Phaselis Araştırmaları
  • tr
  • en
  • Ana Sayfa
  • Proje Hakkında
    • Araştırma Hakkında
    • Araştırma Planı
    • Amaç ve Hedefler
    • Araştırmanın Ana Hatları
    • Araştırma Ekibi
  • Phaselis
    • Araştırma Birikimi
    • Tarihsel Gelişim
    • Kentin Konumu
    • Sit Alanı Sınırları
    • Nekropolis Alanları
    • Kent Yapıları
      • Akropolis
      • Ana Cadde
        • Hadrian Kapısı
        • Domitian Agorası
        • Tiyatro
        • Küçük Hamam
        • Latrina
        • Büyük Hamam
      • Batı Yerleşim
        • Tetragonal Agora
        • Aquaductus
      • Limanlar
      • Kuzey Yerleşim
    • Antik Kaynaklar
    • Epigrafik Belgeler
    • Bibliyografya
  • Araştırmalar
    • Teritoryal Araştırmalar
      • Teritoryal Araştırmalar Güncesi 2016
      • Teritoryal Araştırmalar Güncesi 2015
      • Teritoryal Araştırmalar Güncesi 2014
      • Teritoryal Araştırmalar Güncesi 2013
    • Kent ve Akropolis Araştırmaları
      • Kent ve Akropolis Araştırmaları Güncesi 2016
      • Kent ve Akropolis Araştırmaları Güncesi 2015
      • Kent ve Akropolis Araştırmaları Güncesi 2014
      • Kent ve Akropolis Araştırmaları Güncesi 2013
    • Epigrafik Araştırmalar
      • Epigrafik Araştırmalar Raporu 2016
      • Epigrafik Araştırmalar Raporu 2015
      • Epigrafik Araştırmalar Raporu 2014
      • Epigrafik Araştırmalar Raporu 2013
    • Ekolojik Araştırmalar
      • Ekolojik Araştırmalar Raporu 2016
      • Ekolojik Araştırmalar Raporu 2015
      • Ekolojik Araştırmalar Raporu 2014
      • Ekolojik Araştırmalar Raporu 2013
    • Liman ve Sualtı Araştırmaları
      • Liman ve Sualtı Araştırmaları Raporu 2016
      • Liman ve Sualtı Araştırmaları Raporu 2015
      • Liman ve Sualtı Araştırmaları Raporu 2014
      • Liman ve Sualtı Araştırmaları Raporu 2013
    • Flora – Fauna Araştırmaları
      • Flora – Fauna Araştırmaları Raporu 2016
      • Flora – Fauna Araştırmaları Raporu 2015
      • Flora – Fauna Araştırmaları Raporu 2014
      • Flora – Fauna Araştırmaları Raporu 2013
  • Haberler
  • Yayınlar
  • İletişim
  • Veritabanı
  • Ekoloji Araştırmaları
    Ekoloji Araştırmaları
    Phaselis Araştırmaları
    EKOLOJİK ARAŞTIRMA RAPORLARI
    Daphnis nerii
Anasayfa » Phaselis Araştırmaları » Ekolojik Araştırmalar » Ekolojik Araştırmalar Raporu 2016
  • Lagün Çalışmaları
  • Herpetofauna Çalışmaları
  • Ornitofauna Çalışmaları
  • Memeli Faunası Çalışmaları
  • Rekreasyonel Taşıma Kapasitesi Boyutlarının Analizleri

Phaselis Gölü’nün Geçmişi ve Antik Dönemdeki Önemi – 2016

Anadolu kıyılarında antik dönemlere ait birçok liman kenti bulunmaktadır (Gündüz, 2008). Bu liman kentlerden biri de Phaselis’tir. Phaselis antik çağlarda bir liman kenti olması yanında Akdeniz kıyısında önemli bir ticaret ve yerleşim merkezdir (Tüner-Önen 2009). Antik çağlarda liman kentleri arasındaki ulaşım ve taşımacılıkta gemiler önemli yer tutmuştur. Bunun nedeni Bey Dağları’nın kıyılarda dik yamaçlar oluşturması ve her türlü ulaşımın güç olmasıdır. Antik çağlarda liman kentleri arasındaki ulaşım ve taşımacılıkta gemiler önemli yer tutmuştur. Bunun nedeni Bey Dağları’nın kıyılarda dik yamaçlar oluşturması ve her türlü ulaşımın güç olmasıdır.

Bir yarımada üzerine kurulu olan Phaselis antik kenti güney, doğu (askeri) ve kuzey olmak üzere üç limana sahiptir. Bu limanlar denizcilik açısından ne kadar güvenli gözükse de her zaman bir risk bulunmaktaydı. Phaselis’teki antik dönem liman yapıları incelendiğinde yıkıcı deniz etkilerinin lodos, keşişleme ve kuzeyden geldiği açıkça görülmektedir. Yıkıcı deniz etkisini yaratan fırtınalar açısından güney limanı lodos ve keşişleme, doğu (askeri) limanı keşişleme ve kuzey limanının ise keşişleme ve lodos’tan etkilendiği görülmektedir.

Phaselis’teki limanlar kuzeyden gelecek deniz etkilerine karşı korunaklıdır. O zaman yıkıcı etki yaratan deniz durumlarında (fırtınalarda) Phaselis’lilerin gemileri nerede barınıyordu? İşte bu sorunun cevabı bugünkü Phaselis’in bataklığında (gölü) yatmaktadır. Adeta Koy içerisinde bir koy konumunda olan bu günün bataklığı o devrin de bir gölü olan bu yer gemiler açısından oldukça güvenli bir limandı. Her türlü deniz ve hava koşullarında gemiler burada rahatlıkla barınabilmekteydi. Günümüzde doldurularak su kemerlerine giden yol olarak yapılan bu bölgenin (bataklığın ağız kısmı) antik çağlarda dar bir alanla denizle bağlantısı bulunmaktaydı. O çağlarda iyi bir denizci olan Phaselis halkı, rüzgarların nereden eseceğini ve havanın bozacağını bazı ibarelerden anlayabiliyorlardı. İşte bu kötü hava koşullarında Phaselis’li denizciler gemilerini göle geçirerek ağır deniz koşullarında korunabiliyorlardı. Bazen göle geçişi sağlayan kanal şeklindeki dar ve sığ olan bölge taş veya sedimanla dolsa da Phaselis’liler bu bölgeyi temizleyerek gemilerin geçişini sağlıyorlardı.

Gölün kötü hava koşullarında (kış) gemilerin barındırması yanında başka önemli görevleri daha vardı. Boring organizmalar denizel ortamlarda tutundukları ahşap materyallerin içerisine girerek ahşabı adeta delikli bir süngere çevirir. Denizcilikte bu olaya “tekne kurt yaptı” denir. Bu nedenle ahşap teknelerin her yıl kış ve bahar aylarında karaya alınarak bakımları yapılmak zorundadır. Bakım sırasında kurt yapan bölgenin ahşabı değiştirilir ve tekne boyanır. Ahşap teknelerin su kesimlerine kurt yapmaması için de zehirli boya sürülür.

Fauling organizmalar (Balanus sp., yeşil algler gibi) ise teknelerin su kesimlerine tutunurlar. Böylece hareket halindeki gemilerin sudaki sürtünmelerini ve ağırlıklarını arttırarak gemilerin hızını yavaşlatmaktadır. Günümüzde bu olaya denizciler “gemi sakal tuttu” tabirini kullanırlar. Antik dönemlerdeki denizciler boring ve fauling organizmaların bu olumsuz etkilerine karşı o zaman ne yapıyorlardı? Bu olumsuzluğu yaşamamak için o dönemlerde gemi yapımında reçinesi bol olan ağaçlar (sedir) kullanılıyordu. Ayrıca kurtlanmayı önlemek için gemilerin altlarındaki ahşap bölgeye katran sürülüyordu.

Teknelerde kurtlanma olayı genellikle kışın sonu bahar aylarında doğanın coştuğu dönemlerde gerçekleşmektedir. Bu nedenle deniz suyunda bekletilen ahşap teknelerin her yıl karaya alınarak bakımlarının yapılması gerekmektedir. Her ne kadar bu tedbirler alınmış olsa da denizel ortamlarda ahşaplarda kurtlanma olayı olmakta ve denizcilere büyük sorunlar yaşatmaktadır.

Fig. 1. Phaselis Kenti’nin yeraldığı yarımada

Fig 1. Phaselis Kenti’nin yeraldığı yarımada

Tatlısu veya deniz suyu ile tatlı suyun karışımından oluşan acı sularda ahşapta kurtlanma olayı yaşanmamaktadır. Böylece ahşabın dayanıklılığı daha fazla dolayısıyla da teknelerin ömürleri uzun olmaktadır. Phaselis Gölü bu açıdan oldukça önemlidir. Söz konusu gölde gemiler barınmanın yanı sıra boring ve fauling organizmaların bu olumsuz etkilerine karşı da korunmuş oluyorlardı. Bu açıdan Phaselis gölü antik çağlarda oldukça önemli görevler üstlenmiştir.

Phaselis gölünün ekolojik açıdan da ayrı bir görevi bulunmaktadır. Bilindiği üzere bataklıklar, göl ve akarsular denizel ekosistemlerin adeta kan damarlarını oluştururlar. Denizlere besin taşırlar, plankton oluşumunu arttırırlar, deniz suyunun tuzluluğuna, sıcaklığına ve pH’sına katkı sağlarlar. Özellikle denizel kökenli bazı canlıların yavruları (kefal balıkları, çipura, levrek, yılan balığı, sarıağız, kaplumbağa, yengeç vb) ve bazı sucul kuşlar ve böcekler bu gibi besin açısından zengin olan sulara girip beslenir, büyür ve anaç olarak tekrara doğal ortama dönerek ekosistemdeki görevlerini yerine getirirler. Phaselis gölü gibi denizle bağlantısı olan tatlısu veya acısular denizel ekosistemleri daima besler ve canlı tutar.

Fig. 2. Boring organizmaların denizel ortamda ahşap’a verdiği zarar (orijinal).

Fig. 2. Boring organizmaların denizel ortamda ahşap’a verdiği zarar (orijinal).

Gölün Bugünkü Durumu

Denizle olan bağlantısının kesilmesi nedeniyle bugün gölün suyu tamamen kurumuş ve göl bataklık halini almıştır. Halen denizle bağlantısının sağlandığı kesim doldurulmuş gölün önüne adeta bir set çekilmiştir. Denizle bağlantıyı sağlamak için uygun olmayan bir bölgeye betondan yapılmış bir kanal yapılmıştır. Kanalın önü ve içerisinin kum ve çakılla dolması nedeniyle denizle olan bağlantı tamamen kesilmiştir. Denizle bağlantının olduğu dönemler (doğal hali) göle taşınan organik atıklar (ağaç yaprağı, ot, dal vb.) ve sediman kuvvetli yağışlarda denize taşınabiliyordu. Göl adeta doğal olarak kendi kendini temizleyen bir sisteme sahipti. Ancak bugün ise gölün önüne çekilen set ve betonlama nedeniyle doğal olarak gerçekleşen bu taşınım yapılamadığı için göl sürekli olarak sedimanla dolmaktadır. Böylece göl içerisinde antik kalıntılar var ise de sediman altında kalmaktadır. Yine gölün ağız kısmı doldurulmuş yol yapılmış ve üzerinden kara vasıtalarının geçmesi nedeniyle de toprağın sızdırılmazlığı da arttırılmıştır. Gölün denizle bağlantısının kesilmesi ve göl suyunun yazın buharlaşarak kuruması nedeniyle göl yatağı bir çamur deryasını almakta içerisindeki organik maddenin çürümesi nedeniyle de ağır bir hidrojen sülfür (H2S) kokusu oluşmaktadır. Böylece de göl ekosisteminde yaşamı suya bağlı olan tüm canlılar ölmektedir.

Fig. 3 Phaselis gölünün bugünkü durumu

Fig. 3 Phaselis gölünün bugünkü durumu

Phaselis gölünün denizle olan bağlantısını sağlamak için inşa edilmiş beton kanallar

Fig. 5. Phaselis Gölü’nün denizle bağlantı kısmının çakıllarla dolmuş hali

Fig. 6. Phaselis Gölüne kanalın açıldığı kesim ve sızıntı sular

Denizel ekosistemler her zaman çevresinde bulunan akarsular, göller, dereler ve bataklıklarla bir bütün olarak düşünülür. Bu unsurlar denizel ekosistemleri destekler, canlı tutar ve zenginleştirirler. Phaselis gölüne bakıldığı zaman insan müdahalesinin olduğu ve ekosistemin bozulduğu hemen görülmektedir. Bu müdahale nedeniyle göl, ekosistemdeki işlevini yerine getiremez hale gelmiştir. Dolayısıyla da denizel ekosistem kendi başına zayıf kalmıştır. Oysa Phaselis çevresinde değişik habitatların bulunması (kum, çakıl, kayalık) denizel ekosistemlerin artılarıdır. Söz konusu olan göl antik çağlardaki gibi orijinal haliyle kalmış olsaydı bu habitatları besleyecek ve sürekli olarak Phaselis çevresini canlı tutacaktı. Phaselis gölü doğal haliyle çok verimli bir göl konumundadır. Gölde hem tatlısu hem de denizel formları oluşacaktır. Kışın bol tatlısu nedeniyle gölün suyu tatlı, yazında yoğunluk farkıyla altta deniz suyu, üstte ise tatlısu olacaktır. Besin açısından zengin bir göl, dolayısıyla da çok canlı bir ekosistem oluşacak ve tüm Phaselis kıyılarını bu zenginlik destekleyecektir. Özellikle kıyı ekosistemleri için önemli balık türleri olan kefal, levrek, çipura, yılan balığı, lagos, barbun, dil balığı gibi balıkların yanı sıra yengeç, kaplumbağa, domuz, sucul kuşlar, böcekler için de ideal yaşam alanını oluşturacaktı. Söz konusu balıkların yavruları besin açısından zengin olan göle girecek gelişip serpildikten sonra doğaya anaç olarak dönecek ve sürekli olarak denizel ekosistemi destekleyecektir. Bu nedenlerden dolayı gölün eski aktif dönemine kavuşturulması zorunluluğu bulunmaktadır. Bunun için yapılması gereken göl zeminindeki sedimanın bir kısmının alınması ve gölün aktifliğinin yeniden sağlanması gerekmektedir. Ayrıca göl ağzının sürekli açık tutulması için burada da değişikliğe gidilmesi zorunludur.

Göl Eski Haline Kavuşturulursa Kazanımlar

1– Görsel anlamda Phaselis’e ayrı bir güzellik kazandıracaktır.
2– Yaşamı suya bağlı (kuş balık, sürüngen, memeli) canlılar için ideal bir yaşam ortamı ve çoğalmalarına olanak sağlanacaktır.
3– Balık tür ve çeşitliliği açısından denizel ortam desteklenecektir.
4– Bölge sivrisinek üreten bir merkez olmaktan kurtulacaktır.
5– Göl çevresinde düzenleme yapılırsa yürüyüş veya koşu alanları oluşacaktır.
6– Kano veya teknelerle göl içerisine girilebilir ve turizme dönük aktiviteler yapılabilir.
7– Göl yatağında antik kalıntılar varsa daha fazla dolmadan ve toprak altında kalmadan gün yüzüne çıkarılabilir.
8– Göl içerisi veya çevresinde Phaselis’e ait ana unsurlar ortaya konacaktır.
9– Phaselis orijinal haline kavuşturulacaktır.
10– Doğa kazanacak, ekosistem açısından bilemediğimiz birçok fayda sağlanacaktır.
11– Halen organik çürüme ve H2S nedeniyle oluşan kötü koku ortadan kalkacaktır.

Kaynaklar
Gündüz, S., 2008: Antik limanlar ışığında Myndos Limanı ve liman yapıları. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı Klasik Arkeoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi
Tüner-Önen, N., 2009: Yazıtlar Işığında Phaselis, Sempozyum bildirisi, Uluslararası Genç Bilimciler Buluşması I: Anadolu Akdenizi Sempozyumu 04-07 Kasım 2009 ANTALYA

Araştırmacı
Doç. Dr. Mehmet GÖKOĞLU
Akdeniz Üniversitesi
Su Ürünleri Fakültesi

Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Herpetofaunası 2016 Yılı Çalışmaları

Giriş

Omurgalı hayvanlar yeryüzünde çok geniş coğrafik alanlara yayılmış, özellikle sucul ortamlardan karasal yaşama adapte olarak ekosistemin önemli parçaları haline gelmişlerdir. Omurgalı hayvanlar içerisinde karasal yaşama ilk olarak adapte olan sınıf amfibiler olup, birçok taksonunun hayatlarının bir kısmını karada, bir kısmını suda geçirmeleri nedeniyle iki yaşamlılar anlamına gelen bu adı almışlardır. İki yaşamlılar sucul ortamda yaşamaya uygun özelliklerle yaşamlarına başlarlar ve metamorfoz geçirerek karasal yaşama uygun özellikler kazanırlar. Bu sayede yeryüzünde suya yakın olan, nemli habitatlarda yayılma ikanı elde etmişlerdir. Bu nedenle derelerden nemli vejetasyonlara, sulu mağaralardan çöllerin nemli kısımlarına çok çeşitli habitatlarda amfibilere rastlanılabilmektedir.

Bunun yanında en yakın akraba grup olan sürüngenler ise gerek bazı durumlarda amfibilerin predatörleri olmaları, gerek kuş ve sürüngenler için önemli besin kaynakları konumunda olmaları nedeniyle sağlıklı bir ekosistem için vazgeçilmez unsurlardır. Aynı zamanda karasal yaşamın getirdiği fiziksel zorluklar ve su kıtlığı gibi faktörlere karşı daha dayanıklı oluşları yeryüzünde neredeyse tüm habitatlarda yayılış gösterebilmelerini sağlamıştır. Çöllerden, kuru ve nemli toprak içlerine, nemli ormanlardan, mağaralara ve akarsulara, hatta denizlere kadar çok geniş alanlarda yayılış göstermektedirler.

Ülkemizde de su ve nemin bulunduğu hemen her yerde bulunabilen amfibiler ile karasal ve sucul neredeyse tüm habitatlarda bulunabilen sürüngenler ilgi odağı konumundadırlar. Nispeten daha kolay elde edilmeleri, iz ve işaretleri nedeniyle daha kolay ulaşılmaları, sayıca bol oluşları vb. nedenlerle bir çok araştırmada hedef organizma konumundadırlar. Bazı adaların ve önemli tabiat alanlarının ekosistem ve habitatının mevcut durumu ile ilgili olarak araştırmacılara önemli bilgiler verebilen amfibiler ve sürüngenler gerek sistematik, gerek ekolojik, gerekse ekobiyolojik çalışmalarda model unsur olarak yer almaktadırlar. Bu bakımdan ülkemizin çeşitli yerlerinde muhtelif zamanlarda yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Bunlardan bazıları; Baran 1976, 1983, 2005; Baran ve Atatür 1998; Baran et al. 2012; Başoğlu ve Baran 1977, 1988; Başoğlu ve Özeti 1994; Bodenheimer 1944; Mertens 1952; Öz et al. 1999; Özeti ve Yılmaz 1994; Kumlutaş et al. 2004a; Kumlutaş et al. 2004b, diğer vb. olarak sayılabilir. Yine birçok faunistik çalışmada ise (Düşen et al 2005, Erdoğan et al. 2010; Demirsoy, A. 1996b, Demirsoy 1996c; Erdoğan et al. 2002; Erdoğan et al. 2010; Öz et al. 2010, Yavuz ve Tunç 2015a, Yavuz –Tunç 2015b vb. omurgalı gruplarıyla birlikte durumları değerlendirilen sınıflar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde geniş ölçekte çalışılan, bilim insanlarının ilgisini çeken amfibi ve sürüngenlerle ilgili olarak çalışma alanımız olan Phaselis Antik Kenti ve Territoryumu’nda spesifik olarak yapılmış güncel çalışmalar (Yavuz ve Tunç 2015a, Yavuz –Tunç 2015b) yetersizdir. Bu bakımdan sahadaki amfibi ve sürüngen varlığını irdeleyen yoğun herpetolojik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gidermek için bu çalışmada sahanın herpetofaunistik durumu irdelenmiş ve sahanın mevcut durumu ile ilgili güncel bilgiler verilmiştir.

Bulgular

Proje sahasında yapılan çalışmalarda karasal omurgalı faunal yapısı incelenmiş, 2016 yılında elde edilen dönemsel bulgular aşağıda verilmiştir. Türkiye’de yayılış gösteren yaklaşık 165 kurbağa ve sürüngen türünün 25’şinin çalışma sahası ve yakın çevresinde de yaşadığı tespit edilmiştir.

Bu türlerden 5’şı kurbağa, 3’ü kaplumbağa, 10’u kertenkele, 7’si de yılanlara aittir. Bunlardan, Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta) EN “Tehdit Altında”, Tosbağa (Testudo graeca) VU “zarar görebilir”; körkertenkele, bukalemun ve sarı yılan (Blanus strauchi, Chamaeleo chamaeleon, Elaphe sauromates) NT “sayısı azalıyor” kategorisinde yer almaktadır. Diğer taraftan kurbağaların (anurlar) tamamı ise IUCN nin LC “düşük risk” kategorisinde yer almaktadır. Ancak bu dönemde tespit edilemese dahi literatür bilgilerine göre; sahada endemik semenderlerden 1 türün bu alanın içinde (Lyciasalamandra irfani) yaşadığı bilinmektedir. Bulunan türler bu semender hariç geniş yayılımlı olup, ilk bulgularımıza göre semender hariç bölgeye özgü endemik ve lokal endemik bulunmamaktadır. Yörenin herpetofaunası dikkate alındığında; 1 türün IUCN statüsü belli değilken, 1 tür EN, 3 tür NT, 1 tür VU, 19 tür LC, kategorisindedir. BERN sözleşmesi Kesin Koruma Altında Olan Türler (EK II) kategorisinde 18 tür, Koruma Altında Olan Türler kategorisinde (EK III) ise 7 tür yer almaktadır(Çizelge 1). Phaselis’in amfibi ve sürüngenleri Türkiye’deki türlerin şimdilik yaklaşık %20’ni oluştururken ileriki yıllarda yapılan arazi çalışmalarıyla görülen tür sayısına daha da eklemeler olabilecektir. Bölgede yaşayan amfibi ve sürüngen türlerine ait bazı türlerin fotoğrafları, betimlemeleriyle birlikte aşağıda Şekil 1-7’de verilmiştir.

Bu türlerin genel özellikleri ve betimlenmesinde Baran ve Atatür 1998; Baran 1976, 1983, 2005; Başoğlu ve Baran 1977, 1988; Başoğlu et al. 1994; Demirsoy 1996b ve c; Öz et al. 1999; IUCN 2006; IUCN 2013; IUCN 2015-4; Özeti ve Yılmaz 1994; Erdoğan et al. 2010; Öz et al. 2010; Yılmaz ve Öz 1984’den yararlanılmıştır.

Habitat: Yaşam alanları
K: Kayalık ve Taşlık Alanlar, O: Orman, Ç: Çalılık, M: Mera, T: Tarım arazileri, S: Su ve suya yakın yerler, D: Deniz
Tespit şekli: G (Gözlem), L (Literatür)
IUCN:Uluslar arası Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği
CR (Critical)Dogadaneslinin tükenme riskinin aşırı derecede yüksek olduğu kabul edilir.Tek tür semenderlerden Lyciasalamandra billae(Beldibi Semenderi)vardır.
EN (endangered): Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük olan türler. Bu katagoriye giren sadece Deniz Kaplumbağalarından Caretta caretta (Sini Kaplumbağası)’dır.
VU (vulnerable) (Hassas, zarar görebilir): Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler. Proje sahası ve yakın çevresinde bu kategoride yer alan 1 tür Tosbağalardan Testudo graeca (Tosbağa) dür.
NT (near threatened): Şu anda tehlikede olmayan fakat yakın gelecekte VU, EN veya CR kategorisine girmeye aday olan türler. Bu katagoride3 tür Elaphe sauromates (Sarı yılan), Blanus strauchi(Kör kertenkele) ve Chamaeleo chamaeleon(Bukalemun) vardır.
LC (least concern) (En düşük derecede tehdit altında): Yaygın bulunan türlerdir, proje sahası ve yakın çevresinde 19 tür dahildir.
BERN: Bern sözleşmesine göre:
Ek II: Mutlak koruma altında olan türlerdir ve buna18 tür dahildir.
EK III: koruma altında olan türlerdir ve bu gruba 7 tür girmektedir.
CITES: Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora (Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme).
EK-1 Nesilleri tükenme tehdidi ile karşı karşıya bulunan ve bu nedenle örneklerinin ticaretinin sıkı mevzuata tabi tutulması ve bu ticarete sadece istisnai durumlarda izin verilmesi zorunlu olan türleri içerir.
EK-2 Nesilleri mutlak olarak tükenme tehdidiyle karşı karşıya olmamakla birlikte, nesillerinin devamıyla bağdaşmayan kullanımları önlemek amacıyla ticaretleri belirli esaslara bağlanan türleri içerir. 1 tür bu gruba Testudo graeca (Tosbağa) girmektedir.
MAK: Merkez Av Komisyonu kararları
EK LİSTE-1: Orman ve Su İşleri Bakanlığınca Koruma altına alınan yaban hayvanları. Sürüngenlerin tamamı 20 tür bu gruba girer
EK LİSTE-II: Merkez av Komisyonunca koruma altına alınan av hayvanları. Bu gruba giren Amfibi ve Sürüngen yoktur.
EK LİSTE-III: MAK’ca avına belli edilen sürelerde izin verilen av hayvanları. Bu gruba giren Amfibi ve Sürüngen yoktur.
EK LİSTE-IV: İllere göre Merkez av Komisyonu tarafından 2013-2014 av döneminde avın yasaklandığı sahalar. Bu gruba giren Amfibi ve Sürüngen yoktur.

Hyla arborea (Linnaeus 1758) Ağaç Kurbağası

Vücut boyu 5 cm civarındadır (Şekil1). Genellikle sırt tarafı yeşil renkte olup pürüzsüzdür. Bulundukları habitatın rengine göre kahverengi ve gri renkte olabilir. Kulak zarı bariz, gözbebekleri yataydır. Burundan başlayarak gözün arkasında devam edip kasık bölgesine kadar uzanan kahverengi bir şerit vardır. Bu şerit kasık bölgesinde yukarıya sırt kısmına doğru kıvrılır. Karın tarafı kirli beyaz veya sarımsı renkte olup granüllüdür. Kesintisiz ince koyu bir bant sırt ve karın kısmını birbirinden ayırır. Erkeklerinde başın altında dış ses kesesi bulunur. Ayak parmaklarının ucunda yapışmaya yarayan geniş disk şeklindeki yapılar vardır. Bu yapılar sayesinde bitkilere ve ağaçlara kolayca tırmanabilirler. Bu tür genellikle geniş yapraklı karışık ormanlar, çayırlık ve çalılık alanlar, parklar, bahçeler, göl kıyıları, yavaş akan veya durgun su birikintilerinin olduğu yerler ve bunların çevresindeki bitki topluluklarının yoğun olduğu alanlarda yaşarlar. Gelişimlerini tamamlayan yavrular sudan çıktıklarında binlercesi otların üzerinde olurlar. Sığırlar bunu fark edemeyip yüzlercesini yediklerinde derilerinde bulunan zehirden dolayı ishal olup su kaybından dolayı müdahale edilmezse ölebilirler. Bu yüzden halk arasında zehirli olarak bilinir. Ama bu kurbağa türünün derisindeki zehrin bir ineği öldürecek güçte olmadığı bilinir. Renklerini bulundukları ortamlara dönüştürebildikleri için çok zor fark edilirler. Besinlerini böcekler, sinekler ve örümcekler oluşturur. Karasal bir tür olup sadece üreme döneminde suya girerler. Yumurtalarını su birikintileri, bazen göl, gölet, bataklık ve berrak durgun sulara bırakırlar. Bir dişi 800-1000 adet yumurtayı kümeler halinde su içindeki bitkilere bırakır. 1800 m yüksekliklere kadar görülebilirler. Ülkemizde Güney ve Batı Anadolu’da yayılmıştır. Türkiye’nin dışında bütün Avrupa’da, İsveç, Ukrayna, Beyaz Rusya, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve İsrail’e kadar yayılmıştır (Şekil 2).

Şekil 1. Antik kent ve çevresinde de görülen, nemli yerlerde, ağaçlık ve çayırlık alanlarda bulunan geniş yayılışlı türlerden olan ağaç kurbağası.jpg

Şekil 1. Antik kent ve çevresinde de görülen, nemli yerlerde, ağaçlık ve çayırlık alanlarda bulunan geniş yayılışlı türlerden olan ağaç kurbağası

Şekil 2. Ülkemizde de yayılış gösteren ağaç kurbağasının (Hyla arborea) dünyadaki yayılışı.jpg

Şekil 2. Ülkemizde de yayılış gösteren ağaç kurbağasının (Hyla arborea) dünyadaki yayılışı

Pelophylax ridibundus (Pallas 1771) Ova Kurbağası

Vücut boyları 17 cm kadardır (Şekil 3). Sırt tarafı yeşilimsi gri, kahverengi ve bu zemin renklerinin üzerinde düzensiz koyu lekeler vardır. Bazılarında sırt ortasında iki gözün ortasından başlayarak arkaya doğru giden ince beyaz bir şerit bulunur. Yaşadıkları ortamlara göre renk ve desen durumlarında değişiklikler olabilir. Karın kısmı kirli beyaz, sarımsı ve küçük lekelidir. Kulak zarı belirgin ve başın yan tarafında temporal şerit yoktur. Erkeklerinde başın yanlarında iki küçük baloncuk şeklinde olan dış ses kesesi mevcuttur. Bataklık alanlara ve su bazlı yaşama çok iyi adapte olmuş bir tür olup bol bitkili sular, göller, küçük su birikintileri ve ağır akan sularda yaşarlar. Sulak alandan fazla uzaklaşmazlar. Arka ayakları kaslı ve uzun olup perdelidir. Beslenmelerini böcekler, örümcekler ve sinekler oluşturur. Dişileri bir defasında 1000 kadar yumurtayı birkaç kümeler halinde sucul bitkilerin arasına bırakırlar. Ülkemizin her tarafında yayılış gösterir. Türkiye’nin dışında İngiltere’nin güneyi, Avrupa’nın tamamında, Finlandiya, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Afganistan, Pakistan, Türki Cumhuriyetlerinde, Çin, Bahreyn, Kıbrıs, İran, Irak, İsrail ve Suudi Arabistan’a kadar yayılış gösterir (Şekil 4).

Şekil-3.-Antik-kent’in-içindeki-gölette-ve-çevresindeki-sulak-alanlarda-görülen-ova-kurbağası

Şekil-3.-Antik-kent’in-içindeki-gölette-ve-çevresindeki-sulak-alanlarda-görülen-ova-kurbağası

Şekil 4. Ülkemizde de yayılış gösteren ova kurbağasının (Pelophylax ridibundus) dünyadaki yayılışı

Şekil 4. Ülkemizde de yayılış gösteren ova kurbağasının (Pelophylax ridibundus) dünyadaki yayılışı

 

Testudo graeca Linnaeus, 1758 Tosbağa

Boyları 30 cm kadar olup karapaksı kubbeli bir yapıya sahiptir (Şekil 5). Dişiler erkeklere göre daha küçüktür. Karapaksın üzerindeki keratin plaklar kahverengimsi, siyah, sarı ve gri tonlardadır. Alt tarafı plastron sarımsı olup siyah lekeli olabilir. Ergin bireylerin keratin plaklarının kenarları zamanla siyahlaşır.Genç bireylerde karapaks sarımsı ve açık yeşilimsi renktedir. Plastron erkeklerde arkaya doğru çukurlaşmış dişilerde ise düzdür. Arka bacakların femur bölgesinde bir çıkıntı bulunur. Kuyruk üstündeki plak tektir. Sonbaharda havalar soğumaya başladığı zaman kendilerini toprak içine gömerek kış uykusuna yatarlar. Taşlıklı kumlu arazilerde, bahçelerde, kısa çalılık ve otlu arazilerde yayılış gösterirler. Beslenmeleri bitkisel olup bu bitkilerin yaprakları, çiçekleri ve meyveleriyle beslenirler. Bazı zamanlarda hayvansal olarak beslenirler. Doğu Karadeniz dışında bütün Anadolu’da ürerler. Dişi 6-12 adet yumurtasını kumluk arazilerde kazabildiği toprağa bırakır. Yavrular iklim koşullarına göre yumurtadan 3-5 ay içinde çıkabilirler. Ülkemizde Doğu Karadeniz dışında bütün Anadolu’da dağılış gösterirler. Proje sahasında karasal habitat tipinde olup beslenmesine uygun bitkisel vejetasyonun olduğu her yerde rastlanılabilir. Türkiye dışında Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Güneybatı Asya ve İran’da yayılmıştır. Türün yayılışı ile ilgili ortak bir görüş henüz oluşmadığından IUCN yayılış haritalarında verilmemektedir.

Şekil 5. Antik kent ve yakın çevresinde de görülebilen, vejatasyonun olduğu karasal tüm habitatlarda sıklıkla rastlanılabilen tosbağa

Şekil 5. Antik kent ve yakın çevresinde de görülebilen, vejatasyonun olduğu karasal tüm habitatlarda sıklıkla rastlanılabilen tosbağa

 

Stellagama stellio (Linnaeus, 1758) Dikenli keler

Boyu yaklaşık 40 cm kadar olup sırt tarafı grimsi, siyahımsı kahverengi ve büyük sarı lekelidir (Şekil 6). Karın tarafı kirli sarı veya sarımsı kahverengidir. Baş yassı ve üstü asimetrik plak ve pullarla örtülüdür. Sırt pullarından bazıları parlak mavi renklidir. Baş ve boyun yanlarında diken şeklinde pullar bulunur. Başının altındaki pullar karinalı, karın tarafındakiler düzdür. Kuyruk pulları halkalar şeklindedir. Yaşam alanlarını genellikle kayalık alanlar oluşturur. Bunun yanında taştan örülmüş duvarlarda küçük taş yığınlarında, nadir olarak ağaca tırmanır ve toprak içindeki deliklerde yaşar. 1600-1700 m. yüksekliklere kadar yayılış gösterir. Halk arasında koçmar olarak da bilinir. Genellikle böceklerle beslenirler. Bazen bitkiselde beslenirler. Dişiler 8-14 yumurta bırakırlar. Türkiye’de Batı, Orta, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülür. Proje sahasında gerek Antik Kent içinde tarihi eserler üzerinde, gerekse yakın çevresindeki kayalıklar üzerinde güneşlenirlerken görülebilirler. Ülkemizin dışında Yunanistan ve Yunan adalarında, Makedonya, Kıbrıs, Suriye, Lübnan, İsrail, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır’a kadar yayılmıştır (Şekil 7).

Şekil 6. Antik kent ve yakın çevresinde de görülebilen, güneşli zamanlarda kayaların ve taşların üzerinde güneşlenirlerken izlenebilen dikenli keler

Şekil 6. Antik kent ve yakın çevresinde de görülebilen, güneşli zamanlarda kayaların ve taşların üzerinde güneşlenirlerken izlenebilen dikenli keler

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren dikenli kelerin (Stellagama stellio) dünyadaki yayılışı

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren dikenli kelerin (Stellagama stellio) dünyadaki yayılışı

Trachylepis vittata (Oliver 1804) Şeritli Kertenkele

Vücut boyu yaklaşık 20 cm kadar olup vücut ince yapılıdır (Şekil 8). Vücudun üstü kahverengi ve zeytin yeşili rengindedir. Vücut üstünde, vücut boyunca yani baş kısmından kuyruğa doğru uzanan açık renkli 3 şerit vardır. Ayrıca vücudun yanlarında açık renkli birer çizgi ve bu çizgilerin arasında koyu lekeler bulunur. Karın kısmı sarımsı beyaz renkte olup açık yeşil renkte ve lekesiz de olabilir. Meralıklarda yoğun bitki örtüsünün bulunduğu alanlar, çalılık, taşlık, seyrek ağaçlık alanlar, kırsal bahçelerde ve açık arazilerde yaşarlar. Bitkilerin köklerinde, çalıların diplerinde ve taş altlarında gizlenirler. Genellikle böceklerle beslenirler. Yüksekliği 1700m.’ye kadar olan yüksekliklerde yaşayabilirler. Dişi 3 ila 6 yavru meydana getirir. Türkiye’de Orta, Güney, Güneybatı Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde habitatın uygun olduğu yerlerde yaşarlar. Türkiye’nin dışında İran, Irak, Kıbrıs, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus’a kadar yayılış gösterir (Şekil 9).

Şekil-9.-Ülkemizde-de-yayılış-gösteren-şeritli-kertenkelenin-(Trachylepis-vittata)-dünyadaki-yayılışı

Şekil-9.-Ülkemizde-de-yayılış-gösteren-şeritli-kertenkelenin-(Trachylepis-vittata)-dünyadaki-yayılışı

Caretta caretta (Linnaeus, 1758) Deniz Kaplumbağası

Deniz kaplumbağalarının genel özellikleri dikkate alındığında; ülkemiz kıyılarında sıklıkla yuva yapan ve gruba adını veren deniz kaplumbağası Caretta caretta (Linnaeus, 1758) (Deniz kaplumbağası) türüdür. Deniz kaplumbağalarının sadece ergin dişileri üreme sezonunda yuva yapmak amacıyla kumsala çıkar, erkek bireyler ise kumsala çıkmadan hayatlarını denizde geçirirler. Dişi kaplumbağalar 2-4 yılda bir yumurta bırakırlar. Türkiye de yuvalama dönemleri Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Kumsala çıkan dişilerin tamamı yumurta bırakmazlar. Bunun iki türlü nedeni olabilir; dişinin insan, predatör veya çevresel faktörler tarafından rahatsız edilmesi veya uygun yuvalama alanı bulamamasıdır. Yuva yapmaya çıkan kaplumbağaların karapaksları üzerinde ektoparazit olan Balanus sp. veLepas sp. bulunabilir. Ergin bireylerde karapaks (sırt kabuğu) oval şekilli ve arkaya doğru daralmıştır. Ortalama olarak 70-75 cm boyunda ve de 50-55 cm genişliğindedir. Baş oldukça büyük ve morfolojik olarak üçgene benzer. Ancak bu büyüklük büyük beyine sahip olduklarını göstermez, aksine kafatasındaki boşluk çeneleri kapsayan kaslar tarafından kullanılır. Pasifik ve Hint okyanuslarında yaşar. Genel renklenme dorsalde kırmızımsı kahverengi, ventralde kremsi sarı renklidir. C. mydas türünden sağlam bir kabuk yapısı, gözleri ile burun delikleri arasında kalmış iki çift prefrontal plak ve kostal plak sayısının 5 çift olmasıyla kolayca ayırt edilebilir. Karapaksta beş çift kostal plak, plastronda karapaksla bağlantılı ve geniş üç çift inframarginal plak, her bir üyede iki tırnak ve kahverengimsi kırmızı renklenme karakteristik özellikleridir.

Yumurta bırakmak için dişi birey, yumurtlayacağı kumsala hava karardıktan sonra çıkar. Dişinin kumsala çıkışı kumsaldaki izlerden de anlaşılabilir. Önce vücudunu gizleyeceği bir gövde çukuru, sonra yumurta çukuru açarak yumurtalarını bırakmaktadır. Genelde yumurta sayısı 70-150 adet olmakla birlikte, aynı türün bireylerine göre farklılık göstermektedir. Yumurtalarını bıraktıktan sonra ergin dişi, yuvasını kapatıp bir gövde çukuru bırakarak tekrar denize döner. Ergin dişinin yuvalama süresi 1-2 saati bulabilmektedir. Yumurtaları genellikle küresel, beyaz, yumuşak, mukus kaplı ve ping pong topu büyüklüğündedir (yaklaşık 40 mm çapında ve 40 gr ağırlığında). Ayrıca yumurtalar arasında küçük, oval şekilli veya ikili yumurtalara da rastlanılabilir. Bir yuvaya bırakılan yumurta sayısı değişken olmakla birlikte ortalama 70-80 civarıdır. Kuluçka süresi ise 1.5-2 aydır. Predatörler tarafından tahrip edilmemiş, bozulmamış yumurtalardan yaklaşık 2 ay sonra yavrular çıkar. Yuvadan çıkan yavruların bir kısmı denize ulaşırken bir kısmı predatörler ve çevresel faktörler tarafından denize ulaşmadan tahrip edilirler. Denize ulaşan yavruların bir kısmı da buradaki predatörler olan yırtıcı balıklar, kuşlar ile ergin kaplumbağalar tarafından avlanırlar. Yavrudan ergin döneme gelene kadar beslenme alanlarına göç ederler. Erginlik dönemlerinde ise beslenme ve yuvalama alanları arasında göçler söz konusudur.
Ergin erkekler dişilerden daha uzun kuyruğa, daha uzun ve geriye kıvrılmış tırnaklara sahiptir. Ergin öncesi formlarında morfolojik olarak eşeysel ayrım mümkün değildir. Ama erginlerde eşeysel dimorfizm görülür.
Yavru ve genç Caretta caretta bireyleri yüzeyde akıntı çizgilerinde toplanan makroplanktonlarla beslenirler. Ergin bireyler özellikle yumuşakçalarla (Molusca) beslenmeyi tercih ederler. Etoburdurlar, sünger, denizanası, at nalı yengeçleri ile istiridyeleri de yerler. Geniş bir kafa, oldukça gelişmiş çene kasları ve kuvvetli gagaları sayesinde avlarını kolayca parçalarlar.
Esaret altında yetiştirilen deniz kaplumbağaların 6-7 yıl içersinde eşeysel olgunluğa ulaşacağı tahmin edilmektedir (Caldwell 1962). Özgür olanların ise Zug et al.(1983)’e göre 14-19 yıl; Frazer (1983)’e göre 22 yıl; Frazer ve Ehrhart (1985)‘a göre eğrilerden elde edilen bilgilere dayanarak 12-30 yıl olarak tahmin edilmektedir.
Deniz kaplumbağalarının çiftleşmesi yuvalama başlangıcından birkaç hafta önce yuvalama kumsalı yakınları veya özel toplanma alanlarında meydana gelebilir. Birbirine sıkıca sarılmış çiftlerin çoğunlukla suyun yüzeyinde kopulasyonu gerçekleştirmesiyle birlikte su altında da birleşmeler rapor (Limpus 1985, Dodd 1988) edilmiştir. Dişi bireylerin kumsala çıkışlarının bazıları yuva ile sonuçlanabileceği (yuvalı çıkış-yuva) gibi, bazıları da yuva ile sonuçlanmayabilir (yuvasız çıkış- yalancı çıkış). Bu tip çıkışların değerlendirilmesi kumsalın yuvalama açısından uygunluğu ve çevresel faktörler açısından önemli ipuçları verebilir. Deniz kaplumbağaları aynı yuvalama sezonunda birden fazla yuvalama yapabilirler. Aynı sezonda iki yuvalama arasında geçen zaman yaklaşık iki haftadır. Ayrıca, deniz kaplumbağaları genel olarak 2-3 yılda bir yuvalama yaparlar.

Gerek kuluçka, gerekse yavru döneminde ciddi predasyon riskleri söz konusudur. Bazı kumsallarda tilki, köpek, domuz, kum yengeçleri vb, predatörler yumurtaları ve yavruları tahrip etmektedir. Bunun yanında rüzgar erozyonu, dalga erozyonu, kum alımı, araç trafiği, tatilcilerin faaliyetleri, kum yığılmaları vb. faktörler kuluçka döneminde yuvaların tahribatına neden olabilecek diğer faktörlerdir. Martılar ise özellikle yavruları avlamaları nedeniyle kuluçka sonrası predasyon faktörü olarak etkindirler.
Kuluçka başarısı ve hayatta kalma oranlarına, dolayısıyla populasyonun başarısına etki eden faktörler bölgesel ve zamansal olarak değişiklik gösterir. Doğal faktörler (aşırı yağmurlar, rüzgar erozyonu, dalga erozyonu, sıcaklık farkları gibi baskın çevresel faktörler ile besin miktarı ve kalitesi) ve antropojenik etkiler (turizm faaliyetleri, kum alımı ve kumsal yapısının kalıcı olarak değiştirilmesi vb) populasyonun başarısını doğrudan etkileyen en önemli unsurlardır. Bunun yanında bu durumu; kumun kimyasal yapısı, nem, sıcaklık, gaz değişimi, predatörler başarıyı doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilir(Türkozan-Baran 1996; Türkozan 1998; Türkozan-Durmuş 2001; Türkozan et al. 2003). Yumurtlama sahillerindeki insan varlığı, ışık kaynakları, yuvalama yapmak için denize çıkmış dişiyi rahatsız eder ve denize dönmelerine sebep olabilir (Dodd, 1988). Bu durum turizm bölgelerinde en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yavrular zaten esnek olan yumurta kabuklarını yırttıktan sonra karapakslarının düzelmesi için yuva içinde 20-26 saate kadar hareketsiz kalırlar. Yuvayı terk etme ise yumurtadan çıktıktan 1-7 gün (ortalama 3 gün kadar) sonra yavruların yüzeye doğru tırmanmalarıyla gerçekleşir (Demmer, 1981 ve Dodd, 1988). Yavruların yuvadan çıkışları çoğunlukla kum yüzey sıcaklığının düştüğü gece saatlerinde meydana gelir. Yuvadaki bütün yavrular aynı zamanda çıkmayabilir. Bu durumda takip eden gecelerde de gruplar halinde yavru çıkışı devam eder. Yavruların çıkışı kumsaldaki izlerden de takip edilebilir (Şekil 10) Yuvadan çıkmış yavrular ufuk aydınlığını ve yıldızlar ile varsa ayın deniz üzerinde oluşturduğu akisleri kullanarak denize doğru yönlenirler. Bu durumda plaj gerisinde olan bir ışık yavruların yönlerini şaşırmasına ve de ölümlerine neden olabilir. Denize ulaşan yavrular “yüzme çılgınlığı” denen ve yaklaşık 20 saat süren bir dönemde durmaksızın yüzerler (Salmon ve Wyneken, 1987).

Şekil 10. Yuvadan çıkan yavruların kumsal üzerindeki izleri

Şekil 10. Yuvadan çıkan yavruların kumsal üzerindeki izleri

Denize ulaşan her yavru yaşayıp, yetişkinliğe ulaşamaz. Bu oranın yaklaşık olarak %1 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle yavru ölümlerinin yuvadan çıkıştan sonra kumsalda ve yüzmenin ilk birkaç gününde fazla olduğu kabul edilir. Yengeçler, tilkiler, köpekler, yakın kıyı balıkları ve köpek balıkları en önemli predatörleridir. Yavrular kumsal ışıklandırmaları ile yanlış yönlendirmeler sonucu ölebilir. Deniz yerine otel vb. ışıklara yönelen yavrular denize ulaşamayıp kumun sıcaklığınla kuruyarak ölebilmektedirler. Tenha kumsallardaki en önemli sorunlardan biri ise predasyondur. Predatörler gerek yuvaları kazıp yumurtaları tahrip etmekte, gerekse yavruları yemektedirler. Hastalık, şiddetli açlık ve hipotermi ile gelişen soğuk sersemliği ölümlere sebep olabilmektedir. Sanayi atıkları, katran, yağ atığı, plastik atıklarının yutulmasından da ölümler meydana gelmektedir. Ayrıca bot çarpması, bilinçli olarak insanlar tarafından avlanmaları ve çeşitli ağlara takılmaları sonucu ölümler de gerçekleşmektedir. Yine çeşitli nedenlerle (kumsala araçla giriş, plajda yuva üzerine şezlong konulması, kum erozyonu ve yığılma vb) yavrular yuva içerisinde sıkışabilmektedirler.

Bir şekilde yaşamını sürdüren ve yetişkinliğine ulaşan bireyler okyanuslara ulaşabilirler. Açık okyanuslarda deniz kaplumbağaları güçlü akıntılara maruz kalır. Özellikle de kafalarını suyun üstüne sadece birkaç santim çıkarabilir. Bu kadar engele rağmen deniz kaplumbağaları binlerce kilometre göç ederek doğdukları kumsallara geri dönerler. Yön bulma duygularının bu kadar gelişmiş olmasında deniz kaplumbağalarının manyetik dalgaları algılayabilmesinin rolü olduğu düşünülmektedir.

Deniz kaplumbağalarının beslenme alanlarından yuvalama bölgelerine olan çok uzun mesafeli göçü hayvanlar aleminin en ilginç göçlerindendir. Erişkin dişilerin kendi doğdukları bölgelere göç etmeleri ise daha da dikkat çekicidir. Bu göçün yuvadan ilk çıkışla başladığını biliyoruz. Atlantik okyanusu ve karayip denizinde birçok yavru körfez akıntılarına kapılır. Genç bireyler birkaç yıllarını kıyı yakınlarında geçirirler. Yetişkin kaplumbağaların üreme dönemi dışında yaşamlarını sürdürdükleri bölge Atlantik Okyanusu orta sularıdır. Çiftleşme döneminde dişi ve erkek bireyler kumsallara doğru uzun göçlerine başlarlar. Bu süreçte populasyonlar Atlantik Okyanusu, Hint Okyanusu, Pasifik Okyanusu’nda gözlemlenmiştir.

Phaselis Antik Kenti’nin doğal bir sahili olan Bostanlık Koyu Kumsalı Caretta caretta türü deniz kaplumbağaları için genel olarak uygun bir kumul yapısına sahiptir. 2015 ve 2016 yıllarında yaptığımız çalışma ve incelemelerde türün dişilerinin yuvalanmak ve yumurtlamak için kumsalı kullandığı tespit edilmiştir. Ergin birey çıkışlarının gerçekleşeceği tahmin edilen 30 Mayıs ile 30 Temmuz tarihleri arasında yapılan arazi çalışmalarında Phaselis Doğu Bölümü’nde geçen senenin aksine 5 adet yuva çukuru gözlenmiştir. Oysa, turistlerin ve halkın yoğun olarak kullandığı bu bölümde geçen sene yapılan çalışmalarda herhangi bir çıkışa rastlanmamıştır (Yavuz ve Tunç 2015).Bulunan 5 yuvadan da 3’ü predasyona uğramış geriye kalan 2 yuva ise yalancı yuva olarak tanımlanan yumurtasız yuvalardır. Bostanlık Koyu Kumsalı’nda ise 11 yuva çukuru tespit edilmiş bunlardan da 4 ü yalancı yuva olup geri kalanlar predasyona uğramıştır. Predatör olarak yavru kaplumbağaların doğal avcıları olan ve bu bölgede de yayılış gösteren sansar, tilki, martı, yengeç, balıkçıl ve köpek gibi canlıların olduğu düşünülmektedir.

SONUÇ

Mevcut haliyle bile oldukça zengin ve çeşitli bir faunal yapı gösteren proje sahası çok çeşitli biyotop ve habitatları bünyesinde bulundurmaktadır. Bunlardan herpetofauna açısından en önemlileri yoğun maki ve böğürtlen toplulukları, gölet ve civarı olup, sahada varlıkları herpetofauna elemanlarının beslenmesi, barınması ve korunması açısından hayati önem arz etmektedir.

Bu çalışma döneminde de Phaselis Antik Kenti yakınlarındaki alanlar ve civardaki habitatlar taranıp araştırıldığından ve havza bazında bir inceleme gerçekleştirildiğinden daha önceki dönemlere göre kısmen daha geniş bir saha taranmıştır. Projenin ilerleyen safhalarında yapılacak yeni periyodik tarama ve araştırma faaliyetleriyle ve yapılacak daha geniş ölçekli ve uzun süreli arazi çalışmalarıyla sahanın durumu daha iyi ortaya konulabilecek, tür sayılarında ve taksonlarda artışlar olabilecektir. Böylelikle bölgenin herpetofaunası daha net bir şekilde ortaya konulabilecektir.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere proje sahası gerek takson çeşitliliği, gerekse habitat çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Önceki raporlarımızda ve yayınlarımızda da belirttiğimiz üzere: bu habitatlardan biri olan “Phaselis Göleti” özellikle amfibiler ve su kuşları açısından çok önemli bir konumda yer almaktadır (Yavuz ve Tunç 2016).

Şekil-11.-Göleti'nin-haziran-ayında-çekilen-panoramik-fotoğrafında-karasallaşmanın-boyutu-görülmektedir.

Şekil-11.-Göleti’nin-haziran-ayında-çekilen-panoramik-fotoğrafında-karasallaşmanın-boyutu-görülmektedir.

 

Şekil 12. Göletin bağlantısının yol ve dolan tünel nedeniyle kesilmesinin görüntüsü

Şekil 12. Göletin bağlantısının yol ve dolan tünel nedeniyle kesilmesinin görüntüsü

Mevcut haliyle denizle ve başkaca tatlı su kaynaklarıyla bağlantısı kesilmiş olduğundan karasallaşmaya yüz tutmuş gölet, bu haliyle bile herpetofauna, su kuşları ve bazı küçük memeliler için barınma, sığınma ve beslenme ortamı oluşturmaktadır. Sahile ulaşmak için inşa edilen yolun hemen altında yer alan denize bağlantılı tünel, bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden zamanla dolmuş, böylece göletin can suyu niteliğindeki deniz suyunun içeriye girişi engellenmiştir (Şekil 11). Göleti besleyen mevsimsel akışlı su kaynakları olsa dahi, kurak geçen mevsimler, yoğun toz ve toprak taşınımı, ötrifikasyon vb. nedenlerle gölet karasallaşmaya başlamıştır (Şekil 12).

Bu durumda bu gölet ve civarındaki herpetofauna ve ornitofauna varlığı tilki, sansar, karakulak ve yaban kedisi gibi türlerin avlarını bulundurma potansiyeli nedeniyle, bu türlerin diyet çeşitliliği ve beslenmeleri açısından önem arz etmektedir. Gölet ve civarı adı geçen fauna elemanları bakımından en zengin “ekolojik sıcak noktaları” oluşturmaktadır. Özellikle Phaselis Göleti dolan tünelin kontrollü bir şekilde açılması ve ıslah çalışmaları yapılarak yeniden eski canlılığı ve limnetik özelliklerine yakın bir hale getirilebilirse, birçok su kuşu türüne, herpetofauna taksonuna ve dolayısıyla memeli taksonlarına ev sahipliği yapabilecektir. Aynı zamanda sahada hali hazırda var olan amfibiler için daha zengin ve temiz bir habitat sağlanmış olacaktır. Bu sayede amfibilerden bunları besin olarak tüketen sürüngen ve kuşlara, zengin hayvan çeşitliği sayesinde de zincirin en üstünde yer alan yırtıcı memelilere kadar birçok taksonun pupulasyon yoğunluğunu olumlu yönde etkileyecektir. Eğer ekolojik bir ıslah çalışmasıyla gölet tekrar hayata döndürülebilirse, yakın civarda zar zor varlığını sürdürebilen suya doğrudan veya dolaylı olarak bağımlı bir çok türün geleceği hızla olumlu yönde değişecektir.

Baran 1976 İ. Baran, Türkiye Yılanlarının Taksonomik Revizyonu ve Coğrafi
Baran 1983 İ. Baran, “Güneybatı Anadolu Finike ve Kaş Civarının Herpetolojisi”. Doğa Bilim Dergisi 7 (1983) 59-66.
Baran 2005 İ. Baran, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri. Ankara 2005.
Baran et al. 2012 İ. Baran, Ç. Ilgaz, A. Avcı, Y. Kumlutaş – K. Olgun, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri. Ankara 2012.
Baran – Atatür 1998 İ. Baran – M. K. Atatür, Türkiye Herpetofaunası (Kurbağa ve Sürüngenler). Ankara 1998.
Başoğlu et al 1994 Başoğlu, M. ve Özeti, N., Yılmaz, İ. 1994. Türkiye Amfibileri. Ege Üniv. Fen Fak. Kitaplar Serisi No. 151, Bornova- İzmir, 221 ss.
Başoğlu – Baran 1977 M. Başoğlu – İ. Baran, Türkiye Sürüngenleri. I. Cilt: Kaplumbağalar ve Kertenkeleler. İzmir 1977.
Başoğlu – Baran 1988 M. Başoğlu – İ. Baran, Türkiye Sürüngenleri. II. Cilt: Yılanlar. İzmir 1988.
Başoğlu et al. 1994 M. Başoğlu, N. Özeti – İ. Yılmaz, Türkiye Amfibileri. İzmir 1994.
Bodenheimer 1944 F. S. Bodenheimer, “Introduction into the Knowledge of the Amphibia and Reptilia of Turkey”. Rev. Fac. Sci. Univ. İstanbul 9 (1944) 1–78.
Caldwell 1962 D. K. Caldwell, Growth Measurements of Young Captive Atlantic Sea Turtles in Temperate Waters. Los Angeles 1962.
Demmer 1981 R. J. Demmer, The Hatching and Emergence of Loggerhead Turtle (Caretta caretta) Hatchlings. Master Thesis, University of Central Florida. Florida 1981.
Demirsoy, A. 1996b. Türkiye Omurgalıları: Amfibiler. Çevre Bakanlığı Çevre Koruma Genel Müdürlüğü. Proje No: 90-K-1000-90. Ankara, 69 ss.
Demirsoy, A. 1996c. Türkiye Omurgalıları: Sürüngenler. Çevre Bakanlığı Çevre Koruma Genel Müdürlüğü. Proje No: 90-K-1000-90. Ankara, 205 ss.
Dodd 1988 Jr. C. K. Dodd, “Synopsis of the Biological Data on the Loggerhead turtle Caretta caretta (Linnaeus 1758)”. U. S. Fish and Wildlife Service Biological Report 88 (1988) 1-110.
Düşen et al 2005 O. Düşen, M. R. Tunç, A. Aslan – H. B. Sert, “Flora ve Fauna”. Eds. N. Çevik, B, Varkıvanç – E. Akyürek, Beydağları Yüzey Araştırmaları IX. Antalya (2005) 131-147.
Erdoğan et al. 2001 Erdogan, A., Oz, M., Kaska, Y., Dusen, A., Aslan, A., Yavuz, M., Tunc, M.R., Sert, H., 2001. Marine turtle nesting at Patara, Turkey, in 2000. Zoology in the Middle East 24, 31–34.
Erdoğan et al. 2002 A. Erdoğan, M. Öz, S. Düşen, H. Sert – M. R. Tunç, “Antalya Yamansaz Gölü ve Yakın Çevresinin Avifaunası ve Herpetofaunası”. Ekoloji Çevre Dergisi 10/ 43 (2002) 33-39.
Erdoğan et al. 2008 Erdoğan, A.,Öz, M.,Sert,H., Tunç, M., R. Yavuz, M., 2008. Ed. N. Çevik Arkeolojisi, Tarihi, Doğası ve Tarımıyla Kumluca Rhodiapolis. ISBN 978-975-7094-16-6 248 ss Temmuz, Antalya.
Erdoğan et al. 2010 Erdoğan, A., M.,Tunç, M.R., Albayrak, T., Karaardıç,H. 2010. “Kuşlar”. Ed. H. Uğurluay, Türkiye’nin Doğa Rehberi. İstanbul (2010) 618-758.
Erdoğan et al. 2010 Erdoğan, A.,Öz,M.,Yavuz, M.,Tunç, M.R., Karaardıç,H. 2010. Eds. N. Çevik, Arkeolojisinden doğasına MYRA/DEMRE ve çevresi. T:C: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını ISBN 978-975-17-3517-1. 345-362s.
Frazer 1983 N. B. Frazer, “Survivorship of Adult Female Loggerhead Sea Turtles, Caretta caretta, Nesting on Little Cumberland Island, Georgia, USA”. Herpetologica 39 (1983) 436-447.
Frazer – Ehrhart 1985 N. B. Frazer – L. M. Ehrhart, “Preliminary Growth Models for Green, Chelonia mydas, and Loggerhead, Caretta caretta, Turtles in the Wild”. Copeia 1 (1985) 73-79.
IUCN 2006 IUCN, Species Survival Commission. Guidelines for using the IUCN Red List Categories and Criteria. Ver. 6.2. Prepared by the Standards and Petitions Working Group of the IUCN SSC Biodiversity Assessment Sub-Committee in December 2006.
IUCN 2013 IUCN, Red List of Threatened Species Source: www.redlist.org. Downloaded on 28 March 2014.
IUCN 2015-4 IUCN 2015-4. Red List of Threatened Species. Version 2015.3. Source: www.iucnredlist.org. Downloaded on 01 Sempember 2015.
Kumlutaş et al. 2004a Y. Kumlutaş, M. Öz, H. Durmuş, M. R. Tunç, A. Özdemir – S. Düşen, “On Some Lizard Species of the Western Taurus Range”. Turkish Journal of Zoology 28 (2004) 225-236.
Kumlutaş et al. 2004b Y. Kumlutaş, A. Özdemir, Ç. Ilgaz – M. Tosunoğlu, “The amphibian and reptile species of Bozdağ (Ödemiş)”. Turkish Journal of Zoology 28 (2004) 317-319.
Limpus 1985 C. J. Limpus, A Study of the Loggerhead Sea Turtle, Caretta caretta, in Eastern Australia. PhD Thesis, the University of Queensland. Australia 1985.
Mertens 1952 R. Mertens, “Amphibien und Reptilen aus der Türkei”. Revue de la Faculté des Sciences de l’Université d’Istanbul 17 (1952) 41-75.
Öz et al. 1999 M. Öz, Y. Kumlutaş, H. Durmuş, O. Türkozan, S. Düşen – M. R. Tunç, Batı Torosların Herpetofaunası. TÜBİTAK (1996) TBAG-1475 No’lu Proje.
Öz et al. 2010 M. Öz, O. Düşen, M. R. Tunç, “Kurbağalar ve Sürüngenler”. Ed. H. Uğurluay, Türkiye’nin Doğa Rehberi. İstanbul (2010) 569-617.
Özeti – Yılmaz 1994 N. Özeti – İ. Yılmaz, Türkiye Amfibileri. İzmir 1994.
Salmon – Wyneken 1987 M. Salmon – J. Wyneken, “Orientation and Swimming Behavior of Hatchling Loggerhead Turtles Caretta caretta L. During Their Offshore Migration”. Journal of Experimental Marine Biology and Ecology 109/2 (1987) 137-153.
Türkozan – Baran 1996 O. Türkozan – I. Baran, “Research on the Loggerhead Turtle, Caretta caretta, of Fethiye Beach”. Doğa Türk Zooloji Dergisi 20 (1996) 183-188.
Türkozan 1998 O. Türkozan, Investigation on the Marine Turtle Population of Fethiye and Kızılot Beaches. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi. İzmir 1998.
Türkozan – Durmuş 2001 O. Türkozan – S. H. Durmuş, “Albino Loggerhead and Green Turtle Hatchlinsgs (Caretta caretta and Chelonia mydas) in Turkey”. Zoology in the Middle East 24 (2001) 133-136.
Türkozan et al. 2003 O. Türkozan, Ç. Ilgaz, E. Taşkavak – A. Özdemir, “Hatch Rates of loggerhead Turtles and Physical Characteristics of the Beach at Fethiye, Turkey”. Journal of the Marine Biological Association of the United Kingdom 83 (2003) 231-232.
Yavuz –Tunç 2015a M. Yavuz – M. R. Tunç, “Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Faunası I”. Phaselis I (2015) 143-183.
Yavuz – Tunç 2015b M. Yavuz – M. R. Tunç, “Fauna”. Ed. T. Korkut, Arkeoloji, Epigrafi, Jeoloji, Doğal ve Kültürel Peyzaj Yapısıyla Tlos Antik Kenti ve Teritoryumu. Ankara (2015) 399-458.
Yılmaz – Öz 1984 İ. Yılmaz, M. Öz, “A New Locality of Mertensiella Luschani Finikensis (Amphibia: Salamandridae)”. İstanbul Üniv. Fen. Fak. Mec. B/49 (1984) 85-88.
Zug et al. 1983 G. R Zug, A. Wynn – C. Ruckdeschel, “Age Estimates of Cumberland Island Loggerhead Sea Turtles”. Marine Turtle Newsletter 25 (1983) 9-11.

Araştırmacılar
Uzm. Mehmet Rızvan TUNÇ
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü

Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAVUZ
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü

Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Ornitofaunası: 2016 Yılı Çalışmaları

Gelişmiş omurgalı hayvanlar içerisinde havadaki yaşama ilk olarak adapte olan sınıf Aves (Kuşlar) olup, kara ve hava arasındaki etkileşimden en çok etkilenen hayvanlardır. Bu sayede yeryüzünde havadan ulaşımın mümkün olduğu her yere, deniz kenarlarından okyanuslara, yüksek dağ zirvelerinden balta girmemiş ormanlara, çöllerden kutuplara kadar çok çeşitli habitatlara yayılmışlardır.
Ülkemizde de karasal ve sucul ekosistemlerin hemen hemen tamamında rastlanılabilen kuşlar birçok araştırmacı ve gözlemci için ilgi odağı konumundadırlar. Bu bakımdan ülkemizin çeşitli yerlerinde muhtelif zamanlarda yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Bunlardan bazıları Baran ve Yılmaz 1984; Erdoğan et al.1998, 2001, 2002, 2003, 2008; Heinzel et al. 1996, 2001; Heath et al 2000; Jonsson 1992; Kirwan et al. 1998; Kiziroğlu 1987,1989, 2008, 2009; Kiziroğlu et al. 1992; Martins 1989; Roselaar 1995; Swensson et al. 2010; Yarar et al 1997; olarak sayılabilir. Yine birçok faunistik çalışmada ise Düşen et al 2005, Erdoğan et al. 2010; Erdoğan et al. 2010; Turan et al. 1998; Yavuz–Tunç 2015a; Yavuz–Tunç 2015b. diğer omurgalı gruplarıyla birlikte durumları değerlendirilen sınıflar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında köprü konumunda olması nedeniyle, hayvan türleri ve özellikle kuşlar için çok önemli yaşamsal bir ekosistem bütünlüğü oluşturmaktadır. Sahip olduğu sulak alan, orman, mera ve bozkır özelliğindeki ekosistem zenginliği kuş türleri için önemli yaşam alanlarıdır. Avrupa’nın farklı ülkelerinde üreyen kuş türleri bir yandan Anadolu’nun ılıman güney bölgelerinde kışlarken, diğer yandan önemli sayıdaki kuş türü göçleri sırasında başta İstanbul Boğazı olmak üzere Marmara Bölgesi’nde, doğuda ise Kafkasya’dan Artvin, Borçka ve Çoruh vadisini izleyerek güney bölgelerine ve özellikle binlerce kuş Hatay ve Belen üzerinden Afrika’ya yol alır. Ayrıca, başta bıldırcın olmak üzere kuzeyden Karadeniz’i aşıp Anadolu’ya geçen kuş türleri Anadolu’nun kuzey bölgelerinden başlayarak cephe göçü yapar. Bu ve diğer tüm göçmen türler için göç esnasında kullanacakları enerjinin kaynağı olan ve belirli süre dinlendikleri konaklama alanları büyük önem taşımaktadır. Göçmen kuşlar, ilkbahar ve sonbahar göç dönemlerinde zamanlarının büyük kısmını bu konaklama alanlarında geçirirler. Anadolu’nun iklimsel ve topoğrafik yapısı da canlı çeşitliliğinin artışında en önemli etkenlerdendir. Türkiye güney-kuzey ve kuzey-güney göç hattının üzerindedir. Kuşlar Anadolu’dan Afrika’ya veya Afrika’dan Anadolu’ya iki yol üzerinden geçiş yapmaktadır. Bu geçişler genel olarak Hatay üzerinden gerçekleşir. Anadolu’ya Hatay üzerinden giriş yapan kuşlar daha sonra Avrupa ve Rusya’ya boğazlar ve Doğu Karadeniz ana göç yollarını kullanarak geçiş yapmaktadırlar. Sonbahar göç döneminde ise bu güzergahın tersi durum söz konusudur (Şekil 1). Bu anlamda proje sahası bu ana göç güzergahları üzerinde veya yakınında yer almamaktadır.

Ülkemizde geniş ölçekte çalışılan, bilim insanlarının ve profesyonel/amatör kuş gözlemcilerinin ve diğer gözlemcilerin ilgisini çeken, diğer gruplardan amfibi ve sürüngenlerle ilgili olarak çalışma alanımız olan Phaselis Antik Kenti ve Territoryumu’nda spesifik olarak yapılmış güncel çalışmalar (Yavuz ve Tunç 2015) yetersizdir. Bu bakımdan sahadaki kuş varlığını irdeleyen yoğun ornitolojik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gidermek için bu çalışmada sahanın ornitofaunistik durumu irdelenmiş ve sahanın mevcut durumu ile ilgili güncel bilgiler verilmiştir.

Materyal ve Metot

Önceki yıllarda projenin başlamasıyla birlikte, ilk olarak mevcut literatüre yenileri eklenerek, kuşlar ile ilgili bazı yeni bilgiler derlenmişti. Bu dönemde de ilk olarak literatür tarandı ve yeni literatürler derlendi. Ayrıca bilgi sağlarken Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Kürsüsünün yöre ve yakın çevresinde 1994’ten bu yana yapılan 15-20 yıllık arazi çalışmaları kapsamında elde ettikleri verilerin yanı sıra söz konusu çalışmalardan sağlanmış gözlem ya da örneğe dayalı bulgulardan da yararlanılmıştır. Toplanan tüm bu veriler birlikte değerlendirilerek alanın dönemsel mevcut ornitofauna elemanlarının tespiti yapılmıştır. Alandan veri toplarken kullanacağımız formatlar hem dijital hem de basılı ortamda yeniden düzenlenerek hazırlanmış ve çoğaltılmıştır.
Çalışma alanındaki kuşlar yaşam ortamlarında, su içlerinde, kumsalda, ormanda ve çalılık alanlarda gözlemlenmiş fotoğraflanmış ve kuşların çoğu görsel yolla, gözle görülemeyen az bir bölümü de ötüşlerinden tanınıp isimlendirilmiştir. Bu anlamda kuş türlerinin tespiti için, havza bazında bölge değerlendirilmiş, dürbün, teleobjektifli fotoğraf makinesi ve video kamera kullanılarak kuş türleri belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca yöre halkı ile görüşmeler yapılarak alanı kullanan kuş türleri ve göç hareketleri ile ilgili bilgi alışverişi de yapılmıştır. Kuşların tespiti için hat boyunca(transekt), rastgele gözlem ve nokta gözlem uygulamaları yapılmıştır.

Proje alanı ve yakın çevresinde yapılan arazi çalışmalarında saptanan kuş türlerinin tespitleri yapılmış; bu türlerin familya ve bilimsel isimleri, Türkçe adları, biyotopları (habitat), varsa tehlike kategorisi, tehlike sınıfı açısından değerlendirmesi, statüleri ile ilgili veriler değerlendirilmiştir. Bu amaçla IUCN; The International Union for Conservation of Nature,(Red List Statüleri tüm Avrupa statüleride verilmiştir.) Avrupa Tükenme (Tehdit) Statüsü (= European Threat status= ATS) karşılıkları; Bern Sözleşmesi kriterleri ve koruma listelerinin en son güncellenmiş halleri; CITES (Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme); Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Merkez Av Komisyonu (MAK) tarafından 2016 dönemi Kararları’ndan da yararlanılmıştır. Diğer taraftan yörenin faunası havza bazında ele alınmış, tablolarda sahada bulunabilecek türlere de yer verilmiştir. Bunlara ek olarak yörede kaydedilen yabanıl formlar arasında endemik türler bulunup bulunmadığı da değerlendirilmiştir. Bu arazi çalışmamızda öncelikle gözlem ve fotoğraflamaya dayalı fauna kayıtları ile habitat verileri toplanmış tüm verilerle birlikte değerlendirilerek proje alanının ornitofauna elemanlarının dönemsel tespiti yapılmıştır.

BULGULAR

Phaselis çevresinde 2016 yılında yapılan arazideki çalışmalarımız ile geçmiş dönemlerde yürütülen gözlem ve araştırmalarda elde edilen bilimsel verilerden de yararlanılmıştır. Yapılan gözlem, inceleme ve değerlendirme sonucunda çalışma alanı ve yakın çevresinde Non-passeres’ten 23 familyaya ait 48 tür, Passerres grubundan 20 familyaya ait 54 tür olmak üzere 43 familyaya ait 102 tür saptanmıştır. Bu türlerden 44’ü yerli (Y), 42’si yaz göçmeni (YG), 11’i kış göçmeni (KG), 5’i transit göçer (TG)’dir (Çizelge 1). Bölgede yayılış gösteren türlerden 7 tür, Türkiye Kuşları Kırmızı Listesin’de (RDB) A1.2 kriterinde olup, bu kriterde yer alan türlerin nüfusları Türkiye genelinde çok azalmıştır. İzlendikleri bölgelerde 1 birey-10 çift(=1-20 birey) ile temsil edilirler. Bu türlerin soyu büyük ölçüde tükenme tehdidi altında olduğu için, Türkiye genelinde mutlaka korunmaları gereken türlerdir. Ayrıca 28 tür A.2 kriterindedir. Tükenme baskısı günümüzdeki gibi devam ederse mutlak tükenmeyle karşı karşıya kalacak olan türlerdir.

Çalışma sahası ve yakın çevresindeki kuş türlerinin bilimsel isimleri, Türkçe isimleri, İngilizce isimleri, ulusal ve uluslar arası koruma statüleri ile sahadaki biyolojik statüleri (Yerli, göçmen vb) değerlendirilmiş, her bir kuş türünün koruma statüleri; IUCN 2013,2015-4 ve Kiziroğlu (2008)’na göre Türkiye Kuşları Red Data Book (RDB- Kırmızı Liste)- Uluslararası Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği Statüleri (IUCN), Bern sözleşmesi (BERN), Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme(CITES), Merkez Av Komisyonu Kararları(MAK) ve statülerine göre değerlendirilerek Çizelge 1’de, bazı türlere ait fotoğraflar, göç alanları ve çalışma alanı Şekil 1-6’da verilmiştir.

Türlerin özellikleri verilirken ve betimlemeleri yapılırken Anonim 2013a; Bird Life International 2004a; Düşen et al 2005, Erdoğan et al. 2010; Erdoğan et al. 2001, 2008; IUCN 2006; IUCN 2013; IUCN 2015-4; Kiziroğlu 2001, 2008, 2009; Kiziroğlu et al. 1992; Mullarney 1999’dan yararlanılmıştır.

Anas platyrhynchos (Linnaeaus 1758) Yeşilbaş Ördek

Boyu 50-60 cm kanat açıklığı 81-95 cm arasındadır (Şekil 2). Erkek ve dişi farklı görünüşe sahip olup üreme formu yoktur. Yaygın olan bir ördek türüdür. Erkeklerin kafası yeşilimsi siyah gagası, yeşilimsi sarı ve üst gagasının ucunda boyuna siyah bir bant vardır. Gerdan ve kursak kahverengidir. Boyun ve kursağı birbirinden ayıran ince beyaz bir halka bulunur. Sırt ve kanat üstü grimsi siyah, kuyruk üstü siyah ve iki tane öne doğru kıvrılmış siyah bir tüy bulunur. Kanat üstü grimsi siyah, kol uçma tüyleri metalik mavi olup dip uç kısımları boyuna beyaz bantlıdır. Karın bölgesi gri, kuyruk altı siyahtır. Ayaklar kiremit kırmızısı ve turuncu renktedir. Dişi boz renkte olup yani kahverengimsi zemin üzerine boyuna koyu kahverengili çizgiler mevcuttur. Kanadında ki mavi-yeşilimsi ayna ile tanınır. Doğal ortamlar dışında 29 yıl yaşadığı saptanmıştır. Genel olarak bütün sulak alanlarda yaşar. Yapay olarak oluşturulmuş küçük göletlerde de evcil olarak beslenmektedir. Çeşitli bitkiler, yosunlar ve hayvansal besinler ile beslenirler. Tüm Yurdumuzda üremektedir. 7-11 yumurta bırakır ve kuluçka süresi 24-32 gündür. Yavrular 8 haftada uçma durumuna gelirler. Yerli ve yaz göçmenidir. Tüm Türkiye de bulunur. Bu tür Phaselis Antik kenti yakınlarında bulunan ve ilerideki çalışmalarda yeniden canlandırılması düşünülen Phaselis göletinde devamlı olarak görülebilir. Avrupa’nın tamamında Hazar Denizi’nin batısı ve Akdeniz sahil şeridinde yayılış gösterir (Şekil 3). Bern sözleşmesine göre koruma altında olan bir türdür. Avlanılmasana belli dönemlerde izin verilir.

Şekil 2. Antik kent yakınlarındaki Phaselis göleti içerisinde görülebilen yeşilbaş ördek

Şekil 2. Antik kent yakınlarındaki Phaselis göleti içerisinde görülebilen yeşilbaş ördek

 Şekil 3. Ülkemizde de yayılış gösteren yeşilbaş ördek (Anas platyrhynchos) türünün dünyadaki yayılışı

Şekil 3. Ülkemizde de yayılış gösteren yeşilbaş ördek (Anas platyrhynchos) türünün dünyadaki yayılışı

Erithacus rubecula (Linnaeus, 1758) Kızıl gerdan

Boyu 12,5-14 cm kadardır (Şekil 4). Erkek ve dişi aynı görünüşte olup üreme formu yoktur. Kafasının üstü, sırt, kuyruk üstü ve kanat üstü yeşilimsi kahverengi, alın kısmı, gerdan ve göğüs kızıl renktedir. Gözün üstü ve gözün arkasından karına kadar olan kısmı grimsidir. Karın yanları sarımsı kahverengidir. Karın altı kirli beyaz renktedir. Gaga siyah ve ayaklar kahverengidir. Ormanlarda, parklarda, bahçelerde, çalılıklarda ve yerleşim alanlarında bulunurlar. Serin iklimlerde yaşarlar. Böcekler, solucanlar, meyveler ve tohumlarla beslenirler. Avrupa’nın kuzeyinde ve ülkemizde Marmara ve Karadeniz bölgelerinde ürerler. 5-6 yumurta bırakırlar kuluçka süreleri 13-14 gündür. Yavruları 12-15 günde uçacak olgunluğa erişirler. Bölgemiz için kış ziyaretçisidir. Proje sahasında hemen her yerde görülebilir. Ülkemizin İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bazı kısımları hariç tamamında görülürler. Ülkemiz dışında Avrupa, İskandinav ülkeleri, Rusya’nın batısı, Kafkaslar, İran, Irak, Suriye, İsrail ve Kuzey Afrika ülkelerinde yayılış gösterirler (Şekil 5). Bern sözleşmesine göre koruma altında olan bir türdür. Avlanılması yıl boyunca yasaktır.

Şekil 4. Proje sahasında hemen her yerde, çalılık ve ağaçlık alanlarda görülebilen kızıl gerdan

Şekil 4. Proje sahasında hemen her yerde, çalılık ve ağaçlık alanlarda görülebilen kızıl gerdan

Şekil 5. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl gerdan (Erithacus rubecula) türünün dünyadaki yayılışı

Şekil 5. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl gerdan (Erithacus rubecula) türünün dünyadaki yayılışı

 

Turdus merula (Linnaeus, 1758) Karatavuk

Boyu 23-29 cm arasındadır. Erkek ve dişi farklı görünüştedir (Şekil 6). Üreme formu yoktur. Gaga erkekte sarı renktedir. Üreme döneminde kırmızımsı sarı bir renk alır. Vücut tamamen siyah renklidir. Gözlerinin çevresinde sarı bir halka vardır. Dişiler erkeklere göre mat renkli olup kahverengimsi renktedir. Genç bireyler kahverengimsi gri renktedir. Hareketli kuşlar olup devamlı yer değiştirirler. Erkekleri özellikle üreme döneminde bazı kuşların ses taklitlerini yapabilirler. Ormanlık alanlarda, parklarda, bahçelerde, ağaçlıklı ve çalılıklı alanlarda yaşarlar. Böceklerle, solucanlarla, gasropodlarla ve meyvelerle beslenirler. Beslenmelerini genellikle sabahın erken saatlerinde yaparlar. Yurdumuzun tamamında kuluçkaya yatarlar ve 4-5 yumurta bırakırlar. Yavruları 15-17 günde uçacak olgunluğa erişirler. Yerli bir türümüzdür. Bazı bölgeler için yaz göçmenidir. Yurdumuzun tamamında görülür. Türkiye dışında bütün Avrupa’da Kuzey Afrika’da, Suriye, Irak ve hazar Deniz’inin çevresinde yayılış gösterir (Şekil 7). Bern sözleşmesine göre koruma altında olan bir türdür.

Şekil 6. Proje sahasında çalılık, ve ormanlık alanlara görülebilen karatavuk (dişi birey)

Şekil 6. Proje sahasında çalılık, ve ormanlık alanlara görülebilen karatavuk (dişi birey)

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl gerdan (Erithacus rubecula) türünün dünyadaki yayılışı

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl gerdan (Erithacus rubecula) türünün dünyadaki yayılışı

Acrocephalus arundinaceus (Linnaeus, 1758) Büyük kamışçın

Boyu 16-20 cm arasındadır (Şekil 8). Kamışçınların en büyüğüdür. Erkek ve dişi aynı görünüşte olup üreme formu yoktur. Gaganın üstü koyu, altı açık renklidir. Gaganın dip kısmından başlayıp gözün üstünden uzanan beyaz bir çizgi vardır. Karın kısmı beyaz yan taraflar sarımsıdır. Baş üstü, kanat ve kuyruk üstü kahverengi, sırt ve kuyruk sokumu grimsi kahverengidir. Genellikle göller de, bataklıklar da ve sulak alanlardaki kamışlık ve sazlık alanlarda yaşarlar. Sazlık ve kamışların arasındaki böcekler ve larvalarıyla beslenirler. Akdeniz bölgesi, Ege, Karadeniz, Marmara ve İç Anadolu Bölgesinde kuluçkaya yatarlar. 3-5 yumurta bırakırlar. Kuluçka süreleri 12-15 gündür. Yavruları 14-17 gün sonra uçacak büyüklüğe ulaşırlar. Bölgemiz için yaz göçmenidir. Bütün Türkiye’de görülür. Proje alanında sazlıklarda görülür. Türkiye dışında bütün Avrupa’da, Güney Afrika’da yayılış gösterir (Şekil 9). Bern sözleşmesine göre kesin koruma altında olan bir türdür. Avlanılması yıl boyunca yasaktır.

Şekil 8. Phaselis göleti kıyısındaki sazlıklarda görülebilen büyük kamışçın

Şekil 8. Phaselis göleti kıyısındaki sazlıklarda görülebilen büyük kamışçın

 

Şekil 9. Ülkemizde de yayılış gösteren büyük kamışçın (Acrocephalus arundinaceus) türünün dünyadaki yayılışı

Şekil 9. Ülkemizde de yayılış gösteren büyük kamışçın (Acrocephalus arundinaceus) türünün dünyadaki yayılışı

 

SONUÇ

Saha mevcut habitat özellikleri, denizle karanın iç içe olduğu topografyası, kısmen sakin ortamı nedeniyle nispeten dar bir alanda çok sayıda türe ev sahipliği yapmaktadır. Bu bakımdan sahadaki mevcut habitat ve biyotopların korunması ve geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Phaselis Antik Kenti ve Territoryumu içinde kuşlar olduğu kadar, tüm diğer fauna (Amfibi ve sürüngenler) elemanları için de büyük önem taşıyan Phaselis Göleti yer almaktadır. Bu gölet özellikle su kuşları için habitat olma niteliğindedir. Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere proje sahası gerek takson çeşitliliği, gerekse habitat çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Önceki raporlarımızda ve yayınlarımızda da belirttiğimiz üzere: bu habitatlardan biri olan “Phaselis Göleti” özellikle amfibiler ve su kuşları açısından çok önemli bir konumda yer almaktadır (Yavuz ve Tunç 2016).

Mevcut haliyle denizle ve başkaca tatlı su kaynaklarıyla bağlantısı kesilmiş olduğundan karasallaşmaya yüz tutmuş gölet, bu haliyle bile herpetofauna, su kuşları ve bazı küçük memeliler için barınma, sığınma ve beslenme ortamı oluşturmaktadır. Sahile ulaşmak için inşa edilen yolun hemen altında yer alan denize bağlantılı tünel, bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden zamanla dolmuş, böylece göletin can suyu niteliğindeki deniz suyunun içeriye girişi engellenmiştir. Göleti besleyen mevsimsel akışlı su kaynakları olsa dahi, kurak geçen mevsimler, yoğun toz ve toprak taşınımı, ötrifikasyon vb. nedenlerle gölet karasallaşmaya başlamıştır.

Gölet ve civarı özellikle su kuşları ve diğer fauna elemanları bakımından en zengin “ekolojik sıcak noktaları” oluşturmaktadır. Bu bakımdan Phaselis Göleti dolan tünelin kontrollü bir şekilde açılması ve ıslah çalışmaları yapılarak yeniden eski canlılığı ve limnetik özelliklerine yakın bir hale getirilebilirse, birçok su kuşu türüne, herpetofauna taksonuna ve memeli taksonlarına ev sahipliği yapabilecektir. Aynı zamanda sahada hali hazırda var olan amfibiler için daha zengin ve temiz bir habitat sağlanmış olacaktır. Bu sayede amfibilerden bunları besin olarak tüketen sürüngen ve kuşlara, zengin hayvan çeşitliği sayesinde de zincirin en üstünde yer alan yırtıcı memelilere kadar birçok taksonun pupulasyon yoğunluğunu olumlu yönde etkileyecektir. Eğer ekolojik bir ıslah çalışmasıyla gölet tekrar hayata döndürülebilirse, yakın civarda zar zor varlığını sürdürebilen suya doğrudan veya dolaylı olarak bağımlı bir çok türün geleceği hızla olumlu yönde değişecektir.

BİBLİYOGRAFYA
Anonim 2013 Anonim, 2013a, TRAKUŞ (Türkiye’nin Anonim Kuşları), www.trakus.org
Baran -Yılmaz 1984 Baran, İ. ve Yılmaz, İ., 1984. Ornitoloji Dersleri. Ege Üniversitesi Basımevi. Seri no. 87. Bornova. İzmir. 1-323.
Bird Life Int. 2004a. Bird Life International. 2004a. Birds in Europe: population estimates, trends, and conservation status. BirdLife International, Cambridge, UK.
Düşen et al 2005 O. Düşen, M. R. Tunç, A. Aslan – H. B. Sert, “IX.I. Flora ve Fauna”. Eds. N. Çevik, B, Varkıvanç – E. Akyürek, Beydağları Yüzey Araştırmaları IX. Antalya (2005) 131-147
Erdoğan-Tunç 1998 Erdoğan, A., Tunç, M.R. 1998. Manavgat Irmağı ve Karpuz Çayı Çevresinin Kuş Türleri Üzerine Aratrmalar. XIV. Ulusal Biyoloji Kogresi 7-10 Eylül 1998, Samsun, cilt 3: 169-180.
Erdoğan et al.2001 Erdoğan, A., Öz, M., Düşen, S., Sert, H., Tunç, M., R. 2001. “Finike ve Çevresinin Kuş, Kurbağa ve Sürüngen Türleri”. Finike Kitabı, 75-76 ss.
Erdoğan et al.2002 Erdoğan, A., Öz, M., Sert, H., Tunç, M.R. 2002. Antalya Yamansaz Gölü ve Yakın Çevresinin Avifaunası ve Herpetofaunası. Ekoloji Çevre Dergisi, Cilt 10, sayı 43: 33-39.
Erdoğan et al.2003 Erdoğan, A., Sert, H., Vohwınkel, R., Prunte, W. Albayrak, T., Aslan, A. ve Tunç, MR. 2003. Manavgat/Titreyengöl Kuş Halkalama Çalışmaları. Tabiat ve İnsan 37/1: 19-25.
Erdoğan et al. 2008 Erdoğan, A.,Öz, M.,Sert,H., Tunç, M., R. Yavuz, M., 2008. Ed. N. Çevik Arkeolojisi, Tarihi, Doğası ve Tarımıyla Kumluca Rhodiapolis. ISBN 978-975-7094-16-6 248 ss Temmuz, Antalya.
Erdoğan et al. 2010 Erdoğan, A., M.,Tunç, M.R., Albayrak, T., Karaardıç,H. 2010. “Kuşlar”. Ed. H. Uğurluay, Türkiye’nin Doğa Rehberi. İstanbul (2010) 618-758.
Erdoğan et al. 2010 Erdoğan, A.,Öz,M.,Yavuz, M.,Tunç, M.R., Karaardıç,H. 2010. Eds. N. Çevik, Arkeolojisinden doğasına MYRA/DEMRE ve çevresi. T:C: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını ISBN 978-975-17-3517-1. 345-362s.
Heath et al. 2000 Heath, M.F. and Evans, M.I. 2000. Important Bird Areas in Europe: Priority sites for conservation. 2 vols. Cambridge, UK. (BirdLife Conservation Series No.8), 791 pp.
Heınzel et al 1996 Heinzel, H. Fıtter, R., Parslow, J. 1996. Pareys Vogelbuch. Alle Vogel Europas, Nordafrikas und mittleren Ostens. Verlag Paul Parey, 384 pp, Hamburg und Berlin.
Heinzel et al 2001 Heinzel, H., Fitter, R. ve Parslow, J., 2001. Türkiye ve Avrupa’nın Kuşları. Çeviri; Kerem Ali Boyla. Doğal Hayatı Koruma Derneği. 1-384.
IUCN 2006. IUCN, Species Survival Commission. 2006. Guidelines for using the IUCN Red List Categories and Criteria. Ver. 6.2. Prepared by the Standards and Petitions Working Group of the IUCN SSC Biodiversity Assessment Sub-Committee in December 2006.
IUCN 2013 IUCN, Red List of Threatened Species Source: www.redlist.org. Downloaded on 28 March 2014.
IUCN 2015-4 IUCN 2015-4. Red List of Threatened Species. Version 2015.3. Source:www.iucnredlist.org.<www.iucnredlist.org>. Downloaded on 01 Sempember 2015.
Jonsson 1992 Jonsson, L. 1992. Birds of Europe, with North Africa and the Middle East (English Edition), 551 pp, Belgium.
Kirwan et al 1998 Kırwan, G.M., Martins, R.P., Eken, G., Davıdson, P., 1998. A checklist of the birds of Turkey. Sandgrouse. Suppl.1:1-32.
Kiziroğlu 1987 Kiziroğlu, İ., 1993.The Birds of Turkey (Species List in Red Data Book). TTKD Publication, 20: 48 pp, Ankara
Kiziroğlu 1989 Kiziroğlu, İ., 1989. Türkiye Kuşları. Orman Genel Müd., 314 ss, Gazi / Ankara.
Kiziroğlu 2008. Kiziroğlu 2008. Türkiye Kuşları Kırmızı Listesi. Desen Matbaası, Ankara, Türkiye.
Kiziroğlu 2009 Kiziroğlu 2009. Türkiye Kuşları Cep Kitabı. Ankamat Matbaası, Ankara, Türkiye.
Kiziroğlu et al 1992 Kiziroğlu, İ., Turan, L., Erdoğan, A., 1992. Sultansazlığı’nın Eko-Ornitolojisi ve Son Durumu, H.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, C.7,217-227.
Martins 1989 Martins, R. P. 1989. Turkey Bird Report 1982-6. Sandgrouse, 11: 1-41.
Mullarney 1999 Mullarney, K., Svensson, L., Zetterström, D., Grand, P.J. 1999. Collins Bird Guide. Harper Collins. London.
Roselaar 1995 Roselaar, C. S. 1995. Songbirds of Turkey. An atlas of biodiversity of Turkish passerine birds. GMB, 240 pp, Haarlem.
Svensson et al 2010 Svensson, L., Zetterström, D. and Mullarney, K. 2010. Birds of Europe: (Second Edition), Princeton University Press, 448 pp.
Turan et al 1998. Turan, L. and Erdoğan, A. 1998. Avifauna Research of Antalya / Kurşunlu Redpine Natural Forest. Ornithologischer Anzeiger, 37: 141-148.
Yarar et al.1997 Yarar, M. ve Magnin, G. 1997. Türkiye’ nin Önemli Kuş Alanları. Doğal Hayatı Koruma Derneği, 313pp, İstanbul.
Yavuz –Tunç 2015a M. Yavuz – M. R. Tunç, “Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Faunası I”(The Fauna of Phaselis Ancient City and its Territorium I)”, Phaselis I (2015) 143-183.
Yavuz – Tunç 2015b M. Yavuz – M. R. Tunç, “Fauna”. Ed. T. Korkut, Arkeoloji, Epigrafi, Jeoloji, Doğal ve Kültürel Peyzaj Yapısıyla Tlos Antik Kenti ve Teritoryumu. Ankara (2015) 399-458.

Araştırmacı
Uzm. Mehmet Rızvan TUNÇ
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü

Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Memeli Faunası: 2016 Yılı Çalışmaları

Memeliler (Clasis: Mammalia L.) tüm dünyada 6000 civarında tür ile temsil edilen sıcakkanlı (homoitermal) omurgalılar olup, ergin dişilerinde gelişmiş süt bezleri vardır (Wilson ve Reeder 2005). Göreceli olarak yeryüzünde en son ortaya çıkan omurgalı sınıfı olmalarına rağmen adaptasyon yetenekleri sayesinde tüm dünyaya yayılmış ve diğer sınıfların birçoğuna göre çok daha hızlı çeşitlenmişlerdir. Evrimsel olarak en gelişmiş sınıf olarak kabul edilen memelilerin ülkemizdeki temsilcileri plasentalı canlılardır ve iç döllenme görülür (Demirsoy 1996, Krystufek ve Vohralik 2005, Yiğit ve ark. 2006). Birçoğu gece faaliyet gösterdiğinden (nokturnal olduklarından) sıradan gözlem teknikleriyle bunları görmek ve saptamak oldukça zordur. Bu nedenle ilk bakışta bir ortamda herhangi bir memeli bireyi gözlenmemesi orada hiç memeli hayvan olmadığı anlamına gelmez. Zira çok iyi gizlenen ve saklanabilen küçük memelilerin ortamdaki varlıklarını dışkı ve sesleri olmasa fark etmek oldukça zor olabilir. Geniş orman alanları ve açıklıklardan toprak içine, dere ve su birikintisi içi ve kenarlarından denizlere, yüksek dağ zirvelerinden mağara ve çöllere kadar çok çeşitli habitatlarda yayılış gösterebilen türleri vardır.

Memelilerden özellikle küçük kemiriciler (dünya memelilerinin yaklaşık % 40 kadarı) ekosistem içinde yırtıcı omurgalıların en önemli protein kaynağını oluştururlar. Yırtıcı kuşlardan yırtıcı memelilere kadar birçok hayvanın besin listelerinde en başta yer alan çok sayıda kemirici türü de tarım zararlısıdır ve ekonomiye büyük zararlar verebilirler. Birçok araştırmaya göre; dünya tahıl üretiminin yaklaşık %30’u daha tarlada iken kemirgenler tarafından tüketilmektedir. Bu kemiricilerin populasyon yoğunlukları onları besin olarak avlayan predatörlerinin varlığıyla dengelenir.

Ülkemizde de besinin ve uygun şartların bulunduğu hemen her yerde bulunabilen memeliler evcilleştirilmiş türleri (keçi, koyun, sığır vb) nedeniyle ekonomik, trofe ve etleri (yaban keçisi, ceylan, yaban koyunu, kızıl geyik, domuz vb.) nedeniyle avcılık, bazı patojenlerin taşıyıcısı ve vektör türleri (yarasalar, kemirgenler vb.) sağlık nedenleriyle en dikkat çeken omurgalı sınıfını oluşturmaktadır. İnsanın da taksonomik olarak en yakın olduğu grupları içermeleri nedeniyle gerek tıbbi, gerek biyolojik ve gerekse farmasötik alanlarda model/denek organizmalar konumundadırlar. Bu bakımdan ülkemizin çeşitli yerlerinde muhtelif zamanlarda yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Bunlardan bazıları; Albayrak ve Aslan 2006; Atallah 1977; Bodenheimer 1958; Corbet 1978; Çağlar 1968, 1969; Demirsoy 1996; Doğramacı 1989; Krystufek ve Vohralik 2001, 2005, 2009; Kumerloeve 1975, 1978; Kurtonur et al. 1996; Mursaloğlu 1965, 1973; Neithammer ve Krapp 1982; Ognev 1940; Osborn 1964 vb. olarak sayılabilir. Yine birçok faunistik çalışmada ise (Çevik et al. 2003, 2010; Demirsoy 1996; Erdoğan et al. 2002; Sümbül et al. 2010; Yavuz ve Tunç 2015, Yavuz ve Tunç 2016 vb.) diğer omurgalı gruplarıyla birlikte durumları değerlendirilen sınıflar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Yurdumuzda çeşitli nedenlerle doğal veya laboratuar ortamlarında sıklıkla çalışılan memelilerle ilgili olarak çalışma alanımız olan Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresi’nde spesifik olarak yapılmış güncel çalışmalar (Yavuz ve Tunç 2015) yetersizdir. Bu bakımdan sahadaki memeli varlığını irdeleyen yoğun mammalojik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gidermek için bu çalışmada Phaselis Antik Kenti Territoryumu ve yakın çevresinin memeli faunası irdelenmiş ve sahanın memeli populasyonları açısından mevcut durumu ile ilgili güncel bilgiler verilmiştir.

MATERYAL VE METOT

Sahada çalışmaya başlamadan önce ilk olarak literatür tarandı ve yeni literatürler derlendi. Ayrıca bilgi sağlarken Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Kürsüsünün yöre ve yakın çevresinde 1994’ten bu yana yapılan yaklaşık 20 yıllık arazi çalışmaları kapsamında elde ettikleri verilerin yanı sıra söz konusu çalışmalardan sağlanmış gözlem ya da örneğe dayalı bulgulardan da yararlanılmıştır. Toplanan tüm bu veriler birlikte değerlendirilerek alanın dönemsel mevcut memeli fauna elemanlarının tespiti yapılmıştır. Arazi çalışmaları sırasında ekipman olarak sırt çantası, Portable GPS (Global Positioning System), pil, fotoğraf makinesi, dürbün vb. ekipman ile örnek yakalama kapanları ve aparatları kullanılmıştır. Alandan veri toplarken kullanılacak formatlar hem dijital hem de basılı ortamda çalışma başlamadan önce düzenlenerek hazırlanmış ve çoğaltılmıştır.
Çalışma alanındaki memeliler, sık vejetasyon ve ormanlık alanların yanında, suya yakın alanlarda yaşam ortamlarında gözlemlenmiş ve fotoğraflanmış, habitatları doğrudan gözlemlerle taranarak tanınıp, isimlendirilmiştir. Bu anlamda memeli türlerinin tespiti için, havza bazında bölge değerlendirilmiş, teleobjektifli fotoğraf makinesi ve video kamera kullanılarak memeli türleri belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca yöre halkı ile görüşülerek memeliler ile ilgili bilgi alışverişi de yapılmıştır.

Çalışma boyunca dönemsel olarak Phaselis Antik Kenti Territoryumu ve yakın çevresinde yapılan arazi çalışmalarında saptanan türlerin tespitleri yapılmış; bu türlerin familya ve bilimsel isimleri, Türkçe adları, biyotop (habitat), varsa tehlike kategorisi, tehlike sınıfı açısından değerlendirmesi, statüleri ile ilgili veriler değerlendirilmiştir. Bu amaçla IUCN; The International Union for Conservation of Nature, Avrupa Tükenme (Tehdit) Statüsü (= European Threat status= ATS) karşılıkları; Bern Sözleşmesi kriterleri ve koruma listelerinin en son güncellenmiş halleri; CITES (Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme); Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Merkez Av Komisyonu (MAK) tarafından 2016 dönemi Kararları’ndan da yararlanılmıştır. Diğer taraftan yörenin memeli faunası havza bazında ele alınmış, çizelgede sahada bulunabilecek türlere de yer verilmiştir. Bunlara ek olarak yörede kaydedilen yabanıl memeli formları arasında endemik türler bulunup bulunmadığı da değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada öncelikle gözlem ve fotoğraflamaya dayalı memeli faunası kayıtları ile habitat verileri toplanmış, araştırılan fauna elemanları bakımından alanın “hassas fauna türleri ve özelliklerinin henüz tam olarak belirlenmemiş olması” nedeniyle örnek alınmamıştır. Böylece toplanan tüm veriler birlikte değerlendirilerek proje alanındaki memeli türlerinin dönemsel tespiti yapılmıştır.

BULGULAR

Bilindiği gibi; Türkiye’de memeliler sınıfına (Classis: Mammalia) ait yaklaşık 160 memeli türü yaşamakta (Kurtonur et al. 1996, Albayrak et al. 1997 ve Wilson and Reeder 2005) olup, bunlardan 28 tanesi proje sahası ve yakın çevresinde yayılış göstermektedir. Sahanın çevresinde memelilerden Yaban Keçisi (Capra aegagrus), Tilki (Vulpes vulpes), Porsuk (Meles meles), Yaban Domuzu (Sus scrofa), Tavşan (Lepus europaeus), Orman Yediuyuru (Dryomys nitedula), Karakulak (Caracal caracal) ve Yaban Kedisi (Felis silvestris) en dikkat çeken türlerdendir (Çizelge 1). Bunların dışında yapılan arazi çalışmaları esnasında kirpi, kör fare, ağaç sansarı ve gelinciğin yaşadığı da tespit edilmiştir. Sahada sık vejetasyon içinde, çalı ve böğürtlen öbeklerinin içinde ve civarında, bazen toprak içinde ve kaya oyuklarında memelilere veya izlerine rastlanılmıştır (Şekil 1-2). Saha ve yakın çevresinde hangi memeli türlerin yaşadığı hakkında araştırma yaparken; iz, dışkı ve bizzat gözlemlerin yanında çevre halkına da sorularak bilgi alınmıştır.

Şekil-2.-Sahada-zaman-zaman-görülebilen-geniş-yayılışlı-bir-tür-olan-kızıl-tilkiye-ait-bir-dışkı-örneği

Şekil-2. Sahada zaman zaman görülebilen geniş yayılışlı bir tür olan kızı tilkiye ait bir dışkı örneği

Sahada ve yakın çevresindeki memeli türlerinden nesli tükenmekte olan yaban keçisi, tilki, yaban kedisi ve karakulak türlerinin Türkiye’nin de taraf olduğu CITES=Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticareti’ ne ilişkin sözleşmeye göre avlanmaları, öldürülmeleri, iç ve dış ticareti kesinlikle yasaktır. Bu durum cezai müeyyidelerle güvence altına alınmıştır. Özellikle yaban keçileri sahadaki en önemli memeli türü sayılabilir. Nesilleri tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu tür Batı Toroslardaki Sarp Kayalıklarda, uçurum kenarlarında yaşamakta ve tehlikelerden kısmen korunabilmektedirler. Bu tür için en büyük tehdit birçok tür için de olduğu gibi insandır. Yine sahanın yakın çevresinde bulunabilen memelilerden olan Akdeniz Nalburunlu Yarasası, Uzun Kanatlı Yarasa, (NT): yakın zamanda tehdit altına girebilir kategorisinde, Nalburunlu Yarasa ve Uzun Ayaklı Yarasa ile Yaban Keçisi (VU): Hassas- zarar görebilir nadir türler statüsünde yer alırken, Körfare ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır (DD).

Ayrıca, IUCN Kırmızı Listesi’ne göre bu bölgede yaşayan memelilerden; 22’si (LC): Asgari endişe altındaki türler kategorilerinde, 2’si (NT): yakın zamanda tehdit altına girebilir kategorisinde 3’ü (VU): Hassas-zarar görebilir kategorilerinde yer alırken, 1 türün durumu belli değildir (DD) (Çizelge 1). Diğer taraftan, bu türlerden 12 tanesi BERN Sözleşmesi listelerinde Ek II (kesin olarak koruma altına alınan türler)’de, 9 tanesi de Ek III (Korunan türler)’de yer almaktadır.

Merkez Av Komisyonu (MAK) Kararlarına göre; Kirpi, Yabani Tavşan Ek-I (Çevre ve Orman Bakanlığı’nca koruma altına alınan yaban hayvanları)’de, Gelincik EK-II (Merkez Av Komisyonunca koruma altına alınan av hayvanları)’de, Kızıl Tilki, Ağaç Sansarı ve Yaban Domuzu EK-III (Merkez Av Komisyonunca avına bellirlenen sürelerde izin verilen av hayvanları) kapsamında bulunmaktadır.

KISALTMALAR: O: Yakınlardaki Ormanlar, T: Tarım arazileri, Ç: Çayır-Mera, K: Kayalık, M: Yakınlardaki Ağıllar, Oyuk ve Mağaralar, S: Su ve suya yakın yerler KH: Karasal Habitatların Tamamı
IUCN:Uluslar arası Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği
VU (vulnerable) (Hassas, zarar görebilir): Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler. Proje sahası ve yakın çevresinde bu kategoride yer alan üç tür (Rhinolophus mehelyi-Nalburunlu Yarasa, Myotis capaccinii-Uzun Ayaklı Yarasa, Capra aegagrus-Yaban Keçisi)dür.
(NT (near threatened): Şu anda tehlikede olmayan fakat yakın gelecekte VU, EN veya CR kategorisine girmeye aday olan türler. Bu katagoride iki tür (Rhinolophus euryale-Akdeniz Nalburunlu Yarasası, Miniopterus schreibersi-Uzun Kanatlı Yarasa) vardır.
LC (least concern) (En düşük derecede tehdit altında): Yaygın bulunan türlerdir, proje sahası ve yakın çevresinde 22 tür dahildir.
BERN: Bern sözleşmesine göre:
Ek II: Mutlak koruma altında olan türlerdir ve buna 12 tür dahildir.
EK III: koruma altında olan türlerdir ve bu gruba 9 tür girmektedir.
CITES (Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme) üç tür bu gruba (Vulpes vulpes-Kızıl Tilki, Capra aegagrus-Yaban Keçisi, Caracal caracal-Karakulak ve Yaban Kedisi-Felis silvestris) girmektedir.

Proje sahası ve yakın çevresindeki memeli faunasının tespiti için yapılan arazi çalışmalarında bazı türler doğrudan (Anadolu Sincabı, Porsuk, Yaban Kedisi, Ev Faresi, Sıçan, Yabani Tavşan, Cüce Yarasa vb.), bazı türler ise iz ve dışkılarından (Kızıl Tilki, Kaya Sansarı) dolaylı olarak gözlemlenmiştir. Bu türlerin genel özelliklerinin verilmesi ile betimlemelerin yapılmasında Benda ve Horacek 1998; Çağlar 1965; Çağlar 1968; Çağlar 1969; Çolak et al. 2007; Demirsoy 1996; Doğramacı 1974; Doğramacı 1989; Felten et al. 1971; Felten et al. 1973, Felten et al. 1977; IUCN 2015; Kaçar ve Erdoğan 2010; Karataş ve Sözen 2004; Karataş ve Sözen 2007; Kıvanç 1988; Krystufek ve Vohralik 2001; Krystufek ve Vohralik 2005; Kumerloeve 1975, 1978; Mursaloğlu 1973; Niethammer ve Krapp 1982; Osborn 1964; Sert et al. 2009; Sert et al. 2005; Spitzenberger 1968; Turan 1984; Wilson ve Reeder 2005; Yavuz 2008; Yavuz et al. 2010, 2013; 2015, Yiğit et al. 2006’dan da yararlanılmıştır. Aşağıda, Phaselis Antik Kenti Territoryumu ve yakın çevresinde yayılış gösteren bazı memeli türlerine ait bilgiler verilmiştir.

Martes foina (Erxleben, 1777) Kaya Sansarı

Ülkemizde ve dünya genelinde en sık görülebilen sansar türü olan Martes foina (Kaya Sansarı) sık kıllı, kalın yumuşak postlu ve parlak görünüşlüdür. Kış mevsiminde kürk renginin yaza oranla daha koyu bir hal aldığı bilinmektedir. Genellikle kahverengi olan kılların yoğun olmasından dolayı genel renk sırtta koyu kahverengidir. Bu bölgedeki kılların parlak olmasından dolayı, hayvan dışa daha parlak ve çekici görünmektedir. Karın bölgesinde ise koyu kahverengi olan kılların hemen hemen yok denecek kadar az olmasından dolayı, bu bölgede genel olarak açık tonlar hakimdir. Kasıklarda bu renk biraz daha açık bir hal alır. Kuyruk oldukça ihtişamlı olup, en uzun ve en sık kıllarıyla kaplıdır. Kuyruk genelde dorsali kürkle aynı renkte olup, bu renk yaklaşık baş+gövde uzunluğunun yarısı kadar uzunlukta olan kuyruğun ucuna doğru daha koyu bir hal alır. Nispeten kısa olan ayakların rengi, kuyrukla aynı renktedir. Fakat kuyruğa oranla biraz daha koyudur. Kafa ve kulaklar; vücuda oranla daha açık ve kısa kıllarla kaplı olabilir. Burun kenarlarında daha uzun olmak üzere, her iki gözün üst kapaklarında ve alt çenede bıyık kıllarına rastlanır. Ancak, göz kapaklarında ve alt çenedeki bu kıllar sayı olarak burun bölgesindeki bıyıklardan daha az sayıdadır. Ayaklar, beş parmağa sahip olup, ayak tabanları ve pençeleri belirgindir. Boyun kısmında alt çeneden başlayıp ön ayakların kaidesine veya üst kısmına kadar uzanan beyaz bir leke görülür. Bu leke arkaya doğru çatala ayrılarak birbirine paralel şekilde uzanır. Boynunun altındaki bu beyaz ters “u” harfi görünümündeki leke bacaklara kadar çatallanma yapmaktadır. Kulak uçları yuvarlak değil üçgen biçimindedir. Burun ucu parlak ve pembe veya açık kahverengidir. Yetişkin erkeklerin ağırlığı 1.6 – 1.7 kg, dişilerin ise 1.2 – 1.3 kg arasında değişir. (Demirsoy 1993 ve 1996, Krüger 1995, Stubbe 1993). Sahada kaya sansarının varlığını gösteren ayak izleri Şekil 3’te verilmiştir.

Kaya Sansarı temel olarak meyveler ve küçük memeliler ile beslenir (Baghli et al. 2002; Brangi 1995; Genovesi et al. 1996; Lachat Feller 1993; Lanszki 2003; Lodé 1994). Zorda kalınca leş dahil, bulduğu her şeyi yiyebilir. Küçük memeliler, kuşlar ve yumurtalar en çok tercih ettikleridir. Kurbağaları ve çeşitli omurgasız hayvanları da yer. Yaz aylarında ise sulu meyveler, böğürtlen gibi meyveleri de tüketir (Lachat Feller 1993). Mustelidae (Sansargiller) familyasına mensup türler, aynı zamanda Rosaceae, Vitaceae ve Ericaceae familyaları içerisinde yer alan bitkiler ve bunların dışında Leguminoseae familyasından Vida pannonica Crantz. veVicia cracca L. gibi yem bitkileri ile de beslenmektedir (Oğurlu ve Süzek, 1997). Diyetlerinde yakalayabildikleri kuşlar da yer almaktadır (Genovesi et al. 1996; Skirnisson 1986). Besin temin etmek için geceleri avlanmaya çıkan kaya sansarının gececil (nocturnal) bir davranış sergilediği ancak, zorda kalınca gündüz de aktivite gösterdiği bilinmektedir (Barangi 1995; Broekhuizen 1983; Genovesi 1993; Herrmann 2004; Lachat Feller 1993; Posillico et al. 1995; Skirnisson 1986). Ayrıca, kırsal alan ve köylerde tavuk kümeslerine girdiği gibi (Ludwig 1999), kültür alanlarında bulunan bitki türlerine de önemli zararlar vermektedir (Demirsoy 1993 ve 1996, Lanszki 2003, Prigioni and Sommariva 1997).

M. foina Avrupa anakarası ve batıda Portekiz, doğuda Türkiye ve güneybatı Rusya’ya uzanan coğrafi alan boyunca yayılış göstermektedir. Türkiye’de özellikle iç bölgelerimizde çok seyrek rastlanmaktadır. Ancak, türün Birleşik Krallık, İrlanda, ve İskandinav ülkeleri (İsveç, Norveç, Finlandiya) içerisindeki durumu belli değildir. Hazar Denizi’nin doğusundaki Afganistan, Pakistan, Hindistan, Nepal ve Butan gibi ülkelerde, parçalı yayılış gösterdiği bilinmektedir (IUCN 2007a, Ellerman ve Morrison-Scott, 1951, Corbet 1978). ABD’nin Güney Wisconsin eyaletinde 1940 ve 1970’li yıllar arasında kürk çiftliklerinden kaçan hayvanlardan kaynaklanan bir populasyonun varlığı kaydedilmiştir (Long 1995). Son zamanlarda Kuzey Myanmar bölgesinde de varlığı tespit edildi (Rabinowitz ve Khaing 1998). Kaya sansarı Hindistan’da 1500 m. ile Kazakistan’da deniz seviyesinden 3400 m. yüksekliğe, Himalayalar’da 3600 m. ve Nepal’de 4200 m. yüksekliğe kadar yayılmıştır. Avrupa’da İber yarımadası dışında ağaç sansarı (Martes martes) ile simpatrik bir yayılışı paylaşmaktadırlar (IUCN 2007a, b) (Şekil 4).

Şekil 4. Ülkemizde de yayılış gösteren kaya sansarının (Martes foina) dünyadaki yayılışı

Şekil 4. Ülkemizde de yayılış gösteren kaya sansarının (Martes foina) dünyadaki yayılışı

Ekolojik toleransı oldukça yüksek olan kaya sansarının bile 1900’lerin başında Avrupa’daki fazla avcılık ve yakalama baskısı nedeniyle soyu tükenmişti. Ancak daha sonra yapılan koruma çalışmaları neticesinde 1950 ve 1970’li yıllarda bazı ülkelerde (Almanya, Danimarka ve İsviçre dahil) yeniden kolonize oldukları ve yayıldıkları gözlenmiştir (Libois and Waechter 1991, Stubbe 1993). Hollanda tamamen yok olan türün yeniden kolonizasyonu da belgelenmiştir (Broekhuizen and Müskens 2004).
Ancak her ne kadar ekolojik toleransı bu denli yüksek olan kaya sansarı populasyonu bu kadar geniş bir coğrafyada yayılıyor kabul edilse de yayılışı çoğunlukla sürekli değildir ve populasyon parametreleri de pek iyi bilinmemektedir (Albayrak et al. 2008). Birçok araştırmacı (Libois and Waechter 1991, Stubbe 1993, Yavuz 2013) geçmişte soyu tükenmiş olan bu türün Avrasya’da yeniden tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemektedir. Buna sebep olarak da; plansız yapılaşma, araç çarpmaları, aşırı gübre ve ilaç kullanımı, gürültü ve ışık kirliliği, sel baskını gibi faktörleri göstermektedirler.

Felis silvestris Schreber, 1777 Yaban Kedisi

Yaban kedisi, kedigiller (Felidae) familyasından bir kedi türüdür. Avrupa, Batı Asya ve Afrika kıtalarında farklı alt türleri ile geniş bir coğrafyada yayılış gösterir. Yaban kedisinin doğal yayılımı Batı Avrupa’da İskoçya’dan, Orta ve Doğu Avrupa’dan Orta Asya’ya ve Hindistan’a kadar uzanır. Ayrıca Afrika’nın tropik orman kuşağı haricinde Afrika’nın büyük bir kısmında da yaygındır (Şekil 6). Bu türün alttürü olan Afrika yaban kedisi (Felis silvestris lybica) ev kedisinin (Felis domesticus) atası olarak kabul edilir. Yaban kedisinin morfolojisi evcil kediye benzemekle birlikte bacakları daha uzun, başı daha iri ve yassı, kalın kuyruğu kısa ve yuvarlak uçludur. Gür ve kalın kuyruğu ve kuyruğunda 3-5 siyah halka bulunur. Kuyruk ucunda da kalın bir siyah halka vardır. Ev kedisinin kuyruğu ince olur ve halkaları bu denli belirgin olmaz. Yaban kedisi oldukça vahşi ve güçlüdür. Uzunluğu kuyruğu ile beraber 45-90 cm, ağırlığı 6-8 kg kadardır. Rengi boz, kalın postu çizgili ve kulakları geniştir. Yaban kedisi yalnız yaşar ve geceleri avlanır. Genellikle kuşlar ve küçük memelilerle beslenirler (Albayrak ve Krystufek 1997; Belousova 1993; Stahl 1986; Wozencraft 2005).

Şekil 5. Sahada gezinirken fotoğraflanan yaban kedisi bireyi

Şekil 5. Sahada gezinirken fotoğraflanan yaban kedisi bireyi

Şekil 6. Ülkemizde de yayılış gösteren yaban kedisinin (Felis silvestris) dünyadaki yayılışı

Şekil 6. Ülkemizde de yayılış gösteren yaban kedisinin (Felis silvestris) dünyadaki yayılışı

Rattus norvegicus (Berkenhout, 1769) Göçmen Sıçan, Norveç Sıçanı

Göçmen sıçanın sırt bölgesi kahverengimsi gri, karın bölgesi grimsidir. Gözleri küçüktür ve kulakları belirgindir (Lowery 1974, Demirsoy 1996). Yetişkin bireylerde genellikle kuyruk uzunluğu, kafa ve gövde uzunluğu toplamından kısadır. Bazen kuyruk uzunluğu (genelde genç bireylerde) kafa ve gövde toplam uzunluğuna eşit olabilir. Göçmen sıçanların total boy uzunlukları 30 ve 50 cm arasında değişir (Whitaker 1980). Bir yetişkin erkek bireyin ortalama ağırlığı 350-400 gr ve dişi bireyin ortalama ağırlığı ise 230-250 gr’ dır, ancak çoğu erkek birey 500-600 gr olabilmektedir. Göçmen sıçanın dünyadaki yayılışı kozmopolit olup, deniz aşırı ticaret ve kargo gemileriyle dünyanın her yerine dağıldıkları düşünülmektedir. Göçmen sıçanların kökeninin Kuzey Çin’den geldiği ve buradan Antartika dışında Avrupa’dan Kuzey Amerika’ ya kadar tüm ana karaya dağıldığı düşünülmektedir (Şekil 7). Türkiye’nin batı ve güney kıyıları ve özellikle iç kesimleri boyunca yayılış gösterirler. Göçmen sıçanlar toprakta kazdıkları oyuklarda dışarıya birden fazla çıkışı olan tünellerde (buralarda yiyecek depolayabilecekleri bilinmektedir), binalardaki oyuklarda, lağım yakınlarında yaşarlar (Whitaker 1980, Nowack 1991). Binalarda yaşayan göçmen sıçanlar binaların bodrum katları, kiler ve gelişmiş olan kanalizasyonlarında yaşarlar (Nowak, 1991). Şehirlerin çöplükleri, gelir düzeyi düşük kısımları ve körfezlere yakın bölgelerinde yaygındırlar. Bunun yanında silolarda insanlardan uzak ekin tarlalarında, terk edilmiş harabelerde ve orman ekotonunda da görülürler (Lowery 1974). Göçmen sıçanlar omnivordurlar yani hepçil beslenirler. Daha çok böceklerle, hayvansal atıklarla, yabani bitkilerle, tohumlarla, kağıt vb. yiyecek kaynaklarından yararlanabilirler. Ancak daha çok hayvansal besinleri tercih ettikleri bilinmektedir. Kümes hayvanlarını da öldürebilirler, bu hayvanların yumurtalarıyla beslenirler ve balık bile avlayabilirler. Domuz, keçi, koyun vb. küçük baş çiftlik hayvanlarının yeni doğmuş yavrularına bile saldırabilirler. (Whitaker 1980, Nowak 1991, Demirsoy 1996). Özellikle besin depolamaları nedeniyle bazı tohumların yayılışına etki ettikleri de düşünülmektedir. Ancak silolara ve depolara girerek oralarda dışkı ve idrar ile kontaminasyon gerçekleştirmeleri vb. nedenlerle verdikleri zarar da düşünüldüğünde gıda alanında ciddi zararlara neden olmaktadırlar.

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren göçmen sıçanın (Rattus norvegicus) dünyadaki yayılışı

Şekil 7. Ülkemizde de yayılış gösteren göçmen sıçanın (Rattus norvegicus) dünyadaki yayılışı

Göçmen sıçanlar nocturnal olup, daha çok geceleri aktiftirler ve gerek suyun üstünde gerekse de su altında olmak üzere çok iyi yüzücüdürler. Göçmen fareler çok iyi kazıcıdırlar ve toprakta derin çukurlar açarak ilerlerler. Göçmen farelerin üretkenlikleri yıl içinde mart ile haziran ayları arasında zirvededir ve eylül ve ekim ayları arasında azalır (Demirsoy 1996). Potansiyel olarak dişiler yılda 10-12 kez yavrulayabilirler ve 2- 22 adet birey doğururlar. Normalde ise, yılda 5 kez doğururlar ve 7-11 adet birey dünyaya getirirler (Lowery 1974, Whitaker 1980, Demirsoy 1996). Davis (1951) Hindistan ve Amerika’dan alınan yüz bin farklı göçmen farenin doğurganlık verilerine dayanarak, göçmen sıçanların yıllık ortalama doğurganlıklarını 8,7 ve 4,3 genç birey olarak açıklamıştır. Yeni doğan bireyler çıplak ve kördür. İki hafta sonra gözleri açılır ve üç dört hafta sonra sütten kesilirler. Dişi yavruları üç aylık olana kadar besler (Whitaker 1980). Genel göç hareketleri oldukça seyrektir (Davis 1951). Bununla birlikte populasyon yoğunluğu artarsa, göçmen sıçanlar düzenli bir şekilde topluca göç ederler (Whitaker 1980). Karasal yayılışlarında en etkili unsurun bu göçler olduğu tahmin edilmektedir. Göçlerini genellikle gece saatlerinde gerçekleştirirler ve bir gecede 40 km yol kat edebilirler. Göç olayında olduğu gibi toplu yaşam bu tür için oldukça önemlidir ve genellikle birlikte uyumaları sık rastlanan bir durumdur. Toplu yaşayan memelilerde olduğu gibi göçmen sıçanlarda da sosyal bir düzen hakimdir ve bir hiyerarşi söz konusudur. Göçmen sıçanların içinde bir birey baskındır ve baskın olan sıçanın kendine ait bir bölgesi bile vardır. Türün bireyleri arasında liderlik mücadelesinde sıçrama, koşuşturma, yuvarlanma, ısırma gibi davranımlarla birlikte ciddi kavgalar olur ve kavga taraflardan biri geri çekilene ya da ölene kadar devam eder. Sahada ölü olarak bulunmuş göçmen sıçan bireyine ait bir fotoğraf Şekil 8′ de verilmiştir.

Şekil 8. Ölü bir genç erkek göçmen sıçan bireyi

Şekil 8. Ölü bir genç erkek göçmen sıçan bireyi

Sciurus anomalus Gmelin, 1778 Anadolu Sincabı

Anadolu Sincabı, Sciurus anomalus (Güldenstaedt, 1785) geniş ormanlarda, lokal ağaç formasyonlarına kadar uzanan bir yelpazedeki habitatlarda ağaçlarda yaşar. Sincaplar, karasal iklim şartlarına çok iyi adapte olmuş kemirgenlerdir. Kısacası ağaç sincaplarına ağaçların bulunduğu her yerde, 0-2000 m yükseliklere kadar ulaşan alanlarda rastlanılabilir. Sincaplar aynı zamanda ormanlarda, parklarda, bağ ve bahçelerde de bulunabilir (Turan, 1984). Anadolu sincabı, genel olarak ele alındığında Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında lokalize olmuştur (Ellerman ve Morrison-Scott 1951; Alkan 1965; Harrison ve Bates 1991; Yiğit ve Çolak, 1998). Kuzeyde İstanbul Boğazı’nın Anadolu Yakası’ndan ve Azerbaycan’dan başlayıp, güneyde İsrail ve İran ile Kuveyt arasına kadar uzanan nispeten dar bir coğrafyada yayılış gösterirler (Şekil 9). Sincaplar hassas ve kıllı kuyruğu, kulak kepçesinin apeksinde yer alan püskülleri ve hızlı hareket yetenekleri ile karakterize olan küçük kemirgen memelilerdir. Kış uykusuna yatmasalar da bir durgunluk hali görülebilir. Diş formülleri I 1/1, Pm 1/1, M 3/3=20’dir. Köpek dişleri yoktur (Demirsoy 1992). Rengi bölgelere ve mevsimlere göre kırmızımsıdan koyu griye kadar değişir (Yazıcıoğlu 1981). Postları dorsalde genellikle kırmızımsı kahverengi, ventralde açık sarıdır. Kış kürkünün dorsal rengi yaz kürkünden daha koyudur (Albayrak ve Arslan 2006; Demirsoy 1996; Özkurt et al. 1999).Çiftleşmeleri baharda başlar. Yaklaşık 40 gün süren gebelikten sonra kılsız, gözleri görmeyen 3-8 kadar yavru doğururlar. Yılda 2 ila 3 kez çiftleşirler. Yavruları bir yılda olgunlaşır (Arslan 1999).

Şekil 9. Ülkemizde de yayılış gösteren Anadolu sincabının (Sciurus anomalus) dünyadaki yayılışı

Şekil 9. Ülkemizde de yayılış gösteren Anadolu sincabının (Sciurus anomalus) dünyadaki yayılışı

Sert ve kabuklu meyveler temel besinleri olmakla birlikte, filizleri de kemirirler (Önel ve Temizer 2005). Besin yokluğunda böcekler, kuş yumurtaları ve küçük kuşları da yedikleri bilinmektedir. Günlük yiyecek ihtiyaçları ortalama 80 g kadardır. Fazla yiyeceklerini toprak altına gömer ve ihtiyaç duyduklarında tekrar çıkarıp yerler (Görner ve Hackethal 1988). Sincaplar bu özellikleriyle ormanların yayılışında önemli bir role sahiptir (Arslan 1999; Albayrak ve Arslan 2006).Kışın zor şartlarında kullanmak için besin depo ederler. Tohumları ağızlarına alıp taşıyarak ya yaşlı ağaç gövdelerindeki kovuklara, veya toprak içerisine depo ederler. Çoğu zaman toprağa gömdükleri tohumlar çimlenerek, yeni ağaç fidelerini oluşturur. Bu durum Yavuz et al. (2012)’de “Gönüllü Ormancılık” vurgusuyla tanımlanmaktadır.

Anadolu sincabına Phaselis Antik Kenti içerisindeki tarihi eserlerin üzerinde etrafını gözlerken, yakınlardaki ağaçlarda saklanırken veya beslenirken, zaman zaman açıklıklarda etrafta koşuştururken rastlanılabilir (Şekil 10). Saha ve yakın çevresinde ağaç bulunan her yükseltide rastlanabilir. Ancak oldukça ürkek ve hızlı olan bu hayvanı gözlemlemek için sessiz ve sakin olmak gerekir.

Şekil 10. Antik kent yakınlarında bir ağacın üzerinde etrafını gözlemleyen bir Anadolu Sincabı

Şekil 10. Antik kent yakınlarında bir ağacın üzerinde etrafını gözlemleyen bir Anadolu Sincabı

Vulpes vulpes (Linnaeus, 1758) Kızıl Tilki

Bu tür “bayağı tilki” olarak da bilinir. Tilki Vulpes vulpes (Linnaeus, 1758), Köpekgiller (Canidae) familyasındaki yedi cins ve 24 tür içindeki en yaygın tilki türüdür. Asya ve Avrupa’nın tamamına yayılmış olup, Kuzey Amerika ve Avustralya’da bile görülmüşlerdir (Şekil 11). Vücut uzunluğu 90, kuyruğu 30 cm kadar olup 7-9 kg ağırlığa ulaşabilir. Irklarına göre çeşitli renklerde olan, ağız ve burnu uzun ve sivri, kümes hayvanlarına zarar veren, kürkü yumuşak bir memeli türüdür. Büyük kulakları ve uzun bol yumuşak kıllı, kabarık bir kuyruğu vardır. Kuyruğun bu özelliği, onu çoğu zaman olduğundan büyük gösterir. Burnu sivridir. İnce ve uzun bacaklıdır. Koku alma ve işitme duyusu çok gelişmiştir. Hızlı bir koşucudur. Zorda kaldığında, uzun mesafeler olmadıkça yüzebilir. Kızıl tilki, tüm tilkiler içinde en büyük tilki türüdür. Post rengi yaşadığı yere göre değişse de, büyük çoğunluğunun postu kızıl renklidir. Kılların üst kısmı kızıl, alt kısmı beyaz, bacaklarının alt kısımları da siyah renk olur. Renklerinde yöresel olarak farklar olabilir; bazen üst kısmı turuncu ya da kahverengimsi kırmızı ve alt kısmı kar beyazı ya da gri renk olabilir. Sırtında siyah bir çizgisi olan kızıl tilkiler olduğu gibi tamamen gri veya siyah renkli olanlarına da rastlanılabilir. Bunlar, çoğunlukla Avrupa ve Asya’da yaşayan kızıl tilkilerdir. Mart ve Mayıs ayları arası, kürklerinin en kalın olduğu dönemdir.

Şekil 11. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl tilkinin (Vulpes vulpes) dünyadaki yayılışı

Şekil 11. Ülkemizde de yayılış gösteren kızıl tilkinin (Vulpes vulpes) dünyadaki yayılışı

Kızıl tilkiler geceleri ava çıkan omnivor hayvanlardır; yani hem etçil, hem de otçuldur. Toprak altındaki kemiricilerin ıslık gibi çıkan seslerini işitir, toprağı kazarak onları inlerindeyken yemeyi tercih eder. Daha çok kemiricilerle beslenirler; fareler ve tavşanları avlarlar. Yuvalarını yerde yapan kuşlar, tavuksular, böcekler, balıklar da avları olabilir. Çok nadir olarak geyik ya da domuz yavrularını avladıkları bilinir ve çok zor zamanlarda sürüngen türlerini de yiyebilirler. Sıklıkla olmasa da leş yedikleri de görülür. Bazı tilkiler karayollarını takip eder ve otomobillerin ezdiği hayvanların leşleri ile beslenirler (Demirsoy,1996a). Zorda kalınca meyve ve tahıl yedikleri de bilinir. Bu nedenle omnivor olarak sınıflandırılırlar yani hem etobur, hem de otoburdurlar. Tilkilerin kümeslere girip tavuk çalmaları da insanlar arasında kötü ün salmalarına neden olmuştur. Kızıl tilki, şehirlerdeki güvercin, keme, fare ve tavşan populasyonlarını kontrol altında tutar ve böylece insanlar için faydalı olur.

Kızıl tilki senenin büyük bir bölümünü yalnız geçirir. Yuvalarını kurup yavruları olana kadar yalnız yaşarlar ve yalnız avlanırlar. Bu dönemde dişi tilkiler, sosyal hayattaki yerlerini edinmek için diğer dişilerle bir yarışa girer. Yarışı kazanamayan dişiler genellikle ölürler veya sosyal hayatta bir yerleri olamadan yaşarlar. Yarışı kazanan tilki dominant dişi olur. Bölgedeki diğer dişiler arasında, anne olabilecek tek tilki dominant dişidir. Erkek tilki eş aramaya başladığında çevresindeki bütün dişi tilkiler onun ilgisini çekmeye çalışır (Soyumert 2004). Dominant dişi, tilkinin ilgisini çekmeye çalışan diğer dişi tilkilere acımasızca saldırır ve kurallarını zorla kabul ettirir. Diğer dişiler ne kadar uğraşırsa uğraşsın, eninde sonunda erkek tilki eş olarak dominant dişiyi seçer. Tilkilerin üreme zamanları; Orta Avrupa’da Ocak-Şubat ayları, Güney Avrupa’da ise Aralık-Ocak aylarıdır. Üreme mevsimlerinde farklı cinsler bir araya gelebilirler. Erkek ve dişilerin kuyruk dibinde menekşe gibi kokan salgı bezleri vardır. Ortalama 50 gün süren bir gebelikten sonra, anne tilki, ilk yavrularını genellikle mart ayında dünyaya getirir. Genellikle 3 ila 5 yavru dünyaya gelir (nadiren sadece 1, ya da 13 yavru olabilir). Yavruların gözleri 12 gün kadar sonra açılır ve 4 ila 6 hafta boyunca emzirilirler. Bir ay sonra ilk kez inlerinden dışarı çıkarlar. Erkek tilki, dişinin yanında kalır ve yavruların bakımında yardım eder. Bu süre boyunca anne tilki yuvada yavrularla kalır, onları her türlü tehlikeden korumaya çalışır. Baba tilki ise, dışarıda avlanarak, yavrulara süt verebilmesi için anneye yemek getirir. Bu düzen ekseriyetle baba tilkinin avlanırken ölmesiyle bozulur. Anne tilki de yavrulara avlanma dersi verebilir. Eğer ki dişi tilki herhangi bir nedenden dolayı ölecek olursa, yavruların bakımını erkek tilki yine yalnız başına yürütebilir. Altı aylık olduklarında yavrular neredeyse yetişkin bir tilkinin boyutlarına erişirler. Ekim ayında yani yavrular 7-8 aylık olduklarında yuvadan ayrılırlar. Bazen dişi yavrular yuvada kalıp, bir dahaki üreme döneminde doğacak olan yavruların yetiştirilmesinde annelerine yardım ederler. Yavrular 10 aylıkken, üreyebilecek olgunluğa ulaşmış olurlar. İlkbaharda gençler yeni eşler ararken, eski eşler de tekrar bir araya gelirler. Ortalama ömürleri 12 yıldır. Kızıl tilki çok farklı yaşam alanlarına ayak uydurabildiği için farklı farklı habitat tiplerinde rastlanılabilir. Yeryüzünde her kıtada görülür. Özellikle ormanlarda, kırlarda, tarlalarda yaşamayı tercih eder, ama şehirlerin kenarlarında ve hatta şehirlerin içlerinde günden güne daha sık kızıl tilkiye rastlanılmaktadır. Londra’da üçüncü bölge gibi şehrin çeperlerine nispeten daha yakın olan yerlerde, akşam saatlerinde metro çıkışlarında dahi bir kez değil, birçok kez rastlandığı görülmüş, gece sesleri duyulmuştur. Kızıl tilki, çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır; Avrupa, Asya, Kuzey Afrika, Avustralya ve Kuzey Amerika ve hatta Kutuplara kadar uzanan bir yayılış alanına sahiptir (Anonim 2014).

Phaselis Antik kenti ve yakın çevresinde kızıl tilkiye antik kent yakınlarından başlayarak, daha yukarı kesimlerde de rastlanılabilir. Oldukça geniş bir dolanım alanını kullanabilen genç soliter bireyler insan ile de sıklıkla karşılaşmaktadır (Şekil 12).

Şekil 12. Sahada ve yakın çevresinde de yaşayan, geniş yayılışlı türlerden olan kızıl tilki (Foto: Uzm. Biyolog Murat DOĞAN-Isparta’da çekilmiştir)

Şekil 12. Sahada ve yakın çevresinde de yaşayan, geniş yayılışlı türlerden olan kızıl tilki (Foto: Uzm. Biyolog Murat DOĞAN-Isparta’da çekilmiştir)

SONUÇ

Mevcut haliyle bile oldukça zengin ve çeşitli bir faunal yapı gösteren proje sahası çok çeşitli biyotop ve habitatları bünyesinde bulundurmaktadır. Bunlardan memeliler açısından en önemlileri yoğun maki ve böğürtlen toplulukları olup, sahada varlıkları memelilerin beslenmesi, barınması ve korunması açısından hayati önem arz etmektedir. Saha mevcut habitat özellikleri, denizle karanın iç içe olduğu topografyası, kısmen sakin ortamı nedeniyle, nispeten dar bir alanda çok sayıda türe ev sahipliği yapmaktadır.

Bu çalışma döneminde de Phaselis Antik Kenti yakınlarındaki alanlar ve civardaki habitatlar taranıp araştırıldığından ve havza bazında bir inceleme gerçekleştirildiğinden daha önceki dönemlere göre kısmen daha geniş bir saha taranmıştır. Projenin ilerleyen safhalarında yapılacak yeni periyodik tarama ve araştırma faaliyetleriyle ve yapılacak daha geniş ölçekli ve uzun süreli arazi çalışmalarıyla sahanın durumu daha iyi ortaya konulabilecek, tür sayılarında ve taksonlarda artışlar olabilecektir. Böylelikle bölgenin memeli faunası daha net bir şekilde ortaya konulabilecektir.
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere proje sahası gerek takson çeşitliliği, gerekse habitat çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Önceki raporlarımızda ve yayınlarımızda da belirttiğimiz üzere: bu habitatlardan biri olan “Phaselis Göleti” özellikle amfibiler ve su kuşları açısından çok önemli bir konumda yer almaktadır (Yavuz ve Tunç 2016).

Mevcut haliyle denizle ve başkaca tatlı su kaynaklarıyla bağlantısı kesilmiş olduğundan karasallaşmaya yüz tutmuş gölet (Şekil 14), bu haliyle bile herpetofauna, su kuşları ve bazı küçük memeliler için barınma, sığınma ve beslenme ortamı oluşturmaktadır. Sahile ulaşmak için inşa edilen yolun hemen altında yer alan denize bağlantılı tünel, bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden zamanla dolmuş, böylece göletin can suyu niteliğindeki deniz suyunun içeriye girişi engellenmiştir. Göleti besleyen mevsimsel akışlı su kaynakları olsa dahi, kurak geçen mevsimler, yoğun toz ve toprak taşınımı, ötrifikasyon vb. nedenlerle gölet karasallaşmaya başlamıştır.

Bu durumda bu gölet ve civarındaki herpetofauna ve ornitofauna varlığı tilki, sansar, karakulak ve yaban kedisi gibi türlerin avlarını bulundurma potansiyeli nedeniyle, bu türlerin diyet çeşitliliği ve beslenmeleri açısından önem arz etmektedir. Gölet ve civarı adı geçen fauna elemanları bakımından en zengin “ekolojik sıcak noktaları” oluşturmaktadır. Özellikle Phaselis Göleti dolan tünelin kontrollü bir şekilde açılması ve ıslah çalışmaları yapılarak yeniden eski canlılığı ve limnetik özelliklerine yakın bir hale getirilebilirse, birçok su kuşu türüne, herpetofauna taksonuna ve dolayısıyla memeli taksonlarına ev sahipliği yapabilecektir. Aynı zamanda sahada hali hazırda var olan amfibiler için daha zengin ve temiz bir habitat sağlanmış olacaktır. Bu sayede amfibilerden bunları besin olarak tüketen sürüngen ve kuşlara, zengin hayvan çeşitliği sayesinde de zincirin en üstünde yer alan yırtıcı memelilere kadar birçok taksonun pupulasyon yoğunluğunu olumlu yönde etkileyecektir. Eğer ekolojik bir ıslah çalışmasıyla gölet tekrar hayata döndürülebilirse, yakın civarda zar zor varlığını sürdürebilen suya doğrudan veya dolaylı olarak bağımlı bir çok türün geleceği hızla olumlu yönde değişecektir.

BİBLİYOGRAFYA
Albayrak-Krystufek 1997 Albayrak, İ., Krystufek, B., 1997. Notes on the wild cat Felis silvestris in Turkey (Mammalia, Carnivora)., Annals, Koper (Separat), 219-222.
Albayrak et al. 1997 Albayrak, İ., Pamukoğlu, N. and Aşan, N. 1997. “Bibliography of Turkish Carnivores (Mammalia: Carnivora)”, Communications. Fac. Sci. Univ. Ank. Series C.V.15.pp.120.
Albayrak-Arslan 2006 Albayrak, İ., Arslan, A., 2006. Contribution to the taxonomical and biological characteristics of Sciurus anomalus in Turkey (Mammalia: Rodentia). Turk. J. Zool. 30(1): 111-116.
Albayrak et al. 2008 Albayrak, İ., Özen, A.S And Kitchener, A.C. 2008. A Contribution to the Age-Class Determination of Martes foina (Erxleben, 1777) from Turkey (Mammalia: Carnivora), Turk. J. Zool. 32:147-153.
Alkan 1965 Alkan, B., 1965. Türkiye’nin ağaç ve tarla sincapları (Mammalia-Sciuridae) üzerine bazı incelemeler. Bitki Koruma Bülteni, Ankara, 5(4):151-162.
Anonim 2014 Anonim, 2014. TRAMEM (Türkiye’nin Anonim Memelileri), www.tramem.org (erişim tarihi: 15.12.2014).
Arslan 1999 Arslan, A., 1999. Konya İlindeki Sciurus anomalus (Mammalia: Rodentia)’un Ekolojik, Biyolojik ve Taksonomik Özellikleri. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya, 1-45.
Atallah 1977 Atallah, S. I. 1977. Mammals of the eastern Mediterranean region: their ecology, systematics and zoogeographical relationship. Z. Sâugetierkunde., 26: 1-50.
Baghliet al. 2002 Baghli, A., Engel, E. And Verhagen, R. 2002. Feeding habits and trophic niche overlap of two sympatric Mustelidae, the polecat Mustela putorius and the beech marten Martes foina. Zeitschrift für Jagdwissenschaft, 48, 217-225.
Belousova 1993 Belousova, A.V. 1993. “Small Felidae of Eastern Europe, Central Asia, and the Far East: survey of the state of populations”. Lutreola 2: 16–21.
Benda-Horacek 1998 Benda, P. and Horacek, I., 1998, Bats (Mammalia: Chiroptera) of the Eastern Mediterranean. Part 1. Review of distribution and taxonomy of bats in Turkey. Acta Soc. Zool. Bohem. 62: 255-313.
Bodenheimer 1958 Bodenheimer, F. S. 1958. Türkiye’de ziraata ve ağaçlara zararlı olan kemiriciler ve bunlarla savaş hakkında bir etüd (Çeviri: N. Kenter), Bayur matbaası, Ankara. 1-320pp. “In Turkish, English summary.”
Barangi 1995 Brangi, A. 1995. Seasonal changes of trophic niche overlap in the stone marten (Martes foina) and the red fox (Vulpes vulpes) in a mountainous area of the northern Appenines (N-Italy). Hystrix, 7, 113-118.
Broekhuizen 1983 Broekhuizen, S. 1983. Habitat use of beech martens (Martes foina) in relation to landscape elements in a Dutch agricultural area. Proceedings from XVI congress of the international union of game biologists, Strebske Pleso: pp. 614-624.
Corbet 1978 Corbet, G.B. 1978. “The Mammals of the Palaearctic Region: A taxonomic review”, British Mus. (Nat. Hist.). London, 1–314.
Çağlar 1965 Çağlar, M., 1965. Türkiye’nin Chiroptera Faunası. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Mecmuası, Seri B, 30 (3-4): 125-134.
Çağlar 1968 Çağlar, M., 1968. Türkiye’nin Yarasaları I. Türk Biologi Dergisi, 18 (1): 5-18.
Çağlar 1969 Çağlar, M., 1969. Türkiye’nin Yarasaları II. Türk Biologi Dergisi, 19 (2-4): 88-106.
Çolak et al. 2007 Çolak, R., E. Çolak, N. Yiğit, Kandemir, İ., Sözen, M., 2007. Morphometric and biochemical variations and the distribution of Genus Apodemus (Mammalia: Rodentia) in Turkey, Acta Zoologica Academiae Scientiarum Hungaricae, 53 (3), 239-256.
Demirsoy 1992 Demirsoy, A., 1992. Yaşamın Temel Kuralları, Omurgalılar/ Amniyota. Cilt III/ Kısım II, Meteksan A.Ş., Ankara, 1-942s.
Demirsoy 1993 Demirsoy, A. 1993. “Yaşamın Temel Kuralları, Omurgalılar.”, Cilt 3, Kısım 2. Meteksan A.Ş. Ankara, 758 ss.
Demirsoy 1996 Demirsoy, A., 1996. Türkiye Omurgalıları, Memeliler. Çevre Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğü, Meteksan A.Ş., Ankara, 1-292.
Doğramacı 1989 Doğramacı, S. 1989. Türkiye Memeli Faunası. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Dergisi, 1(3): 107-136.
Doğramacı 1974 Doğramacı, S., 1974. Türkiye Apodemus (Mammalia:Rodentia)’larının Taksonomik durumları. Tarım Hayvancılık Bakanlığı Zirai Mücadele Müdürlüğü Araştırma: 1-56, Ankara.
Ellerman et al. 1951 Ellerman, J.R., Morrison-Scott, T.C.S., 1951. Checklist of palaeartic and Indian mammals. 1758-1946. Brit. Mus. (Nat. Hist.). London, 1-810.
Felten et al. 1971 Felten, H., Spitzenberger, F. and Storch, G., 1971. Zur Kleinsäugerfauna West-Anatoliens. Teil I, Senckenbergiana biol., 52 (6): 393-424.
Felten et al. 1973 Felten, H., Spitzenberger, F. and Storch, G., 1973. Zur Kleinsäugerfauna West-Anatoliens. Teil II, Senckenbergiana biol., 54 (4-6): 227-290.
Felten et al. 1977 Felten, H., Spitzenberger, F. und Storch, G., 1977. Zur Kleinsäugerfauna West-Anatoliens. Teil IIIa,
Genovesi et al. 1971 Genovesi, P., Secchi, M. And Boitani, L. 1996. Diet of stone martens: an example of ecological flexibility. Journal of Zoology, 238, 545-555.
Görner-Hackethal 1988 Görner, M., Hackethal, H., 1988. Saugetiere Europas Mit Zeichnungen Von Wolfgang Lenck und Eugenie Tanger, 1-370.
Harrison-Bates 1991 Harrison, D.L., Bates, Pjj., 1991. The Mammals of Arabia. 2nd Edn., Sevenoaks, Kent, Harrison Zoological Museum, England, 1-354.
Herrmann 2004 Herrmann, M. (2004) Steinmarder in unterschiedlichen Lebensräumen – Ressourcen, räumliche und soziale Organisation. Laurenti Verlag, Bielefeld.
IUCN 2007a IUCN. 2007a. European Mammal Assessment – Martes foina. Available at: http://ec.europa.eu/environment/nature/conservation/species/ema/.
IUCN 2007b IUCN. 2007b. Martes martes. Available at: http://ec.europa.eu/environment/ nature/conservation/species/ema/.
IUCN 2015 IUCN 2015. IUCN Red List of Threatened Species. Version 2015.3. <www.iucnredlist.org>. Downloaded on 01 Sempember 2015.
Kaçar-Erdoğan 2010 Kaçar, M.S, Erdoğan, A., 2010. Antalya’nın Yaban hayatı ve Yaban Hayatı koruma Statüleri. Tabiat ve İnsan, Mart 2010. ss: 25-30, ISSN: 1302-1001.
Karataş-Sözen 2004 Karataş, A. and Sözen, M., 2004. Contribution to karyology, distribution and taxonomic status of the Long-winged Bat, Miniopterus schreibersii (Chiroptera: Vespertilionidae), in Turkey, Zoology in the Middle East, 33: 51-64.
Karataş-Sözen 2007 Karataş, A. and Sözen, M., 2007. Karyology of three Vespertilionid bats (Chiroptera: Vespertilionidae) from Turkey” Acta Zoologica Academiae Scientarium Hungaricae, 53 (2): 185-192.
Kıvanç 1988 Kıvanç, E., 1988. Türkiye Spalax’larının Coğrafik Varyasyonları (Mammalia; Rodentia) Ankara Üniv., Fen Fak., Biyoloji Böl., 1-88.
Krüger 1995 Krüger, H. H. 1995. Zur Populationsstruktur und Morphologie des Baummarders (Martes martes L., 1758) und Steinmarders (Martes foina Erxl., 1777). Ph.D. Thesis, Universität Göttingen.
Krystufek-Vohralik 2001 Krystufek, B. & Vohralik, V., 2001.Mammals of Turkey and Cyprus.Introduction, Checlist, Insectivora.Zgodovinsko drustvo za juzno Primorsko Znanstveno-raziskovalno sredisce Republike Slovenije Koper.140 pp.
Krystufek-Vohralik 2005 Krystufek, B. & Vohralik, V., 2005.Mammals of Turkey and Cyprus. Rodentia I: Scuidae, Dipodidae, Gliridae, Arvicolinae. Zgodovinsko drustvo za juzno Primorsko Znanstveno-raziskovalno sredisce Republike Slovenije Koper.292 pp.
Krystufek-Vohralik 2009 Krystufek, B. & Vohralik, V., 2009.Mammals of Turkey and Cyprus. Rodentia II: Cricetinae, Muridae, Spalacidae, Calomyscidae, Capromyidae, Hystricidae, Castoridae. Zgodovinsko drustvo za juzno Primorsko Znanstveno-raziskovalno sredisce Republike Slovenije Koper.372 pp.
Kumerloeve 1975 Kumerloeve, H., 1975. Die Saugetierte (Mammalia) der Turkei. Veröff. Zool. Staatssamlung München. 18: 69-158.
Kumerloeve 1978 Kumerloeve, H. 1978. “Türkiye’nin Memeli Hayvanları”, İstanbul Üniv. Orman Fak. Der. 28/B(1): 178-204.
Kurtonur et al. 1996 Kurtonur, C., Albayrak, İ., Kıvanç, E., Kefelioğlu, H. ve Özkan, B. 1996. Memeliler (Mammalia) (Editor Kence, A., Bilgin, C.), Türkiye Omurgalılar Tür Listesi. TUBİTAK ve D.P.T., 1-183, Ankara.
Lachat Feller 1993 Lachat Feller, N. 1993. Eco-éthologie de la fouine (Martes foina Erxleben, 1777) dans le Jura suisse. Ph.D. Thesis, Université de Neuchâtel.
Lanszki 2003 Lanszki, J. 2003. Feeding habits of stone martens in a Hungarian village and its surroundings. Folia Zoologica, 52, 367-377.
Libois-Waechter 1991 Libois, R. And Waechter, A. 1991. La fouine (Martes foina Erxleben, 1777). In: M. Artois and P. Delattre (eds.) Encyclopédie des carnivores de France. Société Française pour l’Etude et la Protection des Mammifères, Nord s/Erdre: pp. 1-53.
Lodé 1994 Lodé, T. 1994. Feeding habits of the stone marten Martes foina and environmental factors in western France. Zeitschrift für Säugetierkunde, 59, 189-191.
Long 1995 Long, C.A. 1995. Stone marten (Martes foina) in southeast Wisconsin, U.S.A. Small Carnivore Conservation, 13, 14.
Ludwig 1999 Ludwig, B. 1999. Von Mardern und Menschen. Tecklenborg Verlag, Steinfurt.
Mursaloğlu 1965 Mursaloğlu, B. 1965. Bilimsel Araştırmalar İçin Omurgalı Numunelerinin Toplanması ve Hazırlanması. Ankara Üniv. Fen Fak. Yay., 60 ss, Ankara.
Mursaloğlu 1973 Mursaloğlu, B., 1973. Türkiye Yabani Memelileri. IV. Bilim Kongresi, 5–8 Kasım 1973, Ankara. 1- 9.
Niethammer- Krapp 1982 Niethammer, J. and Krapp, F., 1982. Handbuch der Saugetiere Europas. Wiesbaden (Akademische Verlagsgesellschaft) I: 1–649.
Ognev 1940 Ognev, S. I. 1940. Mammals of The U.S.S.R. and Adjacent Countries. Mammals of Eastern Europe and Northern Asia. (Translated from Rusian) Israel Program for Scientific Translations Jerusalem 1966, IV: 1-492.
Osborn 1964 Osborn, D.J., 1964. The Hare, Porcupine, Beaver, Squirrels, Jerboas and Dormice of Turkey. Mammalia 28: 578-592.
Posillico et al. 1995 Posillico, M., Serafini, P. And Lovari, S. 1995. Activity patterns of the stone marten Martes foina Erxleben, 1777, in relation to some environmental factors. Hystrix, 7, 79-97.
Prigioni et al. 1997 Prigioni, C. and Sommariva, A. 1997. Ecologia della faina, Martes foina (Erxleben, 1777) nell’ambienbte urbano di Cavalese (Trento). Centro di Ecologia Alpina, Trento.
Rabinowitz-Khaing Rabinowitz, A., and Khaing S.T. 1998. Status of selected mammal species in North Myanmar. Oryx, 32:201-208.
Sert et al. 2005 Sert, H. , Suchentrunk F.and Erdogan, A. 2005. Genetic diversity within Anatolian brown hares (Lepus europaeus Pallas, 1778) and differentiation among Anatolian and European populations, Mammalian Biology, 70 : 3, 171-186.
Sert et al. 2009 Sert H., Ben Slimen H., Erdoğan A., Suchentrunk F. 2009. Mitochondrial HVI sequence variation in Anatolian hares (Lepus europaeus Pallas, 1778) Mammalian Biology 74:286-297.
Skirnisson 1986 Skirnisson, K. 1986. Untersuchungen zum Raum-Zeit-System freilebender Steinmarder (Martes foina Erxleben, 1777). M + K Hansa Verlag, Hamburg.
Soyumert 2004 Soyumert, A. 2004. Vulpes vulpes (Tilki) ve Meles meles (Porsuk) Türlerinin Köprülü Kanyon Milli Parkı’ndaki Habitat Tercihi Üzerine Çalışmalar. Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi.
Spitzenberger 1968 Spitzenberger, F., 1968. Zur Verbreitung und Systematik türkischer Crocidurinae (Insectivora, Mammalia). Ann. Naturhistor. Mus. Wien, 74: 233-252.
Stahl 1986 Stahl, P. 1986. [The European forest wildcat (Felis silvestris Schreber, 1777): resource exploitation and spatial organization.] PhD thesis, University of Nancy, Nancy.
Stubbe 1993 Stubbe, M. 1993. Martes foina (Erxleben, 1777) – Haus-, Steinmarder. In: M. Stubbe and F. Krapp (eds.) Handbuch der Säugetiere Europas. Aula Verlag, Wiesbaden: pp. 427-479.
Sümbül et al. 2010 Sümbül, H., Öz, M., Erdoğan, A., Gökoğlu, M., Göktürk, S.R., Düşen, S., Düşen, O.,Aslan, A., Albayrak, T., Sert, H.B., Deniz,İ.G., Kaya, Y., Tunç, M., R. Karaardıç, H.,Uğurluay. H. 2010. Türkiyenin Doğa Rehberi. Mart Matbaası. İstanbul, 797 ss.
Turan 1984 Turan, N., 1984. Türkiye’nin Av ve Yaban Hayvanları-Memeliler-Ongun Kardeşler Matbaacılık Sanayii, Ankara, 178 sayfa. 1984.
Wilson-Reeder 2005 Wilson, D. E., and Reeder, M. D. (EDS). 2005. Mammal Species of the World: A Taxonomic and Geographical Reference, 3rd ed. Johns Hopkins University Press, 2,142 pp. (Available from Johns Hopkins University Press, 1-800-537-5487 or (410) 516-6900)
Wozencraft 2005 Wozencraft, W.C. 2005. “Order Carnivora”. In Wilson, D.E.; Reeder, D.M. Mammal Species of the World: A Taxonomic and Geographic Reference (3rd ed.). Johns Hopkins University Press. pp. 536–537.
Yavuz 2008 Yavuz, M. 2008. “Batı Akdeniz Bölgesi’nde Yayılış Gösteren Microtus (Rodentia: Mammalia) Cinsi Türlerinin Biyoekolojisi ve Biyotaksonomisi” Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Antalya, 203s.
Yavuz et al. 2010 Yavuz, M., Öz, M., Albayrak, İ. 2010. Levant Voles (Microtus guentheri (Danford and Alston 1880)) Prefer Southerly-Facing Slopes in Agricultural Sites at Antalya, Turkey. North Western Journal of Zoology, 6 (1): 36-46.
Yavuz et al. 2012 Yavuz, M., Kaçar, S., Erdoğan, A. 2012. Antalya’daki Ağaç Sincaplarının Populasyon Ekolojisi ve Habitatlarına Genel Bir Bakış. Ağaç Sincaplarının Türkiye’deki Durumu Sempozyum I. 43-47 s., 13-14 Nisan 2012, Kastamonu / TÜRKİYE
Yavuz et al. 2013 Yavuz, M., Tunç, M.R. 2013. Yavuz, M. (2013). Antalya’da ve Akdeniz Üniversitesi Kampüsünde Kaya Sansarı. Porsuk ve Sansarların Türkiye’deki Durumu Sempozyum I, 111-118 s., 10-11 Mayıs 2013, Muğla / TÜRKİYE
Yavuz-Tunç 2015 Yavuz M., Tunç M.R. 2015. “Phaselis Antik Kenti ve Yakın Çevresinin Faunası I (The Fauna of Phaselis Ancient City and its Territorium I)”, PHASELIS, ss.143-183.
Yavuz-Tunç 2016 Yavuz M., Tunç M.R. 2015. “Phaselis Antik Kenti Ve Yakın Çevresinin Memeli Faunası: 2014-2015 Yılları Çalışmaları”, PHASELIS, Vol 2: ss.179-192.
Yazıcıoğlu 1981 Yazıcıoğlu, T., 1981. Kürk Teknolojisi. Ege Üniversitesi Matbaası, İzmir, 1-218.
Yiğit-Çolak 1998 Yiğit, N., Çolak, E., 1998. Contribution to the geographic distribution of rodent species and ecological analyses of their habitats in Asiatic Turkey. Turk. J. Biol., 22(4): 435-446.
Yiğit et al. 2006 Yiğit, N., Çolak, E., Sözen, M., Karataş, A., 2006. Rodents of Türkiye. Meteksan, Ankara. 154 pp.

Araştırmacılar

Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAVUZ
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü (Mammalog)

Uzm. Mehmet Rızvan TUNÇ
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü

 

 

Phaselis Kentinin, Beydağları Sahil Milli Parkı’nda Rekreasyonel Taşıma Kapasitesi Boyutlarının (Fiziksel, Gerçek, Etkin, Sosyal, Ekolojik) Analizleri Kapsamında Ziyaretçi Yönetim Modelinin Geliştirilmesi

Deniz suyu numunelerinin alınması ve ölçümleri

Su kalitesi parametrelerinin (Fiziko-kimyasal parametreler, Yağ-Gres Analizi, Ağır metal analizleri) sonbahar ve kış mevsimlerinde ölçüm ve analizleri gerçekleştirilmiştir.

Ekosistem hasarının belirlenmesi ve ilişkilendirilmesinde ziyaretçi sayısı, yaz aylarında dürbün ile günlük olarak sayılmış ve kayıt altına alınmıştır. Ziyaretçi bulunmadığı zamanlarda, sonbahar ve kış mevsiminde ise kontrol analizleri gerçekleştirilmiş ve kış mevsiminde sadece bir adet ticari tekne/yat gözlenmiştir. Faselis Güney liman alanında 35 adet ziyaretçi sayılmıştır. Deniz alanında tekne/yat ve ziyaretçi sayıları karşılaştırıldığında doğal mevsimsel değişimler gözlenen bir koy niteliğine dönüştüğü söylenebilir.

Deniz suyu kalitesine ilişkin İlkbahar ve yaz mevsimi arazi çalışması yapılarak yerinde ölçümler ve laboratuvar analizleri gerçekleştirilmiştir.

Ekosistem hasarının belirlenmesi ve ilişkilendirilmesinde Ziyaretçi sayısı, ilkbahar (Mayıs 2016) ve yaz aylarında iki gün (02 ve 06 Ağustos 2016) dürbün ile sayılmış ve kayıt altına alınmıştır. İlkbahar ayında, günübirlik gezi teknesi, yat, motoryat ve yelkenli tipi 13 adet deniz aracında 407 turist sayılıştır. Plajda ise, 47 kişi sayılmıştır.. Faselis koyuna denizden ve karadan gelen ziyaretçi sayısı toplam 454 olarak hesaplanmıştır. Hafta içi günü temsilen 02 ağustos 2016 Salı günü, yapılan gözlem ve sayımlarda 13 adet deniz aracı ve denizden ve karadan gelen toplam 880 ziyaretçi sayılmıştır. Hafta sonu günü temsilen 06 ağustos 2016 cumartesi günü yapılan gözlem ve sayımlarda 18 adet deniz aracında 883 ziyaretçi sayılmıştır. Karadan gelen ziyaretçilerle birlikte saat 12:09’da denizde yüzenlerin sayısı ise yaklaşık 700 kişiye ulaşmıştır.

Sonuç olarak, ilkbahar ve yaz mevsiminde elde edilen veriler deniz ortamında doğal mevsimsel değişimler yanında kıyı bölgelerinde özellikle yaz aylarında daha fazla değişim olduğu gözlenmiştir. Faselis’te seçilen kıyı istasyonlarda mevsimsel su kalitesi değişimleri yanında insan aktiviteleri, yerel ve turist nüfus baskısı kıyıların kirlilik yükünü arttırmaktadır.

Ekolojik parametrelerin varlığı ve derecesinin saptanması, toprak, bitkilerden numune alımı ve analizi

Phaselis’te vejetasyon ve toprak özelliklerinin saptanmasına ilişkin arazi çalışmalarının 2. Yıl arazi çalışmaları tamamlanmıştır.. 10m x 10m büyüklüğündeki örneklem ve kontrol parsellerindeki; Odunsu bitkilerin türü (her bir parselde belirlenen odunsu türler), Tür sayısı (adet), Ortalama boyu (cm) (parselde bulunan her bir türün ortalama boyu), Örtü derecesi (%) (parseldeki bitki örtüsünün toplam parsel alanına oranı) saptanmıştır.

Her bir 10m x 10m büyüklüğündeki örneklem ve kontrol parsellerinin içinde 1m x 1m büyüklüğünde 3 adet küçük örneklem ve kontrol parsellerindeki ; Otsu bitkilerin türü (her bir parselde belirlenen otsu türler), Tür sayısı (adet), Ortalama boyu (cm) (parselde bulunan tüm bitkilerin boylarının ortalaması), Canlı örtü (%) (parseldeki bitki örtüsünün toplam parsel alanına oranı), Ölü örtü (%) (ölü bitki ile kaplı kısmın toplam parsel alanına oranı), Toprak örtü (%) (toprak örtü ile kaplı kısmın toplam parsel alanına oranı), Kaya örtü (%) (kaya örtü ile kaplı kısmın toplam parsel alanına oranı) saptanmıştır.

Aynı noktalara yakın yerlerde toprak özellikleri de analiz edilmiştir. Toprağın sıkışma derecesi (cm), tesadüfi olarak seçilmiş 3 noktadan Penetrometre ile ölçülmüş ve ölçümlerin ortalaması alınmıştır. Penetrometre Değeri (MPa), Toprak Nem İçeriği (%)Organik Madde İçeriği (%) analiz edilmiştir. Toprak tekstür özellikleri; ise her iki ayrı çalışma alanında yoğun yağışların yol açtığı doğa olayları ile toprakların erozyona uğraması sonucu ana materyalin taşınması, dolgu ve kazı çalışmaları gibi durumlar söz konusu olmadığından tekrardan belirlenmesine gerek duyulmamıştır.

2015 ve 2016 yılında doldurulan arazi gözlem formundaki değerler ile ilgili her bir fotoğraf eşleştirilerek olası gözlem hataların minimuma indirilmesi yönünde birbirleri ile mukayese edilerek kontrolleri gerçekleştirilmektedir. Ayrıca arazi gözlem formuna göre bir sistematik geliştirilerek her bir fotoğraf kodlanmıştır. Az kullanılan, yoğun kullanılan ve kullanılmayan alanlarda toprak ve bitki özellikleri arasındaki farklılıkların çiğnenme miktarına ve mevsimlere göre anlamlı olup olmadığının saptanabilmesi yönünde verilerin SPSS’e aktarılması ve istatistiksel analizleri devam etmektedir.

Deniz araçlarının çapalarından kaynaklanan zararların tespiti için gerçekleştirilen sualtı çalışmaları:

23-26 Eylül 2016 tarihleri arasında) ve Faselis’te toplam 18 istasyonda örnekleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir . Örnekleme istasyonlarına tekne ile ulaşılmıştır. Örnekleme çalışmaları 0-15 m derinlikler arasında SCUBA dalışlar ile dip taraması şeklinde yapılmıştır. Örnekleme esnasında makroalg ve çayırların sualtı fotoğrafları (Olympus OM-D E-M1 Fotoğraf Makinesi) ve örnekleme alanının sualtı ve kara video görüntüleri çekilmiştir. Kuadrat (20×20 cm) ve foto-kuadrat yöntemi uygulanmıştır. Materyalin örneklenmesi gerekli sayımlar ve notlar alındıktan sonra gerçekleştirilmiştir. Tayin, tanım ve ölçümleri daha sonra laboratuarda yapılmak üzere, toplanan materyaller deniz suyu ile hazırlanmış %4-6’lık nötralize formaldehit çözeltsinde kavanozlarda tespit edilmiş ve etiketlenmiştir. Materyallerin tanımlama çalışmaları Olympus marka SZX16 model stereo zoom ve BX51 model binoküler ışık mikroskopları ile gerçekleştirilmiştir.

Araştırma bölgesinde yoğun tekne trafiğinin yarattığı tahribatın ciddi boyutlara ulaştığı gözlenmiştir. Dağılım alanları oldukça daralmış olan deniz çayırı ve makroalg yataklarının tekne çapalarının açtığı derin yarıklarla yerlerinden sökülüp parçalandığı gözlenmiştir (Şekil 9 a, b). Deniz çayırı ve makroalglerin dağılımları söz konusu olduğunda maalesef örtücülük değerlerinin çok düşük olduğu ve dip yapısının çölleşmeye başladığı gözlenmiştir

Anketlerin Uygulanması: Anketler bir önceki yılda Ağustos ayında gerçekleştirilmiş olup, 2016 yılında da anketler Ağustos ayında (yıllık izinlerin yasağı kaldırıldıktan sonra) uygulanmıştır. Anket çalışmalarında iki sene içerisinde hedeflenen sayıya (500 anket) ulaşılmıştır. Anketler, istatistiksel analizleri gerçekleştirilmek üzere SPSS programına aktarılmaktadır.

Araştırma Ekibi

Yrd. Doç. Dr. Tendü Hilal GÖKTUĞ

Doç. Dr. Bülent DENİZ

Prof. Dr. Ramazan GÖKTÜRK

Yrd. Doç. Dr. Alper YORULMAZ

Yrd. Doç. Dr. Gönül Tuğrul İÇEMER

Yrd. Doç. Dr. Emine Şükran Okudan ASLAN

  • Proje Hakkında
    • Araştırma Hakkında
    • Araştırma Planı
    • Amaç ve Hedefler
    • Araştırmanın Ana Hatları
    • Araştırma Ekibi
  • Phaselis
    • Araştırma Birikimi
    • Tarihsel Gelişim
    • Kentin Konumu
    • Kent Yapıları
    • Bibliyografya
  • Araştırmalar
    • Teritoryal Araştırmalar
    • Kent ve Akropolis Araştırmaları
    • Epigrafik Araştırmalar
    • Ekolojik Araştırmalar
    • Liman ve Sualtı Araştırmaları
    • Flora – Fauna Araştırmaları

Araştırma Fotoğrafları

Haberler

  • Carved In Stone: Phaselis RTI Workshop
    Carved In Stone: Phaselis RTI Workshop
  • The 19th SOMA – Symposium on Mediterranean Archaeology
    The 19th SOMA – Symposium on Mediterranean Archaeology
  • Akdeniz Gemileri Phaselis’e Yelken Açtı
    Akdeniz Gemileri Phaselis’e Yelken Açtı
  • Phaselis’te Yetişen Bir Bitki: “Lathyrus phaselitanus”
    Phaselis’te Yetişen Bir Bitki: “Lathyrus phaselitanus”
  • Antik Kokunun İzinde
    Antik Kokunun İzinde

Proje Hakkında

  • Araştırma Hakkında
  • Araştırma Planı
  • Amaç ve Hedefler
  • Araştırmanın Ana Hatları
  • Araştırma Ekibi

Phaselis

  • Araştırma Birikimi
  • Tarihsel Gelişim
  • Kentin Konumu
  • Kent Yapıları
  • Antik Kaynaklar
  • Epigrafik Belgeler
  • Bibliyografya

Araştırmalar

  • Teritoryal Araştırmalar
  • Kent ve Akropolis Araştırmaları
  • Epigrafik Araştırmalar
  • Ekolojik Araştırmalar
  • Liman ve Sualtı Araştırmaları
  • Flora – Fauna Araştırmaları

Site içi arama…

Destekleyenler

Flag Counter
Creative Commons License
www.phaselis.org by Phaselis Project is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.
  • trTR