Phaselis Akropolis, Doğu Roma Çalışmaları Raporu
Phaselis Antik Kenti Doğu Roma araştırmaları çerçevesinde, kentin akropol olarak adlandırılan biriminde çalışmaya başlanmıştır. 2015 yılı sezonunda Akropolde yapılacak olan çalışmaların birincil hedefi, kentin bu biriminde bulunan yapı stokunun belirlenmesi ve bitki örtüsünün elverdiği oranda kentin planının anlaşılır kılınabilmesi amacıyla dini mimari örneklerinin tespit edilmsidir . Bu amaçla 7 – 08 – 2015 tarihinden itibaren sayısal topografik kent planında oluşturulan sektörlere sadık kalınarak tespitler yapılmaya başlamıştır. Yapılan çalışmalar sırasında Bakanlık yönergesi gereği WGS84 koordinat sistemi kullanılmıştır. Phaselis Antik Kenti’ne ait sayısal topoğrafik kent planı ise ITRF96 koordinat sistemine göre düzenlenmiştir. Bu nedenle belirlenen buluntuların sayısal harita üzerinde görülen sektörlere doğru yerleştirilebilmesi için WGS84 koordinat sistemine göre alınan koordinatlarının ITRF 96 koordinat sistemi değerlerine dönüştürülmesi işi de ekibimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma için Professional Mobile Topographer StgrDev programı kullanılmıştır.
Sütunlu Yapı ve önündeki Meydan Düzenlemesi restitüsyon planı2014 araştırma sezonunda tespit edilen ve akropolün güneybatısında H – G / XV sektörlerinde bulunan (Şek. 1) Helenistik bazilikal plan şemasına sahip kilise çevresinde tespit çalışmalarına başlanmıştır. Boyutları ve plan şeması nedeniyle Phaselis’in piskoposluk kilisesi olması muhtemel yapının çevresinde piskoposluk rezidansına ait kalıntılar taranmıştır. Kilise ve çevresinde yapılan bu çalışmalar sırasında olasılıkla kilisenin kullanımına tahsis edilmiş olduğunu düşündüğümüz bir sarnıç tespit edilmiştir. Sarnıç yaklaşık 36 S 280737 E koordinatlar ve kilisenin kuzey nefinin hemen dışında yer almaktadır. Üç nefli Helenistik bazilikal plan şemasına sahip yapın kuzeyindeki düzlükte bitki örtüsünün çok sık olması nedeniyle ne yazık ki plan okumasına imkân sağlayan her hangi bir mekâna ulaşılamamıştır.
Bununla birlikte helenistik bazilikal plan şemalı kilisenin kuzey – kuzeydoğusunda, F/XIV – c sektöründe ve 36 S 280848 E koordinatlarında yerleşik bir başka kilise tespit edilmiştir (Şek. 1). Yapı yaklaşık doğu – batı doğrultusunda, Helenistik bazilikal plânlı bir yapıdır. Küçük boyutlu kilisenin taşıyıcı sistemi ve stilobatı yıkıntı molozu altında kaldığından yapının nef sayısı ve taşıyıcı sistemine dair veri elde edilememiştir. Bu yapı için daha detaylı çalışmalar iş programına alınmıştır.
Çalışmalara Akropol yarımadasının doğu yamaçlarını kapsayan F / XIV ve E / XIII sektörlerinde devam edilmiştir. Çok yoğun bitki örtüsü nedeniyle 3 saat 20 dakika süren yaklaşık 650 metrelik yürüyüş sırasında henüz literatüre geçmemiş olan bir hamam, anıtsal boyutlarda üç nefli helenistik bazilikal plan şemasına sahip bir kilise ve iki adet konut tespit edilmiştir. Ayrıca 2015 yılı çalışmalarına ekip üyeleri tarafından önceki yıl görülen ve E / XII – 3,4 sektöründe yer alan üç nefli Helenistik bazilikal plan şemasına sahip kilise de dahil edilmiştir.
1 No. lu Konut:
Akropol yarımadasının doğu yamaçlarına yakın bir noktada ve 36.52246245-27.55290140 koordinatlarında yer almaktadır. Sık bitki örtüsü ile kaplı yapı birçok ve farklı ebatlarda mekâna sahiptir. Yarımada üzerinde yer alan yegane vadinin güney yamacında konumlanmaktadır. Söz konusu vadi içinde ise, 2015 yılı çalışmaları sırasında ilk defa görülen anıtsal boyutlarda üç nefli Helenistik bazilikal plan şemasında bir kilise yer almaktadır. Yamacın hemen kenarında bulunan bir düzlük üzerindeki yapı şimdilik tespit edilebildiği kadarı ile 22 x 7.50 metrelik bir alan üzerinde izlenmektedir. Mekanların işlevlerine dair bir fikir elde edilememiş olmakla birlikte mekan topluluğunun güneybatısındaki bir odanın birden fazla kata sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yapının en önemli özelliği, Phaselis’in erken dönem akropol yerleşim dokusuna da ışık tutacak biçimde iki dönemli duvarlara sahip olmasıdır. Özellikle bulunduğu terasın kuzeyinde yer alan vadi yamacı boyunca uzanan Hıristiyanlık dönemi duvarlarının insitu konumdaki erken dönem duvarları üzerine yerleştirilmiş olması bu bağlamda önem taşımaktadır. Yapı olasılıkla erken döneme tarihlenen ve olasılıkla kamusal bir yapının planına uyumlaştırılmıştır.
2 No. lu Konut:
.Akropol yarımadasının Akdeniz’e bakan kuzeydoğu yamaçlarında ve 36.52235780 -27.55381986 koordinatlarında konumlanmaktadır. Yapının hemen yakınında ve batısında 2015 yılı çalışmaları sırasında tespit edilen bir kilise bulunmaktadır. Konut bölgede ve yakın bir kent olan Olympos antik kentinde yer alan sivil mimari örnekleri ile hem plan şeması hem de malzeme – teknik açısından büyük benzerlikler göstermektedir. Yapı günümüze oldukça sağlam ve mekânları açısından bütünlük arz eder biçimde ulaşabilmiştir. En önemli tahribat bulunduğu konumdan kaynaklıdır. 19 metre yüksekliğindeki bir yarın hemen kenarında bulunan yapının bazı mekânları erezyon ve heyelan gibi doğal nedenlerden ötürü Akdeniz’e karışmıştır. Bununla birlikte yukarıda da belirtildiği gibi geriye kalan mekanlar hem sağlam hem de plan açısından anlaşılır veriler sunmaktadır. Mekan topluluğuna kuzeybatıda yer alan kemerli ve anıtsal bir kapı ile girilmektedir. Bu girişi takiben devam eden bir koridorla organik ilişkisi olduğu anlaşılan beş adet mekan sıralı ve simetrik olarak yerleştirilmiştir. Mekânların birden fazla kat düzenlemesine sahip olduğu yapısal izlerden anlaşılmaktadır. İnşa malzemesi kabayonu kesmetaş ve moloztaş, bağlayıcı malzeme ise kireç harcıdır. Mekân duvarlarının iç yüzeylerinde sıva kalıntıları bulunmaktadır. Mekân topluluğunun bir avluya sahip olması güçlü bir varsayımdır. Günümüzdeki durumuyla yapı 13,45 x 13,50 metre ölçülerinde bir alanı kaplamaktadır.
Hamam:
Akropol yarımadasının 31 metre rakımlı düzlüğü üzerinde, düzlüğün yaklaşık güneydoğusunda ve 36.52314480 – 27.5533879 koordinatlarında konumlanmaktadır. Bu yılki çalışmalar çerçevesinde ve yüzey araştırması olanaklarının elverdiği koşullar çerçevesinde yapının bir başka yapı ve/veya mekânla ilişkisi saptanamamıştır. Hamam tek başına ve kamusal hizmet veremeyecek kadar küçük boyutlarda ve 4,35 x 9,95 ölçülerine sahiptir. Giriş mekanı da dahil olmak üzere bir soğukluk ve bir sıcaklıktan oluşan eş-birimli bir yapıdır. Örtü sistemi tonoz olan hamamda hâlihazırda görülebilen yapısal izlerden, duvardan ve yerden ısıtma sisteminin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yapıda en büyük tahribat hangi tarihte yapıldığı bilinmeyen kaçak kazılar nedeniyle oluşmuştur. Sıcaklık bölümünde hippokaust sistemine dair payeler ve kaplama bu müdahale sırasında kısmen bozulmuştur. Yapının e önemli özelliği sıcaklık bölümünün kuzeydoğu duvarında kırmızı boya ile yapılmış tabula ansata üzerinde, beyaz boyalı harflerle yazılmış bir yazıt tespit edilmiştir. Yazıt araştırma ekibinin epigrafları tarafından çalışma programına dâhil edilmiştir.
2 No. lu Kilise:
2015 yılı çalışmaları arsına 2014 yılı sezonunda ekip üyeleri tarafından tespit edilen ve literatüre daha önce girmemiş olan bir başka kilisede de çalışmalar sürdürülmüştür. Söz konusu kilise akropol yarımadasının kuzey yamaçlarında, kuzey limanın hemen üzerinde ve 36.52390467 – 27.55378801 koordinatlarında konumlanmaktadır. Kilise yaklaşık doğu – batı doğrultusunda uzanmaktadır. Yapıya ana mekanın batısında yer alan bir atriumla giriş sağlanmaktadır. Atriumdan naosa narteks olmadığından direkt geçilmektedir. Yüzeydeki stylobat ve stylobat üzerinde yer alan insitu konumdaki taşıyıcılara dayanarak yapının üç nefli helenistik bazilikal plan şemasına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Atriumdan naosa geşişi sağlayan üç kapı açıklığı bulunmaktadır. Bunlardan ana ve güney nefe açılan kapılar günümüze sağlam şekilde ulaştığından, ana nefe açılan kapının yan neflere açılan kapılardan daha geniş ve yüksek tasarlandığı anlaşılmaktadır. Güney ve kuzey neflerin ana neften daha dar düzelendiği aynı verilere bağlı olarak söylenebilir.
Yapı günümüze plana dair bazı verileri haiz ancak oldukça tahribata uğramış şekilde ulaşmıştır. Özellikle doğu kısımda olması beklenen apsis bölümü erezyon ve heyelân nedeniyle tamamen yıkılmış ve Akdeniz’e kayarak yok olmuştur. Aynı şekilde kuzey nefe ait duvar da yapının bir teras üzerinde bulunmasından kaynaklı olarak, heyelân nedeniyle neredeyse tamamen yıkılmıştır. Aynı nedenlerden ötürü kuzey, güney ve ana nefte kısmen görülen tessera mozaik yer kaplaması da hem doğuda hem de kuzeyde tahribata uğramıştır. Bununla beraber, güney nef duvarının günümüze daha sağlam ulaşması sayesinde yapının pencere açıklıklarına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Stylobat üzerinde izlene taşıyıcı sistem kalıntıları yapıda sütun yerine kare kesitli payeler kullanıldığını göstermektedir.
Yapıda kullanılan inşa malzemesi kabayonu kesmetaş, moloztaş ve devşirme kesmetaştır. Bağlayıcı malzeme ise kireç harcıdır. Ana giriş kapısında ve güney nef duvarında görülen izlere dayalı olarak yapıda zengin duvar boyası resim programı olduğu anlaşılsa da günümüze çok tahrip olarak ulaştığından ikonografik çözümleme ve stil kritik olanağı bulunmamaktadır. Resim programı dışında kilise zengin ve kaliteli işçilik gösteren mozaik yer döşemesine sahip olduğu yüzeyde de görülebilen kalıntılardan anlaşılmaktadır. Hem bitkisel hem de geometrik bezeme unsurlarının kullanıldığı mozaik yer kaplaması işçilik ve üslûp açısından Erken Bizans dönemine tarihlenmektedir.
2 no. lu kilisede yapılan çalışmalarda saptanan kilise donanımına dair bir başka buluntu grubu ise mimarî plastik parçalardır. Elde edilen parçaların tür, bulundukları yer, boyut ve benzer örneklerden yola çıkarak, işlevlerinin litürjik mimarî plastik olduğu anlaşılmaktadır. Yüzeyde bulunduklarından günümüze oldukça bozularak ulaşan parçaların arasında levha, baluster, templon arşitravı gibi parçalar bulunmaktadır.
Arazide yapılan ölçüm çalışmalarını takiben yapını plan ve kesit çalışmaları hâlihazırda büro ortamında devam etmektedir.
3 no. lu kilise:
Akropol yarımadasında yapılan yüzey çalışmaları sırasında yapılan saptamalar arasında bir başka kilise daha bulunmaktadır. Henüz literatüre geçmemiş olan ve ilk defa ekibimiz tarafından saptanan yapı, 3 no. lu kilise olarak adlandırılmıştır. 36.52240014 – 27.55331841 koordinatlarındaki kilise E-F / XIV sektöründe konumlanmaktadır. Yaklaşık doğu – batı doğrultusunda uzanan yapının ana mekânı 40 x 16,80 metre ölçülerine sahiptir.
Yapının batısında yer alması muhtemel atrium ve narteks birimleri kalın moloz yığını nedeniyle görülememektedir. Ancak, moloz yığınının kalınlığı ve yer yer görülebilen sütun, sütun başlıkları yapının batısında özenli ve anıtsal bir mimarî düzenleme olduğunu işaret ettiğinden bu kanıya varılmaktadır.
Kiliseye batıda yer alan üç açıklıkla girilmektedir. Bunlardan ana nefe açılan kapı daha geniş düzenlemiştir. Yapının planı bazı açılardan belirsizlikler taşısa da, naosta izlenebilen stilobat ve yıkılmış sütun dizileri naosun üç nefli, yan duvarlarun inceliği ise naosu kapatan örtü sisteminin ahşap olduğunu kanıtlamaktadır. Bununla beraber yapının doğusunda izlenen yapısal özellikler, Likya Bölgesi’nde alışılagelen kilise mimarîsinin plan şemalarından farklılıklar sergilemektedir. Özellikle yapının apsis duvarlarının kalınlığı, apsisin batısında yer alan ve bema olması gereken alanın uzunlamasına yönelişli ve derin düzenlenmiş olması, apsis önünün tonozla örtülmüş olabileceğini düşündürmektedir. Bu kanıyı batıya doğru uzayan apsis duvarlarının kuzey ve güneyindeki koridorları sınırlayan duvarlar ve kalınlıkları güçlendirmektedir. Kuzey ve güney cephe duvarlarının apsisin dışında ve doğuya doğru ilerleyişi, duvarlar yıkıldığından izlenemediğinden bu mekânların nerede sonlandığı ve işlevlerinin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Ancak, kuzey koridorun apsis kuzey duvarının naosta sonlandığı köşede bu köşe ile birleştiği izlenebilen duvar kalıntıları ve kuzey koridorun batısında ve kuzey yan nefte görülen devşirme arşitrav ve söve blokları burada bir kapı olabileceğini düşündürmektedir. Yukarıda sözü geçen önermelerin doğruluğunun sınanması ancak arkeolojik kazı sonrasında mümkün olacaktır.
Yapının güney nef duvarı neredeyse temel seviyesine kadar yıkık olarak günümüze ulaştığından, bu duvarın yapısal özellikleri hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak kuzey nef duvarı görece daha sağlam olduğundan, bu duvarın doğu kısmında iki adet pencere açıklığı kalıntısı görülebilmektedir. Buna dayalı olarak yapının kuzey ve güney nef duvarlarında pencere açıklıkları olduğu söylenebilir. Bunun dışında Apsisin ana aksında ve aps,s duvarının iyice kalınlaştığı bölümde de bir adet geniş pencerenin izleri saptanabilmiştir.
Kilisenin taşıyıcı sisteminin sütun olduğu naosta ana ve yan nefler boyunca dizi halinde ve yıkıldıkları yerde izlenebilen devşirme sütunlardan anlaşılmaktadır. Ancak sütunlar arasında olması beklenen yatay taşıyıcı öğelere dair bir ize şimdilik rastlanamamıştır. Bununla beraber gördüğü tahribat nedeniyle üslupları anlaşılamayan birkaç sütun başlığı parçası saptanabilen mimari plastik eserler arasında bulunmaktadır. Phaselis Antik Kenti’nde yaşandığı bilinen çağdaş yangınların yüzeyde görülen bu nitelikli malzemeye ağır zararlar verdiği izlenmektedir. Söz konusu malzemenin dışında, yapının bemasına yakın bölümde merkezinde madalyon içinde haç bulunan istiridye kabuğu bezemeli bir ambon ya da kiborion tepeliği ve oldukça kaliteli işçiliğe sahip bir adet bitkisel bezemeli ion – impost başlık litürjik mimari plastik eserler arasında sayılabilir.
3 no. lu kilisenin çevresinde yer alan diğer yapılarla birlikte ele alınması gerekmektedir. Yukarıda da söz edildiği gibi 2015 yılı çalışmaları sırasında saptanan ve çalışılan iki adet konut bu kilise ile bağlantılı gibi gözükmektedir. Olası organik bir ilişkinin saptanabilmesi 3 no. lu kilisenin niteliği hakkında önemli bilgiler sunabileceği için, hem kilise hem de çevresindeki yapı toplulukları 2016 yılı çalışma programına dâhil edilecektir.
Yapıda sezon içinde yapılan ölçü ve değerlendirme çalışmaları büro ortamında röleve, planı, kesitler ve kaynak tarama çalışmaları halinde devam etmektedir.
Araştırmacı
Dr. Yalçın MERGEN
Dokuz Eylül Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü
Phaselis Nekropolis Çalışmaları Raporu
Yerleşimde konumlanışına göre: kuzeydoğu, kuzeybatı ve batı nekropolis’i olarak adlandırılan üç alan bulunmaktadır. 2015 araştırma sezonunda çalışmalar yoğunlukla kuzeybatı nekropolis’inde yürütülmüştür. Kent içindeki konumları göz önünde bulundurulduğunda: akropolis’in ve kamu yapılarının dışında konuşlandırılmış, yüzölçümleri bakımından oldukça farklı ölçeklerde bulunan, çoğunluğu deniz ya da lagün hatları boyunca devam eden alanların nekropolis olarak kullanıldığı görülmektedir. Mezar türlerinin nekropollere göre dağılımı açısından bakıldığında homojen bir yapı görülmemektedir. Her nekropol alanı kendini bir diğerinden ayıran özelliklere sahiptir. Bu durum siyasi, dini ve demografik değişkenlerin kentin ölü gömme geleneğine yansımalarının yanı sıra topografik yapıya uyum sağlamak gibi nedenlerle açıklanabilir. Nekropolis’lerde yürütülen alan taramaları neticesinde 2015 yılı araştırmalarının yoğunlukla kuzeybatı nekropolis’te sürdürülmesine karar verilmiştir.
7 Ağustos Cuma
2014 yılı araştırma sezonunda alanda tespiti yapılan 33 ad. mezarın bulunduğu batı nekropolis eğimli bir arazi üzerinde ve kaymalar neticesinde birbiri üzeri oturmuş mezarları barındırdığı için doğal koşullar nedeniyle veya kaçak kazı neticesinde oluşabilecek tahribat olup olmadığı kontrol edilmiştir. Batı nekropolis’te tek tip mezar formu kullanılmış olması ve mezar sayısının az olması burayı diğer nekropollerden farklı kılmaktadır. Nekropol alanındaki lahitlerin tamamı konglomera cinsi kayadan üretilmiştir. Nekropoldeki bir lahit planı ile diğerlerinden ayrılır ve dikkat çeker. Tek parça olan tekne iki bölmeden oluşmaktadır, bu düzenleme ile çoklu gömü için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Düz damlı forma sahip olan kapağı, içten iki ayrı üçgen alınlık oluşturacak şekilde işlenmiştir.
Öğleden sonra, mevsim nedeniyle nerdeyse tamamen kurumuş olan ve kuzeybatı istikametinde devam eden lagün üzerinde keşif yürüyüşü yapılmış, Batı Nekropolis ile bağlantılı olabilecek mezar kalıntıları olup olmadığına dair incelemelerde bulunulmuştur.
10 Ağustos Pazartesi
Güney Limanın batısından yükselen Çöğmen Tepesi üzerinde araştırma ekibi tarafından önceki yıllarda yapılan keşif turlarında bazı pişmiş toprak kalıntılar ile karşılaşılmış ve bu parçaların terracotta mezarlara ait olabileceği üzerinde durulmuştur. Çöğmen Tepesi üzerinde bulunan pişmiş toprak kalıntılarla ilgili arazi yüzeyi detaylıca taranmış ve kalıntıların bu tepecik üzerindeki kullanım amacına yönelik gözlemler yapılmıştır. Arazi oldukça eğimli yapıya sahip ancak yüzeyde yerleşime ait iz verebilecek herhangi bir teras kalıntısı bulunmamaktadır. Ayrıca alanda yapılan araştırmalarda yerleşim ve/veya yapıya ait iz verecek herhangi kalıntı da tespit edilmemiştir. Üst yapı elemanı olarak çatı örtme sisteminde kullanılan bu terracottaların arazi yüzeyine farklı yoğunlukta serpilmiş öbekler halinde bulunması söz konusu alanın nekropolis alanı olabileceği düşüncesini güçlendirmiş ancak yüzey verileri kesin sonuçlar sunmamıştır. Bazı parçalar formları ve hamurları itibariyle MÖ. 6-7 yüzyıl aralığında kullanılmış olan çatı kiremidi parçaları ile örtüşecek özelliklere sahiptir. Anadolu’da kırık çatı kiremitlerinden yapılmış mezar örnekleri veya mezarın üzerini kapatmak için kullanılan çatı kiremitleri göz önünde bulundurularak Çöğmen Tepesi’nin nekropolis alanı olarak kullanıldığı varsayımı üzerinde durulmaktadır. İlerde yapılacak kazı çalışmaları neticesinde alan hakkında kesin sonuçlar elde etmek mümkün olacaktır. Alan çalışmasında tespit edilen terracottaların fotoğrafları çekilmiş ve ölçüleri alınmıştır.
12 Ağustos Çarşamba
Kentin Kuzeybatı Nekropolis’inde yürütülen çalışmalarda giriş gişesinden kent merkezine inen yolun lagün tarafında yer alan nekropol alanı üzerinde yer alan mezarların tespit ve belgeleme çalışmaları yapıldı. Çalışmada dokuz adet düz damlı lahit üç adet ostothek teknesi kayıt altına alındı. Nekropol alanında kuzeybatı güneydoğu yönünde uzanan muhtemel bir cadde yapısına ait kalıntı izleri tespit edildi. Toplam 12 adet mezarın planları çıkarıldı, ölçüleri alındı, tanımlamaları ve durum tespitleri yapıldı. Nekropol alanında daha önce herhangi bir çalışma yapılmamış olduğu için mezarlara numara verildi ve fotoğrafları çekildi.
Kentin Kuzey Yerleşim olarak adlandırılan bölümünde daha önce tespit edilen ve pişmiş topraktan yapılmış bir mezara ait olduğu tahmin edilen kalıntıların Çöğmen Tepesi’nde bulunan çatı elemanı terracotta kalıntılar ile karşılaştırılması için kuzey yerleşim alanında çalışmalar yürütüldü. Yerleşim alanında 2014 yılında tespit edilen terracotta kalıntıların mevcut durumu koruyamadıkları ve büyük oranda kayboldukları tespit edildi. Karşılaştırma örneği olarak önem arz eden bu kalıntılar önceki çalışmalarda çekilen fotoğraflar üzerinden değerlendirilecektir.
13 Ağustos Perşembe
Phaselis Araştırmalarında altlık olarak kullandığımız kent haritasında ortaya çıkan ölçüm hataları/sapma oranları nedeniyle ve kent üzerindeki yapı kalıntılarının haritaya işlenmesi amacıyla alınan Corse (Leica Viva GS14) hassas GPS cihazı için yetkili firmadan cihazın eğitimi alındı. Eğitim içeriğini, CORSE kullanarak hassas koordinat alma, yapı çizimi, alan hesaplama ve ölçme işlemlerinin yanı sıra bu verileri harita üzerine hatasız olarak aktarma oluşturmaktadır.
14 Ağustos Cuma
CORS (Leica Viva GS14) eğitimi.
15 Ağustos Cumartesi
Yoğunlukla Kuzeybatı Nekropolis’inde olmak üzere kentin farklı noktalarında Corse cihazının kullanımına yönelik denemeler yapıldı. Cihazın kent içerisinde maksimum verimli ve doğru veriyi sağlayacak şekilde kullanılması için uydudan en az sapma payı ile koordinat verebilecek noktalar tespit edildi.
18 Ağustos Salı
Kent yerleşim planının çıkarılması ve yapıların topografik harita üzerinde gösterilmesi için ölçüm çalışmalarına başlanıldı. İlk olarak kent merkezinde bulunan Ana Cadde üzerinde çeşitli noktalardan koordinatlar alındı. Merkezi Limandan başlayarak Tetragonal Agoraya kadar güneybatı kuzeydoğu istikametinde uzanan caddenin krokisi çıkarıldı ve Corse cihazı ile alınan noktalar kroki üzerine kaydedildi. Arazi çalışmaları sırasında elde edilen sayısal veriler ofis çalışmalarında topografik harita üzerine işlenerek kent yerleşim planı oluşturulmaya başlanıldı. Phaselis antik kentine dair 1811 yılından başlayarak 2011 yılına kadar oluşturulmuş birçok yerleşim haritası bulunmaktadır. 2015 yılında yapılan yeni ölçümlerle mevcut haritalarda sapmalar olduğu tespit edildi ve düzeltmeler yapıldı.
19 Ağustos Çarşamba
Kent yerleşim planı için koordinatların alınmasına devam edildi. Ana cadde, tiyatro, küçük hamam, latrina ve tetragonal agora gibi kent merkezindeki kamusal yapıların kesişme noktasında bulunan, her iki taraftan iki basamak ile yükseltilmiş meydan açıklığında çalışmalar yürütüldü. Alanın doğusunda yer alan latrina ve küçük hamam ile batısında yer alan tetragonal agoranın meydanın hatlarını belirleyen duvarları ve basamakların krokileri çıkarılarak koordinatları alındı.
Çalışmaya Kuzey Liman’ın koordinatların alınmasıyla devam edildi, limanı batıda sınırlayan limanla ilişkili yapıların denize sıfır noktalarından koordinatlar alındı. Orta limanın doğal hatları kara ve denizin buluştuğu noktalardan sık alınan koordinatlar ile belirlendi. Liman koyunun doğudaki sınırını belirleyen murex işliğinin de üzerinde yer aldığı denize çıkıntı yapan kayalık alanın koordinatları alındı. Elde edilen sayısal veriler ofis çalışmasıyla topografik harita üzerine aktarıldı. 2011 yılında yapılmış olan kent yerleşim planı ile bugün elde edilen verilerden oluşturulan plan karşılaştırıldığında önceki planda yer yer büyük sapma ve yanlış ölçümler yapıldığı tespit edildi.
20 Ağustos Perşembe
2014 araştırma sezonunda Akropolis I no’lu Bazilikal Planlı Kilisenin planı arazi ölçüm cihazı Nivo kullanılarak çıkarılmıştı. Ancak CORS cihazı uydudan aldığı verilerle daha doğru ve hassas noktalar atayabildiği için kilisenin çeşitli yerlerinden corse ile yapının noktaları alındı. Böylelikle geçen yıl oluşturulan kilise planının, yeni koordinat noktaları baz alınarak topografik harita üzerine yerleştirilmesi sağlandı. Ardından Kilisenin kuzeydoğusunda bulunan kliseye ait giriş ve meydan düzenlemesi olduğu düşünülen alanda koordinatlar alındı.
Çalışmalara kuzeybatı nekropol alanında devam edildi. Alan oldukça yüksek ağaçlarla kaplı olduğu için veri akışının plan çalışması için yeterli olmadığı tespit edildi. Bu nedenle uydudan yeterli hassasiyette veri alınabilecek noktaların tespit edilmesi için fizibilite yapıldı. Bu alanlar arazi üzerinde işaretlendi ve sonraki nekropolis çalışmalarında kullanılmak üzere referans noktaları olarak topoğrafik haritada belirtildi.
21 Ağustos Cuma
Kentin Kuzeybatı Nekropolis’inde bulunan mezar yapılarının kent yerleşim planına eklenmesi için çalışmalar yürütüldü. Bu alan giriş gişelerinin bulunduğu yerden kent merkezine inen yolun etrafında bulunan mezarlardan oluşmaktadır. Kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzanan bu nekropol alanında ilk yapılan incelemelerde in-situ mezarların yanı sıra akıntı toprak ile yerlerinden kaymış veya çeşitli nedenlerle (doğal nedenler, insan tahribatı) yerleri değişmiş ve tahrip olmuş mezarlar da bulunmaktadır.
Daha önceki araştırmacılar tarafından bu alanda herhangi bir çalışma gerçekleştirilmediği için ilk tespit ve incelemelerin ardından alanda bulunan mezarların krokisi çıkarılarak mezarlara envanter numaraları verilmiş ve corse cihazı ile koordinatları alınmaya başlanmıştır. Çalışma sırasında toplam yirmiüç adet mezar topografik harita üzerinde kent yerleşim planına eklenmiştir. Bunların arasında bir adet ostothek kapağı bulunmaktadır, kremasyon gömü geleneğine ait olan bu kalıntı haricinde inceleme yapılan alanda ki diğer mezarlar düz damlı kapak ve lahit teknesinden oluşmaktadır. Nekropol alanında kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir cadde ve su kanalına ait olduğu düşünülen kalıntılar da yer yer izlenebilmektedir.
22 Ağustos Cumartesi
Kuzeybatı nekropol çalışmalarına devam edilmiştir. Yirmidört adet mezarın koordinatları alınarak tanımlamaları ve ölçümleri yapılmış elde edilen sayısal veriler ofis çalışmasıyla topografik harita üzerimde kent planına yerleştirilmiştir. Bunlardan 32, 33, 34, 35, 36 ve 37 numaraları mezarlar kremasyon gömü geleneğine ait ostothek mezarlardır. Ostothek mezarların hepsinin kare forma sahip olduğu tekne ve kapak buluntulardan izlenebilmektedir ancak mezarların iç derinlikleri ve ağız genişlikleri her bir mezar için farklıdır. Diğer mezarlar düz damlı kapak ve lahit teknesinden oluşmaktadır. Mezarlar üzerinde herhangi kabartma veya yazıt izi görülememiştir.
24 Ağustos Pazartesi
Kuzeybatı nekropoliste bulunan mezar yapısının detaylı tetkiki ve plan çalışmaları yürütülmüştür. Alanın en dikkat çekici mezarlarından biri olan bu yapı nekropolis alanını bölerek kente inen yoldan 18 m. içerde konumlandırılmış bir anıt mezardır. Doğu ve güney duvarları kısmen korunmuş diğer duvarlar zemin düzeyine kadar tahrip olmuştur. Kapı tespit edilememektedir ancak lagüne bakan batı yönde olduğu düşünülmektedir, benzer örneklerden yola çıkarak anıtsal görüntünün teşhir edilmesi amacıyla girişin yola bakan yönde olduğu varsayılabilir. Yapı doğu-batı yönünde 9.534.m, kuzey-güney yönünde ise 7.435m. uzunluğundadır. Duvar kalınlığı güney duvar 0.92m., doğu duvar 0.62m.’dir, duvarlar arasındaki bu fark güney-kuzey duvarların tonoz taşıyıcı işlevi üstlendiğini göstermektedir. Keza yapının doğu duvarında tonoz örgüsüne dair ipucu verebilecek bir örgü kalıntısı izlenebilmektedir.
Yapının içinde çoklu gömü olduğunu düşündüren hyposorion bölmesine ait bir podyum yapısı görülebilmektedir. Bu podyum doğu-batı yönünde 3.6m. kuzey-güney yönünde 2.1m. ölçülerine sahiptir. Hyposorion üzerinde bulunması gereken muhtemel bir lahit teknesi ve kapağa ait kalıntı yapı içinde izlenememiştir, lahit buradan alınıp başka yere götürülmüş olabilir ya da bu düzenleme Phaselis’e özgü bir mezar yapısının kalıntıları olarak değerlendirilebilir. Yapının içinde, üzerinde stel oturtma yuvası bulunan kesme bir blok taş (kireçtaşı) bulunmaktadır. Taşın boy ölçüsü kırık nedeniyle alınamıyor, genişlik 0.66m. yükseklik 0.22m.’dir. Stelin oturduğu yuva oyuğu, taşın ortasına denk gelecek şekilde sağdan ve soldan 0.26m. içerde başlamaktadır ve boy 0.15m. en 0.15m. ölçülerinde, stelin oturacağı girinti 0.06m. derinliğindedir.
Anıtsal mezar yapısının koordinatları ve plan için gerekli ölçüleri alınarak topografik harita üzerine yerleştirilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda aynı mezar yapısının 2011 yılında çıkarılan plan ile (sağda) daha önce yapılan plan arasında (solda) büyük boyutlarda sapmalar olduğu (20.7 m) tespit edilmiştir.
25 Ağustos Salı
Kuzeydoğu nekropolis alanında kuzey limanın kıyısında deniz suyu ve insan tahribatı tehlikesinde bulunan klineli lahit kapağı Antalya Müzesi yetkilileri tarafından önceki yıllarda araştırma istasyonuna getirilmiştir.
Üzerinde yer alan kabartma ile Phaselis mezarları arasında tek örnek diyebileceğimiz bu kapak Gen.: 34.5 cm. Yük.: 61 cm. Uzun.: 60.2 cm. Kal.: 0,6 cm. ölçülerindedir. Açık bej renginde iri gözenekli kireç taşından yapılmış olan eser üç kırık parça halinde bulunmaktadır. Kapağı dört köşede yükselerek dışa doğru eğimlenen bir çerçeve çevrelemektedir. Kline şeklinde düzenlemiş kapak üzerindeki figür yüksek kabartma olarak yatar vaziyette betimlenmiştir. Üzerinde himation giymekte olan figürün giysisi sol bacak üzerinden pileli dökülürken sağ bacak üzerinde vücutla birleşmiş görünmektedir. Kumaş burgu yaparak açık duran sol kol üzerinden atılmış ve aşağı sarkmaktadır. Sağ el kasık hizasında sola doğru bükülmüş ve elinde bitki bezeklerinden oluşan uçları tenea ile bağlanmış obje tutmaktadır. Yastık ve şiltesi bir yönde ucu püsküllü şekilde detaylı olarak işlenmiştir. Şiltenin korunmuş olan bir köşesinde lahit kapağının köşesini saran bitkisel bezek (üzüm salkımı sarmalı) ve bezeğin bitiminde aşınmış durumda bir eros büstü vardır. Başın geldiği yan yüzde yüksek kabartma olarak işlenmiş aslan başı mevcuttur. Kapağın altı üç bölümlü profil veren sıradan oluşturulmuştur. Önce yatay iç bükey eğimli iki sıra profil veren bölüm, sonra dış bükey çıkıntılı bölüm, en altta iç bükey eğimli bölümle sonlandırılmıştır.
Phaselis araştırma istasyonunun bahçesinde bulunan bir diğer mezar kremasyon gömü geleneğine işaret eden açık bej renginde iri gözenekli kireç taşından yapılmış dikdörtgen tekne biçiminde kapaksız ostothek teknesidir. Teknenin taban kısmı köşelerde dikdörtgen ayak biçiminde çıkıntılı yapan bir altlık şeklindedir. Ayaklar üzerinde düz bir silme ve devamında iç bükey bombeli silme üzerinde tekne yükselmektedir. İki uzun yan yüz ve bir dar yüz düz iyi tıraşlanmıştır. Bir dar yüzde kabartma olarak bir hades’in ülkesine geçişi temsil eden kapı tasvir edilmiştir. Kapının eşik kısmı, söveler ve lento profil verecek şekilde belirgindir. Kapının her iki üst köşesinde konsol benzeri çıkıntılar vardır. Kapı üzerinde stilize bir bezeme bulunmaktadır. Dar ön yüzde bulunan kapı tasvirinin ortasında ikinci kullanımdan kaynaklanan bir delik bulunmaktadır. Dar arka yüzde alttan 35 cm. yükseklikte kenarda kırık bulunmaktadır ancak eser tüme yakın oranda korunmuş durumdadır. Eserin yüzeyinin oldukça aşınmış olduğu görülmektedir.
Kuzeybatı Nekropolis
26 Ağustos 2015- 17 Eylül 2015 tarihleri arasında söz konusu alanda detaylı tetkiklerle birlikte envanter çalışmaları yürütülmüş toplam 91 adet mezarın ölçüleri alınmış, numaraları verilmiş ve hassas GNSS cihazı ile koordinatları alınarak topografik harita üzerine yerleştirilmiştir. Phaselis’e inen modern yolun sağında ve solunda bulunan kuzeybatı nekropolis’i, doğuda kuzey yerleşime doğru yükselen tepeliğin etekleri boyunca, batıda ise lagün sınırında devam ederek kuzey limana kadar uzanmaktadır. Söz konusu alanda tespit edilen mezar türleri: düz damlı lahit, ostothek, podyumlu anıt mezar, khamasorion ve kaya mezarı’dır. Bunlara ek olarak çeşitli öbekler halinde alana yayılmış olan pişmiş toprak kiremit parçaları da gözlemlenmiştir. Bu durum geç dönemde sıkça görülen bir gömü tekniği olarak kırık kiremit parçalarının kullanılmasıyla oluşturulan basit mezarların Phaselis’te kullanıldığını düşündürmektedir. Yüzey araştırmaları esnasında alanda bulunan kırık bir stel parçası da kentin ölü gömme geleneğine dair fikir vermesi açısından önem arz etmektedir. 2015 araştırma sezonunda tespiti ve belgelenmesi yapılan 91 adet mezara ek olarak alanda bulunan diğer mezarların kayıt altına alınması ve verilerin sayısallaştırılarak dijital ortama aktarılması gelecek yıl araştırma sezonu içerinde gerçekleştirilecektir.
Kuzeydoğu Nekropolis
2015 araştırmalarında kuzeydoğu nekropolis’ine alan taramasına yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Kuzeydoğu nekropolis kuzey limanından başlayarak doğuda İnce Burun’a kadar uzanan sahil hattı boyunca devam eden, kentin en büyük nekropolis alanıdır. Söz konusu alanda birçok mezar formunun kullanıldığı belirlenmiştir. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar sonucunda tespit edilen mezar türleri: hyposorionlu, semerdamlı, üçgen çatılı, düz damlı, klineli lahitler, khamasorion, ostothek, tonozlu örgü mezar ve podyumlu anıt mezar olarak sınıflandırılmıştır. Alanda yapılan ilk gözlemlere göre 500’ün üzerinde mezar bulunduğu söylenebilir, bunların bir kısmı doğal nedenler ve insan tahribatı sonucu zarar görmüş olsa da tüme yakın oranda korunmuş örnekler de mevcuttur. Phaselis kuzeydoğu nekropolis’i mezar türlerinde gösterdiği çeşitlilik açısından farklı bölgelerle ilişkilendirilebilecek zengin bir mezar mimarisi perspektifine sahiptir. Şimdiye değin yapılan araştırmalarda söz konusu nekropolis’in Lykia, Pamphylia ve Kilikia bölgelerinin özellikle Roma imparatorluk dönemine tarihlenen bazı mezar tipolojileri ve kabartma örnekleriyle benzerlikler sergilediği gözlemlenmiştir.
Bu alanda 2016 araştırma sezonunda sistemli bir envanter çalışması ile mezarların topografik haritaya işlenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmesi planlanmaktadır.
Araştırmacı
Betül Gürel
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Phaselis Su Sistemleri ve Hidrografya Araştırmaları
2015 yılı Phaselis yüzey araştırmalarının Phaselis kenti suyolları ve hidrolik düzenlemelerini kapsayan bölümü 6 Ağustos 2015 tarihinde başlayıp 18 Eylül 2015 tarihine kadar devam etmiştir. Çalışma planının oluşturulmasında geçtiğimiz yıl gözlemlediğimiz bulgular esas alınmıştır.
Kent ve çevresinde bizden önce konuya yönelik yapılan araştırma ve yayınlar yeni bulgularla karşılaştırılarak değerlendirilme yoluna gidilmiştir. Kent içerisinde ve hinterlandında belirlenen hidrolik yapıların gözlemlendikleri dönemden günümüze değin uğradıkları değişimleri tespit etmek ve son durumlarını kayıt altına almak amacıyla kente su sağladığı bilinen tüm kaynaklar ve bu suyu taşımaya yönelik düzenlenen strüktürler yeniden incelenip koordinatları belirlenmiş ve belgeleme işlemleri gerçekleştirilmiştir.
Araştırmalar dört farklı başlık altında değerlendirilebilir:
- Kentin ana su kaynağını oluşturduğu düşünülen ve Sıtma Pınarı ile Teleferik Alt İstasyonu arasında yer alan arazideki su kaynaklarının bulunması ve suyoluna ait kalıntıların incelenmesi,
- Phaselis’in güneybatısında bulunan ve yöre halkı tarafından suyoluna ait olduğu (aquaeductus) belirtilen kalıntıların yerinde incelenip su kaynaklarının araştırılması,
- Kente su getiren suyolunun kemerler üzerinde bulunan bölümünün ölçüm ve hesaplarının yapılması, deniz içerisinde kalan kemer ayaklarının tespit edilerek fotoğraflanması.
- Akropol’de bulunan hidrolik strüktürlerin araştırılıp kayıt altına alınması.
-
Tahtalı Dağı doğu yamacı su kaynakları araştırması :
Araştırmaların ilk bölümünde bölgede uzun zamandır yerleşik olup geçimini hayvancılıktan kazanan yörüklerin sürülerini otlatırken rastladıkları, daha önceki araştırmacılar tarafından bilinen ya da daha sonraları bulunan su kaynaklarını, hidrolik strüktürleri ve materyal kültür kalıntılarını belirlemek ve envanter oluşturmak amacıyla denizden yüksekliği 726 m’ye ulaşan Teleferik Alt İstasyonu ile 1029 m. yükseklikte bulunan Sıtma Pınarı mevkii arasındaki alanda çalışılmıştır.
Akboyun/Ayı İni Mevkii :
İstasyon’dan başlayıp batıya, Tahtalı Dağı’nın zirvelerine doğru yola çıkıldığında, 731 m yükseklikte, Akboyun/Ayı İni mevkiinde (enlem 36.540673, boylam 30.484320, hassasiyet H. 5 m, V. 6 m) suyolununun bir bölümü kolaylıkla izlenebildiği, üzeri tamamen toprak ya da bitki örtüsüyle kaplı olmayan bölümlerinde anakayaya oyulduğu, kesme taşların yanında moloz ve harç kullanılarak inşa edilmiş duvarların üzerinde taşındığı tespit edilmiştir.
Akboyun mevkii’nde, suyolunun her iki kenarında 6-7 metre arayla düzenlenmiş, kısıtlı kapasiteye sahip iki adet sarnıç bulunmaktadır.
Uzun yıllardır yörede yaşayan yörüklerden Halil Karakoyunlu Akboyun’dan 200 m aşağıda, kuzeyde, Sızgılıtaş Mevkiinde Askeri bir garnizon, evler ve bir adet de sarnıç bulunduğunu dile getirse de teknik donanım eksikliği nedeniyle bu alanın incelenmesi ileri bir tarihe bırakılmıştır.
Yardımtepe Mevkii/Demiroluk :
Akboyun/Ayı İni Mevkiinden batıya doğru, Sakarçağıl ve Çatak istikametinde arazi boyunca devam eden suyolunun (aquaeductus) Yardımtepe mevkiinin Demiroluk olarak anılan bölgesinde (enlem 36.541319, boylam 30.478198 yükseklik 771 m, hassasiyet H. 10 m, V. 12 m) suyu kesintisiz akmakta olan, yakın zamanlarda yapılmış ve plastik borularla beslenen bir çeşme bulunmaktadır.
Molla Deliği Mağarası :
Çatak Mevkii’ndeki toplam uzunluğu 549 m olan (Güldalı vd. 1991: 19) Molla Deliği Mağarası içerisinde gözlemlenen sarkıt oluşumları tavandan sular sızdığını, mağara ağzına yakın olup sifon işlevi gören çukurluk içerisinde bulunan kum tabakası ise buradan bol miktarda suların aktığına işaret eder. Yöre sakinlerinden yağış mevsiminde dışarıya doğru basınçlı sular aktığını söyleyenler olsa da mağaranın ölçüleri böyle bir olasılığın zayıf olduğunu düşündürmektedir.
Çatak Sugözü :
Yüksekliği yaklaşık 8 m olan kayalık bir yamacın dip kısmından (enlem 36.547214, boylam 30.472352, yükseklik 816 m, hassasiyet H. 1 m, V. 16 m) su çıktığı gözlemlenmiştir. Kayaların üzerinde batıya doğru yönelen oyuğun ağız kısmı koruma sağlamak amacıyla doğu-batı yönünde kesme taşlarla örülmüş olmalıdır. Kente taşınan suyun alındığı düzenlemelerden (kaptaj) bir tanesi de burada tespit edilmiştir. Kaptajdan itibaren doğuya doğru örülen duvar 18,35 m’de kuzeydoğu istikametine yönlenip tekrar doğuya doğru devam etmektedir. Kıvrım yerinde duvar kalınlığı 1,25 m ölçülmüştür. Likya Yolu’nun Sandal Taş Mevkiinde (enlem 36.546928, boylam 30.471189 yükseklik 843 m hassasiyet H. 5 m, V. 8 m)gözlemlenen künk parçaları arasında sayıları az da olsa boruların uç kısımlarına denk gelen dişi ve erkek kısımlar bulunmaktadır. Çeper kalınlığı 5,5 cm olan bu künklerin diğer parçayla bağlantısını sağlayan erkek uç uzunluğu da 5,5 cm’dir. Borunun iç kısmı ile erkek uç kalınlığı hafifçe incelerek 2,5 cm’ye inmektedir. Çeper içi ve erkek uç arası yükseklik ise 2 cm olarak ölçülmüştür.
Oluksuz Pınar :
Tahtalı Dağı Karderesi mevkiine düşen karların erimesiyle oluşan bu pınarın suları daha aşağıdaki Çatak’ı besleyip ardından Tamtır’da Sıtma Pınarı ve Kızalanı’ndaki (Kızıl Alan da denmektedir) Köy Pınarı’ndan gelen sularla birleşip Phaselis’e inmektedir.
Tamtır Kavaklıpınar :
Tamtır Pınarı (enlem 36.546640, boylam 30.469414 yükseklik 980 m. hassasiyet H. 5 m, V. 8 m) kente su sağlayan ana kaynaklardan biri olarak bilinmektedir. Yaklaşık 70 m kuzeyinde bulunan Oluksuz mevkiinden akan sularla birleşip Çatak’a indiği düşünülmektedir.
Sıtma Pınarı :
Sıtma Pınarı Tamtır Pınarı’nın üst kesimlerinden çıkmaktadır (enlem 36.546552, boylam 30.466789 yükseklik 1029 m. hassasiyet H. 5 m, V. 12 m). Tepelerden inen kaya blokları ve toprak örtüsüne rağmen suyun çıktığı bölgede suyoluna ait mimari büyük yassı bloklar ve düzenlemeler seçilebilmektedir. Yılın en kurak dönemlerinde bile suyun aktığı görülür.
-
Güneybatı suyolu araştırmaları :
Phaselis’in güneybatısında, Cumayeri Mahallesi’nde bulunan ve yöre halkınca suyolu (aquaeductus) olarak bilinen kalıntılar incelenmiştir. Mustafa Karakoyunlu’ya ait ağılların batısında, yamaçtan inen güneybatı-kuzeydoğu istikametinde devam eden moloz ve harç kullanılarak inşa edilmiş uzun bir duvar kalıntısı bulunmaktadır. Söz konusu duvar, alanda yapılan trafo inşaatı ve yüksek gerilim hattı direkleri yerleştirme çalışmaları sebebiyle kesintiye uğramaktadır. Araştırma sürecinde aynı istikamette düzenli aralıklarla devam eden kemer ayakları olması muhtemel diğer kalıntılar da tespit edilmiştir.
Bu duvarın otel inşaatı için ayrılan alanda Antalya Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nce yapılan kazılar neticesinde gün ışığına çıkarılan duvar ile benzer özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Konumları gereği iki duvar arasında bir ilişki söz konusu olabilir. Bu olasılığın doğrulanması ise ancak gelecek dönemlerde yapılacak sondaj ya da georadar çalışmalarıyla mümkün olacaktır.
-
Suyolunun kent içerisindeki kemerli bölümü araştırmaları :
Phaselis’e su sağlayan aquaeductus‘un kent içerisinde yer alan bölümü duvar ve kemerler üzerinde iki farklı biçimde inşa edilmiştir. 2015 yılı hidrolik sistemler araştırmaları projesi içerisinde suyolunun kemerler üzerinde yer alan bölümünde inceleme ve ölçüm çalışmaları yapılması planlandı. İlk olarak terracotta boruların üzerine yerleştirildiği kemerleri taşıyan dikmeler ve impostum yükseklikleri arasındaki değişimlerin saptanması böylelikle suyolunun kemerler üzerindeki bölümünün eğiminin bulunmasına yönelik etütler başladı.
Kemerlerin üzerinde yeralan harçlı duvarın önceki dönemlerde gerçekleşen kazı ve temizlik çalışmaları sürecinde onarıma uğradıkları, üstüste yerleştirildiği kent hakkında yapılan çalışmalardan bilinen iki adet borunun ise artık yerlerinde olmadıkları ve duvar yüksekliğinin düzensiz olarak restore edildiği tespit edildi. Bu gözlemler sonucunda günümüz şartlarında öngörülen eğim hesaplamasının güvenilebilir bir sonuç vermeyeceği görüldü. Bu eğimin kente su getiren aquaeductus‘un kemerler ve duvar üzerinde yer alan bölümlerinin kuzey ucu ile güneyde, kent içerisindeki varış noktasındaki seviyesinin ilerideki dönemlerde yapılacak kazılar sonrasında ortaya çıkarılmasına müteakip hesaplanması daha uygun olacağı belirlendi. Bunun üzerine araştırmalar aquaductus‘un mimari yapısına yönlendirilip güneyde bulunan ilk kemer açıklığı ve dikmeden itibaren kuzeye doğru çalışmalara başlandı.
Suyolunun günümüzdeki durumu :
Suyolunun güney kısmını oluşturan duvar, dikmeler ve kemerler geri kalan bölüme oranla daha iyi durumda olduklarından numaralandırmaya suyun geliş yönünden (kuzey) değil de aksi istikametten başlanmıştır. Güney uçta bulunan duvardan itibaren ilk 4 adet kemer ile 8, 9 ve 10. kemerler iyi durumda korunagelmiş 5, 6 ve 7. kemerler ise yıkılmıştır.
Suyolunun kemerli bölümünde bulunan dikmelerden güneyden kuzeye doğru onuncu sırada yeralanın güney kısmı 82. cmden sonra batıya doğru kırılarak 22 derecelik bir sapmayla iki farklı açıyla inşa edilmiştir. Böylelikle sular kent merkezinde, muhtemelen agoranın batısında bulunan castellum aquae‘ye yönlendirilmiş olmalıdır.
10 numaralı kemer ayağından itibaren kuzeye doğru 6 adet dikme ve üzerlerine yerleştirilmiş 6 adet kemer bulunmaktadır. Bunlardan 13 ve 14 numaralı dikmeler arasındaki kemer yıkıktır. Suyoluna ait, gözlemlenebilen tüm dikmelerin boyutlarıyla kemer açıklıkları ölçülüp kayda geçirilmiştir.
Suyolunun alt kısmı dikdörtgen bloklardan örülmüş üst tarafı ise 1,51 m yüksekliğinde ve 56 cm genişliğinde moloz taş ve harçla inşa edilmiştir. Yine üst bölümde, duvara bitişik 59 cm genişlikte bir alan düzenlenmiştir. Akdeniz havzasındaki diğer örneklerden bilindiği üzere suyollarının kontrolü ve bakımı için servis yolları bulunmaktaydı. Phaselis’teki bu alan da aynı amaçla tasarlanmış olmalıdır.
Ölçümler sonucunda kemerleri taşıyan dikmelerin uzunluklarının (kuzey-güney yönünde) 1,73 m ile 1,96 m arasında, genişliklerinnin de (doğu-batı) 1,76 m ile 2,21 m arasında değiştiği hesaplanmıştır.
Güneyden kuzeye dikme ölçüleri sırasıyla, 1. dikme boy 1,8 m, en 1,8 m, 2. dikme boy 1,84 m x en 1,8 m, 3. dikme boy 1,8 m, en 1,82 m, 4. dikme boy 1,86 m, en 1,85 m, 5. dikme boy 1,96 m, en 1,88 m, 6. dikme boy 1,79 m, en 2,21 m, 7. dikme boy 1,89 m, en 1,77 m, 8. dikme boy 1,73 m, en 1,77 m ve 9. dikme boy 1,81 m, en 1,76 m’dir.
Kemerler güney duvarından itibaren ele alındığında ilk dört sıradaki iyi durumda olup sırasıyla 6,46 m, 6,48 m, 6,56 m ve 6,48 m genişliğe sahiptirler. 4-5, 5-6 ve 6-7 numaralı dikmeler üzerinde yükselen kemerler yıkılmış durumda olup sırasıyla açıklıkları 6,33 m, 6,38 m ve 6,41 m’dir. 7 numaralı dikmeden çift açılı 10 numaralı dikmeye kadar kemer aralıkları ise 6,62 m, 6,49 m ve 6,51 m’dir. 10 numaralı dikmenin batı kenarının güney bölümü uzunluğu 82 cm, kuzey bölümü ise 1,51 m olup toplamda 2,33 m’dir. Doğu kenarı açının dış kısmını oluşturduğundan güneyde uzunluk 1,31 m, kuzeyde 1,78 m toplamda da 3,09 m olup güney ve kuzey kısa kenarları 1,84 m’dir. 10 numaralı dikmenin kuzeyinde 6 adet daha iyi durumda dikme bulunmaktadır. Bunların genişlikleri (doğu-batı) 1,7 m ile 1,79 m arasında uzunlukları (kuzey-güney) ise 1,74 m ile 1,86 m arasında değişmektedir. Ölçüleri ise 11 numaralı dikme boy 1,78 m, en 1,78 m, 12. dikme boy 1,74 m, en 1,7 m, 13. dikme boy 1,86 m, en 1,76 m, 14. dikme boy 1,78 m, en 1,72 m, 15. dikme boy 1,76 m, en 1,79 m ve 16. dikme boy 1,79 m, en 1,75 m’dir.
Bu dikmeler arasında kemer açıklıkları sırasıyla 6,19 m, 6,63 m, 6,61 m, 6,53 m(yıkık olan kemer), 6,51 m ve sonuncu kemerin ise 6,4 m’dir.
Suyolunun denizde kalan bölümünü tespit çalışmaları :
Tektonik hareketler sonrasında deniz seviyesindeki değişimler bilinmektedir. Bunun sonucunda suyolunun bir bölümü sular altında kalmış kara da kalan bir bölümü de zaman içerisinde tahribata uğrayıp neredeyse tamamen yıkılıp kaybolmuştur. Yukarıda belirttiğimiz ölçüm ve hesaplamalar kullanılarak gerçekleştirilen çalışmalarla aquaeductus’un denizde kalan ve yıkılan bölümünün belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu araştırmalar sürecinde öncelikle kemer ayaklarından kalıntıları hala görülebilir olanlar tespit edilmiş sonrasındaki incelemeler ise daha kötü durumda bulunan diğer dikmelerin yerlerini belirlemeyi hedeflemiştir. İlk tespitler sonrasında karada ve denizde yapılan ölçüm sonuçları ve hesaplamalarla daha kötü durumda bulunan diğer dikmelerin de yerleri tespit edilebilmiştir.
En kuzeydeki 16 numaralı dikmeden gölün denizle bağlantısını sağlayan kanala kadar uzanan boşlukta 3 adet daha dikme olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan ilk ikisi (17 ve 18 numaralı) dikmeler kesin ve net olarak görülebilirken sonuncusu (19 numaralı) çakıllarla kaplı olup sadece zeminde dikdörtgen bloklar seçilebilmektedir. Hesaplamalar sonrasında yeri belirlenen 20 numaralı dikmenin olması gereken yerde herhangi bir iz bulunmamaktadır. Diğerleri kolayca saptanabilirken burada herhangi bir kalıntıya rastlanmaması önceki yıllarda gerçekleştirilen kanal çalışmaları (inşaatı) esnasında yıkılmış olabileceği düşüncesine yol açmaktadır. İleride yapılacak sondajlar sonrasında yeraltında kalan temeline ulaşılabilmesi mümkündür. Kanalın kuzeyindeki 21 ve 22 numaralı dikmelerin kalıntıları yine zemin seviyesinde seçilebilmekteyken 23 numaralı dikmenin tüm zemin blokları in-situ olarak tespit edilmiştir. Etrafına bir sıra daha bloklar bulunan bu dikmenin ölçüleri de boy 1,8 m, en 1,72 m olarak hesaplanmıştır. Yine gözlemler sonucu 24 numaralı dikmenin aquaeductus’un deniz üzerinde kalan son kemer ayağı olduğu saptanmıştır. Deniz içerisinde bulunan 25 numaralı dikmeyle arasındaki açıklık 6,42 m’dir. Karada ölçülen kemer aralıkları temel alınıp deniz içerisinde devam edilen araştırmalarda 25 numaralı dikme kesin olarak saptanabilmiştir. Deniz zemininin büyük çakıl taşları ile kaplı olması sonucu sadece üç adet dikmenin yeri dikdörtgen bloklarla birlikte kesin olarak saptanabilmiştir. Diğerleriyle aralarındaki mesafeler gözönünde bulundurulduğunda bunların sırasıyla 29, 30 ve 32 numaralı dikmeler olması gerektiği düşünülmektedir. 32 numaralı dikme deniz içerisinde bulunan son dikme olmalıdır. Suyun dışında (kuzeyde), deniz ile suyolunun bulunduğu yamaç arasında uzanan sahil bandında herhangi bir dikme izine rastlanmamıştır.
Araştırma sonrasında Phaselis suyoluna ait olduğu belirlenen buluntuların ölçüm ve belgeleme işlemleri tamamlanmıştır. Denizde yürütülen çalışmalar esnasında iki adet lahit ile üzerinde yazıt olması muhtemel bir adet de stel bulunmuştur.
-
Akropol Araştırmaları :
Yoğun yerleşim izleri barındıran akropolde Phaselisliler’in su ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inşa ettikleri strüktürlerin bulunmasına yönelik incelemeler 2015 Phaselis hidrografya çalışmalarının son bölümünü oluşturmaktadır.
Araştırmaların ilk etabı yarımadanın kuzeybatı sektörüne ayrılmıştır. Tiyatro ile orta liman arasındaki yamaçta bulunan patika ile ulaşılabilen alanda gerçekleştirilen arazi çalışması sonrasında farklı formlarda sarnıçlar belirlenmiştir.
Bunlardan bir tanesi de (1.S.9) patikanın doğusunda yeralmaktadır. Söz konusu su yapısından yola çıkılarak incelenen batı yamacında bu sektörde üzerlerine yapılar inşa edilmek üzere teraslar oluşturulduğu belirlenmiştir.
Akropolün kuzeyinde toplam 1 hafta olarak planladığımız çalışmalar gerek buluntuların yoğunluğu gerekse çalışma şartlarının zorluğu (bitki örtüsü, sarnıç içerisindeki yılanlar vs.) sebebiyle 12 gün sürmüştür. Bu süre içerisinde akropolde 27 adet sarnıç belgelenmiş büyük çoğunluğunun koordinatları belirlenmiştir.
Farklı tip ve kapasitedeki sarnıçların tamamının duvarları pembemsi hidrolik bir sıvayla kaplıdır. Dini yapılarla ilişkili olan sarnıçların evlerde kullanılmak üzere inşa edilenlerden depolama kapasiteleri ve silindiriğe yakın formlarıyla ayrıştıkları görülür.
Akropol’de bulunan hidrolik strüktürlerin belgeleme işlemleri sonrasında akropol tepesinin doğal nedenlerle yıkılan batı bölümünde kesitleri görülen sarnıçların belgelenmesi planlanmıştır. Söz konusu sarnıçların ölçüm işlemleri bugün için eldeki imkanlarla mümkün olmadığından ve olası kazalara mahal vermemek amacıyla sadece deniz tarafından yarımadanın belgeleme (fotoğraf) işlemleri küçük bir tekne kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Deniz içerisindeki yüzeye yakın kayalıklar risk teşkil ettiğinden kimi sarnıçların görüntüsü uzaktan alınmıştır.
Akropol yerleşmesinin yeraldığı yarımadanın batı kenarında toplamda 8 adet yıkık sarnıç tespit edilmiştir. Sarnıçların bulundukları durum kesit imkanı sunduğundan sarnıç tipolojisi belirlenmesinde ve sınıflandırmada büyük faydalar sağlamaktadırlar.
Sarnıç 1.S.1 :
Akropol’un kuzeydoğusunda bulunan kilisenin batısında (X 549449.855, Y 4043522.842, 27.822) inşa edilen bu sarnıç formuyla kentteki diğer rezervuarlardan farklıdır. İki farklı tipte su depolama alanına sahiptir.
Doğu Bölümü :
Buradaki su depolama alanının derinliği sarnıç tabanını kaplayan moloz yığınlarından itibaren 5,46 m olarak ölçülmüştür. Bilinen diğer sarnıç tipleriyle karşılaştırıldığında derinliğinin daha fazla olduğu şüphesizdir. Ağız kısmı olarak adlandırabileceğimiz silindirik planlı üst bölümünde çap 2,03 m yükseklik ise 1,87 m olup buradan itibaren aşağıya doğru genişleyen evaze bir forma sahiptir. Duvarlarda kalınlığı 2,5 cm’yi bulan pembemsi renkte hidrolik sıva kalıntıları görülmektedir. Sarnıcın alt kısımlarında, büyük bloklar üzerinde üstüste en az iki kat sıva kullanıldığını göstereen kalıntılara rastlanmaktadır.
Batı bölümü :
1.S.1 sarnıcının batı bölümünün ağız kısmında uzunluğu 1,52 m, yüksekliği 1,62 m ölçülen büyük blok ile üzerinde yeralan ve uç kısımları toprak altında kalan bir diğer blok sarnıcı iki bölüme ayırmaktadır. Blokların altındaki açıklık her iki bölümün birbirleriyle bağlantısını sağlamaktadır. Bu bölümde ağız kısmının çapı kapak seviyesinin 1,87 m altında ölçülmüş ve 1,88 m bulunmuştur. Anakayaya bir basamak benzer şekilde oyularak düzenlenen bu bölümde derinlik 2,38 m olup sonradan depolama kapasitesini arttırmak amacıyla ilave edildiği izlenimi vermektedir. Zemin, dışarıdan, sarnıcın batısından gelen moloz ve toprak yığınıyla kaplıdır. Batı bölümünün duvarlarında da kalınlığı 2,5 cm’yi bulan en az iki kat olduğu görülebilen hidrolik sıva kalıntıları tespit edilmiştir.
Sarnıç 1.S.2 :
Akropol’de 2014 araştırma sezonunda tespit edilen hamam yapısının 4,77 m kuzeydoğusunda (X 549448.250, Y 4043515.249, yükseklik 27.908) bulunmuştur. Silindirik planlı ağız kısmının yüksekliği 2,65 m, çapı 0,75 m olup buradan itibaren kovan formunu almaktadır. Toplam derinliği 6,94 m’dir. Sarnıcı örtmek ya da ağız kısmını biçimlendirmek amacıyla devşirme olarak kullanılan dikdörtgen bloğun üzerinde, yüzeyinin ortasında kuzey istikametinde “U” formlu genişliği 11 cm, yüksekliği 13 cm’ye ulaşan kanal oyulmuş bir diğer strüktür yer alır.
Sarnıç 1.S.3 :
Akropoldeki hamam civarında, 1.S.2 sarnıcının 3,77 m kuzeydoğusunda (X 549468.916, Y 4043543.588, yükseklik 27.718) bulunmuştur. İç kısmı büyük ölçüde moloz ve toprak kaplıdır. Yüksekliği 2,68 m, çapı ağız kısmında 1,22 m zeminde 2,15 m’dir. Yukarı doğru daralan duvarlar üzerinde bulunan hidrolik sıva iyi durumda korunagelmiştir. Batısında bir konuta ait olduğu düşünülen bir duvar kalıntısı ile yaklaşık 1 m güneyinden itibaren deniz istikametinde döşenen dikdörtgen bloklar bulunmaktadır.
Sarnıç 1.S.4 :
Kuzeydoğudaki kilisenin güneyinde bulundu (X 549476.822, Y 4043552.710, yükseklik 26.306). Üst kısmı kuzeyde plaka taşlarla kaplı, güneyi açıktır. Uzunluğu (güneybatı-kuzeydoğu) 0,68 m genişliği ise 0,87 m ölçülen güneydeki açıklığa dik gelen 0,56 m genişlikte, 0,75 m uzunlukta oval bir bölüm düzenlenmiştir.
Sarnıcın üzerini kaplayan plakaların batı kenarına tam 1 m mesafede olasılıkla teras elde etmek amacıyla düzgün kesimli dörtgen bloklar yerleştırılmiştir.
Sarnıç 1.S.5 :
1.S.5 sarnıcının üzerine kuzey-güney yönünde dış çerçevesi dikdörtgen formunda, içeride ise köşeleri yuvarlatılmış, 91 cm uzunluğunda, 59 cm genişlikte ve 39 cm yüksekliğe sahip çerçeve şeklinde bir strüktür (X 549476.219, Y 4043559.691, yükseklik 28.395) yerleştirilmiştir. Güneybatı ve kuzeybatı köşelerinde duvar yüzeyine ince uzun oyuklar açılmıştır. Kırılmış durumdaki güneybatı köşesindeki yuvanın genişliği 3 cm olup sarnıcın üzerini örtmeye yönelik metal ya da tahta bir kapağı sabitlemeye yaradığı kabul edilebilir. Strüktürün kısa kenar kalınlığı 10 cm uzun kenarı 8 cm’dir.
Kuzeybatı köşesinin yaklaşık 25 cm altında dar ve yüksek bir kanal içerisinde (h : 34 cm, en : 10 cm) sarnıca su sağlayan pişmiş toprak bir künk tespit edilmiştir. Duvarları iyi durumda korunagelmiş pembemsi hidrolik sıvayla kaplanan rezervuar bölümünün zemini dairesel formdadır.
Ağız kısmının altındaki silindirik bölüm 1,85 m yükseklikte olmakla birlikte güney duvarı biraz daha kavislidir.
Sarnıç 1.S.6 :
İçerisinde depolanan suları korumak amacıyla üzeri ortalama 1,81 m uzunlukta, 26 cm yükseklikte ve 36 cm genişlikte ve 3 adet kuzey-güney istikametinde dizili taşla örtülmüştür (X 549475.985, Y 4043571.216, yükseklik 29.107). Ortadaki kırık bloğun güney kenarına sarnıç içerisinden su çekmek için yarımdaire formunda bir açıklık yontulmuştur. Bunun karşısında olması gereken diğer parça ise sarnıcın zeminine düşmüştür.
Rezervuar derinliği 5,42 m, dip çapı, 4,98 m hesaplanmıştır. Ağız kısmındaki silindirik bölümün çapı 0,97 m iken yüksekliği 3,25 m’dir.
Sarnıç 1.S.7 :
Kuzeydoğu kilisesinin batısında tespit edildi. Ağız kısmında ve çevresinde doğu-batı yönünde yerleştirilmiş dikdörtgen bloklar mimari bir yapının zeminine işaret etmektedir (X 549480.413, Y 4043569.986, yükseklik 27.501). Derinliği 2,93 m, zemin çapı 2,54 m, ağız çapı 0,71 m ölçülmüştür. Üzerindeki bloklar iyi durumda olup kuzeyde bulunanın doğu kenarı kırıktır. Ağız kısmını çevreleyen, iç kenarları yarım daire formunda kesilen blokların kalınlığı 0,34 m’dir.
Sarnıç 1.S.8 :
Sarnıç 1.S.8’in 4,45 m güneydoğusunda, kuzeydoğu kilisesinin batısında yer almaktadır (X 549470.613, Y 4043586.770, yükseklik 29.888). Ağız bölümü kısmen yıkılmış, içerisi neredeyse tamamen moloz ve toprakla dolmuştur. Yarım daire formundaki doğu duvarı kalıntıların sarnıç olduğunu göstermektedir. Yapının ağız kısmının tam üzerine gelecek şekilde, 97 cm uzunluğunda, 40 cm genişliğinde, 26 cm yüksekliğinde, kuzey kenarı yarım daire formunda kesili bir blok kuzey-güney yönünde yerleştirilmiştir.
Doğu duvarının üst kısımlarında bulunan harç kalıntıları sarnıcın zaman içerisinde bir takım onarımlar gördüğünü gösterir. Yine aynı duvarın görünen alt kesimlerinde hidrolik sıva izlerine rastlanmıştır. Sarnıcın, çapı yaklaşık 0,75 m hesaplanan ağız kısmından aşağıya doğru 1,23 m yüksekliğindeki görünen tarafı burada silindirik formlu bir düzenlemenin olmadığını, aşağıya doğru genişlediğini ortaya koymaktadır.
Sarnıç 1.S.9 :
Anacaddenin doğusunda, akropolün batı yamacında (X 549468.843, Y 4043584.887, yükseklik 30.604) yeralmaktadır. Sarnıcın üzerinde in-situ bir puteal tespit edilmiştir. İç kısmı dairesel planlı olup dış kenarları güney kenarı dışında içteki daireye paralel devam etmektedir. Güneyde toprak altında kalan bölüm ise buraya teğet bir duvar izlenimi vermektedir. Çap 72 cm, dış ölçüler ise doğu-batı 1,55 m, kuzey-güney 1,44 m’dir. Puteal iç duvarında, güneyde, üst kenarın 31 cm altında, 11 cm çapında, uzunluğu 60 cm’ye kadar ölçülebilen pişmiş toprak bir boru bulunmaktadır. Derinliği 3,97 m ölçülen rezervuar bölümünün duvarlarını kaplayan sıva neredeyse tamamen korunagelmiştir.
Puteal‘in 1,35 m güneyinde doğu-batı yönünde toprakla örtülü bir duvar tespit edilmiştir.
Sarnıç 1.S.10 :
Zemin yüzeyinde üst kısım planı doğu-batı yönünde 1,62 m uzunlukta, eni ise 0,75 m olan hemisfer formlu 1.S.10 sarnıcı, tiyatronun kuzeydoğusunda (X 549479.022, Y 4043578.351, yükseklik 9.590) inşa edilmiştir. Üzerinde, plaka taşların yerleştirmesiyle içerisinde depolanan suyu korumaya yönelik, 90 cm uzunlukta, 25 cm eninde ve 70 cm yükseklikte konglomera bir blok bulunmaktadır. Söz konusu blok ve altında gözlemlediğimiz düzenleme, bilhassa doğudaki bölümün ağız kısmındaki silindirik form, rezervuarın (en azından üst tarafında) iki farklı bölüme sahip olabileceğini, bunun da zaman içerisinde sarnıcın kapasitesini arttırmaya yönelik çalışmalar sonucunda ortaya çıktığını düşündürmektedir.
Doğuda yeralan ve inşasında 60 cm yüksekliğinde kesme taşların da kullanıldığı silindirik bölümün yüksekliği 1,5 m olup rezervuarın derinliği 4,32 m’dir. Aşağı kısımlarda, duvarlar üzerinde sıva kalıntıları görülebilmektedir.
Sarnıcın 2,15 m güneyinde duvar kalıntısına rastlanmıştır.
Sarnıç 1.S.11 :
Ağız kısmı silindirik, rezervuar zemini hemsiphere formunda, anakayaya oyularak inşa edilmiştir (X 549476.377, Y 4043525.494, yükseklik 25.749). Üst kısımda kuzeydoğu bölümü yıkık durumdadır. Derinliği 4,85 m, ağız silindir çapı 72 cm’dir. Kuzeydoğu’da 1,25 m uzunlukta, 47 cm genişliğinde ve 32 cm yükseklikte dörtgen bir blok bulunur. Üzerleri hidrolik sıvayla kaplı düzlenmemiş duvarlar rezervuar bölümünün anakayaya oyulduğu izlenimini vermektedir. Kuzeydoğuda yeralan bloğun altında bol miktarda seramik parçaları tespit edilmiştir.
Sarnıç 1.S12 :
Çapı 0,66 m, yüksekliği 1,08 m olan silindirik bir ağız yapısına sahiptir (X 549402.739, Y 4043574.177, yükseklik 17.924). Yüzeyde kuzeydoğudan gelen ve sarnıca su taşıyan “U” formunda bir kanal tespit edilmiştir. Güneyde, sarnıç üst kenarının 18 cm aşağısında 26 cm çapında bir diğer kanal yeralmaktadır. Toplam derinlik 5,52 m zemin çapı 4,7 m’dir. Duvarlar tamamen hidrolik sıvayla kaplı oluğ iyi durumda korunagelmiştir.
Sarnıç 1.S.13 :
Güney kenarına yerleştirilen düz bloklarla ağız kısmı yarım stad formunda inşa edilmiştir. Genişliği (doğu-batı) 1,14 m, uzunluk 1 m derinlik 6,61 m’dir. Ağız çevresinde doğu ve güneydoğuda kesme taşlar kullanılmıştır.
Duvarları kaplayan hidrolik sıvanın kalınlığı 3 cm’yi bulmaktadır. Kuzey kenarda dökülen sıvalardan bu tarafın anakayaya oyulduğu, güneyde ise dikdörtgen bloklar kullanıldığı görülmektedir. Bunun sonucunda da silindirik formda inşa edilen sarnıcın iç kısmında duvarları düz değil de engebelidir.
Sarnıç 1.S.14 :
1.S.13 sarnıcının 5,5 m güneydoğusunda yeralır. Yüzeye yerleştirilen büyük kesme bloklarla ağız kısmı çevrelenmiştir Batısında uzunluğu 1 m, eni 0,37 m, yüksekliği 0,4 m olan bir blok ile doğuda 0,5 m mesafede buna paralel, yakın ölçülerde bir diğer blok yeralmaktadır. İkisi arasında olması gereken blok ise kırık olarak sarnıç içerisinde bulunmaktadır.
Sarnıcın üzerini örten doğudaki bloğa neredeyse paralel (kuzeydoğu-güneybatı istikametinde hafif bir yön değişikliği söz konusudur) üstüste üç sıra kesme taştan bir duvar örülüdür.
Ağız kısmında çapı 0,98 m, derinliği 4,62 m’dir.
Sarnıç 1.S.16 (incirli sarnıç) :
Güney Liman ile kilise arasındaki yamaçta (X 549402.739, Y 4043574.177, yükseklik 17.924) yeralan, ağız çapı 1m, yüksekliği 3,87 m hesaplanan şişe tipli bir sarnıçtır. Yüzeyde, doğu kenarında dikdörtgen yassı bir blok bulunmaktadır. Batısında, 1,11 m mesafede, kuzey-güney istikametinde kısmen çökük bir duvar örülüdür. Duvarın ilk iki sırası daha önceki dönemlere ait olup üzerlerine harç kullanılarak üçüncü bir sıra ilave edilmiştir. İçerisinde yetişen incir ağacı batı duvarına kısmen zarar vermiştir. Zemini yukarıdan gelen blok taşlar ve toprakla kaplıdır.
Sarnıç 1.S.17 :
Güney bazilikanın kuzeyinde (X 549468.916, Y 4043543.588, yükseklik 27.718) tespit edilmiştir. Üzerini örten güneydeki 0,8 m uzunluğunda, 27 cm yüksekliğinde ve 40 cm enindeki blok in-situ korunagelmiştir (uçları toprak altında kaldığı için uzunluğu tam olarak ölçülememiştir). Ağız kısmı düzensiz bir yuvarlak şeklinde moloz taşlar ve harç kullanılarak 0,7 m uzunlukta (güney-kuzey), 0,55 m genişlikte (doğu-batı) inşa edilmiş ve sıvayla kaplanmıştır.
Sarnıç derinliği 3,83 m, dip çapı 3,7 m hesaplanmıştır.
Sarnıç 1.S.18 :
Büyük bir yapı içerisinde (X 549449.855, Y 4043522.842, yükseklik 27.822) bulunmuştur. Güneyinde kapı dikmesi, basamaklar, duvar kalıntısı etrafında ise dağınık mimari bloklar tespit edilmiştir. Rezervuar bölümü yüksekliği 5,65 m dip çapı 5,58 m’dir.
Ağız kısmı monoblok, bloklar üzerine yerleştirilmiş, iç çapı 47 cm, dış çapı 60 cm, yüksekliği 38 cm, çeper kalınlığı farklılıklar göstermekle birlikte ortalama 6,5 cm olan silindirik bir strüktürden oluşmaktadır. Strüktürün üst kenarının 9 cm aşağısında 7 cm çapında bir delik açılmıştır.
Üzerinde kuyu bileziği (puteal) bulunmamaktadır.
Sarnıç 1.S.19 :
Üzerinde güney-kuzey istikametinde, kapak fonksiyonlu 3 adet blok bulunmaktadır (X 549448.250, Y 4043515.249, yükseklik 27.908).
Batıdaki 1,57 m uzunluğu, 0,54 m eni ve 0,23 m yüksekliği olan bloğun yüzeyinde, sarnıç ağzına denk gelen doğu kenarında blok doğrultusunda 65 cm uzunluğunda kapak yuvası oyulduğu tespit edilmiştir. Yuvanın güney kenarından 25 cm yükseklikte 2,5 cm çapında kapağı sabitlemeye yönelik bir yuva açılmıştır.
Sarnıcın ağız kısmı iki adet yuvarlak açıklık doğu-batı yönünde yanyana getirilerek inşa edilmiştir. Batıdaki silindir planlı olup çapı (kuzey-güney) 0,94 m’dir. Doğudaki açıklık daha çok elips formunda, 1 m (doğu-batı) uzunluktadır. İkisinin birleştiği yerde ağız kısmının derinliği 1,7 m iken doğuda derinlik bu kenardaki aşıklığın silindirik formundan dolayı 3,3 m’yi bulmakta, genişlik ise 0,55 m’ye inmektedir. Sarnıç derinliği toplam 5,91 m’dir.
Sarnıç 1.S.20 :
Kuzeyinde doğu-batı yönünde uzanan, kısmen yıkılmış, doğu bölümü daha iyi durumda bulunan duvar, sarnıçtan (X 549476.377, Y 4043525.494, yükseklik 25.749) daha sonra inşa edilmiş olmalıdır. Etrafta gözlemlenen kalıntılar sarnıç yapısının bir odanın kuzeydoğu köşesinde yeraldığını göstermektedir. Üzerini örten bloklardan güney, kuzey ve doğudakiler in-situ olarak korunagelmişlerdir. Kuzeydeki blok üzerinde kırıklar oluşurken doğudaki blok üzerine oyulan yarımdaire formundaki açıklık kapak sistemi hakkında bir takım bilgiler vermektedir. Kuzeydoğuda “U” şeklinde, kenar yükseklikleri 20 cm, genişliği 13 cm olan bir kanal bulunmaktadır.
Ağız kısmı 1,15 m çapındadır. Duvarları kaplayan hidrolik sıva burayı oluşturan bloklardan itibaren aşağıya, çapı 6,52 m ölçülen tabana kadar inmektedir.Yüksekliği 6,64 m olan rezervuar bölümü düzgün silindirik planlıdır.
Sarnıç 1.S.21 :
1.S.21 sarnıcının da 3,12 m kuzeyinde geç döneme ait bir duvar bulunmaktadır. Ağız kısmında güneydoğu ve kuzeydoğuda iki adet kanal tespit edilmiştir. Gövdesi silindirik formlu, ağız kısmına çıktıkça daralan kovan tipli bir sarnıçtır. Çapı 1,2 m olan açıklıktan zemine kadar iyi durumda korunagelmiş hidrolik bir sıvayla kaplıdır. Yüzeyden 1,8 m aşağıdan itibaren (güneybatı kenarı hariç) hafif bir kıvrım gözlenmektedir.
Zeminde iki adet büyük hayvan kafatası ve çok sayıda kemik parçaları bulunmaktadır.
Sarnıç 1.S.22 :
Akropol yerleşimindeki 5 nolu kilisenin doğusunda (X 549480.413, Y 4043569.986, yükseklik 27.501) bulunmuştur. Üzeri uç kısımları sıva altında kalan, kuzey-güney yönünde yerleştirilmiş dikdörtgen bloklarla örtülüdür. Doğuda ise blokların yerini iki adet sütun almıştır. Blokların uzunluğu tam olarak ölçülemezken yükseklikleri 39 cm, genişlikleri ise 32 cm’dir.
Rezervuar bölümü büyük ölçüde moloz ve toprak ile dolu olup (yüzeyden itibaren 0,70 m boşluk kalacak kadar) ağız yapısı sarnıcın silindirik ya da kovan formunda olduğuna işaret etmektedir. Çap ölçüsü doğu-batı yönünde 2,25 m, kuzey-güney yönünde ise 2,15 m olarak hesaplanmıştır.
Kilisenin absis duvarı sarnıcın batı kenarına 40 cm mesafede örülmüştür. Sarnıcın 1,83 m güneyinde ise geç dönemde yapılmış başka bir yapıya ait farklı bir duvar bulunmaktadır.
Agora sarnıcı :
Agora içerisinde yeralmaktadır. Ağız çapı 1,15 m, zemin çapı 5,68 m olup derinliği 3,97 m’dir. Zemini hemisfer formundadır. İç duvarları kaplayan sıva iyi durumdadır.
Sarnıç koordinatları :
Sarnıç 1.S.1, X 549449.855, Y 4043522.842, yükseklik 27.822
Sarnıç 1.S.2, X 549448.250, Y 4043515.249, yükseklik 27.908
Sarnıç 1.S.3, X 549468.916, Y 4043543.588, yükseklik 27.718
Sarnıç 1.S.4, X 549476.822, Y 4043552.710, yükseklik 26.306
Sarnıç 1.S.5, X 549476.219, Y 4043559.691, yükseklik 28.395
Sarnıç 1.S.6, X 549475.985, Y 4043571.216, yükseklik 29.107
Sarnıç 1.S.7, X 549480.413, Y 4043569.986, yükseklik 27.501
Sarnıç 1.S.8, X 549470.613, Y 4043586.770, yükseklik 29.888
Sarnıç 1.S.9, X 549468.843, Y 4043584.887, yükseklik 30.604
Sarnıç 1.S.10, X 549479.022, Y 4043578.351, yükseklik 9.590
Sarnıç 1.S.11, X 549476.377, Y 4043525.494, yükseklik 25.749
Sarnıç 1.S.16 : X 549402.739, Y 4043574.177, yükseklik 17.924
Sarnıç 1.S.17 : X 549468.916, Y 4043543.588, yükseklik 27.718
Sarnıç 1.S.18 : X 549449.855, Y 4043522.842, yükseklik 27.822
Sarnıç 1.S.19 : X 549448.250, Y 4043515.249, yükseklik 27.908
Sarnıç 1.S.20 : X 549476.377, Y 4043525.494, yükseklik 25.749
Sarnıç 1.S.22 : X 549480.413, Y 4043569.986, yükseklik 27.501
Sarnıç 1.S.23 : X 549476.822, Y 4043552.710, yükseklik 26.306
Sarnıç 1.S.24 : X 549470.613, Y 4043586.770, yükseklik 29.888
Araştırmacı
Dr. Mehmet Kürkçü