2015 Phaselis Kent Limanları ve Sualtı Araştırmaları Raporu
Gümünüzde Antalya İli, Tekirova İlçesi sınırları içinde bulunan ve Pamphylia Körfezi’nin batı sahilinde yer alan Phaselis kenti üç doğal limana ve bir de demirleme alanına sahiptir. Phaselis ve Teritoryumu Yüzey Araştırmalarının bir ayağını da kent limanlarına ve çevresine yönelik sualtı yüzey araştırmaları oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı kent limanlarının yeri, tarihi ve gelişim evrelerinin saptanmasıdır. Buna ek olarak limanların kullanıma yönelik olarak, liman yapılarının-donatılarının işlevlerinin saptanması ve yapım teknolojilerinin anlaşılması da amaçlanmaktadır. Ayrıca gerek kent limanlarının liman havzalarında gerekse kentin sınırları içinde yer alan diğer denizel alanlarda sualtı araştırmaları yapılmaktadır. Bu suretle elde edilen materyal kültür kalıntıları yolu ile limanların kullanım süreçleri ve ticari fonksiyonların saptanmasına yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda 2013 yılında başlatılan Phaselis Kent Limanları Yüzey ve Kıyı Alanları Sualtı Araştırmaları 2015 yılında da sürdürülmüştür. Bu yıl yapılan Phaselis Kent Limanları ve Sualtı Araştırmaları öncelikle merkezi liman olmak üzere kentin diğer üç liman alanında da devam ettirilmiştir (Fig. 1). Bir önceki yıl yapılan çalışmaların devamı olarak Kuzey Limanın kuzey kıyısı boyunca İnce Burun Mevkiine doğru sualtı taraması yapılarak araştırma alanı genişletilmiştir. Söz konusu alan kentin yaklaşık 250 m. kuzeyinde denize doğru çıkıntı yapan burundan başlayan ve bu burnun yaklaşık 300 m. güneydoğusunda bulunan küçük bir ada oluşumuna kadar uzanan bölgedir. Kentin kuzey limanında daha önceki yıllarda tespit edilen ve kentin su kemerinin günümüzde sualtında olan ayaklarının olduğu bölümde bulunan lahit teknesinin bulunduğu alandan başlayan ve kıyı takibi ile Kuzey Limanın kuzey kıyısı boyunca İnceburun mevkiine doğru yapılan araştırmada yine kent nekropolünden yuvarlanarak sualtında kaldığı anlaşılan çok sayıda lahit teknesi parçası ve bir adet sağlam lahit teknesi tespit edilmiştir.
Güney liman alanında ise önceki sezonlarda yapılan çalışmaların devamı niteliğinde mendirek hattı 4-18 m. derinliğinde değişen alanlar taranmıştır. Söz konusu tarama çalışmasında az sayıda amphora parçası tespit edilmiştir. Merkezi Liman alanında ise bir önceki yıl yapılan limanın kuzeybatısında bulunan ve temel seviyesinde korunmuş olan, olasılıkla işlik-üretim yapıları olduğunu düşündüğümüz yapılar ve Merkezi Limanı kuşatan mendireklerin sualtında dağılmış durumda bulunan blokların hali hazır durumunun planları çıkarılmıştır.
1. Merkezi (Kent) Liman Alanı
Merkezi Liman, güneyde Kentin Akropolis’inin bulunduğu yarım ada, kuzeyde kent surunun da bulunduğu, kuzey demirleme alanını Merkezi Liman’dan ayıran küçük bir yarım ada ve batıda kentin ana caddesinin aksında yer alan küçük bir kumsalla sınırlanan doğal bir koyda bulunmaktadır. Girişi doğu yönde olan liman alanı yaklaşık 7500 m2 lik bir havzaya sahiptir. Aynı zamanda kent surunun da uzantısı olan limanın mendirekleri bu limanın bir [limen kleistos] kapalı liman olduğunu göstermektedir. Kent Limanı içindeki alanda gerek liman yapılarına gerekse mendirek yapısına ait olduğu düşünülen çok sayıda blok bulunmaktadır (Fig. 2, 3). Bir kısmı halen sualtında bulunan mendireğin güney ucu ‐ 0,15 m. kotta olup, çevresinde ‐0,20 m. ile ‐ 2,90 m. arasında değişen derinliklerdeki mendireğe ait dörtgen bloklar alana dağılmış halde bulunmaktadır. Doğudaki açık denizden gelen rüzgâr ve dalganın etkisiyle bu blokların genel itibariyle mendireğin batı kısmına doğru yıkıldığı anlaşılmaktadır. Önceki yıllarda yapılan çalışmalarda Merkezi Liman içindeki alanda farklı yapılara ait olduğu düşünülen çeşitli tip ve boyuttaki bloklar arasında delikli ve silmeli bloklar bulunduğu görülmekte, ancak blokların yüzeyleri yosun ve kekamoz ile kaplı olduğundan dolayı işlevleri tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu yıl liman içerisinde yer alan ve mendireğin çevresinde sürdürülen çalışmalar ile liman içerisinde dağınık halde bulunan blokların hangilerinin liman yapılarına, hangilerinin mendireğe ait olduğunu tespit etmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda devam eden çalışmalar ile alandaki yaklaşık 1282 bloğun krokisi çıkarılmış, total station yardımı ile koordinatları alınan noktalar dijital ortamda işlenerek çizim haline dönüştürülmüştür (Fig. 4). Ayrıntılı çizimleri yapılan blokların konumları, birbirlerine ve yapılara uzaklıkları ve düşüş durumları tespit edilerek plana işlenmiştir. Mendireğin günümüze ulaşan kısmından yapım tekniği ve duvar örgü tekniği anlaşılabilmektedir. Yapılan çalışmalarda bu blokların gerek işçilik özellikleri gerekse boyutları dikkate alınarak karşılaştırıldığında mendireğin çevresinde sualtında dağınık halde bulunan birçok bloğun mendireğe ait olduğu anlaşılabilmektedir. Bu kapsamda araştırması yapılan Merkezi Liman alanında günümüze ulaşan limana ait yapılar ile liman çevresinde yine limanla ilişkilendirilen çevre yapıları dört başlık altında incelenebilmektedir. İlk olarak liman mendirekleri Kuzey ve Güney Mendireği olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Üçüncü başlık liman havzasının güneydoğusunda yer alan İskele Alanı ve gerisindeki yapılar, dördüncü başlık ise liman havzasının kuzeyi ve batısında yer alan temel seviyesinde korunmuş geç dönem İşlik-Atölye-Depo kompleksleridir.
-
Merkezi Liman Güney Mendireği
Merkezi Limanın güney mendireğine ait yaklaşık 27 m. uzunluğunda, deniz yönündeki uç bölümü 3.40 m., ana gövdesi yaklaşık 2.50 m. genişliğinde ve 0.55 m. kotundaki in-situ olarak korunmuş kısmı ile ağırlıkla mendirek duvarının batı kısmına dağılmış bulunan 400 civarında blok bulunmaktadır (Fig. 5). Mendireğin korunan kısmında yaklaşık 62 blok bulunmakta ve en büyüğü yaklaşık 2.50×1.00×0,40 metre ölçülerinde olan değişik boyutlu bloklarla izodomik duvar örgü tekniği kullanılarak örüldüğü anlaşılmaktadır (Fig. 6). Mendireğin ana kara ile bağlandığı alanda 4 m. kotuna kadar yine in-situ olarak korunmuştur. Bu alanda beş sıra korunan duvar örgüsü ise üst sıraya gelen blokların her sırada ölçülerinin değiştiği tespit edilebilmektedir. Ancak duvar örgüsünün bir sıra dikey bir sıra yatay olarak yerleştirildiği ve her bir blok sırası için alt sıradaki bloklar üzerine blok yatakları işlendiği görülmektedir (Fig. 7).
Bu blok yataklarının amacı açık denizden gelen dalgalara mukavemet göstermesi amacıyla blokların birbirine daha organik bağ oluşturmasıdır. Mendireğin uç kısmı her hangi bir yere bağlanamadığı için denizden gelen dalgalara mukavemet gösterebilmesi amacı ile ilk 8 sırası kenetlerle birbirine bağlandığı görülmektedir. Bu alanda bulunan 0,00 kotundaki ve 0,55 kotundaki in-situ bloklar üzerindeki kırlangıç kuyruğu (çift kelebek kanadı) kenet yuvalarının uzunlukları 0,32 m., en geniş uç kısımları 0,10 m., en dar bel kısımları 0,06 m. ve derinlikleri ise 0,06 metredir. Bu alanda in-situ durumda bulunan kenet yuvaları antikçağ liman mimarisinde bilinen bir uygulama olmasına karşın limanların tarihlendirilmesi noktasında ek bir veri sunmamaktadır[1]. Mendireğin üst yapısına ait olduğu anlaşılan ve mendireğin batısında yaklaşık 1600 m2 alana dağılmış durumda 400 civarında blok bulunmaktadır ve bu bloklarında altında ölçüsü alınamayan çok sayıda daha blok bulunmaktadır. Alanda bulunan blokların çoğunlukla bosajlı olduğu görülmekte ve 0.30, 0.35, 0.40, 0.50, 0.60, 0.80 m. yüksekliklerde gruplanabilmektedir. Uzunluk ve genişlik açısından ise çok çeşitli olan bloklardan en büyük olanların ölçüleri yaklaşık 1.95 x 0.80 metreye ulaşmaktadır. Mendireğin ana karaya bağlandığı İn-situ korunan kısımda yer alan blokların deniz seviyesinden başlayarak 0.55, 1.00, 0.75, 0.40, 0.85, 0.55 metre yükseklikteki bloklardan oluştuğu en ve boy noktasında çeşitlilik gösterdikleri görülmektedir (Fig. 2). Ancak yüksekliği 0.40 m. olan bosajlı blokların tamamına yakınının yaklaşık 2.45×0.50 m. ölçülerinde olduğu ve bu blokların aynı duvar sırası içinde atkı niteliğinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. İn-situ duvar sırasında bulunan 1.00 m. yüksekliğindeki duvar sırasına ait olabilecek blokların alanda dağınık haldeki bloklar arasında tespit edilememesi bu blokların daha alt kottaki ölçülemeyen bloklar içinde kalmış olabilecekleri şeklinde yorumlanabilmektedir. Öyleki tek seferde yıkılmış izlenimini uyandıran mendirek yapısı, bu görüşü destekler nitelikte söz konusu 1.00 m. yükseklikteki duvar sırasına ait bloklar duvarının alt sıralarında yer almaktadır. Söz konusu mendireğin günümüze ulaşan kısmı ile çevresinde dağılmış blokları incelendiğinde kent tiyatrosunun güney analemna duvarına benzer nitelikte bir duvar işçiliği göstermektedir (Fig. 8). Dolayısıyla tarihlendirilmesi bakımından da paralellik göstermektedir.
-
Merkezi Liman Kuzey Mendireği
Merkezi Liman güney mendireğinin doğrultusunda ve güney mendireğin yaklaşık 18.00 m. kuzeyinde bulunan kuzey mendireği de yine kuzey-güney doğrultuludur ve limanın doğusunda bulunan kayalık alanında da etkin kullanımı ile bir mendirek inşa edilmiştir (Fig. 2,3). Kuzey yönünde kesme taş blokların kullanımı ile inşa edilen mendireğin güney yönündeki uç bölümü 3.40 m., ana gövdesi yaklaşık 2.70 m. genişliğinde ve -0.15 m. kotundaki in-situ olarak korunmuş kısmı ile tamamı mendirek duvarının batı kısmına dağılmış bulunan 700 civarında blok bulunmaktadır. Mendireğin korunan kısmında yaklaşık 66 blok bulunmakta ve en büyüğü yaklaşık 2.20×1.00×0,80 metre ölçülerinde olan değişik boyutlu bloklarla izodomik duvar örgü tekniği kullanılarak örüldüğü anlaşılmaktadır. Mendireğin gövdesi karadan 15,75 m. güneydoğu yönünde uzanmaktadır. Uzandığı noktada bulunan kayalık alanın kuzeybatı kısmıyla birleşen duvar, diğer köşesinden 34 m. güneye doğru devam etmektedir. Bir kısmı halen sualtında bulunan mendireğin güney ucu -0,15 m. kotta olup, çevresinde -0,20 m. ile -2,90 m. arasında değişen derinliklerdeki mendireğe ait yaklaşık 634 dörtgen blok yaklaşık 1500 m2 alana dağılmış halde bulunmaktadır (Fig. 9). Ölçülebilen ve planı çıkarılabilen bu blokların alt kotlarında daha çok sayıda blok bulunduğu görülmektedir. Plana dahil edilen bloklarda merkezi liman güney mendireği bloklarında görülen bosaj yada diğer blok özellikleri blokların üzerinin kekamoz ve yosun kaplı olması nedeniyle görülememektedir (Fig. 10, 11).
Bloklar çok çeşitli boy ve yükseklik ölçülerine sahiptir ancak genel anlamda yükseklikleri 0.30 m., 0.35 m., 0.40 m. ve 0.60 m. olarak sınıflandırılabilmektedirler. Limanı çevreleyen her iki mendireğin su altında kalan uç kısımları, mendireğin gövdesinden daha geniş tutularak bu alana benzer liman örneklerinde olduğu gibi[2] karşılıklı kuleler inşa edildiği düşünülmektedir. Merkezi Limanın kuzey mendireğinin doğusunda bir hat oluşturacak biçimde dağınık durumda yer alan çok sayıdaki bloğun yayılım alanına bakıldığında mendireğin duvarına paralel biçimde olduğu ancak mendirek duvarı ile arasında hat oluşturacak biçimde 2 metreye yakın bir boşluk olduğu gözlemlenmektedir (Fig. 2). Bu durum mendireğin tek seferde ve çok güçlü bir dalga tarafından duvarın sadece yıkılması değil bir miktarda ileriye atıldığı şeklinde yorumlanabilmektedir. Diğer yandan mendireğin doğu bölümünde mendireğe ait yıkılmış durumda bulunan çok sayıdaki bloğun aralarından alt seviyesinde mendireğin ana duvarının iç kısmında iskele ya da iskele benzeri bir düzenleme olabileceğine işaret eden düzenli bazı blok sıraları da görülmektedir. Bu blokların niteliği ve devamı olup olmadığı üst kotlardaki diğer bloklar nedeniyle tespit edilememektedir.
Merkezi limanın kuzey mendireği kuzeydoğu yönüne dönerek kayalık küçük bir burun ile birleşmektedir. Bu alandaki mendirek duvarı günümüze ulaşamamıştır ancak kayalık yarım adanın üzerinde mendireğin doğrultusunda ana kayaya işlenmiş blok yatakları halen görülebilmektedir. Söz konusu kayalık yarım adanın üzerinde bazı geç dönem duvar düzenlemeleri ile dört bloğu in-situ korunmuş deniz seviyesinden +4.20 m. kotunda yuvarlak bir yapı temeli bulunmaktadır (Fig. 12, 13). Korunan bölümün uzunluğu 1.60 m. eni ise 0.55 metredir ve konumu itibariyle bir gözetleme kulesi ya da deniz feneri niteliğinde bir yapıya sahiptir. Söz konusu alanda zeminde çok miktarda murex kabuğu da bulunmaktadır. Dolayısıyla bu alanda yer alan yapıların işlik olması da gündeme gelmektedir. Alanın kazısı yapılmadan, duvarların niteliği ve birbirleri ile bağlantısı açığa çıkarılmadan bu alandaki yuvarlak yapının işlevi bu aşamada bilinememektedir. Ancak bu alanda diğer bloklarla boyut ve şekil yönünden benzeşmeyen iki adet büyük boyutlu blok bulunmaktadır. Bloklardan biri 1.44×0.94×0.85 m., diğeri ise 1.67×1.10×0.81 m. ölçülerindedir ve her ikisinde de lento benzeri bir profil bulunması güçlendirilmiş bir kapıya ait lento blokları olabileceğini düşündürmektedir. Öyleki bu alanda yer alan yuvarlak (fener ya da gözetleme kulesi ?) yapıya ait bir giriş ya da kent surunun bu bölümünden dışarı açılan bir kapı bulunma olasılığını güçlendiren nitelikte bir bulgudur.
-
Merkezi Liman İskele Alanı
Merkezi Liman havzasının güneybatı bölümünde, kentin ana caddesinin kuzey ucunu dik kesen bir duvar yapısı ve gerisinde bir yapı topluluğu bulunmaktadır (Fig. 2). Söz konusu duvar deniz seviyesinden 1 m. yüksektedir ve geriye doğru basamak yaparak kademeli olarak yükselmektedir (Fig. 3, 14). Merkezi limanın güneybatısında yer alan iskele duvarı konglomera bloklardan oluşmaktadır. Günümüze ulaşmış durumu ile duvarın ölçüleri 39×4.5 metredir. Kullanılan bloklar yaklaşık 1.50 ila 2 m. uzunluğunda ve 0.30 ila 0.60 m. genişliğindedir (Fig. 15). Duvarın güneydoğu cephesi 0.70 – 1.00 m. yüksekliğindedir ve 2.80 m. yüksekliğe kadar kuzeybatıya doğru düzensiz olarak yükselmektedir. Duvarı oluşturan blokların arası irili ufaklı moloz taşlar ve harç ile doldurularak desteklenmiştir. Limanın güneybatı kısmında +2,00 m. yükseklikten başlayarak 4.50 m. yüksekliğe ulaşan farklı ölçülerde, iç içe geçmiş odaların oluşturduğu mekânlar bulunmaktadır. Bu mekânlara ait duvarların kalınlığı 0.70 metredir ve kapladığı alansa yaklaşık 27.5×15.5 metredir.
Doğu-batı doğrultulu duvar üzerinde in-situ olarak korunmuş toplam 6 adet palamar bağlama babası bulunmaktadır. Bazıları birbirine 3 metre bazıları ise 6 metre aralıklarla dizilmiş olan in-situ durumdaki mantar biçimli (bollard) bağlama babalarının ölçüleri 0.60×0.40×2 metredir ve denize doğru yatay olarak durması ünik bir özelliktir[3] (Fig. 16). Antik Çağ limanlarında mantar biçimli bağlama babaları görülmekle beraber bunlar dikey konumlandırılmaktadırlar, böylesine yatay konumlandırılan bloklara daha çok bağlama halkası (mooring stone) yapılmaktadır[4]. Her iki palamar bağlama tipinin özelliklerini birlikte taşıması dikkat çekici bir özelliktir. Bunun nedeni büyük olasılıkla iskele üzerindeki kısıtlı alanı daraltmamak adına, iskele duvarına yatay olarak konumlandırıldığı anlaşılan blokta bağlama halkası olması beklenirken, bloğun cinsinin konglomera olması nedeniyle ortasına açılacak halka bloğu zayıflatacağından halka yerine Bollard adı verilen mantar biçimli olarak yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bağlama babalarının bulunduğu duvar yapısı yaklaşık 40 m. uzunluğundadır ve bu alanın gemilerin bağlandığı iskele ve gerisindeki yapıların da iskelela ilişkili yapılar olduğunu göstermektedir. İskele duvarının batı bölümünde 0.40×0.60 m. ölçülerinde bir kanal görülmektedir. Bu kanalın daha önceki yıllarda C. Bayburtluoğlu tarafından yapılan kazılar sırasında Sütunlu Cadde üzerinde bulunan Latrina yapısının kanalizasyon tesisi olarak inşa edilerek limana uzatılan ve liman içine doğru tahliye edilen atık su kanalının ağzı olduğu anlaşılmaktadır[5]. İskele işlevi gören bu alanın gerisinde depo ya da dükkân benzeri mimari yapıların bulunması bu alanın iskelea yanaşan gemilerin kargolarını boşalttıkları ve Phaselis’ten ihraç edilecek malların gemilere yüklendiği işlevsel bir ticaret alanı olduğunu göstermektedir. Benzer limanlarda da bu alanda dükkânlar, depolar, gümrük binaları ve sarnıçlar gibi mimari yapılar bulunmaktadır[6].
-
Merkezi Liman İşlik-Atölye-Depo? Alanları
Merkezi Liman havzasının kuzeybatı ve batı bölümde temel seviyesinde bazı yapı kalıntıları görülmektedir. Bu yapı kalıntılarının limanın çevresinde konumlanmış olmaları ve işlik ya da depolama alanı olarak kullanılmış olduklarına işaret eden bulguları ile olasılıkla limanına yönelik yapılar olduğu değerlendirilmekte ancak işlevleri kazı yapılmadan tam olarak anlaşılamamaktadır. Alanda kimi tek odadan oluşan kimi ise birden çok odadan oluşan 3 kompleks ve bu komplekslere ait odalar dahil toplamda 28 oda tespit edilebilmektedir (Fig. 2). Bu odalardan bazıları da kendi komplekslerini oluşturacak biçimde konumlandırılmış ancak odalar arası geçiş ve bağlantı yerleri yoğun dolgu nedeniyle tespit edilemediği için şimdilik bağımsız odalar olarak tanımlanmıştır. Ayrıca alanda daha fazla yapı olduğuna ilişkin bazı duvar ve blok kalıntıları da bulunmaktadır ancak günümüzde alanın üzerinde dolgu toprağı olması nedeniyle diğer yapıların planları bu aşamada tespit edilememektedir. Alanda tespit edilen ve plana işlenen yapılar alfabetik sıra ile adlandırılmış birden çok odadan oluşan kompleksler detaylı olarak tanımlanmış tek odadan oluşan mekanların ise sadece konumu ile ölçüleri verilmiştir.
1.4.1. A Yapı Kompleksi
Merkezi limanın kuzeyinde yer alan ve aynı zamanda kuzey demirleme alanının güney sınırını da oluşturan kent suruna yaslanmış olarak konumlandırılmıştır (Fig. 2). Yaklaşık 23×20 m. ölçülerindeki yapı 5 odadan oluşan bir yapı kompleksidir ve duvarları ikinci kullanımı olduğu anlaşılan devşirme bloklar, moloz taşlar ve harç kullanılarak genişliği 0.55 m. ile 0.70 m. arasında değişen ölçülerdedir (Fig. 17). Duvarlarından bazıları temel seviyesinde korunmuşken bazı duvarları ise 4 m. seviyesine kadar korunmuştur (Fig. 18).
Yapının odaları kuzeyden güneye doğru A1, A2, A3, A4, A5 olarak isimlendirilmiştir. Yapıya batı yönünden 22×5.70 m. ölçülerindeki A5 adı verilen dikdörtgen odadan girilmektedir. Odanın güneybatı köşesinde, köşeden 1,40 m. kuzey yönünde, dış çapı 3 m. iç çapı 1.40 m. olan dış yüzünde iri moloz taşlar, iç yüzünde daha küçük moloz taşlarla örülmüş ocak benzeri yuvarlak bir düzenleme bulunmaktadır (Fig. 19). A5 odasının kuzey duvarında 1 m. genişliğinde iki adet kapı açıklığı bulunmakta ve bu kapılardan A4 adı verilen odaya geçilmektedir. A4 odası yaklaşık 18×5.80 m. ölçülerindedir ve doğu duvarı ile kuzey duvarında bulunan 1.10 m. genişliğindeki kapılar ile A2 ve A3 odalarına geçilen kapı açıklıkları bulunmaktadır. A4 odasının doğu duvarında bulunan kapı açıklığından girilen A3 odası 7.40×3.50 m. ölçülerindedir ve sadece A4 yapısı ile kapı bağlantısı bulunmaktadır.
Kapıya ait söve ve lento parçaları bu açıklığın iki yanında düşmüş olarak görülmektedir. A3 odasının 3.50 m. seviyesine kadar korunmuş olan doğu duvarında ahşap hatıl deliklerinin bulunması yapının en azından bu bölümünün iki katlı olabileceğini göstermektedir. A4 odasının kuzey duvarındaki kapı açıklığından ise A2 oda-koridoruna geçilmektedir. A2 oda-koridoru yaklaşık 18×2 m. ölçülerindedir ve mekanın orta bölümünde kuyu bileziği günümüze ulaşmış bir sarnıç bulunmaktadır (Fig. 20). Buradaki sarnıcın hacmi ve gövde biçimi içinin moloz ile dolmuş olması nedeniyle anlaşılamamaktadır. A2 odasının kuzey duvarında bulunan 1m. genişliğindeki kapı açıklığından A1 odasına geçilmektedir ve dikgörtgen odanın ölçüleri içten içe 22×5 m. dir. A yapısının odaları dikdörtgendir ve A3 odası dışındaki odalar doğu-batı uzantılıdır. Odalar arası geçişi sağlayan kapı açıklıklarının daima uzun duvarların orta bölümlerinde bulunması dikkat çekici bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan A yapısının konumu, girişindeki ocak?, A2 odasındaki sarnıç ve birbirine paralel sıralanmış granarium benzeri uzun dikdörtgen odaları ile depolama alanı da bulunan bir üretim atölyesi görünümündedir. A3 odasında yer alan ve ikinci kata ilişkin hatıl delikleri ise yapının alt katında üretim ve depolamanın, üst katında ise yaşam alanlarının bulunma ihtimalini düşündürmektedir.
1.4.2. I Yapı Kompleksi
I yapı kompleksi adı verilen yapı A yapısının yaklaşık 8 m. güneybatısında yer almaktadır (Fig. 2). Sekiz odadan oluşan Yapı dıştan dışa yaklaşık 23×15 m. ölçülerindedir ve duvarları A yapısındakine benzer nitelikte ikinci kullanımı olduğu anlaşılan devşirme bloklar, moloz taşlar ve harç kullanılarak genişliği 0.60 m. ile 0.80 m. arasında değişen ölçülerdedir. Duvarlarından bazıları temel seviyesinde korunmuşken bazı duvarları ise 1.30 m. seviyesine kadar korunmuştur (Fig. 21). Yapı sekiz mekândan oluşmakta ve doğu cephesinde söveleri korunmuş olan iki giriş açıklığı bulunmaktadır. Giriş kapısının biri I1, I2, I3, I6 mekânlarına diğeri ise I4, I5 mekânlarına erişimi sağlamaktadır (Fig. 17). Yapının güneyinde bulunan I7 ve I8 odalarının giriş açıklıkları tespit edilememiştir ancak bu alana olasılıkla günümüze ulaşmayı başaramamış olan I8 odasının doğu duvarından giriş sağlanıyor olmalıdır. Yapının 1.00 m. genişliğindeki doğuya bakan ilk girişinden I2 adı verilen 13.70×2.05 m. ölçülerindeki koridor benzeri ince uzun bir mekâna ulaşılmaktadır. Doğu-batı uzantılı bu alanın kuzey ve güney duvarlarının orta kısmına yakın bölümlerinde 1.20 m. genişliğinde iki kapı açıklığı bulunmaktadır. Kuzey duvarındaki kapıdan I1 odasına, güney duvarında yer alan kapı açıklığından ise I3 odasına geçiş sağlanmaktadır. Yapının en kuzeyindeki odası olan I1 odası 13.70×4.75 m. ölçülerinde doğu-batı uzantılı dikdörtgen bir plan göstermektedir ve duvarları yer yer temel seviyesinden 1.00 m. seviyesine kadar korunmuştur. I2 koridorunun güney duvarında bulunan 1.20 m. genişliğindeki kapı açıklığından I3 odasına geçiş sağlanmakta ve I3 odası 8.35×3.65 m. ölçülerindedir. Duvarları yaklaşık 1.00 m. seviyesine kadar korunmuş olan odanın güney duvarında I2 koridorundan I3 odasına geçilen kapı açıklığının karşı hizasında, I3 odasının güney duvarında bulunan 1.00 m. genişliğindeki kapı açıklığından ise I6 odasına geçiş sağlanmaktadır. I6 odası 8.50×3.20 m. ölçülerindedir ve duvarları 1.20 m. seviyesine kadar korunmuştur. I yapı kompleksinin doğu cephesinde bulunan ikinci kapı açıklığından ise I4 odasına ve bu odadan da I5 odasına geçiş sağlanmaktadır. I4 odası 4.20×3.50 m. ölçülerindedir ve bu odanın güney duvarında bulunan 1.20 m. genişliğindeki kapı açıklığından 4.00×4.60 m. ölçülerindeki I5 odasına geçilmektedir. I4 ve I5 odaları her ne kadar ana yapı ile beraber planlanmış olsa da girişleri itibariyle ana yapıdan soyutlanmışlardır. Buna benzer özellikte yapının güneyinde bulunan I7 ve I8 odalarına da ana yapıdan giriş bulunmamakta olasılıkla doğu cephede üçüncü bir giriş ile I8 odasına girilmekteydi. I8 odasının doğu duvarı günümüze ulaşamamıştır ancak korunan bölümünün ölçüsü yaklaşık 7.00×3.20 m. dir. I8 odasının batısında 5.50×3.20 m. ölçülerinde ve I yapısının güneybatı köşesinde I7 odası bulunmaktadır. Bu yapının girişi duvarlarının yıkılmış olması ve dolgu nedeniyle tespit edilememektedir ancak olasılıkla I8 odasından giriş sağlanıyor olmalıdır. I yapısının neredeyse temel seviyesinde korunmuş olan duvarları ve odalarının zeminindeki yoğun dolgu nedeniyle işlevi tam anlaşılamamaktadır. Ancak I yapısının A yapısına benzer nitelikte doğu-batı yönlü dikdörtgen ve birbirine paralel odalar içermesi, kapı girişlerinin büyük oranda uzun yüzlerdeki duvarların orta bölümüne yakın olmaları ve benzer duvar işçilikleri içermesi hem çağdaş oldukları hem de benzer işlevde olduklarını düşündürmektedir.
1.4.3. O Yapı Kompleksi
Merkezi liman havzasının yaklaşık 40 metre batısında yer alan yapı kompleksi duvarları 1.00 m. seviyeye kadar korunmuş ve 4 odadan oluşmaktadır (Fig. 2). O yapısı dıştan dışa 13.50×12.00 m. ölçülerindedir ve alandaki diğer çok odalı yapılara oranla daha küçük bir yapıdadır. Yapının girişi doğu yönde1.50 m. genişliğinde ve uzun yüzün ortasındadır. Doğu yöndeki giriş açıklığından 8.90×4.10 m. ölçülerindeki O1 odasına ulaşılmaktadır. Kuzey-güney uzantılı ve dikdörtgen planlı O1 odasının batı uzun duvarı ortasında 1.40 m. genişliğindeki bir kapı açıklığı ile O1 odasının batısında yer alan O2 odasına geçilmektedir. O2 odası 8.90×6.00 m. ölçülerinde dikdörtgen bir plandadır ve O1 odası ile aynı doğrultudadır. O yapısının diğer iki odası olan O3 ve O4 odaları yapının güney bölümünde yer almaktadır ancak O1 ve O2 odaları ile bir kapı bağlantısı bulunmamaktadır. Girişinin ayrıca verildiği anlaşılan ancak kapı açıklığı tespit edilemeyen O3 odası 6.85×2.45 m. ölçülerindedir. Yapının son odası olan O4 odası ise kareye yakın planlıdır ve 2.90×2.50 m. ölçülerindedir. Odanın girişi güneyden verildiği anlaşılmakta ancak kapı açıklığının karşılığı olan duvar yıkılmış olduğu için açıklığın ölçüsü alınamamaktadır.
1.4.4. B, C, D, E, F, G, H, J, K, L, M, N Odaları
Tek odadan oluşan ya da temel seviyesinde dahi izleri ve diğer mekanlarla bağlantısı olup olmadığı tam olarak takip edilemeyen yapılardan (Fig. 2) ilki merkezi liman alanının kuzey kenarında liman havzası kenarında yer almaktadır (Fig. 17). B yapısı adı verilen ve 9.80×6.00 m. ölçülerindeki yapının duvarları temel seviyesinde izlenebilmektedir. Yapı iki bölmeden oluşmakta ve yapının ilk bölümü 6.00×4.60 m., ikinci bölümü 2.00×4.60 m. ölçülerindedir. Yapının güney bölümü halen sualtında bulunmakta ve kuzey bölümü eğimli ana kaya yamacına oturtulmuş olması nedeniyle deniz seviyesinin 0.40 m. üst kotundadır (Fig. 22). B yapısının 10 metre batısından başlayarak I yapı kompleksine doğru bir hat halinde doğu-batı yönünde sıralanmış C, D, E, F, G ve H adı verilen tek odalı yapılar bulunmaktadır (Fig. 17). Yukarıda yapı kompleksi olarak detaylı tanımlanan I yapısının batısında K ve J odaları, I yapısının güneydoğusunda ise L, M, N odaları tek odalı mekanlar olarak tanımlanmaktadır (Fig. 17, 23). Bunların dışında alanda temel seviyesinde bazı duvarlar da tespit edilebilmekte ancak bu duvarların nasıl bir mekan oluşturduğu ya da diğer yapılarla bağlantısı dolgu nedeniyle anlaşılamamaktadır. Liman havzasının kuzeybatı bölümünde B yapısının batısında konumlanan yapılardan ilki C odasıdır.
C odasının ölçüleri yaklaşık 11.00×9.10 m.’dir ve kuzey bölümünde günümüz yürüme zemini seviyesinde korunmuş olan temel izlerinin aksine güney bölümündeki duvar temelleri güçlükle seçilebilmektedir. C odası ile benzer nitelikte temel duvarları güçlükle seçilebilen D, E ve F odalarının ölçüleri ise D: 9.30×4.40, E: 4.30×5.15, F: 9.50×5.70 m.’dir. C, D, E, F odalarının giriş açıklıkları ve birbirleri ile bağlantısı olup olmadığı anlaşılamamaktadır ancak odaların bir arada belirli bir dizin içinde olmaları ve birbiri ile ortak duvarları kullanmaları bu odaların bir yapı kompleksinin bölümleri olduğuna işaret etmektedir. Bu odaların batısında yer alan ve nispeten daha iyi korunmuş G ve H odaları bulunmaktadır. 8.70×7.10 m. ölçülerindeki G odasının duvarları yer yer 1.00 m. seviyesine kadar korunmuştur ve odanın kuzey duvarı ortasında 0.90 m. genişliğinde bir kapı açıklığı bulunmaktadır. G odasının batısında ve G odası ile ortak bir duvarı bulunan H odası bulunmaktadır. H odası 8.70×4.65 m. ölçülerindedir ve G yapısında olduğu gibi 1.00 m. genişliğindeki girişi kuzey yöndedir. G ve H odalarının birlikte planlanarak inşa edildiği anlaşılmakta ancak işlevlerine yönelik bir bulgu elde edilememektedir. I yapı kompleksinin batısında J odası ve J odasına girişi sağlayan kapının açıldığı ve batı bölümü günümüze ulaşamamış olan K odası bulunmaktadır (Fig. 2). J odası 16.80×5.70 m. ölçülerinde kuzey-güney doğrultulu dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Duvarları yaklaşık 1.00 m. seviyesine kadar korunmuş olan yapının batıya bakan uzun duvarının orta bölümünde K odasına açılan 1.90 m. genişliğinde bir kapı açıklığı bulunmaktadır. J odasının batısında bulunan K odasının korunmuş bölümünün ölçüsü 16.80x15x90 m.’dir ve J odasına bu odadan ulaşılmaktadır. Bu iki odanın birbiri ile olan bağı kuşkusuz aynı yapıya ait iki oda olduğunun göstergesidir ancak yapının batı bölümüne ilişkin bir duvar kalıntısı yüzeyde görülemediği için planı, kaç odalı olduğu ve işlevi noktasındaki veriler yetersiz kalmaktadır. J ve K odalarının güneyinde yan yana sıralanmış halde L, M, N odaları bulunmaktadır ve L odasının kuzey duvarı J ve K odaları ile ortaktır. Girişi tespit edilemeyen L odası 13.00×6.00 m. ölçülerindedir ve doğu-batı uzantılı dikdörtgen bir plana sahiptir. L odasına paralel ve L odasının güneyinde bulunan M odası 13.00×2.60 m. ölçülerinde dikdörtgen planlıdır ve duvarları 1.00 m. seviyesine kadar korunmuştur. Odanın 0.60 m. genişliğindeki girişi alanda bulunan benzer planlı odaların aksine batıdaki kısa kenar duvarı ortasında bulunmaktadır. M odasının güneyinde ve M odası ile ortak duvarı bulunan N odasının ölçüleri ise 13.00×4.90 m.’dir. Girişi tespit edilemeyen N odasının da G ve H odalarında olduğu gibi birlikte planlandıkları anlaşılmakta ancak birbirine geçiş bulunamadığı için aynı yapının odaları olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Diğer yandan alanın planına bakıldığında J, K, L, M, N odalarının büyük bir yapı kompleksinin bölümleri olabileceği değerlendirilmekte ancak bu alanda bir kazı çalışması yapılmadan kesin bir yargıya varılamamaktadır (Fig. 2).
2. Güney Liman Alanı
Oldukça korunaklı bir demirleme alanı olan Güney Liman, kent akropolünün yer aldığı yarım adanın güneybatısındaki körfezin doğu kısmında bulunmaktadır (Fig. 1). Güneyden esen rüzgârlara yönelik olarak ise kentin batı bölümünde ana karadan başlayarak denizin doldurulması ile doğu-batı uzantılı ve yaklaşık 200 m. uzunluğunda 50 m. genişliğinde yapay bir mendirek inşa edilmiştir. Önceki yıllarda başlatılan tespit çalışmalarına bu yılda devam edilmiş, yapay olarak oluşturulan mendireğin çevresi taranmıştır. Mendireğin inşasında sualtında kalan bölüm değişik boyutlarda moloz ile doldurulmuş ve yapılan dalışlar ile bu dolgunun içerisinde çeşitli eserler tespit edilmiştir (Fig. 24).
Güney liman mendireğinde yapılan sualtı araştırmalarında form vermeyen çeşitli kap ve pişmiş toprak seramik ve amphora parçalarının yanında bir adet LR1-C tipi, ağız, boyun ve tek kulpu korunmuş amphora parçası, bir tanesi sağlam durumda olan AE 5-6 amphora parçaları ile tekil olarak sağlam durumda ancak sedimentten dolayı ağız ve kulpları tam olarak görülemeyen ancak gövde formu itibarı ile AE 3 tipi amphora olduğu düşünülen bir form tespit edilmiştir. Bunun dışında mendireğin gövdesinin en güney ucunun 16 m. derinlikte bulunduğu ve çeşitli boyutlardaki yığma moloz taşlarla oluşturulduğu tespit edilmektedir (Fig. 25). Güney limana bakan Hadrian Takı’nın önündeki liman havzasının kıyıya yakın alanında olasılıkla kıyıdan sürüklenmiş çeşitli tip ve büyüklükte pişmiş toprak seramik parçaları gözlenmiştir. Son olarak çapa olduğu düşünülen ancak aşırı kekamoz takabasından dolayı formu ve biçimi anlaşılamayan bir form da tespitlerimiz arasındadır.
2.1. LR 1C Tipi Amphora
Çok sayıda farklı isimle bilinen[7] LR 1 amphoraları yoğun olarak Kilikia Bölgesi’nin kıyı şeridinde ve Kıbrıs’ta üretildikleri belirlenmiş ancak son araştırmalarda Kilikia dışında da birçok merkezde farklı tarihlerde üretildikleri ileri sürülmektedir[8]. İ.S. 5. yüzyılda Doğu Akdeniz ürünlerine olan yüksek talebin göstergesi olabilecek sayıda tüm Akdeniz’de karşılaşılan LR 1 amphoraları[9] tipolojik olarak LR 1A, 1B ve 1C olarak üç alt gruba ayrılmaktadır[10] ve İ.S. 5. yüzyıldan İ.S. 7. yüzyıl sonuna kadar üretilmişlerdir[11]. LR1 amphoraları, dışa taşkın yuvarlatılmış ağız kenarına, dudağın hemen altından başlayan ve omuzda gövdeyle birleşen oval kesitli yivli kulplara sahiptir. Gövdenin en geniş yeri omuzdadır ve ovoid gövde yapısına sahiptir, küçük bir çıkıntıya sahip dip yapısı sivrilerek sona ermekte ve kulpların altından kaideye kadar dış yüzeyde sık yivler bulunmaktadır. LR amphoralarının üçüncü alt grup olan LR 1C amphoraları ise diğer formlara oldukça yakın form özellikleri göstermekte ancak yaklaşık 40 cm. olan boyu ile daha küçük boydaki bir versiyonu olarak görülmektedir.
LR 1 amphoralarının erken örnekleri İ.S. 5. yüzyılın ilk yıllarına tarihlendirilmekte ve İ.S. 5. yüzyıl sonu ile İ.S. 7. yüzyıl arasında deniz ticaretinde yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir[12]. Taşucu[13], Silifke Müzesi[14] ve çeşitli merkezlerde ele geçen LR 1C amphorası ise İ.S. 7. yüzyıla tarihlendirilmekte ve benzerleri tüm Ege ve Akdeniz’deki merkezlerde dağılım göstermektedir[15]. Güney liman alanında bulunan LR 1C amphorası için ise İ.S. 7. yüzyıl tarihleri önerilmektedir (Fig. 26).
2.2. AE 5-6 Amphorası
Mısır’da amphora üretiminin İ.Ö. 8. yüzyıldan İ.S. 10. yüzyıla kadar farklı form ve kil özellikleriyle kesintisiz olarak gerçekleştirildiği tespit edilmiştir[16]. Mısır’da ve Nil Deltası’nda üretilen AE 5-6 amphoraları, başta Doğu Akdeniz’deki merkezler olmak üzere geniş bir coğrafi alana yayıldıkları ve şarap taşıdıkları saptanmıştır[17]. AE 5-6 formu, ucu yuvarlatılmış yüksek ağız kenarı, gövdeye doğru genişleyen konik formlu omuzları, omuzun üzerinde oval kesitli dikey kulplar ve üzerinde ince yivler bulunan torba formlu gövdeye sahiptir (Fig. 2.33, 5.33). AE 5-6 tipi amphora ile aynı tip amphoralara ait parçalar Phaselis Güney Limanı mendireğinin güney ucunda 12 ile 16 metre arasında değişen derinliklerde tespit edilmiştir. Benzer örnekleri, Anamur[18], Silifke[19], Taşucu[20], Marmaris[21], Bodrum[22] Müzeleri’nde, İskenderiye kazılarında[23], Atina Agorası’nda[24] ele geçmiştir. Taşucu ve Silifke Müzesi’ndeki örnekler İ.S. 7. yüzyıla tarihlendirilmiş[25], diğer örnekler ise İ.S. 5.-7. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir[26]. Güney Limanı mendireğinin güney ucunda bulunan form içinde gövde formu itibariyle benzer örneklere göre[27] İ.S. 6. yüzyıla tarihlenebileceği öngörülmektedir (Fig. 27).
2.3. Tripolitiana Tip I Amphorası
Üç alt tipi bulunan Tripolitiana amphoralarının ilk grubunu oluşturan bu form Ostia LXIV, Bengazi ERA 11a olarak da bilinmektedir[28]. Dışa çekik, üçgen profilli ve bant formunda ağız kenarına, kısa silindirik bir boyuna, boyun üst bölümü ile omuzun üst bölümü arasında yuvarlak kesitli kısa kulplara, ovoidal, kaideye doğru daralan gövdeye ve içi dolu kısa sivri bir kaideye sahip oldukları bilinmektedir. Tripolitiana bölgesinde gerçekleştirilen kazı ve araştırmalarında bu tip amphoraların üretildiği fırınlar ortaya çıkarılmıştır. Tripolitiana başta olmak üzere Tunus ve İtalya Yarımadası dışında Batı Akdeniz’deki tüketim merkezlerine yoğun olarak ulaştırılan Tripolitiana Amphoralarının Doğu Akdeniz’de bulunan tüketim merkezlerinde oldukça az oranda ele geçtikleri bilinmektedir. Zeytinyağı taşıdığı bilinen bu form Ostia ve Pompei’deki kontekslerde İ.S. 1. yüzyıldan İ.S. 4. yüzyıla kadar ihraç edildiğini göstermektedir[29]. Diğer yandan Berenike kazılarında ele geçen örnekler ise İ.S. 1. yüzyıldan İ.S. 3. yüzyıla kadar kullanımda kaldığını göstermektedir[30]. Phaselis Güney Liman alanında bulunan Tripolitiana Tip I amphorasıda İ.S. 1. yüzyıl ile İ.S. 4. yüzyıl arasındaki bir tarihe verilebileceği önerilmektedir (Fig. 28).
Araştırmacı
Dr. Erdoğan Aslan
Selçuk Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Dipnotlar
[1] Aslan 2014, 139, dn. 41.
[2] Knoblauch 1969, 104-116; 1972, 50-85; Blackman 1973, 360; 1982, 371; 2008, 654; Bjorn 2011, 15 vd.
[3] Genel terminolojide Moorig Stone (halka biçimli bağlama yeri) ve Bollard (İskele babası biçiminde bağlama yeri) denen ve gemilerin iskeleye yanaştıktan sonra halatlarını bağladıkları taş ya da metal düzenlemelerden halka ya da delik biçiminde olanlara “palamar bağlama halkası”, monolit biçimde mantar ya da sütun şeklinde olanlarysa “palamar bağlama babası” denilmektedir. Bk. Testaguzza 1964, 173; Blackman 1973, 355; 1982, 203; Williams 1976, 73; Theodoulou – Memos 2007, 253.
[4] Mengarelli 1900, 637-638 fig. 2; Gerkan 1959, 142 fig. 1; Testaguzza 1970, 171; Shaw 1972 fig. 21; Williams 1976, 75 fig. 3; Blackman 1982 fig. 2; Casson 2002, 121; Hadjidaki – Stefanakis 2004, 118; Teodoulou – Memos 2007, 257 fig. 4; Doksanaltı – Aslan 2013, 234 fig.7; Aslan 2011, 48 lev. 26. 2.
[5] Bayburtluoğlu 1983, 183 vd.
[6] Shaw 1972, 91; Blackman 1982, 204; 2008, 653; Casson 2002, 143.
[7] Bilinen diğer isimleri için bk.: Şenol 2000, 196; Şenol 2003, 82.
[8] Üretim yerleri Batı Anadolu, Rhodos, İçmeler, Kilikia, Tarsus, Magarsos, Aigai, Antiocheia, Seleukeia için bkz.: Empereur – Picon 1989, 237-239, fig.18; Alkaç 2012, 325 vd.; Alkaç 2013, 114; Tekocak-Zoroğlu 2013, dn.44; Paphos için bkz.: Michaelides 1996, 149; Elaiussa Sebaste için bkz.:Ferrazzoli – Ricci 2007, 690 ; Ferrazzoli – Ricci 2009, 33 vd; Soli için bkz.: Autret – Yağcı – Rauh 2010, 203 vd.; Manning et al.2000, 255; Amathous ve Kourion için bkz.: Jacobsen 2004, 145.
[9] Şenol 2009, 147; Tekocak-Zoroğlu 2013, 118.
[10] Şenol 2003, 82 vd.
[11] Tekocak-Zoroğlu 2013, 121.
[12] Riley 1981, 120 ; Şenol 2000, 201.
[13] Şenol 2009, 244-247.
[14] Alkaç 2013, 115, “LR 1 C amphorasının benzer örnekleri, Elaiussa Sebaste kazılarında M.S. VII. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir.”
[15] Peocock- Williams 1986, 185;Şenol 2000, 199; Şenol 2003, 81; Şenol 2009, 145; Alkaç 2013, 114.
[16] Şenol 2000, 255; Alkaç 2013, 116.
[17] Alkaç 2013, 117.
[18] Zoroğlu et al. 2009, 41, Res.8.60.
[19] Alkaç 2013,116.
[20] Zoroğlu et al. 2009, 36.
[21] Şenol 2003, 123.
[22] Alpözen et al. 1995, 65.
[23] Şenol 2000, 255.
[24] Robinson 1959, 106.
[25] Alkaç 2013, 117.
[26] Riley 1979, 191.
[27] Riley 1979, 191.
[28] Şenol 2000, 213.
[29] Panella 1977, 143.
[30] Riley 1979, 166 vd.
KAYNAKLAR
Alkaç 2012 E. Alkaç, “Korykos (Kilikia) Yüzey Araştırmalarında Bulunan LR 1 Amphoraları”. OLBA 20, 323-344.
Alkaç 2013 E. Alkaç, “Silifke Müzesinden Doğu Akdeniz Üretimi Amphoralar” Cedrus I, , 107.124.
Alpözen et al. 1995 T.O. Alpözen, A. H. Özdaş, B. Berkaya, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Ticari Amphoraları, Ankara.
Aslan 2011 E. Aslan, Kekova Bölgesi Limanları. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi. Konya 2011.
Aslan 2014 E. Aslan, “Bithynia Bölgesi Kalpe Limanı (Port of Kalpe in the Bithynian Region)”. OLBA XXII (2014) 129-154.
Autret – Yağcı – Rauh 2010 C. Autret – R. Yağcı – N. Rauh, “Soli/Pompeipolis’te LRA 1 Amphora Fırın Alanı”, ANMED 8, 203-207.
Bayburtluoğlu 1983 C. Bayburtluoğlu, “1982 Phaselis Kazısı Raporu”. KST V (1983) 181-189.
Bjorn 2011 L. Bjorn, The Ancient Harbours of the Piraeus. Volume I. 1: The Zea Shipsheds and Slipways – Architecture and Topography. Athens 2011.
Blackman 1973 D.J. Blackman, “The Harbours of Phaselis”. IJNA 2/2 (1973) 355-364.
Blackmann 1982 D. J. Blackman, “Ancient Harbours in the Mediterranean”. IJNA 11/3 (1982) 185-221.
Blackmann 2008 D. J. Blackman, “Sea Transport, Part 2: Harbors”. Ed. J. P. Oleson, The Oxford Handbook Engineering and Technology in The Calassical World. Oxford (2008) 638-670.
Casson 2002 L. Casson, Antik Çağda Denizcilik ve Gemiler. Çev.: G. Ergin. İstanbul 2002.
Doksanaltı – Aslan 2013 E. M. Doksanaltı – E. Aslan, “Karadeniz’de Antik Bir Ada Yerleşimi: Aretias-Khalkeritis Adası”. Ed. B. Söğüt, Stratonikeia’dan Lagina’ya – Ahmet Adil Tırpan Armağanı – From Stratonikeia to Lagina – Festschrift in Honour of Ahmet Adil Tırpan. İstanbul (2013) 219-240.
Empereur – Picon 1989 J. Y. Empereur, – M. Picon, , “Les régions de production d’amphores impériales en Méditerranée Orientale”, Anfore Romane e Storia Economica: Un Decenio Di Richerce, Collection De L’Ecole Française De Rome, 114, 223-248.
Ferrazzoli – Ricci 2007 A. F. Ferrazzoli, – M. Ricci, , “Elaiussa Sebaste: Produzioni e consumi di una città della Cilicia tra V e VII secolo”, Late Roman Coarse Wares, Cookong, Wares and Amphorae in the Mediterranean 2, (Eds. M. Bonifay-J. C. Treglia), BAR International Series 1662 (I), 671-688.
Ferrazzoli – Ricci 2009 A. F. Ferrazzoli, – M. Ricci, , “Cilician Ceramic Production From Roman to Byzantine Age. New Data From Elaiussa Sebaste”, OLBA 17, 33-44.
Gerkan 1959 A. von Gerkan, Von Antike Architektur und Topographie: Gesammelte Aufsätze. Ed. E. Boehringer, Stuttgart 1959.
Hadjidaki – Stefanakis 2004 E. Hadjidaki – M. Stefanakis, “Secrets of Phalasarna. Critiko Panorama”. Minoa Editions (2004) 101-135.
Jacobsen 2004 K. W. Jacobsen, “Reginol Distribution of Transport Amphorae in Cyprus in the Late roman Period”, J. Eiring – J. Lund (edt), Transport Amphorae and Trade in the Eastern Mediterranean Acts of the International Colloqium at the Danish Institute at Athens, Monographs of the Danish Institute at Athens, Vol. 5, 143-148.
Knoblauch 1969 P. Knoblauch, “Neuere Untersuchungen an den Häfen von Ägina”. BJb 169 (1969) 104-116.
Knoblauch 1972 P. Knoblauch, “Die Hafenanlagen der Stadt Ägina”. Adelt 27A (1972) 50-85.
Manning et al. 2000 S. W. Manning – S. I. Monks – D. A. Sewell – S. Demesticha, “Late Roman Type 1A Amphora Production at the Late Roman Site of Zygi-Petrini, Cyprus”, Report Department Antiquities Cyprus, 233-256.
Mengarelli 1900 R. Mengarelli, “Terracina. Pietro di ormeggio, scolpita, rinvenuta presso il molo dell’antico porto”. Notizie degli Scavi di Antichita (1900) 635-638.
Michaelides 1996 D. Michaelides, “The Development of the Cypriote Economy from the Prehistoric Period to the Present Day”, V. Karageorghis – D. Michaelides (edt), The Economy of CyprusduringtheHellenisticand Roman Periods, 139-152.
Peocock- Williams 1986 D. P. S. Peacock, D. F. Williams, Amphorae and the Roman Economy: An Introductory Guard. London.
Riley 1979 J.A. Riley, The coarse pottery from Berenice. (Ed.: J.A. Lloyd) Excavations at Sidi Khrebish, Benghazi (Berenice), Vol. II, Tripoli, 91-497.
Riley 1980 J. A. Riley, “New light on relations between the eastern Mediterranean and Carthage in the Vandal and Byzantine periods: the evidence from the University of Michigan excavations”, In Actes Colloque sur la Céramique Antique, Carthage, 111-122.
Riley 1981 J. A. RILEY, “The Pottery from the Cisterns 1977.1, 1977.2 and 1977.3.” , Excavations at Carthage 1977, Vol.II, Michigan, 85-124.
Robinson 1959 H.S. Robinson, Pottery of the Roman Period: Chronology, The Athenian Agora. Vol. V, Princeton.
Panella 1977 C. Panella, “Anfore Tripolitane a Pompei”, L’instrumentum domesticum di Ercolano e Pompei nella prima età imperiale (1977): 135-149.
Shaw 1972 W. J. Shaw, “Grek and Roman Harbours Works”. Ed. G. F. Bass, A History of Seafaring Based on Underwater Archaeology. London (1972) 87-102.
Şenol 2000 A. K. Şenol, İskenderiye Kazılarında Ele Geçen Amphoralar Işığında Kentin Roma Dönemi Şarap, Zeytinyağı, Salamura Balık ve Sosyal Ticareti, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi), İzmir.
Şenol 2003 A. K. Şenol, Marmaris Müzesi Ticari Amphoraları, Ankara.
Şenol 2009 A. K. Şenol, “AETAM’da Bulunan Amphoraların Tipolojisi”. Ed. A. K. Şenol, AETAM’da (Arslan Eyce Taşucu Amphora Müzesi) Bulunan Ticari Amphoralar ve Akdeniz’de Ticaretin İzleri. Mersin, 100-319.
Tekocak-Zoroğlu 2013 M. Tekocak, L. Zoroğlu, “Kelenderis’te Bulunan Bir Grup Roma Dönemi Ticari Amphorası ve Düşündürdükleri”, OLBA 21, 109-140.
Testaguzza 1964 O. Testaguzza, “The Port of Rome” Archaeology 17/3 (1964) 173-179.
Testaguzza 1970 O. Testaguzza, Portus: illustrazione dei Porti di Claudio e Traiano e della città di Porto a Fiumicino. Julia 1970.
Teodoulou – Memos 2007 T. Theodoulou – C. Memos, “A Voyage to Ancient Greek Harbours on Board Limenoscope”. Water Science & Technology: Water Supply 7/1 (2007) 253-260.
Williams 1976 P. F. C. Williams, “Roman Harbours”. IJNA 5/1 (1976) 73-79.
Zoroğlu et al. 2009 L. Zoroğlu, M. Dillon, D. Yakınlar – N. Rauh, “Anamur Arkeoloji Müzesi’ndeki amphora Araştırmaların Raporu”, AST 26, 2, 33-50.
Phaselis Sualtı Florası – Yosun – Çalışmaları Raporu
Pahselis bölgesinde dağılım gösteren makroalg ve çayırların dağılımını tespit etmek amacıyla, 1 Temmuz – 30 Eylül 2015 tarihleri arasında Faselis (Şekil 1) mevkiinde toplam 4 istasyonda 14 örnekleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Tablo 1). Örnekleme istasyonlarına tekne ile ulaşılmıştır. Örnekleme çalışmaları 0-15 m derinlikler arasında SCUBA dalışlar ile dip taraması şeklinde yapılmıştır. Örnekleme esnasında makroalg ve çayırların sualtı fotoğrafları ve örnekleme alanının sualtı ve kara video görüntüleri çekilmiştir. Kuadrat (20×20 cm) ve foto-kuadrat yöntemi uygulanmıştır. Materyalin örneklenmesi gerekli sayımlar ve notlar alındıktan sonra gerçekleştirilmiştir. Tayin, tanım ve ölçümleri daha sonra laboratuarda yapılmak üzere, toplanan materyaller deniz suyu ile hazırlanmış %4-6’lık nötralize formaldehit çözeltsinde kavanozlarda tespit edilmiş ve etiketlenmiştir. Materyallerin tanımlama çalışmaları Olympus marka SZX16 model stereo zoom ve BX51 model binoküler ışık mikroskopları ile gerçekleştirilmiştir.
İstasyon No | İstasyon İsmi | Derinlik | Koordinatlar |
1 | Fasilis 1 | 15 m | N36 30.777 E30 32.666 |
2 | Fasılıs 2 | 15 m | N36 30.927 E30 32.774 |
3 | Fasilis 3 | 15 m | N36 31.040 E30 32.875 |
4 | Fasilis 3 | 10 m | N36 31.250 E30 32.000 |
5 | Fasilis 3 | 5 m | N36 31.292 E30 32.774 |
6 | Fasilis 4 | 15 m | N36 31.178 E30 33.000 |
7 | Fasılis 4 | 5 m | N36 31.323 E30 32.867 |
Tablo 1. Makroflora örnekleme istasyonlarının derinlik ve koordinat verileri.
Bu araştırmalar neticesinde örtücülük değerine sahip kırmızı alglerden (Rhodophyta) 5, kahverengi alglerden (Heterokontophyta) 5, yeşil alglerden (Chlorophyta) 6 ve deniz çayırlarından (Tracheophyta) 2 olmak üzere, toplam 18 takson tür ve tür altı düzeyde tespit edilmiştir. Tespit edilen türlerin istasyonlara göre dağılımı Ek 1 de verilmiştir.
Bölgede dip yapısı kumluktur. Dipte yoğun bir şekilde sedimen birikimi mevcuttur ve hatta öyleki yer yer siyah renkli çamurşalma ve Cyanobacteria kolonileriyle kaplı alanlar gözlenmiştir (Şekil 3 a,b). Her iki bölgede de örtücülük değeri %1 i geçmeyecek derece düşük bir dağılım alanı gösteren deniz çiçekli bitkilerinden Cymodocea nodosa (Ucria) Ascherson 1870 ve Halophila stipulacea (Forsskål) Ascherson in Anon. 1867 dağılım göstermektedir. C. nodosa bireyleri tek sürgün olarak dağılım göstermektedir ve % 80 – 90 oranında bu tek sürgünlerin çimlenmiş bir tohumdan türedikleri tespit edilmiştir (Şekil 3 c,d) ve H. stipulacea üyelerinin çok ince ve çok küçük yapraklardan oluşan zayıf sürgünler verdiği gözlenmiştir (Şekil 3 e,f).
Bölgede deniz çayırlarına nazaran daha fazla dağılım alanına sahip Caulerpa prolifera (Forsskål) J.V.Lamouroux 1809, Penicillus capitatus Lamarck 1813 yoğun bir şekilde dağılım göstermektedir. Bunlar yer yer adacık oluşturacak şekilde yoğun gelişim göstermektedirler. Ancak yine de örtücülük düzeyleri %3-4 e bile ulaşamamaktadır (Şekil 4a, b, c). Yine bu türlerin arasında ve daha az örtücülüğe sahip Caulerpa racemosa var. [lamourouxii] f. requienii (Montagne) Weber-van Bosse 1913 ve Caulerpa taxifolia var. distichophylla (Sonder) Verlaque, Huisman & Procaccini in Jongma et al. 2013 türleri dağılım göstermektedir (Şekil 4 e, f ).
Deniz çayırı ve makroalglerin dağılımları söz konusu olduğunda maalesef örtücülük değerlerinin çok düşük olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle özellikle tekne çapalarının makroflora üzerine etkisini değerlendirmenin pek mümkün olamayacağı öngörülmüştür. Çünkü dip çok büyük oranda çölleşmiştir (Şekil 5a,b). Ancak bunun yanında C. nodosa bireylerinin tohum ile yeniden yatak kurmaya yönelik üreme durumlarının gözlenmesi umut verici niteliktedir. Bu nedenle 2016 yılı bahar, yaz ve sonbahar mevsimleri süresince aylık örneklemeler yapılarak çiçeklenme durumları takip edilmesi planlanmaktadır. Eğer yeniden oluşum söz konusu olduğu tespit edilirse bölgenin sualtı canlılarının korunmasına yönelik ciddi önlemlerin alınması söz konusu olabilecektir.
Araştırmacı
Yrd. Doç. Dr. Emine Şükran OKUDAN
Phaselis Sualtı Faunası Çalışmaları Kapsamında Sualtı Korunum Durumu Raporu
Phaselis Güney Limanı bölgesine 6 ve 15 Eylül 2015 tarihlerinde Scuba dalışı yapılarak yüzey taraması yapılmıştır. Scuba dalışları bady sistemi ile gerçekleştirilmiş ve her dalışlarda 15 lt ve 200 bar havayla doldurulmuş iki adet çelik tüp ve dalış ekipmanı kullanılmıştır. Sualtı yüzey araştırmaları esnasında bazı bulguların fotoğraf çekimleri Canon Power Shot G12 dijital kamera ve WP-DC34 Hausing ile yapılmıştır.
Araştırmamız; A- liman içi ve B- Liman dışı, olarak iki bölgede yapılmıştır.
A- Liman İçi Araştırmaları
Bu bölge gezi ve tur tekneleri trafiğinin çok yoğun olduğu bir bölgeyi oluşturmaktadır. Araştırmalarımız sırasında da Güney Limanı bölgesinde çok yoğun bir gezi ve tur tekneleri trafiği görülmüştür. Güney Limanı (güney koyu) bölgesine (Şekil1, 2) yaptığımız scuba dalışları sırasında bu bölgede kırılmış ve parçalanmış pişmiş toprak malzemeden yapılmış seramik yığınları, kesme taşlar, cam kırıklarına rastlanılmıştır. Yine tekne yoğunluğuna bağlı olarak dibe bırakılan uzun zincirler, bu zincirlere bağlanmış çapalar ve bu çapaların deniz tabanında açtıkları izlere rastlanılmıştır. Yoğun olarak atılan çapa ve zincirlerin deniz tabanına verdikleri etkiler aşağıdakilerdir.
1- Arkeolojik Doku Üzerine Olan Etkiler
Bilindiği üzere Phaselis, hem denizden hem de karadan turistlerin en çok ziyaret ettiği antik kentlerden biridir. Turizmin yoğun olduğu dönemlerde Güney Limanı bölgesinde çok yoğun bir tekne trafiği yaşanmaktadır. Bu yoğunluk sırasında güney limanına uğrayan bütün tekneler uzun zincirlere bağlı bulunan çapalarını denize bırakarak teknelerini sabitlemektedirler. Böylece hem turistlere yüzme şansı, hem karaya çıkarak Phaselisi antik kentini gezmelerine fırsat sağlamaktadır. Güney Limanı bölgesine giren bütün tekneler hareket halindeyken çapa ve zincirlerini bırakmaktadır. Yine tekneler bu zincir ve çapalarını hareket halinde almaya çalışmaktadır. Bu hareketlilik deniz tabanının sürülmesi ve ezilmesine neden olmaktadır. Süreç içerisinde bu şekilde tarihi dokuya çok büyük zarar verilmiş ve halen de verilmektedir(Şekil 3-4-5-6-7). Ayrıca rüzgarın etkisiyle yer değiştiren teknelerin uzun ve ağır olan zincirleri geniş bir alanda bulunan tarihi dokunun ezilmesi ve sürüklenme sebebiyle de yerlerinin değişmesine neden olmaktadır.
Araştırmalarımız esnasında güney limanı bölgesinin bentik bölgesinin bu şekilde çapa ve zincirlerin ezdiği ve kırdığı pişirilmiş toprak antik kalıntı yığınları tespit edilmiştir.
2- Fauna ve Flora Üzerine Olan Etkiler
Deniz tabanına atılan çapalar sadece tarihi dokuya zarar vermekle kalmayıp denizel fauna ve floraya da büyük zarar vermektedir. Denizel flora birçok deniz canlısının barındığı, beslendiği, düşmanlarından kaçıp gizlendiği, yumurtlama ve yavrulama alanlarını oluşturmaktadır. Ayrıca denizel flora ekosisteme oksijen sağlamanın yanı sıra denizel kirliliğini besin olarak değerlendirerek biyolojik anlamda denizleri temizler ve deniz içi erozyonu önler. Denizel flora bir anlamda deniz ortamlarında Amazon ormanları görevini üstlenir. Turizm teknelerinin hareket halinde çapa atmaları ve yine hareket halinde iken çapalarını çekmeleri nedeniyle deniz tabanının sürülmesine ve bu ortamda bulunan bitki örtüsünde telafisi mümkün olmayan hasarlar verilmektedir (Şekil 8-9-10-11). Bu şekilde birçok deniz bitkisini kökünden kopararak bölgede oluşan deniz çayırlarının yok olmasına sebep olmaktadır. Deniz bitkilerinin o bölgede yok olması çölleşmeye, dolayısıyla faunanın da bozulmasına neden olmaktadır. Oysa denizel ekosistem bir bütün ve bir birine bağlı sistemlerdir. Bu sistemin içinde herhangi bir küçük alt sistemin zarar görmesi zamanla diğer sistemlerin ve daha sonra ise ne yazık ki tamamıyla denizel ekosistemin çökmesiyle sonuçlanabilir.
Antalya koylarında bulunan deniz çayırlarına sadece çapa ve zincirler zarar vermemektedir. Kalan çayırlar da yeşil kaplumbağa olarak bilinen Chelonia mydas’ ın ağır baskısı altındadır. Son zamanlarda bu türün populasyonu Antalya koylarında oldukça artmış ve denizel çayırlara çok büyük hasarlar vermektedirler.
Çapa ve zincirler sadece deniz çayırlarına vermemektedir. Bentikte bulunan ve nesli tehlike altında olan Pinna sp. ve sünger, poliket, deniztavşanları, deniz yıldızları, deniz kestaneleri, deniz hıyarları vb. canlılara da büyük zararlar vermektedir. Diğer bir anlamda denizel ortamın tam anlamıyla çölleşmesine neden olunmaktadır. Oysa bu bölgede yaşayan bir ekosistemin varlığı hem turizmi güzelleştirecek hem de sürdürülebilirliği sağlayacaktır.
B- Liman Dışı Araştırmaları
Araştırma ekibimiz Güney Limanı dışında da araştırma yapmıştır. Güney limanı tarihi mendirek boyunca güneye doğru gidilmiş mendireğin bitiminden sonra doğuya doğru kayalık ile kumsalın birleştiği nokta boyunca ilerlenmiştir. Bu hat üzerinde sürekli olarak zig zaglar çizilerek bu alanın tamamında yüzey taraması yapılmıştı. Taranan hat boyunca kayalık alanın sırtlarına doğru küp şeklinde bütünlüğünü kısmen korumuş büyük anforalara rastlanılmıştır. Yine pişmiş topraktan imal edilmiş kare benzeri yapılarla (Şekil 14) karşılaşılmıştır. Kumsal ile kayalık alanın birleştiği noktada ise kayalarla bütünleşmiş büyük bir amfora (Şekil 15) tespit edilmiştir.
Araştırmalarımız esnasında birkaç noktada antik dönemlere ait muhtemelen su isale hattında kullanıldığı düşünülen (Şekil 16-17) borulara (büz) rastlanılmıştır.
Sonuç olarak;
Phaselis antik kenti büyük liman bölgesinde çok yoğun bir deniz trafiği ve buna bağlı olarak çapalama ve zincir baskısı bulunmaktadır. Araştırmalarımız sırasında özellikle liman içerisinde antik döneme ait çok yoğun kalıntılara rastlanılmıştır. Ancak atılan çapa ve zincirlerin bu kalıntılara zarar verdiği ve halen sediment içerisinde bulunan kalıntıların da bundan zarar gördüğü tespit edilmiştir. Güney limanında deniz trafiğinin daha yoğun olması nedeniyle öncelikli olarak bu bölgede acilen gerekli tedbirlerin alınarak tonozlama sistemine geçilmesi ve gelecek nesillere söz konusu mirasın aynen aktarılması gerekmektedir.
Araştırmacı
Doç. Dr. Mehmet Gökoğlu
Akdeniz Üniversitesi
Su Ürünleri Fakültesi