahının tespitine yönelik çalışmalar yürütüldü.
Kent içinde sürdürdüğümüz intensif yüzey araştırması sırasında araştırma istasyonunun çevresinde mermerden yapılma bir genç heykeline ait M.S. II-III. yüzyıla tarihlenebilecek gövde parçası (kalça) fragmanı bulunmuştur. İki parçadan oluşan fragman tamamlanabilmektedir. Ayrıca alanda yaptığımız yüzey araştırması sırasında kolossal (en az 240 cm) boyutlarda kireç taşından yapılma bir Herakles heykeline ait olduğunu düşündüğümüz kaide üzerinde duran tanrının sopasının iki parçası bulunmuştur.
Bunlardan Herakles’in sopasına ait fragman: Beyazımtırak bej renkli, ince gözenekli kireçtaşından yapılmış, Herakles Farnese heykeline ait kaide üzerinde Herakles’in sopasının bir parçasıdır. Sopanın oturduğu dörtgen kaide bölümünün küçük bir bölümü korunmuştur. Herakles’in dayanarak dinlendiği sopa, iki parça halinde kırık olup, ara parçaları eksik olduğundan birleşmemektedir. Sopanın kaide üzerindeki ucu, küre biçiminde olup, yukarıya doğru incelerek yükselmektedir. Üzerinde düzenli bir sıralama ile yan yana kabartma olarak yapılmış damla formlu budakları vardır. Budakların ortası yuvarlak olup, aşağıya doğru uzun ve ucu sivri ok ucu biçiminde sonlanmaktadır. Budaklar gövde üzerinde belirgin bir şekilde çıkıntı yapacak şekilde yapılmıştır. Alt parçada ve üst parçada ikişer sıra budak görülmektedir. Üstteki ince parça üzerindeki budaklar daha küçüktür. Her iki parçada da derin çatlaklar vardır. Alt parçanın yan yüzlerinde büyük oranda kırık ve noksanlık vardır. Üst parçanın bir yan yüzünde kırık ve noksanlık bulunmaktadır. Sopanın üst kısmı mevcut değildir. Üzerinde yer yer yosunlaşma görülmektedir.
Heykel gövde parçası: İnce grenli, beyaz renkli mermerden yapılmış, çıplak bir erkek heykelinin, göbek, bel ve kalça bölümü ile bacakların uyluk üst kısmından itibaren mevcut gövde parçasıdır. İki ayrı parça halinde kırık olup, parçalar birleşmektedir. Mevcut gövde bölümlerinden ayakta duran, çıplak bir erkek heykeli olduğu anlaşılmaktadır. Sol uyluğun üst kısmı daha önde olup, bacağın sol bacağın öne doğru adım atar vaziyette olduğu anlaşılmaktadır. Kasık derinliğini veren çizgiler ve pubis bölgesi belirgindir. Sol kalça kısmen korunmuştur. Sağ kalça, sol kısımla ayrım çizgisi ve bacağa doğru eğimle bağlanan alt kısmı ile birlikte mevcuttur. Kalçanın üst kısmında bel girintisi ve sırta doğru genişleyerek yükselen bölüm görülmektedir. Belin üst kısmı çok parçalı halde kırık olup, gövdenin üst kısmı noksandır. Sol kalça bölümü ve bacaklar kırık olup, mevcut değildir. Büyük oranda yüzeyi aşınmış, çatlaklar ve derin gözenekler oluşmuştur. Üzerindeki yoğun siyahlanma yangın geçirdiğini göstermektedir.
19 Eylül
Akropolis üzerindeki arkeolojik ve mimari çizim çalışmalarına devam edilmiş, bu sezon boyunca tespit ettiğimiz arkeolojik materyal kalıntılılarının topografik haritaya işlenmesine devam edilmiştir. Ayrıca kent içindeki topografik haritanın noktalarının alımına ve akropolis’in sur duvarlarının gps koordinatlarının alımına devam edilmiştir.
Ardından akropolis’in güneybatı etekleri üzerinde yer alan, arşitrav yazıtına ait bloklardan edinilen bilgiye göre bir imparatora ithaf edilen, sütunlu bir girişe sahip olan yapının tanımlanması ve taş planının çıkartılması çalışmasına başlanmıştır.
Kent Limanı çevresinde araştırmalar yapılmış, purpur işliği tespit edilmiştir.
20 Eylül
Tapınak olarak tanımlanan binanın yak. 300 m. kuzeydoğusunda Modern Antalya-Kumluca otobanının altında bir kule kompleksi ve hemen doğusunda teraslar tespit edilmiştir. Kulenin temeli ana kaya üzerine oturtulmuş olup, bir sırası iki sıra yan yana dikey, bir sırası yatay örülmüş büyük ebatlı, düzgün kesilmiş, yer yer bozajlı bloklarla örülmüştür. Kulenin iç kısmında yer yer Geç Dönemde kullanımı gördüğünü gösteren sıvalı bölümler korunmuştur.
Kulenin iç duvarlarında (kuzey batı ve kuzeydoğu) mermer sıvalı ve bozajlı duvar örgüsünü andıran yaklaşık 120 cm x 1 m ölçülerinde 2-3 cm’lik duvar sıvası yer almaktadır. Ayrıca yapının girişinin güney doğusundaki duvar üzerinde kiremitlerden yapılma duvar sıvası mevcuttur. Yapının duvar kalınlığı 70 cm ile 1.2 m arasında değişmektedir. Giriş kapısı Güney-Doğuda yer alır. Girişin sağında küçük bir mekan, solunda ise büyük ana mekan vardır. Güneybatıdaki ana mekan dikdörtgen planlı olup, girişin karşısında yer alan duvar dışarıya doğru dikdörtgen bir çıkıntı yapmaktadır. Bu çıkıntının üst kısmındaki büyük ebatlı bloğun üst kısmı dikdörtgen formda 6-7 cm derin oyulmuş olup, iç cephesi derzli, sıva kalıntıları vardır. Ayrıca mekanın güneydoğu duvarının ayakta kalan kısmında ve seramik parçalarıyla kaplanmış bölümün iç cephesinde sıva vardır. Sıva gri renkli ve kumlu şamat katkılı (seramik parçalı) geç dönem özellikleri gösteren niteliktedir.
Bu yapının güney köşesi ve güneydoğu ile güney¬batı bölümü büyük oranda yıkılmıştır. Duvarlarda derin ayrılmalar vardır. Yıkılan duvar blokları yamaçtan yuvar¬lanmış¬tır. Girişin sağında ve yapının doğu köşesindeki mekanın Kuzey doğudaki girişin karşı¬sındaki duvar cephesi içinde küçük dik-dörtgen bir niş (Yük. 73 cm. Gen. 51 cm. Der. 42 cm) vardır. Girişin önündeki alan her iki mekanın girişlerinin açıldığı bir koridor niteliğinde olup yapının kuzey köşesindeki alana doğru ilerlemektedir. Ancak bir alanda mevcut olabilecek mekan ya da koridor bölümü yoğun heyelan yığını ve kayalarla dolduğu için kesin olarak tespit edilememiştir. Kısmen doğal heyelan ve kısmen de Kumluca-Antalya otoyolu yapımı sırasında yapılan dolgu çalışmasında aşağıya düşen kayalar yapıyı doldurmuş ve tahrip etmiştir. Yapının ana girişi önünde doğu köşeden güneybatıya doğru uzanan koridor biçiminde bir alan oluşturmak içim “L” biçimli büyük ebatlı kireçtaşı bloklardan polygonal bir duvar örülmüştür. Bu duvar aynı zamanda bir istinat duvarı görünümündedir.
Daha sonra kule olarak tanımlanan yapının alt yamacındaki dere yatağının doğusundan başlayıp kuzeydoğu-güneybatı istikametine ilerleyen teraslar tespit edilmiştir. Gps koordinatı alınıp fotoğraflaması yapılan teraslardan biri üzerinde ana kaya üzerinde iç ve dışı sıvalı 1.20 x 1.20 m. ölçülerinde bir blok bulunmuştur. Ne amaçla kullanıldığı ve işlevi saptanamamıştır. Bloğun oturduğu ana kaya üzerinde blok düzeltilerek oturtulmuştur. Bloğun devamında küçük taş ve bloklarla ilerleyen teraslama duvarı tespit edilmiştir. Bu teraslamanın üzerinde batıya doğru üstünde 3, altında 3 adet teraslama izi güneybatı-kuzeydoğu istikametinde 50-70 m boyunca topografya eğimi doğrultusunda ilerlemektedir. Teraslamalar birbirlerine paralel olarak yaklaşık 3-4 m. mesafede hafif kavisli inşa edilmiştir.
Kule 1 (gözetleme kulesi) olarak tanımlanan yapının ve diğer terasların altında güneydoğu-kuzeybatı istikametinde yaklaşık 50 m. uzunlukta 2-3 sıra taş örgülü, çoğunlukla kaba, yer yer düzgün bloklarla yapılmış teras duvarları bulunmuştur. 4 m. yukarıda diğer bir teras bulunmaktadır. Yoğun bitki örtüsü nedeniyle takip edilmesi son derece zordur. Ancak bitki örtüsü, heyelan ve otoyoldan düşen taşların tahribatı nedeniyle belirsizdir. Teraslar, kuru ancak yoğun yağmurda oluşan dere yarığının güneydoğusunda dikdörtgen ve iyi kesilmiş taşlarla sınırlandırılmıştır.
Ardından akropolis üzerindeki arkeolojik ve mimari çizim çalışmalarına devam edilmiş, bu sezon boyunca tespit ettiğimiz arkeolojik materyal kalıntılılarının topografik haritaya işlenmesine devam edilmiştir.
Akropolis’in güneybatı eteğinde beş adet sarnıç tespit edilmiş ve söz konusu sarnıçların Gps koordinatları alınmıştır.
Aynı gün içinde su altı ekibimiz tarafından Phaselis kenti ve limanları karadan ve denizden tetkik edilmiş, gerekli ön inceleme ve planlama çalışması yapılmıştır.
21 Eylül
Akropolis üzerindeki arkeolojik ve mimari çizim çalışmalarına devam edilmiş, bu sezon boyunca tespit ettiğimiz arkeolojik materyal kalıntılılarının topografik haritaya işlenmesine devam edilmiştir. Diğer yandan da akropolis’in güneybatı sektöründeki sarnıçların tespiti ve gps koordinatlarının alımı yapılmıştır. Bilgi ve fotoğrafların çekimi ve belgelenmesinin ardından topografik haritaya işlenmesi çalışmalarına başlanmıştır.
Su altı ekibimiz tarafından bu sene itibariyle tüpsüz incelemeler ve araştırmalar başlatılmıştır. Kentin askeri limanı, kuzey ve güney limanları karadan ve denizden tetkik edilmiş, fotoğraflanmış ve belgeleme çalışmaları yapılmıştır. Kentin limanlarının, liman donatları, mendirekler ve ilgili buluntuları tespit edilmiş gps koordinatları alınmış kentin topografik haritasına ekleme çalışmalarına devam edilmiştir. Kentin limanlarına ilişkin son derece önemli buldular elde edilmiştir. Araştırmaların daha detaylı raporu su altı ekibi tarafından hazırlanmaktadır (Bkz. Sualtı Araştırmları Raporu).
Ayrıca kentin kanalizasyon sistemine dair limana çıkış noktası belirlenmiş ve latrina’ya olan olası bağlantısı tespit edilmiştir. Konu üzerine gerekli detaylı çalışmalar daha sonraki yıllara bırakılmıştır.
Ardından akropolis’in güneybatısında, teraslanmış alan üzerine oturtulmuş, 3 basamağı görülebilen podyumlu yapı kalıntısının (tapınak?) görülebilen kalıntılarına ait taş planının çıkartılması tamamlanmıştır. Depremler ve yangınlar dolayısıyla yapının tam planını çıkarmak, yüzey araştırması teknikleriyle mümkün görülmemektedir. Arazideki yoğun makilik ve dikenlik bitki örtüsü, araştırmayı ve çizimi olumsuz yönde etkilemiştir. Tespit edildiği kadarıyla yapı kuzey-güney doğrultuludur ve kuzeyde sütunlu bir girişe sahiptir. Sütunlu girişin üzerindeki arşitrav bloklarında yapı yazıtını taşımaktadır. 90’lı yıllarda akropolis’te çıkan yangın sebebiyle neredeyse paramparça olan yapı yazıtının, alanda kapsamlı bir bitki temizliği, araştırma ve kazı yapılmaksızın tamamlanması bugün için olanaksız gözükmektedir. Var olan parçalardan ve harf karakterinden, yapının MS. II-III. yüzyıldan Aurelius adını taşıyan bir imparatora Kl. Paus[anias] isimli biri tarafından ithaf edildiği anlaşılmaktadır.
Yapı içinde ve çevresinde Korinthos tarzı başlık parçaları, yazılı-yazısız arşitrav parçaları, lento blokları, hyperthyron parçaları görülmektedir. Mermere yakın, nitelikli kireçtaşından sütun kalıntıları 5 adet sütunu tamlar durumdadır. Sütunlu girişin doğu kenarında, bronzdan bir heykelin yerleştirildiği kaide bulunmaktadır. Mimari parçalar üzerinde palmet, Ion Kymation’u, Astragal (inci-boncuk) dizisi, dalga motifi gibi bezemeler tespit edilmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan stylobat yapısının batısında, 2.5 x 2.5 m ölçülerinde planlanmış ve işlevi henüz belirlenememiş bir mekan bulunmaktadır.
Phaselis Orta Limanı’nda konumlanmış olan dükkan ve işliklerde, yüzey seramiklerinin dağılımı konusunda araştırma yürütülerek, profilli ve tarihlendirmeye yardımcı olabilecek profilsiz seramik parçaları incelenmiştir. Tespit edilen seramikler içerisinde az miktarda profilli seramiklerin çizimi yapılmış, çoğunluğu oluşturan profilsiz seramiklerin hamur ve astar özellikleri incelenmiş ve fotoğrafları çekildi.
22 Eylül
Akropolis üzerindeki arkeolojik ve mimari çizim çalışmalarına devam edilmiş, bu sezon boyunca tespit ettiğimiz arkeolojik materyal kalıntılılarının topografik haritaya işlenmesine devam edilmiştir.
Kent içinde tespit ettiğimiz kuleye ilişkin tanım, tasvir, ölçüm ve belgeleme çalışmalarına devam edilmiştir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu, dikdörtgen planlı yapının içten içe ölçüleri 9.05 m x 8.8 m olup yukarıda Kirsecik mevkiinde bulduğumuz Hellenistik kule ile planının ve yapım tekniğinin büyük ölçüde örtüştüğü saptanmıştır. Kulenin penceresi güneybatıya bakmaktadır. Buradan üç adalar ve batı Akdeniz gözlenebilmektedir. Yapım tekniği açısından bozajlı bazen çift sıra dizilmiş bloklardan oluşmaktadır. Binanın krokisinin yanı sıra çizim çalışmaları devam etmektedir.
Yapının iç mekanı üzerindeki sıva teknikleri gözden geçirilmiştir. Yapılan incelemeler sırasında söz konusu duvar sıvalama tekniğinin Selçuklu formuyla ilişkilendirilebileceği düşünülmüştür. Benzer örnekleri Aspendos tiyatrosu temizlenmeden önce de kullanıldığı ve diğer Selçuklu sıva kaplı yapılarıyla benzerlik göstermiş olabileceğinden gözetleme kulesinin Selçuklular tarafından da kullanmış olabileceği varsayılmıştır. Bu savdan hareketle yapının Ortaçağda, bölgenin Selçuklu egemenliği zamanında (1240 civarı) Selçukluların Akdeniz ve Lykia-Pamphylia güzergahlarını koruma amaçlı gözetleme kulesi olarak kullanılmaya devam edilmiş olabileceği düşünülmüştür. Ancak sıvanın tekrar tetkik edilmesi, gözle ve büyüteçle detaylı bakılması sırasında Selçuklu kullanımında olabilecek, kül, kum ve Selçuklu seramik izlerine rastlanamamıştır. Sıvada kullanılan seramikler Hellenistik-Roma tarzıdır. Bu bakımdan yapının kullanım evresinin de söz konusu dönemlerle sınırlı kalmış olabileceğine karar verilmiştir. Yapının içinden ve dışından görülen çatlaklar ve yıkıntıları buna depremin ve yuvarlanan kayaların sebep olmuş olacağına dair açık deliller sunmaktadır.
Kentin emporion (ticaret merkezinin) askeri liman ve çevresinde tetkik edilmesi çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Bu bağlamda kentin askeri limanının doğu kanadındaki liman yapıları ve binaları incelenmiştir. Bu sırada buradaki yapıların yanı sıra, tespit edilen purpura işliği incelenmiştir. İşliğin gps koordinatı alınmış, fotoğraflanarak belgeleme çalışmalarına başlanmıştır. Daha sonra da işliğin planının çizimine odaklanılmıştır.
24 Eylül
Bir ay boyunca yapılan araştırmalar gözden geçirilmiş, kent içerisindeki arkeolojik tetkiklere devam edilmiş ve gelecek sezon yapılması öngörülen işlerin tespiti, metodolojisi ve planlama çalışmaları yapılmıştır.
Araştırmacılar: Murat Arslan, Bak. Tem. Aynur Tosun, Aykan Akçay, Fatih Yılmaz, Aşkın Karahan
- Tutili Asia Minoris ↩