Kent Yapıları
Akropolis
Kentin en erken iskan alanı olan akropolis üzerindeki yerleşim alanı yaklaşık olarak 8,4 hektarlık bir alanı kaplar. Plutarkhos’tan, Phaselis’in daha M.Ö. V. yüzyılda tahkimatlı bir kent olduğu öğrenilir. Surlar muhtemelen kentin kuruluşunun hemen ardından yapılmıştır. Ptolemaios’un kuşatması sırasında zarar gören eski kent suru M.Ö. 309 yılından sonraki 10 yıllık zaman içinde çağın yeni stiline göre yeniden inşa edildi. Akropolis üzerinde bugün görülen sur kalıntıları bir bölümü bu döneme aittir. Akropolis’in güneyinde yükselen kent suru, güney körfezi kıyısı boyunca güney kent kapısına kadar devam eder. Kuzey körfezin güney sahilinde görülen sur kalıntıları ise kent limanını dışarıdan çevreler ve akropolis’i kuzey istikametinde takip ederek devam eder. Hellenistik surun içerisindeki tüm alan yaklaşık 20 hektarlık bir düzlüğe sahiptir. Açıkta olan kalıntılar Roma İmparatorluk ve Doğu Roma dönemlerine aittir.
Ana Cadde
225 metre uzunluğunda, 20-25 metre genişliğinde olan ve tümüyle taş plakalarla kaplı olan ana cadde Güney Liman’dan kentin içine devam eder. Caddenin her iki tarafında 3 basamak yükselen ve muhtemelen üzeri ahşapla kapatılan, stoa benzeri bir yapı uzanır. C. Fellows ana caddeyi ilk gördüğünde, burasının kentin stadionu olduğunu zannetmiştir. Cadde boyunca yerleştirilmiş yazıtlı kaidelerin birçoğu Doğu Roma Dönemi’nde kent limanının yenilenmesi sırasında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. 1981-1985 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında birçok yazıtlı kaide denizden çıkarılmıştır. Bu durum, söz konusu taşların yenilenen liman inşası dışında, Attaleia kentinin surlarının yapımında kullanılmak üzere, Phaselis’ten deniz yoluyla Attaleia’ya taşınmak için, denize indirildiklerine işaret etmektedir. Ana caddenin her iki hattının akışına uyan diğer yapılar zamansal olarak tam bir düzene oturtulamazlar. Cadde boyunca tespit edilen kanalizasyon yapısı sadece atık sular için değil, aynı zamanda yağmur sularının boşaltımı için de kullanılmıştır.
Büyük Hamam
Hipokaust sisteminin kullanıldığı çift mekanlı hamam yapısı, duvar işçiliğine göre M.S. III. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Yapı M.S. IV. yüzyılda onarım geçirmiştir. Bu dönemde yapıya yeni duvarlar eklenmiş, yapının bazı girişleri ise kapatılmıştır. M.S. V. yüzyılın ikinci yarısı ve VI. yüzyıl içerisinde palestra zemini, üzerinde iki agoronomos tarafından yaptırıldığının kaydedildiği bir yazıt bulunan, mozaikle kaplanmış ve hamamdan ayrılarak peristylos olarak düzenlenmiştir. Duvarlarda hidrolik bir sıva vardır. Akuadükt hattı buraya kadar gelir.
Küçük Hamam
Tetragonal Agora önünde her iki taraftan iki basamakla yükseltilmiş meydanın doğu tarafında yer alır. M.S. III. yüzyılda inşa edilmiştir.
Latrina
Küçük Hamam’ın kuzeyinde yer alır. Tabanı mozaikle döşeli, üç yönü derin kanallarla çevrilmiş, latrina M.S. III. yüzyıla tarihlenmektedir.
Tetragonal Agora
Tiyatro’nun karşısında yer alır. Yapının antik dönemdeki adı girişteki lento üzerinde korunan bina yazıtı sayesinde kesinleşir. İthaf yazıtından Hadrianus Dönemi’nde yaptırıldığı ve imparatora adandığı öğrenilir. Agora’nın yatay kesimi 37 x 33 metre ölçülerinde kare formuna yakın planlıdır. Agora’nın güneybatı duvarında, blok taşlarla örülmüş, dışa doğru çıkıntı yapan bir pervaz üzerinde hidrolik harç izleri görülebilir. Bu pervazın üzerine akuadükten uzatılmış olan su borusu döşenmiştir. Agora’nın tiyatroya bakan güney köşesinde bir nymphaion (çeşme) yer alır. Yapının inşa yazıtında ise şöyle yazmaktadır:
Marcus tarafından evlat edinilen Gnaius Licinius oğlu Dioteimos Rufinus’un kızı Tyndaris bu Tetragonal Agora’yı, tanrısal Traianus Parthicus’un oğlu, tanrısal Nerva’nın torunu, İmparator Caesar Traianus Hadrianus Augustus, pontifex maximus, 15. kez tribunica potestas, 3 kez consül olan, vatanın babası, Olympios, tüm evrenin, vatanın ve Phaselis’lilerin kentinin kurtarıcısına ithafen, inşa ettirdi.
Bazilika
Tetragonal Agora içine sonradan farklı bir yapı inşa edilmiştir. Bu yapıya ait duvar kalıntıları, kuzeydoğuda oldukça iyi korunmuş apsis yapısı dolayısıyla bir bazilikaya işaret etmektedir. Buradaki bazilikada bir cemaat kilisesinin mi yoksa piskoposluk kilisesinin mi olduğu tartışmalıdır.
Tiyatro
Akropolis’in kuzeybatı etekleri üzerinde, scene ve cavea’sı ile hala ayakta duran, tiyatro yapısı M.S. II. yüzyıla tarihlenebilir, fakat bu tiyatronun bir öncülü olduğu da düşünülmektedir. Cavea kuzeybatıya doğru açılır ve yamaca yaslanır. Cavea’nın güney istinat duvarı 6 metrenin üzerinde bir yüksekliktedir ve günümüze kadar korunagelmiştir. Scene cephesi, aralarında heykel dikimi için dikdörtgen, altı küçük niş bulunan beş anıtsal kapı aracılığıyla bölümlenmiştir. Boyut olarak büyük sayılamayacak olan yapı ortalama 1500 kişiliktir.
Domitianus Agorası
Kapısı üzerinde yer alan inşa yazıtı aracılığıyla M.S. I. yüzyıla tarihlendirilen yapı Phaselis’in tarihlendirilen en erken agorasıdır. Yapının inşa yazıtında ise şöyle yazmaktadır:
Tanrısal Vespasianus’un oğlu, pontifex maximus, 13 kere tiribunica potestas, 22 kere imparator, 16 kere consül olan, süresiz censor, vatanın babası İmparator Caesar Domitianus Augustus.
Hadrianus Kapısı
Kent limanından güneye inen ana caddeyi güney limanı tarafında sonlandıran tek kemerli Hadrianus Takı’na ait destek ayakları hala in-situ olarak ana cadde üzerinde durmaktadır. Destekler kenarlarında sarmaşıklarla süslenmiş attika-ion tarzındaki plasterlerle bölümlen-mişlerdir. Tonozun kasetleri 4 yapraklı rozetlerle süslenmiştir. Destek ayaklarıyla uyum içindeki üst yapı da kenarlarda plasterler aracılığıyla bölümlenmiştir. Üç fascia’lı arşitrav bloğu üzerinde korinthos düzeninde profillenmiş ve aslan başı taşıyan bir sima ile son bulan alınlık yükselir. Kapının Güney Liman’a bakan arşitrav blokları İmparator Hadrianus’a adanan ithaf yazıtını taşımaktadır. İthaf yazıtında ise şöyle yazmaktadır:
Phaselislilerin danışma ve halk meclisleri tanrısal Nerva’nın torunu, Parth Fatihi tanrısal Traianus’un oğlu, baş rahip, 15 kere tribunicusluk yetisine haiz, 3 kere consül olan, vatanın babası, tüm evrenin kurtarıcısı ve velinimeti İmparator Hadrianus Caesar Olympios Augustus’a adadı.
Güney Liman
Güney körfezinin kuzeydoğusu düz ve kumluktur; kuzey ve doğu rüzgarlarına karşı tamamen korunaklı bir konumdadır. Bu körfez kuzeydeki gibi sığ ve kayalıklarla kaplı değildir. Bütün bu avantajlardan dolayı buradaki liman mal aktarma yeri olarak hizmet görmüştür. İmparatorluk Dönemi’ne gelindiğinde ise kentin ticari ve temsil amaçlarına hizmet etmiş gözükmektedir. İmparator Hadrianus da kente bu limandan girmiş olmalıdır. Zira gelişi onuruna Güney Limanı’na inen ana cadde üzerine inşa edilen takın ithaf yazıtı da deniz tarafına yazılmıştır. Güney Limanı Antik Dönem’de kent için yaşamsal değeri olan ticaret dolayısıyla büyük bir önem taşımıştır. Ticaret gemileri bu körfeze rahatça girebiliyor ve de geniş limanda yükleme imkanları buluyor olmalıydılar.
Kent Limanı
Diğer iki limana göre daha iyi korunma şartları içeren bu liman, çok küçük olduğu için (yak. 0,95 hektar), temsil ve askeri amaçların yanında mal teslimiyetinin yapıldığı yer olarak hizmet etmiş olmalıdır. Limanın doğal körfezi güneyde akropolis tepesinin dik kayalığı tarafından çevrelenmiştir. Kuzeyde ve doğuda denize doğru kaya çıkıntıları uzanmaktadır. Limanın kuzeyindeki kayalık burun, güçlü bir bastion tesisine hizmet eden koruma suruyla çevrelenmiştir. Bu sur hem limanı hem de kuzey körfeze geçişi koruma altına almaktadır. Muhtemelen kapanabilir olan liman girişi güçlü iki kule sayesinde güvenlik altına alınmıştır
Kuzey Liman
Kuzey körfezi boyunca devam eden kaya kütleleri Antik Dönem’de büyük oranda demirleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu körfez Roma Dönemi’nden beri yaklaşık 1,5 m. kadar sulara gömülmüş ve sedimentlerle dolmuştur
Kuzey Nekropol
Kuzey yerleşimin eteklerinden İnce Burun’a kadar uzanmaktadır. Mezarlıklerda anıt mezar, kaya mezarı, sarcophagus, khamasorion ve seramikten yapılma basit gömü formları uygulanmıştır.
Batı Nekropol
Bataklığın batısından Antalya-Kumluca Karayolu istikametinde kuzeybatı istikametinde uzanmaktadır.
Aquaductus
İlk olarak sarnıçlarla giderilen su ihtiyacı, sonrasında bu görkemli aquaductus yapısı sayesinde Tahtalı Dağın’dan ve kuzey yerleşimdeki kaynak mağarasından getirilen su ile karşılanmıştır. Aquaductus da M.S. II. yüzyılda inşa edilmiş; M.S. IV ve V. yüzyılda kesme taş işçiliğiyle yükseltilmiştir ve yeni bir bastion inşa edilmiştir.
Kuzey Yerleşim
Bugünkü bataklık alanın kuzeyinde yükselen dik plato yakası üzerinde yer alır ve yaklaşık 8,09 hektarlık bir alanı kaplar. Burada tespit edilen tahkimat yapıları M.Ö. 4. yüzyıldan erkene gitmemektedir. Bu tahkimattan mazgallı ve kuleli büyük bir sur kalıntısı günümüze ulaşabilmiştir. Koruma duvarları ve giriş kapısı buradaki yerleşime bir iç kale karakteri kazandırmaktadır. Plato üzerinde bulunan dağınık haldeki duvar kalıntıları, çatı kiremidi parçaları, birkaç büyük blok parçası, çok sayıdaki küçük sarnıç ve çeşme kalıntısı alanın iskan edildiğine işaret etmektedir. Kapının doğusundaki teras kuşağı üzerinde, kent için yaşamsal öneme sahip kaynak mağarası bulunmaktadır.
Batı Kent
Bataklık ve Güney Liman arasında doğudan batıya doğru uzanan üç küçük tepe üzerinde konumlanmaktadır. Buradaki yerleşim alanı doğuda aquaductus, kuzeyde göl, batıda ve güneyde kent suru tarafından sınırlanır ve yaklaşık 10,31 hektarlık bir alan üzerine yayılır. Batıdaki düz kısımda çok sayıda çatı kiremidi parçası olsa da, sadece birkaç bina temeli göze çarpmaktadır. Aquaductus’un hemen batısında, kuzeydoğu-güneybatı istikametinde düzenlenmiş, 15 metre uzunluğunda, dikdörtgen bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Kentin göze çarpan yerinde bulunan bu kalıntılarda İmparatorluk Dönemi’nden merkezi bir tapınağın söz konusu olduğu düşünülmektedir.